.jpg?w=3840&fit=max&q=75)
Biz Ayrılamayız!
14 dk
Koca bir kariyeri tek bir takımda geçirmek, spor dünyasında fazlasıyla saygı gören bir duruş. Bunu daha da ileriye taşıyanlar var; yönetici ya da antrenör olarak sadakatini sunmaya devam edenler...
Hep Borussia'lı
1980'ler Borussia Dortmund'u ne kadar Michael Zorc ise 1990'lar Borussia Dortmund'u da bir o kadar Michael Zorc'tu. Onca yıldıza rağmen. Dile bile kolay değil, tam 18 yıl boyunca Sarı-Siyahlı ekiple yeşil sahaya adım atan orta saha oyuncusu; 2000'li yılların başına geldiğimizde artık adımlarını yeşil sahada değil, yönetim kademesinde atacaktı. Her maçta stadyumu hıncahınç dolduran bir seyirci topluluğu oluşturmak, kombine satışı söz konusu olduğunda her sezon başı çekmek ve hem Almanya'da hem de Avrupa'nın geri kalanında devlere kafa tutmak… "Borussia Dortmund'un kaderini değiştiren adam" tarzı başlıklara sahip birçok yazıda başrolü oynayan Zorc, geçtiğimiz mayıs ayında 44 yılını geçirdiği evinden ayrıldı. Ufak bir farkla tekrar edebiliriz. 2000'ler Borussia Dortmund'u ne kadar Michael Zorc ise 2010'lar Borussia Dortmund'u da bir o kadar Michael Zorc'tu. Hatta 2020'ler de… Sarı-Duvar olarak bilinen taraftar grubu ne demişti efsanenin vedasında? "Bir kere Borussia'lı olursanız hep Borussia'lı olursunuz."
Telafi
Şampiyonluğu kazanamamanın, mutlu sona ulaşamamanın ne kadar acı verici bir şey olduğunu kimse, Jerry West'ten daha iyi bilemez. Los Angeles Lakers ile 1960'lı ve 70'li yıllarda çıktığı dokuz finalin sadece birinden mutlu sonla ayrılan yıldız oyuncu, bunu telafi etmek için yine takımına sarılacaktı. Önce kısa süreli bir koçluk mesaisi yaptı, daha sonra 1970'lerin sonunda masa başına geçti. Zaferler de yönetici koltuğunda geldi... 1988 NBA Finali yedinci maçında bitime altı saniye kala Los Angeles Lakers, Detroit Pistons karşısında yalnızca bir sayı farkla öndeydi. Hızlı hücumda topla buluşan A.C. Green, maçın sonucunu tayin ediyordu. Lakers, son dokuz yıldaki beşinci şampiyonluğuna ulaşmıştı. 2000 NBA Finali altıncı maçında bitime 13 saniye kala Los Angeles Lakers, Indiana Pacers karşısında yalnızca üç sayı farkla öndeydi. İçeri penetre eden Kobe Bryant, faulle durduruluyor ve çizgiye gelerek maçın sonucunu belirliyordu. Bu, arka arkaya kazanılacak üç şampiyonluğun ilkiydi. 'Showtime Lakers' ile gelen şampiyonlukları, doksanların sonunda inşa edilen Kobe-Shaq Lakers'ının kazanacağı yüzükler takip edecekti. West ise hep oradaydı. Hem karizmasıyla hem de kararlarıyla. Parkede kaybedilen sekiz şampiyonluk telafi edilmiş olabilir. Neden olmasın?

Jerry West
Klasikler ve Beklentiler
Her şey Arnavut kaldırımlı yollardan, tozun toprağa karıştığı sıradışı rotalardan geçilerek tadına bakılacak acı dolu bir çığlık içindi. Frederic Guesdon, 1997 Paris-Roubaix'de bitiş çizgisini herkesin önünde geçtiğinde aşağı yukarı böyle bir hissiyata sahipti. Hayatının en büyük zaferini kariyerinin başında kazanmıştı ve bir daha benzeri bir duyguyu tadamayacaktı. Yine de aramaya devam etti. Yıllar boyunca aynı hedefin peşinde koştu: Her şey, mavi beyaz mayo içindi. Neredeyse tüm ömrünü adadığı takımıyla 15 yıl boyunca beraber pedal çevirdi. 2012'de yaşadığı bel sakatlığı, onu taşlı yollardan uzakta tutacaktı ama pelotondan ayrılmamayı tercih etti. Son Paris-Roubaix'sini koştuktan sonra 41 yaşında emekliye ayrılmak zorunda kaldı. Ancak devamı da vardı. Bir sene bile dinlenmeden takımın sportif direktörlüğüne getirildi. Bugünlerde Groupama–FDJ'nin de önünde zorlu engeller yok değil. Bisikletin olanakları en bol takımları arasında sayılmazlar. Ancak yıllar önce olduğu gibi, her şey kafayı takmış bir klasikçiye bakabilir. Stefan Küng belki de? Buna herhalde en çok Frederic Guesdon sevinir.
Kazanan Bir Takım
1945'te Manchester United'ın başına geçen Matt Busby'nin gerçekleştirmek istediği şey son derece açık ve netti: Kulübe bir gençlik aşısı vurmak. Bu proje dahilinde kulübün kapısından içeri adım atanlardan biri de 15 yaşındaki Bobby Charlton'dı. 'Busby'nin Bebekleri'nden biri olarak başladığı Manchester United kariyeri tam 16 yıl sürecekti. "Benim kulübüm United ve başka bir yerde mutlu olamam." 1967'de böyle diyordu Bobby. Yıllar sonra, takvimler 1984'ü gösterdiğinde bir kez daha Kırmızı-Siyahlı kulübün kapısındaydı. Artık yönetim kurulunun bir parçası olmuştu. İki sene sonra ise aynı kapıda Aberdeen'den gelen genç bir adam vardı. Alex Ferguson 'Kırmızı Şeytanlar'ı şampiyonluk için tam altı yıl bekletti. Bu süreçte istifa çağrıları ve kötü tezahüratlar tribünlerden hiç eksik olmadı. Ancak genç İskoç da Busby gibi düşünüyordu ve bugün '92 Sınıfı' adıyla andığımız gençleştirme hareketinden bahsettiğinde arkasında daima Charlton'ın varlığını hissetmişti. 1960'lı yılların kazananları, 1990'larda ve sonrasında da kazanmaya devam etti. Bobby Charlton ise daima oradaydı. Bazen sahada, bazen de yedek kulübesinin hemen arkasında.
.jpg)
Bobby Charlton
Beraberce
Yenilmeyeceğini düşündüğümüz bir takımı hepimiz takip etmişizdir. 2010'lu yıllar yaklaşırken izlediğim neredeyse her Panathinaikos mücadelesinde aynı hissiyata sahiptim. O dönem taşlar tam olarak yerine oturmasa da bunda Dimitris Diamantidis ve Fragiskos Alvertis'in büyük payının olduğu belli oluyordu. Yeşil-Beyazlı forma dışında hiç görmediğim iki isim de 2007 ve 2009 şampiyonluklarında beraberlerdi. 2009'da basketbola Euroleague şampiyonluğuyla veda eden Alvertis, kulüpten hiçbir zaman dışarı adım atmadı. Akademi yöneticisi, başantrenör, genel menajer… Görev alabileceği tüm pozisyonlara sırasıyla getirildi. 2016'da basketbolu bırakan Diamantidis ise dört yıllık bir boşluğun ardından kulüpteki yerini aldı. 2020'ye gelindiğinde takımın genel menajerliğini eşgenel menajerlik usulünce yürütme kararı alan Diamantidis-Alvertis ikilisi geride kalan iki sezonda pek güzel hatıralar biriktiremedi ve bu sezon sonunda Panathinaikos'tan ayrılmak zorunda kaldı. Bugünlerde izlediğim her Panathinaikos mücadelesinde eninde sonunda maçı kaybedecekleri hissiyatına sahibim. Bunda maalesef onların da payı var.
Hepsi
Glen Sather, birçok şehri dolaştığı kariyerini sonlandırmaya karar verdiğinde doğru zamanda doğru yerde olacağından bu kadar emin miydi? Bu, epey büyük bir soru işareti. Ancak kariyerine nokta koyup bir an önce hem başantrenör hem de genel menajer koltuğuna oturduğunda vereceği iki karardan son derece emindi. İlki, kulüpte genç oyunculara yer açacak ve işlenecek cevherler bulup getirecekti. İkincisi ise… Genişleme Draft'ından Wayne Gretzky adındaki çocukla beraber ayrılacaktı. Glen Sather, devam eden 23 yılda mümkün olan neredeyse bütün yönetici pozisyonlarında takıma hizmet verdi. 18 yaşında takıma katılan Wayne Gretzky ise dokuz sezon sürecek Edmonton Oilers kariyerine dört şampiyonluk sığdırırken bir hanedanlık yolunun önünü açtı. O hanedanlığın arkasındaki isim ise verdiği kararların arkasında emin adımlarla giden Glen Sather'dan başkası değildi. Bazen başkan, bazen genel menajer, bazen de koç olarak… Bazen de hepsi…
.jpg)
Glen Sather
Akıntıya Karşı
Seksenli ve doksanlı yıllarda atılan adımlar, ilerleyen yıllarda bir sembole dönüşecekti. Kendine siyah beyaz fotoğraf albümlerinde yer bulan bir oyuncu ve takımı, her şeyin sona erdiğini düşündüğümüz noktada dahi koca bir tarihti artık. Eczacıbaşı'ndan geçirdiği iki döneme ayrılan 10 yılın ardından 2010-2011 sezonunun başında Eczacıbaşı A Takım Genel Menajeri koltuğuna oturan Nalan Ural, geride bıraktığımız 12 yıla bir CEV Şampiyonlar Ligi zaferi, arka arkaya kazanılan iki FIVB Dünya Kulüpler Şampiyonası ve bir de CEV Kupası sığdırdı. 2021 Nisanı'ndaki vedaya kadar başardıkları bunlarla da sınırlı kalmadı. Nerede duracağımızı tam olarak bilememek, neyi kıymetli göreceğimizi tam olarak idrak edememek, sadece kazanmayı gelenek olarak görmek… Bu topraklarda belki de en çok üzerine kafa yorduğumuz konudur. Eczacıbaşı Spor Kulübü, sadece kazanmanın kıymetli görülmeyeceği bir çabanın peşindeydi ve Türk sporunda akıntıya karşı kürek çekerken dümende Nalan Ural vardı.
Daireler
Her ne kadar yerinizde durup, etrafınızda akan hayatı seyretmek isterken bir sabitinizin olmasını isteseniz de hayat dairelerden ibaret. 1998 yılına gelindiğinde John Elway, çok güzel hatıralar biriktirdiği Denver Broncos'tan arka arkaya kazandığı iki şampiyonlukla ayrılıyordu. 15 yılı devirdiği kariyerindeki sonu güzel biten hatıralar, bir süre sonra yuvaya dönüş anlamına gelecekti. Takvimler 2011 Kışı'nı gösterdiğinde Elway, bir kez daha Broncos'taydı. Yeni şampiyonluklar, hatıralar ve daireler için… Arizona Cardinals ile Denver Broncos arasında kalan Peyton Manning, 2012-2013 sezonunun başında tercihini Broncos'tan yana kullandı. Artık kariyerini tamamlayacağı yerdeydi. Üç sezon sürecek bu kısa maceranın en dikkat çeken kısmı ise Manning'in son sezonunun son maçı, yani Super Bowl olacaktı. Super Bowl 50, John Elway'in yöneticilik kariyerindeki ilk, Broncos kariyerindeki üçüncü şampiyonluk anlamına geliyordu. Peyton Manning de kariyerine zaferle veda ediyordu. NFL tarihinde kariyerini şampiyonlukla nihayete erdiren quarterback'ler kulübü yalnızca iki kişiyle selamlıyor bizleri: John Elway ve Peyton Manning. Üzerlerinde Broncos forması varken...
Muhafaza
Kimlik. Söz, Detroit Pistons'tan açıldığında aklıma hep bu sözcük geliyor. 1980'lerin sonunda 'Bad Boys' lakabını alan ve arka arkaya iki şampiyonluk kazanan Pistons'tan bahsettiğimi düşünüyorsanız; evet, haklısınız. Tahmininiz, 2004'te şampiyonluğu göğüsleyen Pistons takımı mıydı? Evet, yine haklısınız. Üstelik iki takımın da şampiyonluk ve kimlik dışında bir kesişim kümesi daha vardı: Joe Dumars. 1985 Draft'ında Patrick Ewing, Chris Mullin, Karl Malone gibi isimlerin arkasında seçilen Joe Dumars, bu isimlerden iki farkla ayrılacaktı. İlki, 1980'lerin sonunda parkeye adım atarak kazandığı şampiyonluk; ikincisi ise 2004'te yönetim koridorlarında mesai yaparak kazandığı zafer. 14 yıl boyunca tek takımda geçirilen oyunculuk kariyerini, 14 yıl boyunca yine o takımda geçecek bir yöneticilik kariyeri takip etmişti. Günün sonunda ise aldığı her darbeye rağmen ayakta kalabilen ve ekmeğini taştan çıkaran Detroit Pistons takımları izledik. Bu, 1990'lardan 2000'lere bir kimlik muhafazasıydı ve elbette Dumars'ın bunda payı büyüktü.
.jpg)
Joe Dumars
Gidilecek Yollar
Evinden çıkıp beyzbolu kendisine dert edindiğinde 17 yaşında sıska bir çocuktu Hank Aaron. Siyahların da oyuna daha rahat bir biçimde katılır oluşu, önce Negro League'den çıkışını, daha sonrasında ise MLB ekiplerinden Milwaukee Braves'in teklifini kolaylaştıracaktı. Hank Aaron, 20 yaşında adım attığı Braves'ten ayrılırken arkasında tam 20 yıllık bir anıt bırakıyordu. Bu süre zarfında derdinin sadece beyzbol olmasını dilese de daha büyük sorunlarla da baş etmek zorunda kalmıştı. Maçlarını oynadıkları stadyumda "Sadece beyazlar" yazılı tabelaları da görmüştü; kulüp Atlanta'ya taşınırken şehrin "Güney Tekrar Yükseliyor" sloganıyla selamlandığını da… Aaron, Braves kariyerini noktaladıktan yalnızca bir yıl sonra geri döndü. Daha gidilecek yollarının olduğunu biliyordu. Hem takımı hem de beyzbol için… Yöneticilik, başkan yardımcılığı, oyuncu geliştirme direktörlüğü… Ölümünden yedi yıl önce verdiği röportajda da tekrara düşmekten çekinmiyordu: "Değişen pek bir şey yok. Bu ülkede epey şey oldu ama daha gidecek çok yolumuz var." Oyunculuk kariyerinin yanı sıra yönetim kademesinde de farkını hissettiren efsane daima bir idealin peşindeydi.
İkinci Şans
2005 ile 2016 yılları arasında istisnasız her sezon play-off yapan, 2012'de ise mutlu sona ulaşan Indiana Fever, efsanesi Tamika Catchings 2016'da emekliliğini açıkladığında bunları asla hayal etmemişti. Catchings, emekli olduğu gibi kulübün yönetim ekibine katılacak ve play-off serisi devam ederken rekabetçi bir Fever görüntüsü ortaya çıkacaktı. Ancak… Catchings, yönetim ekibine katılıp genel menajer koltuğuna otursa da 17 yıldır genel menajer görevini yapan Kelly Krauskopf'un kulüpten ayrılması işleri biraz zorlaştırmıştı. Draft'ta tercih edilen ve gelişimi hayal edildiği gibi olmayan genç oyuncular, ligin dibine demir atmış bir Indiana Fever takımını işaret ediyordu. Bu derde derman bulunamayınca sonuç, bir vedadan ibaretti. "Klişeler, en doğru gerçeklerdir" cümlesini referans alacaksak eğer; Indiana Fever, oyuncuyken dahi genel menajer olmayı hayal eden Catchings'e ikinci bir buluşma imkânını sunmaktan çekinmeyecektir. İşte o zaman nokta koyduğumuz yerden devam edebiliriz.