Mads Pedersen: "Tadej'e rağmen kazanabiliriz"

5 dk

Dünya şampiyonluğu, üç büyük turda etap galibiyeti, bahar klasiklerinde önemli zaferler… Mads Pedersen bisikletin büyük yıldızları kadar görkemli olmasa da koleksiyonunu büyütmeye devam ediyor. Eurosport imzalı “Chasing Cobbles”’ın başrolü Danimarkalı bisikletçiyle yeni belgeselini ve anıtsal klasiklere dair hedeflerini konuştuk.

Kaynak: Lidl-Trek

Antrenman ve hazırlık sürecinin merkezinde hep -belgeselinin de adı olan- “Chasing Cobbles (TR: Parke Taşların Peşinde)” var. Paris-Roubaix’yi kazanmak için ihtiyaç duyduğun nedir?

Bu gerçekten çok iyi bir soru. İyi bir cevap vereceğimi söyleyebilirim ama bunu ancak yarışı kazandığım gün yapabilirim. Şu anda elimden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorum. Sıkı antrenman yapıyorum, sağlıklı yaşıyorum, yemem gerekeni yiyorum, olabildiğince fazla uyuyorum ve kendimin en iyi versiyonu olmak için ne gerekiyorsa yapıyorum. Bunun ötesinde pek fazla bir şey yapamam. Kazanana kadar, neyin eksik olduğunu söyleyemem.

Belgeselin yapımında yer alan kişilerle konuştuğumuzda antrenman disiplinin sıkça dile getirildi. Bu ekstra antrenmanı yapma motivasyonunu nasıl buluyorsun?

En iyi olmak istiyorum ve bu benim motivasyonum. Eğer antrenörüm bana belirli bir saat ya da belirli bir antrenman yükü gerektiğini söylüyorsa, ona inanırım. Onunla çalışmamın sebebi, beni dünyanın en iyi bisikletçisi yapacak doğru kişi olduğuna inanmam.

Bu yüzden yapıyorum. Bunu “ekstra” olarak adlandırır mıyım bilmiyorum, çünkü birçok bisikletçi antrenman yapıyor. Ama benim sebebim bu. Aynı zamanda en iyi olmak ve yarış kazanmak istiyorum. Ve bisiklet yarışlarını kazanmak için çok çalışman gerekiyor.

Sana en uygun anıtsal klasik hangisi?

Bence hepsi bana uyuyor. Anıtsal klasikler arasında seçim yapmak hiç kolay değil ama Paris-Roubaix’yi bir adım öne koyacağım. Ama tekrar vurgulamak istiyorum, hepsi bana uyuyor.

Roubaix veya diğer anıtsal klasiklere Tadej Pogacar’ın katılacağını açıklaması takımların ve bisikletçilerin yarışa bakışını değiştiriyor mu?

Hayır, yarışa hazırlanma şeklimizi değiştirmiyor. Tadej orada olsa da olmasa da aynı şekilde hazırlanıyoruz. Bahar klasikleri gibi yarışlara başlarken, Tadej’in varlığına rağmen hâlâ kazanabileceğimize inanmalıyız. Şu an bisiklet dünyasının en büyük ismi ve tarihin en büyük yıldızlarından biri ama hâlâ yenilebilir, özellikle parke taşlı yollarda, çünkü o da şanssızlık yaşayabilir.

Bire bir mücadelede onu yenmek kesinlikle daha zor ama onun da lastiği patlayabilir, takım arkadaşsız kalabilir ve bu her şeyi değiştirebilir. Daha yarış başlamadan ikinciliği kabul etmek, yarışı daha iyi bir hâle getirmez. Dolayısıyla başlangıç çizgisinde kimin yer aldığından bağımsız olarak kazanmaya inanmalıyız.

Belgeselinin ilk bölümünde büyük bir zaferi bile takım arkadaşına bırakabileceğini söylüyorsun. Bu beni şaşırttı, çünkü seni her zaman kazanmak isteyen biri olarak görüyordum. Bunu biraz açabilir misin? Örneğin, bir Fransa Bisiklet Turu etabını gerçekten bir takım arkadaşına bırakır mıydın?

Ryan Gibbons veya Alex Kirsch için evet, kesinlikle bırakırım. Bir Fransa Bisiklet Turu etap galibiyetini de… Ama bahar klasikleri için aynı şeyi söyleyemem. Henüz kazanamadığım bazı yarışlar ve kazanamadığım yarışı kimseye bırakamam.

Fransa Bisiklet Turu’nda iki etap kazandım ve bunun bir bisikletçi için ne anlama geldiğini çok iyi biliyorum ki sadece bisikletten de bahsetmiyorum. Bu çocuklar da en az benim kadar fedakarlıkta bulunuyorlar. Onlar da benimle üç hafta kampa giriyorlar. Onlar da çok çalışıyorlar. Onlar da yılın büyük bölümünde ailelerini görmüyorlar. Tüm bunları bana yardım etmek için yapıyorlar. Eğer bir gün her şey yolunda giderse ve kazanma şansı doğarsa, onların kazanmasını isterim.

Geçen yıl Dwars door Vlaanderen’de karıştığın kazaya dair birkaç kelime söyleyebilir misin? Ronde van Vlaanderen öncesi senden neler götürdü? Çok kısa süre sonra Roubaix’de podyumda olman nasıl hissettirdi?

Pek bir şey götürmedi aslında. Roubaix yaklaşık 12 gün sonraydı, orada %100 hazırdım. Ama Ronde’de yarışabileceğime ve iyi bir sonuç alabileceğime kendimi inandırmam oldukça zordu. Elbette verdiğim kararın en doğru karar olmadığını tartışabiliriz. Ama diğer yandan da önemli olan orada var olmak, yer alabilmekti. Açıkçası kendimle ve perde arkasında çalışan insanlarla gurur duydum. Bunu belgesele de yansıttık, insanların beni tekrar %100’üme getirmek için nasıl çalıştığını görebilirsiniz. Bana yardımcı olan insanlar kendi sınırlarını zorladı, bu yüzden ben de onlara karşı bir sorumluluk hissediyorum. Hazır olup yarışta elimden gelenin en iyisini yapmak zorundaydım. Bu yüzden hem fiziksel hem de zihinsel olarak büyük bir mücadeleydi ve üzerimde ciddi bir baskı vardı.

Eurosport imzalı Chasing Cobbles belgeseli 15 Mart'ta yayınlanıyor.

Eurosport imzalı Chasing Cobbles belgeseli 15 Mart'ta yayınlanıyor.

Yol bisikleti, takım başarısını ve bireysel başarıyı birleştiren benzersiz bir spor. Bu iki yönü nasıl görüyorsun ve nasıl yönetiyorsun?

Bu sporda büyük egolar var ve takım yöneticilerinin bununla başa çıkması gerekiyor. Bir takıma 30 lider birden alamazsınız, bu yüzden liderlerle onlara yardım etmeye istekli bisikletçiler arasında iyi bir denge kurmak zorundalar. Açıkçası, bu konuda karar veren ben değilim. Takım beni büyük yarışları kazanmam için transfer etti. Sonrasında bana yardım edecek isimleri de onlar belirliyor. Mesela Johnny [Milan] büyük yarışlar kazanmak için alındı, Simone [Consonni] ise ona detaylarda yardımcı olması için. Bunlar bizim yetki alanımızın dışında, yöneticiler kimin transfer edilmesi gerektiğine karar veriyor.

Büyük egolardan ve özgüvenden bahsettin. Senin özgüvenin nereden geliyor?

Bilmiyorum. Sanırım doğuştan. Sonradan kazandığım bir şey değil. Açıkçası, gerçekten nereden geldiğini bilmiyorum. Hep vardı. Ailem de bana hep çok özgüvenli olduğumu söylerdi. Nereden geldiğini bilmiyorum ama umarım kaybolmaz.

Anıtsal klasikler için her zaman aynı hazırlığı mı yapıyorsun yoksa değiştiriyor musun?

Hayır, tamamen aynı hazırlığı yapıyorum. Geçen yılın birebir kopyası diyebilirim. Tek fark, Etoile de Bessèges’i bitirememiş olmam. Ama şu ana kadar Fransa ve Paris-Nice'te gördüğümüz kadarıyla, bu yıl da her şey yerli yerinde. Hazırlık %100 aynı.

Takımda Jonathan Milan ile birlikte anıtsal klasiklerde benzer bir takvim paylaşıyorsunuz. Bu yarışlarda sorumlulukları nasıl bölüşeceğinizi şimdiden belirlediniz mi?

İki anıtsal klasikte birlikteyiz. Sanırım Johnny Ronde’de yer almayacak. Ama bu tür yarışlarda takım olarak sayıca güçlü olmak önemli. Milan-San Remo tamamen bacaklara bağlı. Poggio’nun zirvesine geldiğimizde ikimiz de oradaysak bu büyük bir avantaj olur, çünkü mutlaka birileri atak deneyecektir ve birbirimizi koruyabiliriz. Eğer sprint finişine gidersek ve Johnny oradaysa, en hızlı isim o ve kazanma şansı en yüksek olan da o olur, tabii eğer tamamen tükenmemişse. Ama burada konuşabileceğimiz binlerce farklı senaryo var. Önemli olan, takımda iki güçlü liderin olması ve gerektiğinde kazanma şanslarını feda etmeye hazır olmaları. Bence ikimiz de, eğer finalde bir karar vermemiz gerekirse, bunu yapmaya istekliyiz.

Ego ve bisiklet takımları hakkında konuşmuşken, sence bir bisiklet takımı arkadaş edinmek için iyi bir yer mi? Yarış dışında gerçek dostların var mı?

Evet, kesinlikle. Birlikte çok fazla zaman geçiriyoruz ve aynı yarışlarda yarıştığın, rekabet ettiğin insanlarla bile kesinlikle arkadaş oluyorsun. Örneğin bahar klasikleri ekibinde gerçekten iyi bir arkadaş grubuyuz. Elbette yakın dost olmak mümkün. Yan yanayız ama birbirimizen hoşlanmıyoruz gibi bir durum yok. Biz bu takımda herkes birlikte iyi vakit geçirirse bunun yarışlara da yansıyacağına inanıyoruz. Bu atmosferi yaratabilmek ve takıma yeni katılan her bisikletçiye de bunu yansıtabilmek bizim için çok önemli.

Bu yıl asıl hedefin nedir?

Bir anıtsal klasik kazanmak.

Socrates Dergi