Lisansım Cebimde

6 dk

Bilindik bir hikâye. Orta yaşlarında bir adam, halı sahanın etrafında gençleri toplar ve anlatır. Eskiden büyük topçudur ancak olmamıştır. Cumhur Abi'nin hikâyesi ise biraz farklı.

Halı sahanın tellerine alnını yaslamış, demir baklavadan sımsıkı bir yumruk; Cumhur Abi. Üstünde uzun kollu bir forma. Formanın üstünde, yenleri yenmiş bir mont. Montun cebi şarap kokusu. Altında, diz kapaklarına çukur oturmuş bir eşofman ve en nihayet paçalara yapışmış çift renk çorap. Kramponun teki elinde, teki omzunda; bağcığına kül. Ciğerine, dibi gelmiş sigara. Tek kutu votkalı bira. Duman duman demir baklavalardan üflediği; biraz geçmiş, biraz da keder.

Yarım saat oynadı Cumhur Abi. Adam yok diye oyuna sonradan girdi. Yarım saatte üç kez balgam söktü, dört gol attı. Birini hırsına yenilip çatala abandı. Birini ceza sahasına yakın, kalecinin boşluğuna denk getirdi. Diğer ikisi şiir gibiydi. Tüm takımı çalıma dizip kalenin dibinde, arkasından gelen gence pasladı. Cumhur Abi'ye yazdılar golü ama o tınmadı. Üçüncü golün karbon kopyasını balgam olup tükürdü demir baklavalara. "Dört" dedi içinden. Kalenin arkasından korner noktasına ağır koşu, oradan da santraya kimselere bakmadan. Alkışları duymadı, duymak istemedi. "Vayyy baba, sende neler varmış beee… Cumhur Abi'me bak ellilik Messi, yürüse yeter!" iltifatlarını da kulak arkası yaptı, maç sonunda tellendirmek için kibrini. Yarım saat oynadı Cumhur Abi. Sıkıldı sonra. Sıkılmadı da bir şeyler bastı üstüne, yüreğine. Dört bir yandan ışıldanan spotların üzerine düşürdüğü dört gölgenin sırrına kadem basarak kapıya yöneldi. Aktığı kanada uzun bir top geldi: "Cumhur Abi sendeee, yardır!" dendi. Ses susana kadar top döndü, döndü. Tellerde durdu. O zaman anlayabildiler gençler Cumhur Abi'nin oyundan çıktığını.

Halı sahanın yanı çorbacı. Çorbacının yanı karakol. Onun da yanı tekel bayii. Cumhur Abi iki paket sigara, üç kutu da votkalı bira aldı. Sahanın bitişiğindeki beton oturaklara oturdu. İlk birayı hızlı, birinci paketten üç dalı ağır içti. Maç bitti. Gençler soyunma odasına geçtiler. Yeni takımlar koşarak sahaya daldılar. Pür neşe topun peşinde. Kimi ısınır gibi yaptı, kiminin gözü saatte. Sahanın kirası toplandı. Liberoda oynayan başka bir 'abi'ye teslim. Tembih.

Cumhur Abi ikinci biranın dibini daha bir hızlı buldu. Birinci paketten dört de dal eşlik etti, kırmızı gözlere. Gençler ağır ağır yanaştılar. Usul usul yerleştiler yakınlarında bir yerlere. Fısıltı rüzgâr oldu, dedikodu mavra...

"Cumhur Abi, eskiden Yücespor'daymış ama babası izin vermemiş profesyonel olmasına… Cumhur Abi, Fener'in gençlerindeymiş ama kaza geçirip bacağını sakatlayınca bırakmış fitbolu… Cumhur Abi, kardeşini okutmak için işe girmiş yoksa büyük topçuymuş bizim bir başka abimiz…" diye budaklanan geyiklere hep susmuştu önceden Cumhur Abi. Sokak arası efsanesi, mahalle kenarı masalı olarak kalmıştı hep. Üçüncü biranın ilk yudumunda tepesi attı. "Ne rüzgâr yapıyonuz lan orda!" diye gürledi. Gençler sus pus oldu. "Yok bişi" gibi laflar, yarım ağız. Cumhur Abi bir daha gürledi. "Arkamdan ne geveliyonuz lan kopiller!" Yine sessizlik. Cumhur Abi yanlarına yanaştı. "Anlatıyım mı lan! Anlatıyım mı?" diye sordu. Neyi anlatacağını bilmeyen gençler birbirlerine baktılar. Neyi anlatacağını kafaya koymuş olan Cumhur Abi muhabbete girdi; "Senin kadardım" dedi, yeşil beyaz forması altına içlik giymiş, tozluklarını koltuk altı yapmış gence bakarak.

"Sene doksan… Amatör ligdeyim o zamanlar. Tabanca gibiyim. Orta sahayı kanaviçe gibi işliyorum. Forvete de koyuyor hoca ara sıra. Koydu mu dağıtıyodum zaten. Defans mefans ne varsa eleğe çeviriyorum. Eee oynadıkça büyüyoruz tabi, ismimiz duyuluyor. Gelenimiz gidenimiz oluyor. Hocalar, menajerler, koca koca amcalar. Hocam salmıyor ama büyük takıma. 'Oralarda harcanırsın, ezerler seni' diyor. Ben n'apıyorum peki?"

Soru kendisine sorulmuşçasına "Bilmem" diyerek dudak büktü gençlerden biri. Cumhur Abi güldü. Devam etti: "Bizim bi' Tunç var o zamanlar. Mahalleden. Yurt dışına gidip geliyor. Ticaret işleri kovalıyor. Bi' gün; 'Aga' dedi, 'senin gibi yetenek az gelir bu dünyaya. Gel seni Romanya'ya götürelim. Burda amatörde pişeceğine, orda sağlam bi' takımın alt yapısında piş. Ordan da İtalya'ya en büyük takımlara kapak atarsın' dedi. Kafama yattı. Gittim bi' gece, kulübün dolabını açtım. Lisansımı aldım. İki bin dolar da para buldum. Atladık uçağa, bastık gittik Romanya'ya."

Cumhur Abi cebinden bir yüzlük çıkarttı. Gençlerden birine uzattı. Çocuk siparişi biliyormuşçasına tekele bira almaya koştu. Yeni bir sigara yakıp kalanlara döndü.

"Lisansım cebimde ya, salağım ya ben. Gittik bi' otele yerleştik. Tunç kendi çevresinden birileriyle konuştu. Sabahına ben idmandayım." Gençlerden biri Cumhur Abi'nin sözünü keserek "Dinamo Bükreş mi abi?" diye sordu. "Dinamoçükreş" diye yanıt verdi Cumhur Abi. Gülüştüler. Bira geldi. Kapağını açmadan Cumhur Abi devam etti: "Lisansım cebimde ya, ona güveniyorum. Çıkıyorum takımın idmanlarına. Hoca beni seviyor belli, sırtımı filan sıvazlıyor. 'Good mood' diyor. Hazırlık maçlarına çıkıyoruz. Yedekteyim filan ama ateş gibiyim. Öylemesine birkaç ay geçti. Bu arada Tunç da başka ülkelere gidip geliyor. 'İşleri var çocuğun' diye düşünüyorum. Ben topumdayım, işimdeyim gücümdeyim derken alemlere de akmaya başladık akşamları. Bükreş dediğin yer, sene doksanda gül gibi yer. Duvarlar yeni yıkılmış. Cebinden yüz dolar bozduruyorsun, krallar gibi yaşıyorsun. Hafiften alkole sardırdım bu arada. 'Nasıl olsa benden büyük topçu yok' havalarındayım. Bi' de manita bulduk; Anna Maria. Görsen sülün gibi kız. Çıkar podyuma top model diye dolansın dursun. Âşık olduk birbirimize. Sabahları aynada kendime bakıyorum. 'Ulan' diyorum. 'Rüya ulan bu! Yetenek sende, para sende, aşk sende, şöhret kapıda. Yok benden güzeli' diyorum. Neyse uzatmıycam, zaman geçti. Bi' türlü kadroya giremedik. Hep yedek, hep yedek. Anna Maria'yla işleri yoluna koyduk bu arada, Bükreş'in en büyük sevdasını yaşıyoruz sözde. Para da suyunu çekiyor yavaş yavaş. Bu arada Tunç da bi' Macaristan'a, bi' Yugoslavya'ya, bi' oraya, bi' buraya gidip geliyo. Tuttum bunu. 'Aga' dedim, 'noldu bizim bu İtalya'ya transfer hikayesi? Daha burda kadroya giremedik...' 'Bağlıyorum, menajerlerle görüşme son aşamada' dedi. Kalktı gitti Roma'ya. Gitti ama dönmedi. Bir ay iki ay, üç ay derken bende para sifos. İdmanlardan da ayağımı kestim. Anna Maria'ya taşındım. Kız sabahtan işe çıkıyor, akşamına evde mal mal oturan beni görünce darlanıyor tabi. O aşk meşk hepsi bitti. Baktım olcak gibi değil, gittim çaldım konsolosluğun kapısını. Ordakiler bana 'Tunç denen adam sabıkalı' demesinler mi! Beyaz işindeymiş. İtalya'ya yüklü miktar mal sokarken yakalanmış, hapse girmiş. Bu kulüp mulüp hepsi tezgâhmış. Paravan hesabı. Kaldım mı Bükreş'in ortasında dımdızlak.

Yalvar yakar Anna Maria'dan üç beş kuruş borç aldım döndüm İstanbul'a. Kimseye bişey demedim. Ayağımı da topu sürmedim. İçtim içtim düşündüm sadece. 'Ulan' dedim kendime, 'sen bi' hayâlin peşinden koştun, hayâlini kurduğun fırsatlara kavuştun, dünyayı gördün tanıdın, her türlü ortama girdin çıktın ama bir halt olamadın! Yetenek desen; Allah vergisiymiş, Allah vergiyi kesti senden. Şöhret desen yalanmış, sende dibi çıkmış. Para desen varmış, onca zamanda yok olmuş. Aşk desen, bi' yol parasına fit oldun. Demek ki lisansın cebinde de olsa kısmetin nasibin olmayınca, sen gibi birinden de bi' halt olmuyormuş!'

Cumhur Abi lafını bitirdi. Son sigarayı bira kutusunun içine attı. Gençlerden biri "Cumhur Abi?" dedi, "Ne biçim bi' şey konuştun sen şimdi ama yaa! N'apalım bırakalım mı biz de futbol oynamayı yani?" diye ekledi. Cumhur Abi güldü, "Ulan senin hayâlin kendine, benim hayâlim kendime. Belki bu lafları güzel kafayla, bi' yerlerimden uydurdum. Ne biliyorsun kopil! Lafa bakarsan herkes Messi, sen adam gibi hayâl kur. Hayâlini yaşamak için de topunu oyna. Cumhur Abi'ni de taklama!" dedi. Sonra da çekip gitti. Arkasından bir rüzgâr esti; Cumhur Abi'nin yüzünü kesti, çıplak bacaklarını kesti, kulak uçlarını kesti ama hayâllerini kesemedi.

Alper Atalan

7. Sayı
Ekim 2015



Socrates Dergi