Ligin Kaderini Değiştiren Adam

11 dk

Virgil van Dijk bir senede Liverpool'un ve Premier Lig'in kaderini değiştirdi. Artık onun için 'dünyanın en iyi stoperi' demenin vakti geldi mi?

Bir stoperin takımının 6-1 kaybettiği bir maçta iyi oynaması ne kadar mümkündür? Bu basit soruya gayet ya da çok cevaplarını verebilmek için sahada istisnai şeylerin olması gerekir. En azından oyunun düzenli takipçisi olan bir futbolseverin aklına gelen ilk şey muhtemelen bu düşünceler üzerine şekillenir. Ta ki 11 Aralık 2013'te oynanan Barcelona-Celtic maçını izleyene kadar. O maçtan yaklaşık beş ay sonra arkasına teneke bağlanarak gönderilecek olan Tata Martino'nun Barcelona'sı, Lionel Messi'den yoksun çıktığı maçı 6-1 kazanırken sahada bir oyuncu daha harikalar yaratıyordu. Celtic'in stoper hattındaki Virgil van Dijk, yenen hemen her golde hatasızdı. Ama bir de yaptıkları vardı. 90 dakikayı 6 tackle (müdahale), 6 pas arasıyla tamamlayan ve yaptığı hamlelerin çoğunda kalesini yedinci golden ve daha fazlasından korumayı başaran Hollandalı, maç sonrasında bir grup Barcelona taraftarı tarafından alkışlandı. Van Dijk'ı Groningen zamanlarından tanıyanlar içinse o performans maçın sonucuyla birlikte düşünüldüğünde şaşırtıcıydı fakat oyuncunun sahaya koydukları bakımından da bir o kadar normaldi.

Breda'da doğan ve çocukluğunu geçiren Virgil van Dijk, aslında klasik bir Hollandalıdan farklı değildi. Küçüklüğünden beri sokaklarda futbol oynayarak hayatını geçiren Virgil'in tek hayali profesyonel futbolcu olmaktı. Ama ailesinin ekonomik yetersizliğinden dolayı eve katkı yapmak zorundaydı ve profesyonel olmak için yapması gereken harcamaları karşılamak adına 15 yaşındayken çalışmaya başlamıştı. Breda'daki Oncle Jean adlı restoranda bulaşıkçılık yaparak akademi parasını elde etmeye çalışan van Dijk için restoran sahibi Jacques Lips, Mirror'a verdiği röportajda şunları söylüyor: "75 milyonluk bonservisle Liverpool'a transfer olduğunda bu meblağa inanmakta zorlandım. Çok çalışkan bir çocuktu. Ağır çalışırdı ama buna rağmen işini çok düzgün yapardı. Haftanın iki günü yoğun gecelerde işbaşı yapardı ve her gece babası onu gelip işten alırdı."

Çalıştığı dönem boyunca ona profesyonel futbolcu olma hayallerini bırakması gerektiğini ve kendisini restoranında daha uzun vadeli bir işte düşünebileceğini belirten Lips, sürekli "Hayır" cevabını aldığını ve oyuncunun 10 yılda geldiği noktanın kendisini bir hayli şaşırttığını belirtiyor. Ve tabii ki Virgil van Dijk'la eski iş arkadaşları olarak fazlasıyla gurur duyduklarını belirtiyor.

O dönemde Willem II'nin akademisine giren Hollandalı oyuncu, iki yıllık süre sonrasında kendisini Breda'ya 200 km uzaklıktaki Groningen'de bulur. Buradaki ilk sezonunda A takıma yükselen ve bir senesini doldurmadan Eredivisie'deki ilk maçına çıkan van Dijk için sonrası çok daha hızlı gelişecektir. Ertesi sezon takımının değişmez oyuncularından biri hâline gelen başarılı stoper, ikinci tam sezonunda ise ligin en iyi savunmacılarından biri olarak öne çıkar ve 3 milyon euro karşılığında Celtic'e transfer olur.

"Açık söylemek gerekirse van Dijk'a karşı olan tavır özellikle dönemin Premier Lig takımları için utanç vericiydi. Birçok takımın scout'u onun için beni aramıştı ama genel olarak düşünceleri İskoçya'da oynadığından dolayı Premier Lig için yetersiz olabileceği yönündeydi. Ben de onlara hep aynı şeyi söyledim: 'Neyi bekliyorsunuz?' Büyük hata yaptılar ve Southampton doğru karar verdi. Liverpool'un ona verdiği 75 milyon da oldukça iyi harcanmış bir para ama biraz daha erken davransalar 12 milyona transfer eden takım belki de onlar olabilirdi."

Oyuncunun Celtic'te teknik direktörlüğünü yapan ve onun İskoçya'ya gelmesinde büyük rol oynayan Neil Lennon, Liverpool transferi sonrasında Hollandalı stoper için bu cümleleri sarf ediyordu. Celtic tarihinin aynı zamanda önemli oyuncularından biri olan Lennon muhtemelen haklıydı. Zira onu Celtic'te de Southampton'da da yakından izleyenler ortada büyük bir potansiyel olduğunun farkındaydı. Ne var ki İngiltere'deki ikinci sezonunda yaşadığı bilek sakatlığı, sezonu kapamasına neden oldu ve bir sonraki sezona da kenarda başladı. Bu, Van Dijk'ı biraz perde arkasında bıraktı. Sakatlığına rağmen onu delicesine isteyen sadece bir kişi vardı: Jürgen Klopp. Liverpool'un savunma hattındaki problemlerin tek çözümü olarak van Dijk'ı gören fakat Southampton'ı bir türlü ikna edemeyen Klopp'un ısrarı iki kulüp arasında ipleri de gerdi ve van Dijk'ın da tüm transfer isteğine rağmen yaz dönemi için bu satışın mümkün olmadığı, Southampton tarafından Liverpool kulübüne bildirildi.

Klopp'un Büyük Takıntısı

Klopp'un her şeyi değiştiren tavrı muhtemelen tam olarak burada devreye girdi. Yaz döneminde van Dijk'ı alamayan Liverpool'da Alman hocanın önüne başını Kostas Manolas'ın çektiği bir stoper listesi getirildi ama Klopp'un cevabı netti. Van Dijk gelmiyorsa transfere de gerek yoktu. Elbette bir de realite vardı ve o gerçeğe göre Liverpool savunması oldukça problemli bir yapıydı. Defans hattındaki bireysel hatalar yüzünden sürekli goller yiyen kulüpte hedef, yerinde durmaya devam ediyordu. Southampton'da da sezona sakat başlayan ve ocak ayı transfer dönemine sakat giren Hollandalı oyuncu muhtemelen sabırları taşırmaya başlamıştı ve en sonunda istediği bonservisi elde etmeyi başaran Southampton, belki de Premier Lig'in kaderini değiştiren o transfere onay verdi.

Tam bir yıl önce gerçekleşen bu transfer sonrasında yaşananlar ortada. Sadece bir yıl içerisinde Liverpool daha büyük bir güç hâline gelmeyi başardı ve dönüşümün temelinde muhtemelen van Dijk var. Geçtiğimiz sezon ilk yarıda büyük sorunlar yaşayan savunmayı transferiyle birlikte toparlayan ve oynadığı son 15 maçta Liverpool'un kalesinde sadece 10 gole izin vermesini sağlayan (önceki 23 maçta 28 gol yemişlerdi) Hollandalı ortaya müthiş bir yapı çıkardı. Sadece savunma performansını artırmayan, aynı zamanda birlikte oynadığı Andrew Robertson, Trent Alexander-Arnold ve Dejan Lovren gibi oyuncuları da yükselten van Dijk, Liverpool'un Şampiyonlar Ligi'nde finale giden yolunu da açtı.

Savunma istatistikleri onun gelişiyle bu sezon iyice zirve yapmış durumda. Yaz transfer döneminde takıma katılan Alisson ve Fabinho gibi oyuncuların yaptığı katkı da özellikle iyice devreye girmiş vaziyette fakat van Dijk'ın Liverpool'a transfer olmasından sonra takımın Premier Lig'de oynadığı 37 maçın 20'sinde kalesini gole kapatması, bir yıl öncesine kadar savunmasında büyük arızalar olan bir takım için fazlasıyla şaşırtıcı. Dolayısıyla bu süre içerisinde van Dijk'ın da önce dünyanın en iyi stoperlerinden birine evrilip sonrasında şu anda 'en iyi' başlığı altında değerlendirilmeye başlaması ise o kadar garip görünmüyor.

Peki En İyisi mi?

A sınıf bir stoperden ne beklersiniz? İyi savunmacılık, hava hâkimiyeti, pozisyon alma bilgisi, agresiflik, geriden oyun kurma kabiliyeti, çabukluk, kuvvet ve liderlik ana başlıklar olarak belirlenebilir. Bu özelliklerin çoğunda iyi standardını geçen bir oyuncu, oyunun en iyileri arasında yerini alabilir. Peki hepsinde mükemmelse ve eksiği yoksa? İşte o zaman Virgil van Dijk'la karşı karşıyasınız demektir. İlk etapta fiziğine baktığınız zaman 1.93'lük boyuyla savunma hattını önde kuran takım yapıları içinde çabuk bir partnere ihtiyaç duyacağı düşünülebilir. Oyuncuyu son 12 ay içinde daha dikkatli izlemeye başlayana kadar ben de öyle düşünüyordum. Fakat dünyanın en süratli liginin en çabuk oyuncularına karşı verdiği reaksiyonlar onun bu yönden de oldukça özel bir yeteneğe sahip olduğunu gösteriyor. Özellikle geçtiğimiz aralık ayının sonunda oynanan Wolverhampton mücadelesinin ikinci yarısında, -zamanında İngiliz atlet Darren Campbell'dan sprint dersleri de alan- dünyanın en hızlı oyuncularından Adama Traore'ye 18 cm'lik boy dezavantajına rağmen gösterdiği kısa mesafe reaksiyonu Van Dijk'ın bu yönden de özel bir yeteneğe sahip olduğunu ortaya koyuyor.

Tarihin en iyi savunmacılarına baktığınız zaman dahi hepsinde belli başlı zayıflıklar görebilirsiniz. Fakat Virgil van Dijk son bir yıl içerisinde ortaya öyle bir profil koydu ki herhangi bir özelliğine vasat diyemiyorsunuz. Kusursuz bir pozisyon alma bilinciyle yanındaki üç toy savunmacıdan harika bir savunma çizgisi oluşturan Hollandalı stoper, bire birde geçilmesi imkânsız bir oyuncu. Bu sezon şu ana kadar oynadığı 22 lig, 6 Şampiyonlar Ligi maçında çalım yemeyen (birçoğuna göre dünyanın en iyi stoperi olan Sergio Ramos bu sezon sadece ligde rakipler tarafından 15 kez eksiltildi) van Dijk, hava toplarını da Premier Lig'in en yüksek yüzdeyle (%75) kazanan ikinci savunmacısı (Lider %80 ile Shane Duffy.) Müthiş fiziğinin ortaya çıkardığı büyük kuvvetle dev santrforları dahi yıkmayı başaran yetenekli oyuncunun ayak kalitesiyse nitelikli orta sahalarla baş edebilecek kadar üst düzeyde. Aslında alametifarikası da özellikle son iki yıla kadar muhteşem ayak tekniğiydi.

Oyuncunun böyle bir ortamda tek eksiğinin liderlik ve karakteri olması beklenebilirdi ama van Dijk bu konuda da kaygıları boşa çıkarıyor. Takıma katıldıktan sadece dokuz ay sonra James Milner ve Jordan Henderson'ın yokluğunda oy çoğunluğunu alarak birinci kaptan seçilme şerefine nail olan stoper hakkında olumsuz şeyler söyleyen tek bir takım arkadaşı dahi yok.

Ligin Kaderini Değiştirdi

Virgil van Dijk, Liverpool'a transferiyle ligin son yıllardaki en büyük kırılma anlarından birine konu olmuş olabilir. Aymeric Laporte'la birlikte bu özel savunmacıyı da isteyen Pep Guardiola, Klopp'un van Dijk takıntısında olduğu gibi işin biraz daha Laporte tarafındaydı ve o da yaklaşık iki yıllık bekleyiş sonrasında bu hedefine ulaştı.

Fakat Manchester City bir yıl önce ya Laporte'u değil de Van Dijk'ı transfer etseydi? Liverpool hâlâ savunma problemleriyle başa çıkmaya çalışan bir takım görüntüsü verirken Van Dijk'la birlikte City zaten var olan kusursuzluğunu tam anlamıyla maksimize etmiş bir takım olabilir miydi? Muhtemelen. İki takım arasındaki büyük farkın önemli bölümünü kapatmayı başaran Hollandalı oyuncu belki de Premier Lig'in kaderini değiştirdi ve ligin ilerleyen yılları için de seyir zevkini tek başına artıran bir hamle oldu.

Fakat elbette onun bile geliştirmesi gereken şeyler olabilir. Oyuncuyu Southampton'ın başındayken İngiltere'ye getiren ve şu anda da Hollanda Milli Takımı'nın başında olan Ronald Koeman, Van Dijk'ın zaman zaman fazla rahat davrandığını ve bunun tam gelişiminin önünde engel olabileceğini belirtiyor. İki takımda da hocalığını yapmış bir teknik adama bu konuda hak vermek gerekebilir. Fakat bir başka gerçek de şu ki oyuncu gerçekten şu anda kusursuz bir savunma oyuncusu görüntüsünde ve Mats Hummels'in sosyal medyada açıkladığı gibi artık birçoğuna göre dünyanın en iyi stoperi o.

Onu Celtic'ten beri takip edenler için van Dijk her zaman mükemmel bir stoperdi. Fakat dünyanın zirvesine çıkmayı başaralı sadece bir sene oldu ve bir şampiyon için asıl zor olan oraya çıkmaktan ziyade oralarda kalıcı olmayı başarmak. Bonucci, Ramos, Chiellini, Thiago Silva gibi oyuncuların yıllardır en tepede olduğunu düşünürsek kariyeri biraz geç gelişen van Dijk'ın şu anki duruma nasıl bir tepki vereceği hem kendi kariyeri hem de Liverpool'un gelecek yıllardaki başarısı için birincil faktör olabilir.

Socrates Dergi