
Matador
12 dk
Mustafa Kemal Atatürk adına 1927 yılından beri düzenlenen Gazi Koşusu, Türkiye’nin en büyük spor olaylarından biri. Koşunun son dört yılına damgasını vurmuş şampiyon jokey Ahmet Çelik, Gazi’deki başarılarla dolu mazisini Socrates’e anlattı.
Yolun başındayken, değil dört Gazi Koşusu kazanmayı, bir tanesini bile hayal edemiyorsunuz. Hatta kazanmak şöyle dursun, koşunun bir parçası olmak dahi rüyaların ötesinde bir şey. Düşünsenize, 300-400 yarış kazanmış ama Gazi’de at binememiş jokeyler var. Kazanmayı geçtim, binmek için bile şansları olmamış. İşte bir jokey için bu kadar büyük bir hayal Gazi Koşusu’na katılabilmek...
2004 yılında, çok sevdiğim bir abim olan Arslan Birdal’ın idaresinde yarışı kazanan Yavuzstar’ı canlı gözlerle izlediğimde bunun ne kadar büyük bir olay olduğunu idrak ettim. O mahşerî kalabalığı, işittiğim gürültüyü ve tanık olduğum atmosferi asla unutamam. O gün, henüz genç bir apranti olarak ben de yolu at üstünden geçen herkesin kurduğu hayali kurdum. İlk anda çok uzak görünüyordu ama başarılar geldikçe hedefe yaklaştım. Tutkumun peşinde koştum, hırsımı ve zekâmı at sahiplerine gösterdim. Kendime bir isim edindim ve hatta bana ‘Matador’ lakabını taktılar. Günün birinde ben de ülkenin en büyük derbisinde at binecektim.
2010’da Smerç isimli safkanla ilk kez Gazi Koşusu’na katıldım ve rüya atmosferi en heyecanlı yerden yaşama şansı buldum. Artık ilk adımı atmış, Gazi’ye katılmış bir jokeydim. Üstelik ilk deneyimim için son derece de iyi bir yarış çıkarttım; talihsizlik yaşamama rağmen üçüncü oldum. İki sene sonra diğer adımı atmak, yani kazanmak için ciddi bir fırsatım vardı. Matador Yaşar’la, en önemli hazırlık duraklarından birisi olan Sait Akson Koşusu’nu galip bitirdim. Kendime ve atıma olan inancım çok fazlaydı, yapabileceğimi hissediyordum. Fakat koşuya dokuz gün kala bana on günlük bir ceza verdiler. Bir art niyet var mıydı? Düşünmedim değil. Geçmişte böyle durumlarda inisiyatif kullanıp başka jokeylere yardımcı olmuşlardı ama benim için yapmadılar. Binemediğim safkan da Halis Karataş’la Gazi’yi kazandı. Elimden böyle bir fırsatı aldıkları için nasıl üzülmüştüm, bir bilseniz. Yıllar boyunca üzerine çalıştığım bir hedef vardı, ona çok yakındım ama bir günlük cezayla yarışı kaçırdım. Nasip böyleymiş demek, belki o cezayı almasam bu kadar hırslanmayacaktım. Baksanıza sonra neler oldu...
2015 - Renk
İki yaşlı İngiliz taylarının en önemli sınavlarından biri Sakarya Koşusu’dur. 2014’te bu koşuya, favorilerden Oğlum Berat isimli tayla katıldım. Hatırlarım; temposu son derece düşük bir yarıştı. İlk kez ters sahadan düz sahaya çıkan, sağ ayak değil de sol ayak üzerine giden taylar hâliyle biraz eksik koşar. Bu normal karşılanması gereken bir acemiliktir onlar için. Fakat koşuda dikkatimi bir at fazlasıyla çekti. Büyük bir sprint atmış, içeriden gelip ikinciliği benden almış ve bunu yaparken çok diri görünmüştü. Adı Renk olan bu safkanı o gün aklıma yazdım. Sonra sene döndü. Ben o günlerde daha Ankara ağırlıklı at biniyor, orada idman yapıyorum. Renk de Ankara’ya gelince ona hemen bir teklif götürdük ama Halis Abi’yle başlamayı seçtiler. O birkaç yarış bindi ama şansı tutmadı, Gazi’ye yaklaşırken atı bana teklif ettiler fakat Mehmet Akif Ersoy Koşusu için Ersözlü isimli başka bir safkanın sahibine sözüm vardı. Renk o koşuya Özcan Yıldırım’la katıldı ve kazandı. Bizim sektörde bir jokey, bir atla başarılı oldu mu onu çok nadir değiştirir. Dolayısıyla ben de hem attan hem de Gazi’den umudumu kestim.
Koşu kayıtlarının bitmesine birkaç gün kala telefonum çaldı. Arayan o dönem menajerliğimi yapan abim Mehmet Çelik’ti ve bana Renk’e binmek isteyip istemeyeceğimi sordu. “Allah Allah, Gazi’nin favori atına neden jokeyi binmiyor” diye düşünsem de teklifi hızlıca kabul ettim. Ata dair kafamda zaten bir plan vardı, bu yüzden geç buluşmamıza rağmen hiçbir sıkıntı çekmedim ve iyi bir yarış çıkardım. Son metrelere geldiğimde yaşadıklarımı asla unutamam. Göz ucuyla bir sağa baktım bir de sola, kafamda ise “Acaba kazanıyor muyum?” sorusu vardı. O gürültüyü duyuyor, o duyguyu hissediyordum ama inanasım da gelmiyordu. Sonra yarış bitti. Ben ki sakin ve soğukkanlı biriyimdir, aşırı heyecan nedir bilmem fakat o an yaşadığımı anlatamam. Hedefine ulaşmış bir insanın büyük mutluluğuydu o...
2016 - Graystorm
Halis Karataş 30 senedir bu işin içinde, 20-25 senedir de baş jokeylik yapıyor. Dolayısıyla uzunca bir süredir Gazi Koşusu’nun en favori atlarına genelde o biner. Şimdi onun seviyesine baktığınız zaman, üst üste iki Gazi kazanmak normal karşılanabilir. Bizim gibi yeni başlayan, kendisini yeni kanıtlayan jokeyler arasında bunu yapabilmiş biri yok. Örneğin çok büyük bir jokey olan hemşehrim Selim Kaya’nın bile sadece bir tane Gazi galibiyeti var. Dolayısıyla hemen arkasından ikinciyi kazanmak da öyle pek kolay iş değil. Ancak karşıma da zoru başaran bir safkan çıktı, kendimi Graystorm’un üstünde buldum.
Dürüst olmak gerekirse mesafe tutan bir at değildi ve 2400 metre koşulan Gazi’de de şansı pek yüksek görünmüyordu. Onunla taylığından beri birlikteydik, Erkek Tay Deneme Koşusu’nu kazanmıştık, daha da önemlisi artık birbirimizle özdeşleşmiştik. Çok başka bir bağımız vardı ve ben idare ederken ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu. Yarış içinde bir strateji kurdum. İyi yer tutup atı yıpratmamayı ve doğru bir zamanlama bulmayı hedefledim. Eğer 50 metre erken veya 50 metre geç yürüsem kaybederdim. Üç aksiyon geciksem at beşinci olurdu. Ama dedim ya, o limitlerini zorlayan ve zoru başaran bir şampiyondu. O gün de çok büyük yarıştı.
2017 - Piano Sonata
Mehmet Akif Ersoy Koşusu’nda Piano Sonata’yı burun farkıyla geçen, Sayın İbrahim Aracı’nın Gazibora Khan isimli safkanını idare ediyordum. Çok kuvvetli bir attı ve epey sevmiştim. Fakat yarış bitiminde Piano Sonata’nın antrenörüne o atı da çok başarılı bulduğumu ilettim. Hatta bana “Ama yarışı sen kazandın, onu ne yapacağız?” diye şakayla karışık takılmıştı. Ancak tabii benim Gazi Koşusu’nda atım belliydi, Gazibora Khan’la katılacaktım. Şanssızlık ki yarışa birkaç gün kala bizim at sıkıntı gösterdi. Hemen sorduk soruşturduk ve maalesef koşuya katılamayacağını öğrendik. O noktada kafamda üç tane başka isim vardı: Finesse, Pershing ve Piano Sonata.
Pershing koşunun ciddi favorisiydi ve Halis Abi’yle yarışacaktı. Diğer iki ata teklif yolladık, Piano Sonata’nın yetkilileri daha çabuk dönüş yaptı. İdmanına gittim, birlikte galop yaptık ve ata hayran kaldım. Sahibi Oğuz Bey’e de eğer Pershing sıkıntı yaşarsa koşuyu kazanabileceğimizi söyledim. Nitekim öyle de oldu, her ne kadar Halis Abi son düzlükte farkı eritse de biz kazandık çünkü önce hamle yapıp kendimizi kurtarmıştık. Bu galibiyetin ardından efsanevi jokeylerimizden Ekrem Kurt’a ait olan rekoru egale ettim. Arka arkaya üç tane Gazi Koşusu kazanmıştım ve dördüncü için beklentiler çığ gibi büyüyordu.
2018 - Hep Beraber
Ben çok sakin mizaçlı bir insanım. Üst üste dördüncü Gazi şampiyonluğunu elde edebilme ihtimalim vardı, yarışlar yaklaşıyordu ama bende hiçbir endişe yoktu. Kendi kendime neden heyecanlanmadığımı sormadım da değil aslında. Ama benim başarı formülüm yarışların en büyüğüne dahi herhangi bir koşuymuş gibi davranmaktı. Duyacağınız en ufak endişe, size yarışı kaybettirecek o saliselik hatayı yaptırır. “Kazanacak mıyım, kaybedecek miyim?” tereddütünü yaşadığınız an kaybedersiniz. Erken yürürseniz, girilmeyecek yere girerseniz, iş biter. Derbi coşkusunu yarışın sonuna bırakmak lazım.
2018 Gazi Koşusu’na hazırlanırken aklımda başka ve önemli bir şüphe vardı: Henüz kazanabileceğim atı bulamamıştım. Flash Star isimli safkana binebilirdim fakat şanssızlık yaşadı ve devam edemedi. Sıkı favorilerden Rhythm Divine, Erkek Tay Deneme galibi Hep Beraber ve Sait Akson’u kazanan Mister Görkem’in jokeyleri vardı. Ben başka atlar deniyordum ama umudu kesmiş gibiydim. Tabii bizim sporumuzda hiçbir şeyin garantisi yok. Bu jokeyler bir yarışta eksik koşabilir, hata yapabilir ve değişiklik gerekebilir. Biz de bu ihtimali göz önünde bulundurarak koşuya kısa süre kala Hep Beraber için bir teklif ilettik ve anlaşma sağladık. Fikrimi soranlara Gazi’yi kazanacak atı bulduğumdan bahsediyordum. Ufak bir sıkıntısı vardı ama bir sakatlık değildi. Hatta antrenörüne yarışı dört boy farkla kazanacağını söylediğimde beni biraz alaya bile aldılar. Sonuç ise tam dediğim gibi oldu ve dört boy farkla, dördüncü Gazi Koşusu şampiyonluğumu kazandım.
Daha Fazlası?
Günün birinde Mümin Çılgın’a ait olan dokuz Gazi Koşusu şampiyonluğu rekorunu da kırmayı isterim. Bu acayip bir başarı olur ancak günümüzde yapılabilir mi, pek emin değilim. Baksanıza, Halis Abi bile daha altı tane kazanabilmiş… Geçmişte birkaç büyük eküri vardı ve en iyi jokeyler sadece onların atlarına binerdi. Bu, rekabet düzeyini şimdikinden biraz daha düşük kılıyordu. Tabii ben yine de Mümin Çılgın’ın yaptığı şeye büyük saygı duyuyorum. İmkânsız görünen bir şeyi gerçeğe dönüştürmüş.Ama artık ben de kırılması zor bir rekora sahibim. Zira büyük dünya derbilerinin hiçbirisinde arka arkaya dört zafer kazanmış bir jokey yok ve bu anlamda da bir ilki gerçekleştirdim.

Hep Beraber’le kazandığımız son yarış bitince, mikrofonlara “Başarı mı, şans mı, bilmiyorum” demiştim. Bu, sektördeki çekememezliğe ve yaptıklarımı şans olarak değerlendirenlere gösterilmiş bir tepkiydi. Ben buraya gelmek için çok çalıştım ve aslına bakarsanız, o sorunun cevabını herkesten iyi biliyorum...
Triple Crown İddiası
Hep Beraber eğer sağlıklı olur ve sahipleri de bu yönde karar verirse, ben Ankara Koşusu’nu kazanıp Triple Crown’u tamamlayabilme şansımızın yüksek olduğuna inanıyorum. Rakiplerinin hepsine 2400 mesafede üstünlük sağlayabildiğine göre, 2800’de de favori olacaktır. Piano Sonata ilk ayak olan Erkek Tay Deneme’yi, Graystorm ise son ayak olan Ankara Koşusu’nu kaybetmişti. Bindiğim safkanlar daha önce iki kez direkten döndü bu konuda yani. Artık bu golü kaçırmamam lazım diye düşünüyorum