
Lanet Takım!
4 dk
Duke Üniversitesi kolej basketbolu tarihinin en şaşaalı okullarından. Basketbol izleyicisinin onları sevmemesinin tek sebebiyse bu değil...
Başarı, kıskançlık ve nefreti de beraberinde getirir. Son beş yıldır NBA'i domine eden Golden State Warriors, milenyumdan bu yana en fazla Super Bowl zaferine sahip New England Patriots… Ortak noktaları ne? Çok kazanmaları ve pek sevilmemeleri. Peki ya Duke Üniversitesi? Onların sevilmemesinin sebebi sadece başarı mı?
Kaseti biraz geriye saralım. 28 Mart 1992 günü, Duke ile Kentucky arasında NCAA Turnuvası Doğu Bölgesi Finali oynanıyor. Normal süresi 93-93 biten maçın uzatma periyodunda, bitime 2.1 saniye kala Kentucky 103-102 önde. Mola sonrası Grant Hill topu tam sahadan Christian Laettner'a fırlatıyor, serbest atış çizgisinden topu alan Laettner yüzünü potaya dönüyor ve 'The Shot' olarak tarihe geçen baskete imza atıyor. Kentucky'yi tarihi bir maçla geçen Duke, Final Four neticesinde de üst üste ikinci şampiyonluğuna uzanıyor.
"1989-92 yılları arasında bir Duke taraftarı değilseniz ve üç yıl üst üste Final Four'a kaldığımıza, iki yıl üst üste de şampiyon olduğumuza tanık olmuşsanız Duke'ün başarısını görmekten bıkmışsınızdır. Nefretin buradan geldiğini anlayabiliyorum." O dönemin belki de en iyi kolej oyuncusu olarak kabul edilen ve 1992 Olimpiyat Oyunları'ndaki 'Rüya Takım'ın bir parçası olan Laettner, Duke'e karşı hissedilen nefretin kaynağını böyle açıklıyor. 1986'da final gören Duke kadrosunun bir parçası olan Jay Bilas ise "Duke, maçların televizyondan daha sık izlenebildiği dönemde birçok şampiyonluk kazandı. Onlardan kaçamazdınız" diyor.
Yıllar boyu alışılagelmişin dışında oyuncu tiplerine sahip olan bir takımdı Duke. İnternette basit bir araştırma yaptığınızda Amerikan medyasının 'Duke tarihinin en nefret edilen oyuncuları' veya 'Niçin Duke'ten nefret edilir?' ana konulu yazılarını görebilir, YouTube'da o oyuncuların nasıl oyunun kirli tarafında yer aldıklarını gözlemleyebilirsiniz. ESPN'in '30 For 30' serisinde kendisi için Christian Laettner'dan Nefret Ediyorum isimli bir belgesel çekilen Laettner'ın 'The Shot'a imza attığı Bölge Finali'nde Aminu Timberlake'in göğsüne basmasından JJ Redick'in rakip taraftarları devamlı kışkırtmasına, Michigan State'in 1991'deki meşhur beşlisi 'Fab Five' tarafından sert sözlere uğrayan Grant Hill'den Grayson Allen'ın kadro dışı kalmasına sebep olan tekmesine…* Duke, amiyane tabirle 'çirkef' olarak nitelendirebileceğimiz birçok yetenekli oyuncuyla uzun süre başarıya koştu ve bu da hâliyle onları sevilmeyen bir takım hüviyetine soktu.
Mike Krzyzewski'nin her yıl yıldız adaylarını bir şekilde Duke'e getirmesinin de hatırı sayılır bir payı var bu duyguların doğmasında. Zira Duke, 2013'ten bu yana ESPN'in 'En iyi 100 kolej oyuncusu' listesinin ilk üç sırasında bulunan en az bir oyuncuya sahip. Kyrie Irving, Brandon Ingram, Marvin Bagley, Jayson Tatum, Jahlil Okafor son 10 yılda Duke formasını giyen büyük yeteneklerden sadece bazıları. Bu sene ise Zion Williamson, RJ Barrett ve Cam Reddish üçlüsüyle Duke, söz konusu listenin 2018 versiyonunun ilk üç sırasında yer alan isimlerin hepsini kapmış vaziyette. Hem de bu üçlü hemen hemen aynı pozisyonun oyuncularıyken. Tek fark, 'one-and-done' mantığıyla bir sene kolejde kalıp NBA'e uçan günümüz yeteneklerinin eskisi gibi okullarının kimlikleriyle bağdaştırılmaması. Örneğin şu an kimse Zion'a ya da Barrett'a bir Redick ya da Laettner gözüyle bakmıyor. Fakat Duke vitrinine çıkan bazı oyuncuların olduğundan daha iyi oyuncuymuş gibi lanse edildiği de bir gerçek.**
Elbette başarılı olmak başlı başına bir nefret kaynağı. Christian Laettner, 1992'de Kentucky'ye karşı şut kaçırmadan 31 sayı atıp son saniye basketiyle Duke'ü Final Four'a taşımasa ve Duke o sene şampiyon olmasa, 27 yıl sonra bu satırları kaleme almıyor olabilirdim. Fakat şu anda bunun pek bir önemi yok. Şu anda tüm gözler yine Duke'ün üzerinde ve bu senenin en büyük şampiyonluk adaylarından biri olarak kabul ediliyorlar. Dolayısıyla, bir yerlerde onları sevmeyenler elbette bulunacaktır...
*Elon ile oynanan maçta attığı tekme yüzünden süresiz kadro dışı kalan Allen, bir maç sonra takıma geri dönmüştü.
**O tedrisattan geçtiği için -bir süreliğine de olsa- NBA'de şans bulan Nolan Smith ile Marshall Plumlee gibi... Her ne kadar yetenekli bir oyuncu olsa da Austin Rivers'ın da hem Doc Rivers hem Duke etiketinden ekmek yediğini iddia edenler var!