Mandela ve Boks

2 dk

“Boksun şiddetinden değil, bilimsel yanından hoşlandım" diyen bir siyasetçi, yaşadığı toprakların kaderini rüzgarın tersine sürükledi.

Johannesburg’daki Apartheid Müzesi’nden gözlerim hafif dolu çıkıyorum. Gözaltında hayatını kaybedenler, polis şiddeti, toplumun büyük bir kısmının sosyal yaşam dışına itilmeye çalışılması gibi birçok tarihsel gerçek yüzüme tokat gibi çarpıyor. Bindiğim taksinin siyah şoförü pek düşünmeden, tamamen iyi niyetle “Müzeyi beğendiniz mi?” diye soruyor. Soruyu garipsiyorum ve zoraki bir gülümsemeyle “Beğenilecek türde bir müze değil sanırım burası” diyorum. Hissettiklerimi anlatmak çok zor. Bu insanlar nasıl hâlâ birlikte yaşayabiliyor? Siyahlar, beyazları hâlâ nasıl aralarına kabul edebiliyor? Böyle yüce, hatta kitaplara göre tanrısal bir affedicilik nasıl sağlanabiliyor?

Kendime bu soruları sorarken karşıma dev bir duvar resmi çıkıyor. Nelson Mandela’nın gençliğinde çekilmiş meşhur fotoğrafı, dev bir binanın yan duvarını boylu boyunca süslüyor ve bir anda aydınlanıyorum. Tüm cevaplar aslında bu dev duvar resminde duruyor.

Güney Afrika’yı yeniden bir arada yaşanabilir bir yere dönüştüren ‘Madiba’, gençliğinde boks yapmıştı. Hatta hapiste dahi antrenmanlarını aksatmamıştı. Ve galiba boks, ona bu mucizeyi gerçekleştirmesi için gereken zihinsel gücü vermişti. 28 sene boyunca rakibini yormuş, istemese de sıkı yumruklar almış, sabırla açık beklemiş, bulduğu anda da sersemletici darbeleri vurmuştu. Yıllar sonra, otobiyografisinde boks ile ilişkisini şu cümlelerle anlatacaktı:

“Boksun şiddetinden değil, bilimsel yanından hoşlandım. Kendini korumak için vücudunu nasıl kullanman gerektiği, saldırı ve geri çekilme stratejileri gibi şeylerden etkilendim. Boks eşitlikçidir. Ringde yaş, renk veya zenginlik yoktur. Siyasete girdikten sonra asla gerçek bir dövüş yapmadım. Benim ilgi alanım boks antrenmanlarıydı. Sonrasında hem fiziksel hem de zihinsel olarak hafiflemiş hissediyordum. Bu, benim için bir mücadeleden çok bir kendini kaybetme metoduydu. Ertesi sabah kalktığımda kendimi yenilenmiş, güçlü ve dövüşmeye hazır hissederdim.”

Socrates Dergi