Kırılma Noktası

4 dk

Son beş yılını NBA'de geçiren Nikola Mirotic, Barcelona'yla büyük bir kontrata imza atarak EuroLeague'e geri döndü. Peki bu anlaşma ligin geleceği adına nasıl bir önem taşıyor?

"Barcelona forması giymeyeceğim. Yeterince Real Madrid'li hissediyorsanız bu tarz bir takıma gitmezsiniz."

Bu ifadeleri 2012'de kullanıyordu Nikola Mirotic. '50-40-90 barajı'nı geçtiği bir sezonu geride bırakmıştı fakat takımı Top 16'da Bilbao'ya karşı ikili averajı kaybettiği için EuroLeague'de play-off dahi görememişti. Ekibin genç yıldızı olarak iddialı konuşması anlaşılabilirdi. Aradan yaklaşık yedi yıl geçti ve köprünün altından çok sular aktı. Mirotic söylediklerini inkâr etmiyor; şimdilerde hayata daha farklı baktığının altını çiziyor. Bu süre zarfında NBA'e gitti, her sezon sayı ve dakika ortalamasını artırdı, Chicago'dayken Bobby Portis'le antrenmanda kavga etti ve Milwaukee Bucks formasıyla Doğu Konferansı finali görmesinin ardından Barcelona'yla yüklü bir sözleşmenin altına imza attı.

Bu satırlar yazıldığı esnada Barcelona - Mirotic birlikteliğine dair en kesin bilgi, anlaşmanın 3+1 yıllık olduğu. Tahminler Mirotic'in NBA'de imzalayacağı yeni bir sözleşmeyle hemen hemen aynı parayı kazanacağı yönünde. Mirotic geçtiğimiz iki sezonda üç farklı takımda oynadı ve bu yaz serbest oyuncu statüsündeydi. Jazz'in 3 yıl, 50 milyon dolar civarında bir teklifinin olduğu konuşuldu fakat Milwaukee macerasının ardından tekrar şehir değiştirme durumu ve bu şehrin Utah olması Mirotic'in Barcelona yolcusu olmasında etkiliydi. Hem kendisi hem de ailesi için…

Büyük paralar karşılığında NBA'den Avrupa'ya giden oyuncuları hatırladığımız zaman akla gelen ilk isim Josh Childress. 2004 NBA Draft'ının altı numaralı seçimi, 2008'de Olimpiakos ile 3 yıl, 20 milyon dolar değerinde bir kontrata imza atmıştı ki bu hâlen EuroLeague tarihinin en pahalı kontratı. Mirotic'in attığı imza bu anlaşmayı geçen cinsten değil fakat EuroLeague'in muhtemel bir kapalı lige dönüşümü için kırılma noktası olabilir. Barcelona'nın yanı sıra Fenerbahçe Beko'nun transfer sezonuna hızlı girmesi, Milano'nun önemli bir atılım yapması ve Çin Ligi'ndeki yabancı kuralı değişikliği* bu sürecin katalizörleri arasında sayılabilir. Bu transferin iyi yönleri bir tarafa dursun, ligin uzun vadedeki durumu pek iç açıcı değil. Hâlen ligin kalburüstü takımları ile alt seviye takımları arasında ciddi bir bütçe farkı var. Başta Yunanistan ve Türkiye'de** ekonomik problemler mevcut. Tüm bunları aşmanın yoluysa takımların gelirlerini yukarı çekmekten yani ligi daha iyi pazarlamaktan geçiyor. Zira transfer sezonu başladığından bu yana Avrupa'dan yedi oyuncu çoktan NBA yolunu tuttu. Eğer kapalı lig olma yolunda gerekenler yapılmazsa yeni nesil yıldız adayları bir-iki sezon oynayarak hatta EuroLeague'e hiç uğramadan NBA'e gidebilir.

Her şeye rağmen bardağın dolu tarafına bakmak için sebep çok. Tony Parker'ın sahibi olduğu ASVEL'e ve dünyanın sayılı kulüpleri arasında anabileceğimiz Bayern Münih'e verilen özel davetiyeler, ligin yeni pazar arayışı içerisinde olduğunun bir göstergesi. Günün sonunda EuroLeague'in yarattığı ekonomi NBA'le boy ölçüşebilecek seviyeye ulaşmamış olabilir ama rekabeti artırabilirseniz, kendilerine teklif edilen astronomik paralara rağmen Sergio Llull gibi, Jan Vesely gibi bayrak adamlar ligin yüzü olmaya devam edecektir. Veya Nikola Mirotic...

*Çin Ligi'ndeki yeni kuralla beraber takımlar, yabancı oyuncularını iki ayda bir değiştirme hakkına sahip. Bu da garanti kontrat arayan yabancılar için bir dezavantaj.

*Trabzonspor Basket'in geçtiğimiz sezon başında ligden çekilmesi ve Sakarya BB'nin maddi zorluklar sebebiyle sezonun son bölümünde sadece gençlere şans verebilmesi akıllara gelen ilk örnekler arasında.

Socrates Dergi