
Kral, Ayı ve Şövalye
4 dk
Golfün niye bu kadar çok kazandıran ve popüler bir spor olduğu hep sorgulanır. Cevaplar kahramanlarla dolu, renkli tarihinde gizlidir...
Arnold Palmer gelmiş geçmiş en iyi golf oyuncusu değildi. Topa ondan çok daha iyi vuranlar, stili çok daha kusursuz olanlar, ondan çok daha yetenekliler geldi. Ancak Arnold Palmer benzersizdi. Günümüzde ve geçmişte 'Kral' lakabını taşıyan başkaları da oldu. Arnold Palmer şüphesiz ki kralların kralıydı. İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD'nin kitlelere ulaşan ilk spor kahramanlarından, kimilerine göre televizyon çağının ilk büyük spor yıldızıydı. Britanya'dan devşirme zengin sporunu milyonların evine sokan, 16'ncı yüzyıldan beri varlığını sürdüren oyunun merkezini okyanusun diğer kıyısına taşıyan kişi oydu. Palmer, babasının çalıştığı kulüpte golf sopasını sallamaya karar verdiği gün bilmeden golf tarihini değiştirmişti. Tüm zamanların en büyük golf oyuncularından Sam Snead'e göre o, yatağa karizmatik biri olarak yatıyor ve ertesi sabah daha karizmatik kalkıyordu. Arnold Palmer bir ilgi mıknatısıydı.
Jack Nicklaus azılı bir kazanandı. Henüz amatör bir oyuncuyken dahi nice profesyoneli imrendirecek bir kupa koleksiyonuna sahipti. Belki topa vururken vücudu, Ben Hogan'ınki kadar yay gibi zarif bir pozisyon almıyordu, belki Arnold Palmer'ın aurasına sahip değildi ama oyunun kabullerini değiştirme noktasında Jack Nicklaus kadar devrimci birine rastlamak oldukça zordu. Altmışların ve yetmişlerin, şimdikilere kıyasla teknolojiden nasibini almamış ahşap ekipmanlarıyla -istikrarlı şekilde- 250 metrenin üstüne vurabiliyordu. Başlangıç vuruşundan topun çukura atıldığı pata alanına kazasız belasız gitme konusunda ondan hünerlisi yoktu. 'Altın Ayı' lakaplı Jack Nicklaus, uzun seneler boyunca golfün altın standardı oldu. Tiger Woods bile onun 18 majör şampiyonluk rekoruna hâlâ uzaktan bakıyor. Jack Nicklaus, kazanmakla eşdeğerdi.
Gary Player bir seyyahtı. Kendini, Apartheid rejiminin hüküm sürdüğü altmışlar Güney Afrikası'ndan çıkıp dünyanın başka başka golf sahnelerinde fark yaratmaya adamıştı. Ülkesinde, Avustralya'da, Japonya'da, Avrupa'da ya da Amerika Kıtası'nın herhangi bir yerinde... Gary Player, yolun götürdüğü yer neresi olursa olsun topa diğerlerinden iyi vurmanın yolunu buluyordu. Sonraki dönemin fitness salonundan çıkmayan, âdeta birer olimpik atlet görünümüne bürünen golfçüleri ona çok şey borçluydu. Öyle ki Gary Player, vücuduna tapınak gibi davranan ilk sporculardan biriydi. Uyku düzeni, beslenmesi ve programlı antrenmanları, ona birçoklarına nasip olmayacak kadar uzun bir spor kariyeri verdi. Oynadıkça gezdi, gezdikçe kazandı, kazandıkça ilham verdi. Simsiyah giyindiği için 'Kara Şövalye' diye anılıyor, kendini 'Gelmiş geçmiş en çok seyahat eden sporcu' şeklinde tanımlıyordu. Gary Player, bitmeyen yolun yolcusuydu.
Efsanevi sporcu ajansı IMG'nin kurucusu Ian McCormack; menajerliğini yaptığı Palmer, Nicklaus ve Player'ı tanımlamak için 'Büyük Üçlü' kalıbını kullanan ilk kişiydi. Hatta bu isimle televizyonda yayımlanan bir gösteri maçı serisi dahi oynadılar. Günün birinde basketbolda, teniste, futbolda dillere pelesenk olacak tanım onların yüzü suyu hürmetine doğdu. Sporun ilk büyük üçlüsü de golfü kendi 'elit' çevresinden alıp dünyanın en popüler sporlarından biri yaptı. Arnold Palmer'ın perdeyi açtığı, altmışlarda zirvesine ulaşıp yetmişler boyu devam eden üç başlı rekabetin ana fikri ne olursa olsun centilmen gibi kazanmak ya da kaybetmek oldu. Onlara dair son söz Gary Player'ın:
"Bu iki beyefendiyle harika bir yolculuğumuz oldu. Dünyayı gezdik, hemen her yerde golf oynadık. Hem biz hem de eşlerimiz, birbirimizin evlerinde uyuyacak kadar yakın arkadaşlar olduk. Yanlış anlamayın, her zaman sahaya çıkıp birbirimizi yenmek istedik ki bunu hiç gizlememiştik. Ancak her kazandığımızda ya da kaybettiğimizde diğerinin elini sıkmayı bildik. Hikâyemiz özeldi ve lütfen böbürlendiğimi düşünmeyin; bir daha bu seviyeye çıkmış, bu kadar fazla kez birbiriyle mücadele etmiş üç sporcunun böyle bir ilişkisi olacağını sanmıyorum."