Kültürel Fenomen

16 dk

Super Bowl asla sadece Super Bowl değildir! ABD kültürünü iliklerine kadar içinde barındıran bir gelenekler toplamıdır. Amerikan futbolunun en büyüğünün belirlendiği o maçlara ve toplumsal etkilerine göz atıyoruz.

NFL'in ve daha genel olarak Amerikan futbolunun önümüzdeki yirmi yılına dair kesin kehanetlerde bulunmak güç, zira hem ligin hem de genel olarak sporun üzerinde çeşitli konulardan dolayı artan baskılar mevcut. Bunların başında sağlık geliyor. Gerek tıbbın ilerlemesi gerekse toplumun farkındalık düzeyine ulaşması, oyuncuların yaşadığı beyin sarsıntılarının geçmişe kıyasla daha çok ciddiye alınmasını da beraberinde getirdi. Andrew Luck gibi kimi yıldız NFL oyuncularının sürpriz erken emekliliği ya da çocuklarının Amerikan futbolu oynamasına izin vermeyen anne babaların oranının ivmeli bir şekilde artması* bunun sonuçlarından bazılarıydı.

NFL'in oyunun seyir zevkini artırmak için hücumu ve hücum oyuncularını ön plana çıkaran düzenlemelere gitmesi de aslında iki ucu keskin bir bıçak teşkil ediyor. Zira oyunun daha pas odaklı bir hale gelmesi, genel olarak her sporda olduğu gibi oyuncuların daha hızlanması ve atletik özelliklerinin artması, bununla birlikte yayın teknolojilerinin ilerlemesi, hakemlerin işini her zamankinden daha zor ve daha sorgulanır yapıyor. Resimler hariç 73 sayfadan oluşan kural kitabının her bir detayına sahada dikkat etmek zorunda kalan hakemler elbette bazı düdükleri gözden kaçırıyor. Bu hataları, gerek saha kenarında tabletleri başında teknik yönetimler, gerekse ekranları başında milyonlar süper yavaşlatılmış çekimde izleyip canlı canlı fark ediyorlar. Öte yandan bu seyir zevkini muhafaza ve müdafaa etmek isteyen NFL'in, quarterback'leri korumak için abarttığı 'pas atan oyuncuyu hırpalama' (roughing the passer) ve de saha içi tartışmaları caydırmak için en ufak harekete çalınan 'sataşma' (taunting) düdükleri de NFL ürününün kalitesini çoğu insanın gözünde azaltıyor.

NFL'in çoğu takım sahibinin eski toprak ve muhafazakâr zenginlerden olması ve "işleyen düzeni bozmayalım" geleneği de NFL'i varoluşsal bir ikileme sokuyor aslında: Sağlık, ırkçılık gibi konularda toplumun gelişmiş kesimlerinin tepkisini çekiyorlar ve toplumsal ivme artık göz ardı edilemez bir hale gelince NFL Komisyoneri Roger Goodell çıkıp 'Black Lives Matter' hareketine destek veriyor yahut e-postalarında homofobik ve kadın düşmanı tabirler kullanan Las Vegas Raiders koçu Jon Gruden'ın işine son veriliyor. Fakat bu sefer de popülist sağın "Bizim futbolumuzu elimizden alıyorlar" provokasyonuna maruz kalıyorlar. ABD'de her geçen gün daha keskinleşen politik polarizasyon ve de bundan beslenen -hatta "yalayıp yutan" ya da "tabağın dibini sıyıran" daha uygun tabirler olabilir- envaiçeşit tık avcısı medya kurumunun/kişiliğinin varlığı da meseleyi daha çetrefilli kılıyor.

Tam da bu noktada Tampa Bay Buccaneers quarterback'i Tom Brady gibi gözlerimle bir yere bakarken pası aksi istikamete fırlatmak arzusundayım: Bütün bunlara rağmen Super Bowl dendiği zaman ABD'de hâlâ akan sular duruyor. Diğer sporların -mesela yıldızı gittikçe parlayan NBA'in- aksine finale kim çıkmış, finalde büyük medya pazarına hitap edilmiş mi soruları çok da mühim olmuyor. Bunda Amerikan futbolunun Amerikan toplumundaki yeri kadar, Super Bowl gecesinin 55 yıllık yolculuğu boyunca inşa ettiği geleneklerin de önemi büyük. Zira mevzubahis olan sadece iki futbol takımının şampiyonluk müsabakası değil. Sahne arası şovuyla, reklamlarıyla, izlerken yenen yemeğiyle, futbolsuz geçen iki hafta boyunca yaratılan merakıyla kapsamlı bir kültürel fenomen. Bunun oluşumundaki kırılma noktaları da fenomenin kendisi kadar ilginç aslında.

İsim Deyip Geçmemeli

Bu organizasyonun ismi, ilk üç finalin resmi adı olan "World Championship Game" kalsaydı bu kadar popüler olur muydu acaba? -Amerikalıların beyzbol finaline de World Series demesi ve bu bağlamda dünyayı kendilerinden ibaret sanmaları nüktedan tespitini yüz defa yapsam yüz birinciye tereddütsüz gene yaparım. Nasıl ki Demokratik Parti Ulusal Komitesi'nin Watergate Kompleksi'ndeki ofisine gizli kayıt mikrofonları yerleştirmek için girilmesi ile yaşanan skandal, ABD hatta dünya politik literatürüne, her skandala "-gate" ekleme ritüelini getirdiyse, Doğu ve Batı yakasını temsil eden üniversitelerin Rose Bowl stadyumunda her yıl 1 Ocak'ta oynadığı Amerikan futbolu maçı da bütün önemli maçlara "Bowl" denme geleneğini başlatıyor. Dönemin Kansas City Chiefs sahibi Lamar Hunt "Super Bowl ismini ben buldum" iddiasında olsa da bu müsabakanın doğduğu 1967'den itibaren gazetelerde Super Bowl ismine rastlanıyor. İsim babası kim olursa olsun, 1969'da Super Bowl resmiyete kavuşuyor ve NFL tabii ki isim hakkını tescil ediyor bu tabirin. O yüzden telif hakkına milyon dolarlar bayılmak yahut NFL'le hukuki bir mücadeleye girmek istemeyen ticari oluşumlar "The Big Game" gibi tabirlerle atıfta bulunuyorlar bu maça. Esasen maddi bu durum, Super Bowl'un manevi üstünlüğüne de psikolojik bir katkıda bulunuyor belki de.

Apple'ın 'Büyük Birader' temalı reklam filmi, 1984'teki Super Bowl'a damgasını vuran bir dönüm noktasıydı.

Apple'ın 'Büyük Birader' temalı reklam filmi, 1984'teki Super Bowl'a damgasını vuran bir dönüm noktasıydı.

Tabii isim, hikâyenin sadece görünen ve sembolik yüzü: 1960 yılında NFL'in genişleme konusundaki inadına tepki gösteren Hunt, AFL adlı rakip organizasyonu oluşturuyor. Daha şova ve hücuma yönelik bir Amerikan futbolu yaratmaya çalışan bu yeni organizasyonun zamanla kendi kârından pay alacak olmasından endişe duyan NFL, birleşme önerisini ortaya atıyor. O dönemde çoğu insanın gözünde NFL, AFL'den çok çok daha üstün bir lig. Öyle ki AFL'e küçümseme amaçlı "Miki Fare Ligi" deniyor. Efsane quarterback'lerden Joe Namath, Super Bowl III ile birlikte bu algıyı yıkıp geçiyor…

12 Ocak 1969'da oynanacak finalden önce NFL şampiyonu Baltimore Colts, bahis sitelerince net favori olarak görülüyor. Hatta Detroit'li gazeteci Joe Falls, 270-0'lık bir tahminde bile bulunuyor. AFL şampiyonu New York Jets'in oyun kurucusu Namath ise Colts'u yeneceklerini taahhüt ediyor ve sözünü de tutuyor; Jets, 16-7 kazanıyor. İşte bu şok, AFL ve NFL arasındaki güç dengelerini değiştiriyor ve bu finali, sıradan bir 'şampiyonluk maçı'ndan 'süper' kademesine yükseltiyor. İlk Super Bowl'da biletlerin sadece yüzde 61,5'i satılmışken bu finalden sonraki her maç tam kapasite ile oynanıyor. 1972 yılında oynanan Super Bowl VI ile birlikte de televizyon reytingleri ilk defa 40'ın üzerine çıkıyor ve bir daha da bir-iki istisna hariç inmiyor.

Paranın Konuşmaya Başladığı Yıl

1984 denince akla ilk gelen şey Super Bowl değil, George Orwell'in meşhur romanı elbette. Fakat 1984, Super Bowl'un ticari olarak seviye atlamasında ve bugünkü dev organizasyona dönüşmesinde birkaç farklı açıdan önemli bir dönüm noktası teşkil etmekte. Bunda George Orwell'in oynadığı dolaylı bir rol de var. Gerçekten, şaka yapmıyorum!

Apple ve Steve Jobs, IBM'in bilgisayar dünyasındaki tekelini kırmak amacıyla piyasaya sunacakları Macintosh'un tanıtımını yapmak için ünlü yönetmen Ridley Scott'a altmış saniyelik bir reklam filmi çektirip, içine 1984'ün Büyük Birader temasını serpiştirdiğinde bu kadar ikonik bir ürüne imza atacaklarını düşünmüşler miydi acaba? Öyle ya da böyle, maçın üçüncü çeyreğinde yayımlanan bu reklam bir sonraki yıl Clio ve Lions gibi prestijli reklamcılık ödüllerini toparlamakla kalmayıp 'Super Bowl Reklamı' konseptini de yeni bir döneme sokacaktı. Zira Nielsen Media'nın verilerine göre 1984 yılında 368 bin dolara mal olan otuz saniyelik reklam spotu, bir sonraki yüzde 42.5'lik bir artışla 525 bin dolardan satılacaktı. Super Bowl reklam tarihinin seneden seneye görülen en büyük değişimiydi bu. İnternet çağında televizyon reklamları önemini kaybediyor olsa bile bu Super Bowl'u etkilemiyor zira bu sene için telaffuz edilen meblağ 6,5 milyon dolar.

1984 sadece ekranlarda değil, stadyumda da bir değişime yol açıyor: İlk Super Bowl'da sadece 12 dolar olan ortalama bilet fiyatı her sene sadece -o da olursa- birkaç dolar artış göstermişken, 1984 yılında birden kırk dolardan altmış dolara fırlıyor. Bu yüzde ellilik artış Pandoranın kutusunu açıyor âdeta zira bu seneki Super Bowl'u stadyumdan canlı izlemek için en az 5-6 bin doları gözden çıkarmanız gerek: Bu bir Amerikan ailesinin ortalama aylık gelirinden daha büyük bir meblağ. Bu paradigma değişiminin Ronald Reagan'ın iktidarının tam ortasına denk gelmesi de kaderin başka bir cilvesi herhalde.

Super Bowl'un her saniyesiyle izlenen bir temaşaya dönüşmesi sürecindeki nihai aşama, devre arası şovunun evrimi denebilir. Fakat bu dönüşüm için kaseti, 1984'ten dokuz yıl ileri sarmamız gerek; Michael Jackson'ın dumanlar içinde sahnede bitip, bir süre heykel gibi durarak "Hepinizin aklını alacağım" mesajını verdiği o şova...

Her şey Michael Jackson'ın dumanlar içinde sahnede bitip bir süre heykel gibi durduğu o şovla başladı.

Her şey Michael Jackson'ın dumanlar içinde sahnede bitip bir süre heykel gibi durduğu o şovla başladı.

Tabii ona da bir günde gelinmemişti. İlk Super Bowl'dan itibaren sahne, üniversitelerin bando takımlarına bırakılıyordu. 'Bowl' kültürüyle manevi bir bağ kuran bu gelenek, 80'lerde Up with People, The Rockettes gibi gruplarla zayıflamıştı. 90'larda önce Mark Wahlberg'ün kardeşi Donnie'nin de mensubu olduğu New Kids on the Block, sonra Gloria Estefan yeni bir devre arası şovu döneminin başladığının işaretçisi oldu. Sürekli yükselen çıta, havalarda uçan Lady Gaga ve Katy Perry, 'gardırop kazası' yaşayan Janet Jackson, arkasında bir dansçı ordusuyla şov yapan Beyonce ve sahnede direk dansı yapan Jennifer Lopez'e kadar getirdi bizi. Gerçek anlamda bir rezalet olan -bir türlü kabullenmek istemediğimBlack Eyed Peas haricinde her sene en az bir ikonik malzeme veren devre arası şovu vardı. Bu sene de Dr. Dre, Snoop Dogg, Eminem, Mary J. Blige ve Kendrick Lamar aynı sahnede buluşacak.

Bugün Ne Yiyeceğiz? Bugün Tavuk Kanadı Yiyeceğiz

Aslında başka bir açıdan bakınca 1993 yılının Super Bowl'u epey talihsiz. Devre arası şovunun yıldızı MJ sadece birkaç ay sonra çocuk tacizi iddialarıyla yüzleşecek, maçın başındaki para atışını yapan OJ Simpson bir yıl sonra cinayet davasında yargılanacaktı. Aynı düzeyde bir trajedi değil tabii ki ama maçın mağlubu Buffalo Bills takımı Super Bowl tarihinde ilk defa üç finali üst üste kaybeden takım olmanın şokunu yaşarken, kulüp tarihlerinin "kötü günler çok şükür geride kaldı, şimdi önümüzde daha kötü günler var" aşamasında olduğunun farkında değildi. 1994'te üst üste dördüncü Super Bowl mağlubiyetini tadan Buffalo şehri, en azından bu süreçte ulusal şöhrete kavuşturduğu Buffalo usulü tavuk kanatlarını ABD'nin her köşesinin tatmasını sağlayacaktı.

Bugün Super Bowl gününde tüketilen milyarlarca -yanlış okumadınız- tavuk kanadı, aslında Super Bowl'un doğduğu dönemde tavuğun istenmeyen, ancak tavuk suyu yapımında kullanılan kısmı. Rivayet o ki 1964 senesinde, Buffalo şehrinde mütevazı bir aile işletmesi olan Anchor Bar'ın sahibi Teressa Bellissimo, barmenlik yapan oğlunun geç saatte gelen aç arkadaşlarını doyurmak için mutfakta duran atılacak tavuk kanatlarını sosa bulayıp kızartıyor ve lezzetli bir sonuç ortaya çıkıyor. O yıllarda kilosu 46 sent olan bu tavuk ürününden maliyet ve kolaylık açısından böylesi bir verim almak doğal olarak birçok işletmenin aklına yatmasıyla 1980'lerde tavuk kanadı gittikçe yayılmaya başlıyor. Bu yemeği ulusal bir şöhrete kavuşturan ise Buffalo Bills'in üst üste Super Bowl'a çıkmasından sonra ünlü pizza zinciri Domino's'un "Bunda bir keramet var herhalde" deyip, 1994 yılında bunu menüsüne eklemesi oluyor. Bugün geldiğimiz noktada tavuk kanadının kilosu 6-7 dolar. Üstelik siparişi son ana bırakırsanız donakalmanız işten bile değil.

Tom "Kamber" Brady

Şimdiye kadar daha çok Super Bowl'un, sahada oynanan futbolla pek öyle ilgilenmeyenlere dair vadettiği eğlence ürünlerinden bahsettim ama nihayetinde bu bir spor müsabakası. Böyle büyük bir geleneğin oluşmasına da elbette efsane maçlar, efsane karakterler katkıda bulunuyor. Namath'ın tarihi taahhüdünden sonra her döneme damgasını vuran bir takım yahut oyuncu var.

Super Bowl VII'deki zaferiyle tarihin ilk ve tek yenilgisiz yani 'mükemmel' sezonunu yaşayan Miami Dolphins, 70'lerde dört şampiyonluğa imza atan Terry Bradshaw ve Pittsburgh Steelers, NFC Konferansı'nın 1985'te başlayan ve 13 yıl üst üste şampiyon çıkaran serisi, Super Bowl'un saha içindeki hikâyesine dair önemli anlatılar oluşturmakta. Bu 13 yıllık hegemonyada "ABD'nin takımı" Dallas Cowboys'un üç şampiyonluğa ulaşan muhteşem üçlüsü quarterback Troy Aikman, wide receiver (açık) Michael Irvin ve running back (koşucu) Emmitt Smith de var; kariyerinin hem başında hem de yeni yetenek Steve Young'ın efsanesini tehdit ettiği son zamanlarında San Francisco 49ers'a toplam dört şampiyonluk yaşatan Joe Montana da, Montana'nın ikinci baharında büyük pay sahibi olan, kimi rekorları hâlâ kırılamamış Jerry Rice da... Bütün bu isimlerin ortak noktası da ligin on yıllık dönemlerini domine etmiş olmaları.

1994 yılında Dallas Cowboys ile Buffalo Bills arasında oynanan Super Bowl maçından...

1994 yılında Dallas Cowboys ile Buffalo Bills arasında oynanan Super Bowl maçından...

Yeni milenyumda, NFL'e ancak altıncı turda seçilebilmiş tombik bir quarterback'in bütün rekorları alt üst edeceği ve ortalamaya vurulduğunda iki senede bir Super Bowl'da boy göstereceğini kimse düşünemezdi. Tom Brady'nin bu tekrar edilmesi güç başarısını daha da inanılmaz kılan şey, son yirmi yılda ve belki de NFL tarihi boyunca akılda kalacak her anıya bir şekilde bulaşmış olması!

'The Greatest Show on Turf'u (Yeşil Sahalardaki En İyi Şov) icra eden St. Louis Rams'i şok bir sonuçla yenip** şampiyon olan o. Dolphins'in mükemmel sezonunu egale etmeye en çok yaklaşan ve 'helmet catch' gibi inanılmaz bir an ile bu hayalinden olan da… 2014 senesinde Seahawks'ı on sayı geriden gelip yenerek o dönemdeki en büyük geri dönüşü gerçekleştiren o. 2016 yılında bu sefer bir yarıdan az sürede 25 sayıdan geri dönüp belki de yıllarca kırılamayacak bir rekora imza atan da... Bir de yedi şampiyonluk ile ligdeki bütün takımlardan daha fazla yüzük takmış tek oyuncu olma durumu var ki sadece NFL'de değil dünya sporlarında böyle bir durum söz konusu mudur, emin değilim.

İlk uzatmaya giden Super Bowl'da kim var? Brady. Super Bowl tarihinde 43 pas ile en çok başarılı pası atan oyuncu kim? Brady. Giydiği formayı değiştirdikten sonra Tampa Bay Buccaneers'ı 'Super Bowl tarihinin kendi stadında şampiyon olan ilk takımı' yapan kim? Brady. İlk kadın hakemin görev aldığı Super Bowl'da quarterbackler'den biri o. 505 yarda ile Super Bowl tarihinde en çok pas mesafesi kat eden o. Teknik heyetinde ilk defa bir kadın koçla şampiyon olan takımın quarterback'i de o. Pandemi şartlarında, tribünlerde kartondan taraftar maketlerine karşı oynanan ilk ve -umarım- tek Super Bowl'un muzafferi de o.

Tom Brady

Tom Brady

Bu sene NFC'de Buccaneers haricinde yarı finale kalan takımlardan Los Angeles Rams, San Francisco 49ers ve Green Bay Packers'ın üçünün de koçu Tom Brady'den daha genç. 44 yaşında bir oyuncunun NFL'in en değerli oyuncusu ödülünün en kuvvetli adaylarından biri olması, -hadi klişe tabir de kullanalım80'lerin Hollywood spor filmlerinde rastlanacak bir sahneyken Brady bunu gerçeğe dönüştürdü. Robert Redford'ın The Natural filmindeki karakteri Roy Hobbs dile gelse "Hani kurgu olan bendim?" der. Ki halihazırda Hobbs'dan aşağı kalır bir yanı olmadığı gibi bir değil, iki adet '-gate' skandalına da karışmış durumda. Kendisini seven de sevmeyen de artık Super Bowl deyince herhalde bir yirmi sene daha onu hatırlayacak.

Mikrokazma

ABD'liler her yıl kasım ayının dördüncü perşembesinde Şükran Günü'nde aileleriyle bir araya gelip, yılın en çok gıda tüketilen gününe katılım gösteriyor. Televizyon ekranlarında ise önce Macy's mağaza zincirinin sponsorluğunda düzenlenen devasa balonlu bir resmi geçit, sonrasında da üç adet Amerikan futbolu maçı oynuyor. Yılın en çok gıda tüketilen ikinci gününde ise ekranda yılın en önemli Amerikan futbolu maçı, maçın muhtelif aralarında saniyesi yüzbinlerce dolara mal olmuş yüzlerce reklam, devre arasında da Pepsi sponsorluğunda gerçekleşen bir konser var. Bu 15 dakikalık konser için dev platformlar çok hızlıca kuruluyor ve yine çok kısa bir süre sonra sanki bu konser başka bir yerde yaşanmış gibi yılın en önemli spor müsabakasına devam ediliyor. Amerikan kültürünü sıfırdan damıtsak, ortaya çıkan şey aşağı yukarı böyle bir şey olur: Tüm ayrıntılara dikkat edilerek hazırlanmış bir şov, "Ne olursan ol gene gel" diyerek herkesi kendisine çağırıyor. Bir spor müsabakasının, destekleyici ögeler ne olursa olsun ülkenin en önemli, herkesi bir potada eriten aktivitelerinden biri olması ve bunun bir gelenek halini almış olması da son tahlilde gıpta edilesi bir durum.

*2020'lerde yapılan anketler Amerika tarihinde belki de ilk defa izin vermeyen ebeveyn oranının izin verenleri geçtiğini göstermekte.

*Bu maç, kazananın son hücumda belli olduğu ilk Super Bowl'du.

Socrates Dergi