Kolej Havası

16 dk

ABD, Sırbistan, İspanya, Fransa, Yunanistan... 2019 FIBA Dünya Kupası'nı kim kazanacak? Yuvarlak Masa'ya bu sorunun peşinde başladık, konu konuyu açtı.

Keşfedilmemiş sular... Bu kupanın hissettirdiği biraz bu. Çin'de yeni bir format ve 32 takımlı bir senaryo var. Yine de bazı şeyler hâlâ aynı. ABD favori. Sırbistan ve Yunanistan çelme takma, Türkiye de sürpriz peşinde. Başlamasına az kala turnuvayı konuştuk.

Popovich'in başa geçmesi ve Çin pazarının büyüklüğü, başta LeBron James olmak üzere birçok yıldızı bu kupaya çekecek deniyordu. Ancak şu an farklı bir senaryo var. 1998'deki lokavt dönemini kenara koyarsak, bu modern tarihin en kötü Birleşik Devletler Milli Takımı mı?

Kaan Kural: Kötü demeyelim de en zayıf olduğu kesin. Açık ara hem de. 2002 bundan önceki en problemli kadroydu. Kaliteli oyuncular olmalarına rağmen çok umursamazlardı. Fakat orada bile 5 All-NBA, 10 All-Star vardı. Şu an bu kadroda NBA'in en iyi 15 oyuncusundan biri yok. Ancak turnuvanın en iyi 25 oyuncusunun da 12'sine sahipler. Bu yüzden kötü demiyorum. Las Vegas'ta kamplarına gittim, hiç fena bir atmosfer yoktu. 2008'deki 'Redeem Team'i bir kenara koyayım, ABD genellikle 'Baba çıkar oynarız, n'olacak?' havasında oluyor. 1992 bile dahil buna. Bu grubunsa takım olmaya niyeti var.

Yiğiter Uluğ: FIBA'nın EuroLeague ile girdiği manasız savaş hata üstüne hata getiriyor. Bunların en vahimi belki de bu kupayı tekli yıla alıp; olimpiyatların bir sene önüne koymak. Kupa yine çift yılda olsaydı muhtemelen biz de daha fazla yıldızı olan bir ABD görebilecektik. Ama hatırlayın, 2010'da Türkiye'ye gelen ABD için de "B Takımı ile geldiler" denmişti. Altın madalyayı alamayacaklarını dahi söyleyenler vardı. Ama Kevin Durant gibi bir lider oyuncuya sahiplerdi. Bu ekip ise oynadığı takımda ikinci, üçüncü keman olan oyunculardan kurulu, bırakın lider olmayı... Bir Kemba Walker belki, onun da takımı play-off'a dahi gidemedi.

Uğur Ozan Sulak: Bir de Mitchell var.

YU: Tabii ama hepsi yolun başında oyuncular. Bu oyuncu grubundan gerçekten iyi bir şey yaratmak çok zor ama bunun için çabalayan iki adam var: Popovich ve Steve Kerr. Şubat ayında Popovich'le yüz yüze konuşma şansı bulduğumda, "Bütün oyuncular 'Beni bu yaz affet, seneye olimpiyata geleyim' şeklinde konuşuyor" demişti. Herkes için hedef 2020. Popovich de buraya genç bir kadroyla geleceğini biliyordu. "Bu çocuklar mutlaka çok yetenekli. Çok da iyi olacaklar. Ama kendileri dışındaki dünyanın ne seviyede olduğunun farkında olacaklar mı, onu bilmiyorum. Galiba bunu öğretmek de bizim işimiz" demişti. Bence koçlar şu an ABD'ye diğer takımların nasıl oynadığını anlatıyor. İspanya ne oynar? Litvanya ne yapar? Sırbistan'ın karakteri nedir? Önümüzde çok açık bir yarış var. ABD'nin net favori olmadığı...

Caner Eler: Diğer takımlardaki eksikler ABD'nin en büyük şansı. Kalite ve deneyim açısından en düşük ABD kadrolarından biri karşımızda. Ama belki de bu yüzden koç ekibinin daha rahat yönetebileceği bir grup. Kemba Walker'dan ziyade Donovan Mitchell özellikle skor kısmında bana daha öne çıkacakmış gibi geliyor. 1998 yılı lokavt etkisiyle en kötü kadroydu. Onun yanında 2019 da algı olarak en düşük kalacaklardan biri. Ama 2014 de genç isimlerden kuruluydu. Anthony Davis falan daha gençti. Kenneth Faried yıldızlaşmıştı mesela. Bu takım da kendi yıldızlarını çıkarabilir.

UOS: ABD'nin motive olmayan iki süper yıldızı kadroya almasındansa böyle bir ekiple gelmesi daha iyi. Çünkü Popovich, 2002 ve 2004 dönemlerinde Amerikan medyası önünde aşağılanmayı tattı. Hem George Karl hem de Larry Brown'la, iki kötü dönemde de milli takımın parçasıydı. Motivasyonu diğer koçlardan farklı olacaktır. Üçüncü kez ABD'nin zayıf döneminde idaredeki adam olmak istemez. Mevcut kadro çok da problem teşkil edecek bir kadro değil.

KK: Ayrıca zayıf olmasına rağmen dengeli bir kadro bu. Boston Celtics çekirdeği de cabası.

YU: Tatum, Smart ve Brown zaman zaman bir arada sahada olacaklar. Kimya anlamında büyük bir artı getirecektir bu durum.

KK: Bir de 'Ben çıkar işimi yaparım' diyen bir oyuncu olmadığı için koçları aşırı dinleyen de bir profil olacak. En sevmediğim tabirdir ama gerçekten kolej takımı hüviyetini bulacak bir grup var.

UOS: Kısmi underdog rolüne geçmeleri de büyük bir avantaj.

YU: Bu G-League oyuncularıyla oynanan maçta fark yemelerinin falan bilerek yapıldığını düşünüyorum. Oyuncuların kendilerini bulutların üstünde görmesinin engellendiği, rakipleri küçümsemelerinin önüne geçildiği bir ortam var. 'Underdog mentality' ile hazırlıyorlar oyuncuları. Savunma yapmak zorunda çünkü bu takım. Mücadele etmeli. Başka çıkış yolu yok. Temposu düşük bir Sırbistan maçının ABD için nasıl biteceği belli olmaz...

CE: Kerr de "Koçlar olarak kas hafızamızı tazelemeliyiz. O yüzden çok motiveyiz" demiş. Çok güzel bir cümle. Koçlar da müdahil olabilecekleri kadro buldukları için memnun gibi.

YU: 1998'den bir sahne... Ruslar yarı finalde moladan Panov'u 5 numara gibi bırakıp dört kısayla döndüğünde, koç Rudy Tomjanovich ne yapacağını şaşırmıştı. ABD adam bulmaya çalışırken üçlüğü yedi. Sezon içerisinde her şey o kadar otomatik ki koçlar bazı şeyleri atlayabiliyor. Hâlbuki maçın her saniyesini yaşamak zorunda oldukları, rakipleri iyi analiz etmeleri gereken bir turnuva onları bekliyor. Koç Krzyzewski gibi, "6 numaralı oyuncu bizi yaktı" diyemeyecekler yani!

CE: Mitchell'ın takım arkadaşlarına bakın. Fransa'dan Gobert, İspanya'dan Rubio, Avustralya'dan Ingles. Bu yeni kuşak o entegrasyonu da sağlamış isimler. Kimseyi küçümseyeceklerini düşünmüyorum.

UOS: Şu da var, 2004'te ABD'yi yenen Porto Riko ve Litvanya çok iyi takımlardı. Buraya bakarsak, belki Sırbistan'ı Indianapolis'teki Yugoslavya'yla bağdaştırabiliriz ama diğer takımlar çok kötü. Litvanya'da kısa yok. Porto Riko falan zaten... Avustralya yahut Kanada sivrilebilirdi ama kadrolarından çok çekilen oldu. İspanya da yaşlı. ABD süpürürse ben şaşırmam.

KK: ABD, Sırbistan dışında her takıma karşı net favori. Yunanistan da iyi ama çok dağınık. De'Aaron Fox çekilmese ABD büyük favori olurdu. Onun son andaki ayrılışı büyük talihsizlik.

Sırbistan koçu Djordjevic'in, "ABD bizle karşılaştığında Tanrı yardımcıları olsun" açıklaması gündem oldu. Sırbistan, ABD'yi gözüne kestirmiş gibi, ne dersiniz?

KK: Nikola Jokic çok çok çok özel bir oyuncu. Turnuvadaki en iyi iki oyuncudan biri. Onu bırak, NBA'deki en iyi on oyuncudan biri. Fakat Sırbistan'ın yetenek farkıyla ABD'yi yeneceği bir dünya yok. ABD ne kadar zayıf olursa olsun... Dünyanın geri kalanından bir karma yap, yine yetenek farkıyla yenemezsin ABD'yi. Bogdanovic ve Bjelica değerli oyuncular tabii. Ama kusura bakmayın da Jayson Tatum, Bogdanovic'ten daha iyi oyuncu abi. Sırpların başka faktörleri yetenekle birleştirmesi lazım. Kalinic'in olmaması mesela kritik. Dünyayı değiştirecek oyuncu değil. Ama olmayışı... Sırbistan'ın kafasında ABD'ye ters gelecek oyunu kurmadığını gösteriyor. Bu tarz demeçler de o yüzden garip. Sırplar bu kafaya giremez. Bir durun abi. Tamam Davis yok, Curry yok da Tatum var. Myles Turner var. Turner'dan daha iyi çember savunan kim var ya? Mitchell'dan iyi skorer mi var turnuvada? Bir sakin olalım o konuda... Sırplar doğa gereği mekanik oynayacaktır. Ama fundamental üstünlüklerini öne çıkaran bir oyunu baştan sona iyi kurgulayamazlarsa işler felakete dönebilir.

UOS: Muhtemel ABD-Sırbistan maçı bence yine 20 fark olabilir. O ortam yakalandı çünkü. YU Sırbistan için iki faktör var. Biri koç. Başlarında daha saygın bir koç olsaydı mutlaka işler farklı olurdu. ABD'yi şaşırtabilirlerdi. İkincisi de şu: Sırbistan kadrosundaki en değerli oyuncuları saydığımızda hep NBA oyuncularından bahsediyoruz. Bu onların değerini artıran bir şey. Fakat NBA'de geçen yıllar onları Sırp olmaktan uzaklaştırıyor. Daha sert, daha rakibi bozmaya yönelik, küçük 'cinliklere' dayalı oyundan uzaklaşmış, NBA temposuna uyum sağlamış isimler var karşımızda. Motoru daha yüksek devirde çalışan NBA oyuncularının düzenine nasıl çomak sokabilecekler ki?

UOS: 2002'de Milan Gurovic'le kazanmışlardı mesela...

YU: Hep Avrupa'dan bir 'baba' oyuncu olurdu. Gurovic ya da başkası... Şimdi o oyuncu kim? Hazırlık maçlarında gördüğümüz kadarıyla Jokic'i hiç kullanamıyor olmaları da bir diğer sıkıntı. Bir 'coaching' faciasına gidiliyor.

KK: Jokic'in olduğu bir takım tamamen onun varlığı üzerinden oynamalı. Sırplar bunu yapabilecek ne zamana ne de görünüşe göre niyete sahipler. Jokic varsa onun üzerinden oynarsın. Nuggets'ın 1 numaralı oyun kurucusu o! Adamı Stimac gibi kullanmaya çalışırsan, "N'oluyor?" da denir be abi.

YU: Jokic'e değmeden biten çok Sırp hücumu gördüm ben!

UOS: Teodosic'in sakatlığı bu konuda bir avantaj bence. Milli takımdaki ağırlığını da düşünürsek, bu karakterdeki bir oyuncuyu bozmak zaten çok zor. Koç Djordjevic'in yetersizliği de malum. Diğer takımlardaki tema da bu ama. İspanya'da Scariolo milli takım seviyesinde iyi gözükse de bunda oyuncu kalitesinin etkisi büyük. Yunanistan'ın başındaki Skourtopoulos'un tecrübesi yok. İtalya'da aynı şekilde Sachetti... Elit koçlar da yok bu turnuvada ABD'nin karşısında.

KK: Çok ilginç değil mi? ABD ilk defa koçlarıyla ağır duruyor bir turnuvada.

UOS: Aynen öyle. Teknik olarak bakarsak Sırbistan'da uzunların ikili oyun savunması soru işareti. Yedek Marjanovic. 4 numaraya bakıyorsun, Yunanistan maçında BircevicGiannis gibi bir eşleşme oldu! Şimdi Sırbistan'ın kadrosu falan diyoruz ama başta Djordjevic olduğu için... Eğer Ivkovic ya da Obradovic olsaydı Sırbistan favori derdim ama Djordjevic'in kadronun genel nüvesine zarar veren bir felsefesi var. Yumuşak da buluyorum takımı.

CE: Sırbistan'ın kadrosunu alt alta sıraladığında yetenekli isimler var ama bir tane bile jel oyuncusu bulamıyorsun. Nemanja Bjelica bile topa yön verip kullanmak isteyen bir oyuncu. Topa yön vermeyi seven uzunlar var. Kısalar desen aynı şekilde. Bu takımın yıldızı kim olacak? Topu nasıl paylaşacaklar? Birçok soru var böyle.

UOS: Jovic ya da Lucic desen, ikisi de geçen sene takımlarında ciddi rol almış oyuncular.

CE: Bir şey daha söyleyeyim, Sırbistan'ın hedefi baştan beri ABD değil mi? Yani atletizmi bir şekilde karşılamaları lazım. Uzun rotasyonuna bakıyorsun bir tane atletin yok, kısa rotasyonuna bakıyorsun yine aynı ve atlet olabilecek ender biriki oyuncuyu da kadroya almıyorsun. Sırbistan'ın hedefe yönelik giderken süreci de doğru idare etmediğini gösteriyor sanki bu.

UOS: Simonovic'le iyi şanslar diliyoruz Sırbistan'a o zaman.

Mike Budenholzer ile Mike Malone, NBA'de sezonun öne çıkan koçlarıydı. Biri Antetokounmpo, diğeri Jokic'le çalıştı. Ancak Yunanistan ve Sırbistan, bu yıldızları aynı şekilde kullanmıyor. Bunun için geçen sezona bakmaları gerekir mi?

KK: Mesele Denver ve Milwaukee'den öte. Bu oyuncular daha önceki yıllarda da aynı takımlarda oynuyordu ama bu sene nihayet, nasıl en verimli kullanılacaklarına dair bir yapı kuruldu. Bunu kuramazsan oyuncuları maksimize edemezsin. Tabii ki sahada çok büyük işler yapacaklar ama bu rakiplere karşı fark yaratmaya yetmeyebilir. Hele ABD'ye karşı hiç...

YU: Giannis'in sahadaki yüz ifadesi diş çektirir gibi. Top bir türlü gelmiyor. Gelse de istediği yerde, istediği hızda gelmiyor. Bir türlü akmayan bir şey var hücumlarında. Jokic'i de düşünsene, adama Raduljica muamelesi yapıyorsun!

UOS: Jokic bir kere tepeye çıkmadı ya. Sol ve sağ blokta top alıyor ancak. Zorla bir basket attırdı Simonovic'e, başka hiçbir şey yok.

KK: Giannis'in geçen seneki kullanımına bak, milli takımdaki duruma bak. Brook Lopez bir kez üç sayı çizgisinden içeri adım atmamıştı. Dört kişi dışarıda durup Giannis'e veriyorlar, Giannis'e sıkıştırma gelince biri penetre ediyor. Bitti. Yunanistan'ın sorunu yeterince şutörü olmaması. İyi yönetilmemesinin dışında malzeme de yetersiz. En iyi dört şutörünü Giannis'in yanına koysan da yetmiyor.

UOS: Skourtopoulos iki Antetokounmpo'yu kısadan ziyade uzun gibi kullanıp yanlarına daha yüksek tempoya gidebilecek guard'ları, belki Larentzakis'i ekleyerek oynayabilir… Sloukas'ın katılımı çok önemli. Çift guard oynayacaksan Antetokounmpo'larla sahayı koşabilirsin. Ama yanlarında Larentzakis ve Sloukas'ın şut kullanması lazım. Şimdi biraz Kaan Abi'nin dediğini yapmaya çalışıyorlar. Bourousis'i Lopez gibi kullanıyorlar. Onun da çember koruyuculuğu yok.

KK: Ayrıca Bourousis iyi bir üçlükçü ama tepeden. Giannis'i köşeye atmak istemiyorsun ki tepede tutmak istiyorsun. Köşede şutörün olması lazım senin.

CE: Papapetrou'yu dört numaralı şutör olarak kullanabilir. Bir de atlet nispeten, savunmada daha yardımcı olabilir Giannis'le Thanasis'e.

UOS: Sloukas'ın durumu bütün şablonu baştan sona etkiler. Çünkü çift guard'la oynayacaksan Calathes'in şutunun olmadığını unutmamak lazım. Calathes ve Giannis aynı beşte oynarken oyunu açman zaten çok zor. O yüzden Sloukas'ın gelmesi şart. Larentzakis de bu turnuvada ön plana çıkacak bence.

CE: Yunanistan için en önemli şey Sloukas. Çok kritik. İki gün önce Yunan gazeteci Nikos Varlas'la konuşuyordum, o da aynı şeyi söylüyor. Şu an Giannis'in hafif sakatlığı olsa ve iyileşeceğini bilsem daha az sıkıntı çekerdim çünkü Sloukas'ın oyunu çok önemli diyordu.

YU: Esas ekstra şutörleri bulabilmek onların temel derdi olacak. Yani Papapetrou, Larentzakis öne çıkmazsa zor.

KK: Sertlik bu takımın DNA'sında var. Bu da başlı başına üzerine inşa edebileceğin bir temel veriyor sana. Ama daha önemlisi de var. Bu takım vites değiştirebilme kapasitesine sahip. Mesela Sırplar değil. Yunanistan'ın maçın belli bir yerinde ABD gibi bir anda hızlanıp oyunu kırdığını görebilirsin. Bunu düzenli yapamazlar, bazı maçlarda hiç yapamazlar ama böyle bir potansiyelleri var.

UOS: Bir sıkıntıları da top kullanma. Calathes'in bir noktada topu domine etmesi lazım, Sloukas oynayacaksa hakeza. Giannis topu alacak, Bourousis biraz…

CE: Yunanistan tarihte Galis'ten bu yana hep guard'ların yönettiği bir takım değil mi? Sonuçta karakteri verenler hep oyun kurucu. Şimdi bu takımın karakterinin Giannis olması... Oyunu sistem olarak maksimize etmek için kısaların ona uyması gerekecek.

KK: Topa yön veren oyuncu fazlalığı sorun değil. Sorun, topa yön vermeyi seven oyuncuların topsuz oyunu bilmemesi. Mesela Calathes'in topsuz zararı var yararından çok.

ABD, Sırbistan, Yunanistan öne çıkan takımlar. Yanlarına kimi koyarsınız?

UOS: Tony Parker, Çin'e geliyorsa Fransa'yı koyarım. Hani bench'in arkasında otursa bile yeter. Takım tamamen Vincent Collet'ye kalacaksa İspanya.

YU: Fransa tam kadroyla gelebilse herhâlde bir şeyler olurdu ama her zaman her şeyi berbat edebilecek bir koç bulabiliyorlar. Şimdi bir de dört numarada Louis Labeyrie'ye kaldılar. Kendilerinden iyi gibi görünen birilerini yenebilirler. O gün Batum acayip 20 sayı atar, bilmem ne olur falan filan, Gobert kimseye çemberi göstermez. İspanya daha kapasiteli.

KK: İspanyollar jenerasyon değiştiriyor. '80 jenerasyonu artık bitti. Bu dönüşüm, ABD hariç dünyanın her yerinde problemdir. Ama iyi olacakları da kesin çünkü zaten güçlü bir ligleri, güçlü oyuncuları var. Bir de başarı gelenekleri. Fransa kâğıt üstünde en iyi ikinci takım olabilir ama çok da uyumsuzlar. Kısalar, topa yön veren oyuncular... Batum formda olsa biraz dengelerdi ama formsuz olduğu için hakikaten Fransa'nın bir çeyrekte altı sayıda falan kalma ihtimali var. Çok bölük pörçük oynayacaklar. Bazen de çok güçlü bir takımı zor durumda bırakacaklar, ABD'yi bile. Ama bu çok kısa dönem olacak. Bırak maç maçı, ben çeyrek çeyrek bunların değişeceğini düşünüyorum. İspanya ise daha düz bir çizgide ama tavanları daha alçakta. Artık Gasol, Hernangomez türü oyuncuların oyuna etkisi azaldı.

CE: Artık kısaların belli bir seviyede olması lazım. İki takımın da kriz yaşayacağı yer orası. Rodriguez olsa İspanya fark yaratabilirdi. Tamam bu takımın ana kısası Rubio ama onun da her zaman için bir şut ve alan yaratma problemi söz konusu. Llull'ün performansı çok kritik olacak. En önemli meselelerden biri de Marc Gasol'ün ne kadar sağlıklı geleceği. Hernangomez Kardeşleri de yanına eklersen aslında mevcut İspanya'nın Fransa'nın önüne çıkma şansı var.

O zaman Türkiye'ye geçelim. 2014 Dünya Kupası'ndaki kadroyla bir ortak oyuncumuz var: Cedi. 2017 EuroBasket'e bakınca da bu sayı altıya çıkıyor. Sizce bu kadro geçişini nasıl yaptık?

KK: Geçiş her zaman zor. Çünkü bir oyuncuyu merkez role oturtmak, oyuncunun yeteneklerinden fazlasını gerektiriyor. Cedi beklediğimden çok çok daha büyük bir gelişim göstererek bir zamanlar Orhun'un taşıdığı daha sonra Hidayet'in aldığı bayrakla merkeze oturdu. Bu geçişin en önemli aşamasındayız. Yanında onu besleyecek, bir sonraki jenerasyona taşıyacak parçalar da var. Başta Ersan... Ersan'ın varlığı önemli çünkü artık gerçek bir 5 numara gibi oynayabiliyor. Onun da etkisiyle ilk defa dünya çapında herkesten daha modern bir takım olabileceğimiz malzeme var elde: Scottie Wilbekin, Melih Mahmutoğlu, Furkan Korkmaz, Cedi Osman ve Ersan beşi yani. Nispeten kısa ama çok tempolu oynayabilen bir takımla stratejik anlamda en modern takım olabiliriz.

Bu takımın merkezindeki oyuncu Cedi ama asıl atıcının Furkan olması lazım. Şimdi Akropolis'te Cedi kötü gözüktü, Furkan iyi, tebrik ederiz. Ama sorun bu değil. Furkan çekingen oynayamaz. Cedi kötü oynasa bile rolünü kabullenmiş durumda. Furkan daha takımdaki rolünü tam olarak üstlenmiş değil. Furkan'ın 8'de 5 yerine 19'da 2 atması lazım. Bir maçta tek haneli şut kullanmışsa biz bu takımın potansiyeline ulaşamadık demektir. Furkan'ın minimum 12-13, mümkünse 15-16 top kullanacak şekilde oynaması gerekiyor. Bu konuda ona ne Cedi ne Ufuk Sarıca engel oluyor. Wilbekin güya Bobby'nin yerini alacaktı ama şu hâliyle 12'ye giremeyecek durumda. Bunlar önemli soru işaretleri ama bu takımın iyi bir kurgu yapabilecek bir temeli olduğunu düşünüyorum.

UOS: Doğuş ve Wilbekin'in birlikte başlamaması gerek bence. Wilbekin'i guard pozisyonunda yalnız bırakmayacakmış gibi gözüktü Ufuk Sarıca. En azından maçı kapatan beşin de Kaan Abi'nin söylediği gibi olması lazım ama hazılık maçlarının büyük bölümünde de Ersan'ı beş numarada görmedik. Orada şöyle de bir sıkıntı var, Melih kötü bir final serisi oynadığı için şut ritmi hiç yok. Wilbekin de işin sadece savunma yönünde varmış gibi... Furkan'ın takımda biraz sorumluluk alması lazım; onu da kenardan getirmek özgüvenini etkiliyor. Oyuna girdiğinde takım zaten bir noktaya kadar gelmiş olabiliyor negatif anlamda. Tam olarak giremiyor maçın içine sanki. Furkan'ın ilk beş başlaması lazım gibi.

YU: Hâlâ kadronda 2006'daki Avrupa ikincisi Ümit Milli Takım'dan Ersan ve Semih varsa, son 15 yılda onları geçebilen kimse olmadı demektir. Bir kere bu acıklı bir tablo. Ancak gerçek. 2014 yılında da bir plan yapıldı ve takıma bir devşirme katılıyor... Yapmamız gereken şey, Cedi ile Furkan'ın daha iyi olmasını sağlayabilecek bir uzun ya da kısa devşirmek değil mi? Kardeşim Wilbekin mi bizim devşireceğimiz adam? Wilbekin'den ne bekliyoruz? Çıksın, kritik yerde üst üste 5 tane patlatsın! Bobby Dixon'ın genci olsun istiyoruz, motoru daha hızlı çalışanı. Bizim derdimiz bu olmamalıydı. Furkan'ı 2'de Cedi'yi 3'te ya da birini 3'te diğerini 4'te kullanabilecek, onlara her maç 20-25'i attıracak bir guard bulmaktı. Bizim Calathes'imizi yani. Tercihimiz çok yanlış oldu. Furkan'ın yaşamış olduğu sancılar da Furkan'la beraber takımın yaşadığı sancılar da aynı kapıya çıkıyor. Wilbekin, Doğuş ya da arkalarında duran Berk, bu isim değil. Buğrahan da elbette o seviyenin altında ama size'ından ötürü bir anda Buğrahan, Melih, Furkan, Cedi, Ersan beşiyle kalıp acayip adam değişen, şutör, herkesin dripling üzerinden bir şey yaratabildiği bir takım olabiliriz.

Hazırlık maçlarında olumlu gördüğüm, Fransa'ya karşı gerçekten doğru yerleşimle çok yüksek yüzdeli attık. Bir de İtalya maçında geriye düştükten sonra can havliyle başvurmuş olduğumuz Ersan'ı uzun gibi kullanma, Cedi'yi 4'e çekme hamleleri… Acayip bir şey oluyor öyle. Topu kapıyoruz, rakibi bozuyoruz...

CE: Çok yetenekli ama beraber oynamayı her zaman başaramayan bir jenerasyondan çıkıp o kadar yetenekli olmayan ama takım olabilen bir yapıya geçtik. Daha doğrusu böyle bir oyuncu grubu var. Geçmişte o ego savaşı oldu ya burada savaşın olmasına da imkân yok artık.

YU: Cedi çok iyi bir insan ve sporcu. Cedi'nin iyiliği şemsiye gibi herkesin üstünü örtüyor. Onun altını çok kalın bir kalemle çizmek lazım. Bizim önceki takımlarımızda böyle bir şey yoktu.

KK: Bu takımın ne olursa olsun, gerekirse 20 top kaybetmeyi göze alarak tempolu oynaması lazım. Bu yüzden tempoyu düşürecek herhangi bir oyuncu olmamalı ve rotasyona gidilmemeli. Semih ve Doğuş'u kullan ama kısa sürelerde...

UOS: Fikstür avantaj. Türkiye'nin ilk maçlarda problem yaşadığını biliyoruz ama Japonya'yı yendikten sonra ikinci maç ABD, en son Çekya karşısında grubun kritik maçı. Türkiye'nin 2006 Japonya'da olduğu gibi tempolu oyunla grupta bir hava yakalaması muhtemel. Onun için de Wilbekin'in hücumda daha iyi olması lazım.

KK: Kanatlar için iyi bir alternatifimiz de Yiğit Arslan. Tempolu beşi tamamlayabilir. Yan parça olarak Semih'le Doğuş'u kullanmaya başlarsan bu tempodan ödün vermek demek oluyor. Eğer Doğuş-Semih'i kullanacaksan Furkan 20 top atsa da Cedi dünyaları değiştirse de bir şey olmaz abi.

CE: Tempo yapman için doğru uzunları oynatman gerekmiyor mu? O yüzden doğru beşleri seçmek çok önemli. Ben setteki tempodan da bahsediyorum. Mesela Sertaç'ın olması yüksek post'tan şut tehdidinin gelmesi bile önemli.

YU: Bir de geri koşmadık, o kötüydü.

KK: O beni o kadar endişelendirmedi. Turnuva bazında özel bir durum olarak değerlendirebiliriz.

Hazırlık döneminde Türkiye'nin maç içerisinde uzun süreler skor bulamadığı sekanslar gördük. Büyük seriler yedi takım hep. Böyle durgunluk hâllerinde çözüm olarak neye başvurulabilir?

KK: Ya Wilbekin ya da Furkan sıkacak abi.

UOS: Tolga olabilirdi ama onu da kaybettik.

KK: Bazı takımlar bu konuda avantajlı. Sırplarda Bogdanovic var, ABD'yi saymıyorum bile. Veriyorsun biri atıyor. Ritim kaybetmiyorsun. Biz tempo kaybettiğimizde çeyrek bitiyor.

YU: O oyuncumuz güya Wilbekin. Ama şu anki hâliyle bacaklarına hiç güvenmiyor. Şut kullanmıyor, normalde kalkıp atacağı yerde tereddüt yaşıyor. Turnuvaya kadar tamir edilir mi göreceğiz.

Türkiye için çeyrek final başarı mıdır?

KK: Çeyrek final ABD ve belki Sırplar hariç her takım için başarıdır. Çapraz grupla birlikte sekiz takımdan sadece ikisi çeyrek final yapacak ve bizim tarafta bu kontenjanlardan biri ABD'nin. Diğer yedi takım içinde birinci olmak zorundasın.

UOS: Zaten onun için de Yunanistan'ı geçmek gerek. O da tabii ki başarı addedilecek.

KK: Yunanistan'ı geçmek hiç kolay değil. Onun dışında Çekya ile olası Brezilya ve Karadağ maçları da zor. Çekya ve Brezilya'nın önünde, Yunanistan'ın ise yarım adım gerisinde olduğumuzu düşünüyorum.

YU: Çeyrek başarı. 9-16'ya düşersek oynanan basketbola bakılır. 16'nın altı... İşte o kötü.

CE: Türkiye öyle bir şey yapar demiyorum ama 2002'de Yeni Zelanda'nın dördüncülüğünü kim bekliyordu? Her turnuvanın kendi hikâyesi oluyor ve gelip Pero Cameron acayip bir şey oynayabiliyor. Gün gün bakmakta yarar var.

KK: İkinci grupta Brezilya ve Yunanistan'ı yeniyoruz. Yunanistan, ABD'yi yeniyor ve üçlü averajla Amerikalılar eleniyor, ne dersiniz!

Format Meselesi

Dünya Kupası ilk kez 32 takımla ve yeni bir formatla yapılıyor. Bu durum rekabeti olumsuz etkiler mi?

KK: Dünya Kupası'na katılacak kalibrede 32 takım olduğunu düşünmüyorum. Bu futbol değil. Bence 24 bile değil, 16 takım olmalı.

YU: FIBA her şeye ticari bakıyor. Çok da güzel bir ambalaj bulunmuş buna. Dünya Kupası'nda sportif kalite yakalanmasından ziyade, bütün kıtalardan insanları ve gençleri, profesyonel sporcularla birleştirmeyi amaçlıyorlar. Şenlik ve festival havasını hedefliyoruz diyorlar. O yüzden mümkün olduğunca çok takım geliyor. Birkaç haftalık bir kültür alışverişine döndürülmüş durumda olay. Bunun arkasından da her ülkenin yayıncı kuruluşuna verilen bir beş maç garantisi var. Düşünsene, 32. olan takım bile evine beş maçtan sonra gidecek! Ama o maçlar nasıl olacak, kim seyredecek belli değil. FIBA'yı yönetenlerin basketbolu düşünmediğinin en belirgin örneği.

Socrates Dergi