Mavi Hayat

10 dk

Azeglio Vicini, dünyaca tanınan bir antrenör olmasa da İtalyan futbolu için önemli hizmetler vermişti. Emeklerinin karşılığını 1990 Dünya Kupası'nda alabilirdi. Ama olmadı...

Aslan payı, ilk golde olduğu gibi yine Dominique Rocheteau’nundu. İtalya savunmasını dağıttı ve Yannick Stopyra’ya topu bıraktı. Stopyra’ya basit bir vuruş yapmak kalmıştı. Son Avrupa şampiyonu Fransa, 2-0’la bir üst tura çıkıyordu. Son dünya şampiyonu İtalya ise ikinci turda mendil sallamıştı. Üst üste iki muhteşem Dünya Kupası oynayan jenerasyon, 1986’da aralarına giren yeni isimlerle pek de uyum sağlayamamış gibiydi. Antrenör Enzo Bearzot için de benzer bir durumdan bahsedilebilirdi. Sahada ve teknik direktör koltuğunda yeni isimlere ihtiyaç vardı…

“Milli takımda yalnızım, benimle çalışır mısın?” Brescia antrenörü Azeglio Vicini, bu soruya cevap vermek zorunda kaldığında Manchester’daki antrenörlük kursundaydı. ‘Romantik’ teklifi yapan, milli takım ile o sene Avrupa şampiyonluğu yaşayan Ferruccio Valcareggi idi. Kurt hoca, 35 yaşındaki ‘çaylak’ antrenöre kulübesinde bir yer vadediyordu. Vicini’nin cevabı “Evet” oldu. 1970 Dünya Kupası’nda İtalya finale kadar çıkarken Vicini de ilk Dünya Kupası tecrübesini yaşıyordu. 1974 yazında, bu sefer Almanya’da görevini sürdürdü. Bir sene sonra, kariyerinin önemli adımlarından birini atacaktı. İtalya 23 Yaş Altı Milli Takımı Antrenörü Enzo Bearzot, Valcareggi’nin yerini alırken; Vicini de Genç Milli Takım’daki mesaisine başlıyordu.

Enzo Bearzot, kendi elinde yetişen gençler ile ilk büyük tecrübesini son dört takım arasına adlarını yazdırdıkları 1978 Dünya Kupası’nda yaşadı. 1982’de ise hemen hemen aynı kadroyla zafere ulaştılar. Bütün bu macerada, Bearzot’un yardımcılığını yapan iki isim vardı: Azeglio Vicini ve Cesare Maldini. Bearzot’un İtalya’sı 1986’da erken veda ettiğinde artık değişim zamanının geldiği aşikârdı. Sistem, 1975’teki gibi işledi. 23 Yaş Altı Milli Takım Antrenörü Vicini, milli takımın başına geçti, yardımcı Cesare Maldini ise Genç Milli Takım sorumlusu oldu. İtalya, yeni jenerasyonu ile yola koyulmaya hazırdı…

Vicini, ön hazırlığını iyi yapmıştı. 23 Yaş Altı’nda kusursuza yakın bir havuz oluşturdu. 1986 Avrupa Gençler Şampiyonası’nda finale kadar yükseldiler ama penaltı atışları sonunda İspanya’ya yenilmekten kurtulamadılar. Kaptan Roberto Mancini, Walter Zenga, Roberto Donadoni, Gianluca Vialli ve Giuseppe Giannini gibi yıldız adaylarından oluşan takımın 1990’da ev sahipliği yapacakları Dünya Kupası’nda iskeleti oluşturacağı kesin gibiydi.

Vicini, A Milli Takım’ın başına geçtiğinde genç takımdaki talebelerinin rütbelerini yükseltmekle işe başladı. Onlarla birlikte Riccardo Ferri ve Paolo Maldini gibi isimler de ilk kez üst seviyede şans buldu. İtalya, bu ‘rüya’ kadro ile ilk sınavını 1988 yazında Federal Almanya’da verdi. Hiç de fena bir iş çıkarmadılar. Avrupa Şampiyonası’nda yarı finale kadar yükseldiler. Yağmur altında oynanan karşılaşmada SSCB’nin kas gücüne karşı koyamayıp elenseler de Dünya Kupası için taraftarı büyük bir beklenti içine soktular…

1982 Dünya Kupası zaferiyle beraber son sürat yükselen İtalyan futbolu, 1990 Dünya Kupası ile büyük bir güç gösterisi yapmanın peşindeydi. Stadyumlar olabildiğince yenilendi, açılış töreninden maskot seçimine kadar ‘İtalyan’ tarzı ön planda tutuldu. Turnuvanın şarkısı da kupa tarihine geçecekti. Edoardo Bennato ve Gianna Nannini’nin söylediği Un’estate Italiana kupa tarihinin geniş kitlelere yayılan ilk resmi şarkısıydı. Şarkıda geçen “Notti magiche” (Sihirli geceler) sözleri ise İtalyanların sloganı olmuştu.

Kupa için kampa girdiklerinde Azeglio Vicini oyuncularını sahanın ortasında toplamış ve onlara şunu söylemişti: “İnsanları ve kendinizi eğlendirmek için oynayın.” Buna müsait bir kadro da vardı. Zenga, Bergomi, Baresi, Ferri ve Maldini’den kurulu ‘Milano’ duvarı; Giannini, Donadoni, Ancelotti ve De Napoli’nin oluşturduğu tempolu orta saha göz kamaştırıyordu. Vicini’yi en çok zorlayan bölge forvetti. Vialli ve Mancini, Sampdoria ile ligi ve Avrupa’yı sallamaktaydı. Andrea Carnevale, Napoli ile ligi kazanmıştı. Roberto Baggio’nun ise ilerleyen yıllarda bir dünya yıldızına dönüşeceğinden kimsenin şüphesi yoktu. Forvet hattının en zayıf halkası Salvatore Schillaci ise kulübede Vicini dokunuşunu bekliyordu…

İtalya, ilk sihirli gecesinde Avusturya’nın karşısına çıktı. 80 bin inanmış İtalyan, Stadio Olimpico’yu doldurmuştu. Her şey harika işliyordu; forvetler dışında… Vialli ve Carnevale ikilisi gol yolunu bir türlü açamıyordu. Mancini ya da Baggio beklenirken 75. dakikada sürpriz bir hamle geldi.

“Takım çok koşmuş, fazla enerji harcamıştı. Carnevale’nin nefes almaya ihtiyacı vardı. Avusturya’nın hızlı oyunda zorlandığı kanısındaydım. Schillaci kartını oynamayı düşündüm. Milli takımda az oynamıştı ama antrenmanlarda çok aktifti. Onu oyuna sokacaktım…” Vicini, hamlesini yıllar sonra böyle anlatıyordu. Sicilya doğumlu forvet, 75’te oyuna girdi ve üç dakika sonra Vialli’nin ortasında kafayı vurarak İtalya’yı öne geçirdi. 1-0 kazanmışlardı. Vicini’nin kararı, Dünya Kupası tarihinin ilginç masallarından birinin girişi niteliğini taşıyordu…

İtalya, ABD’yi 1-0’la geçmiş, Schillaci’nin bir gol daha attığı Çekoslovakya maçından da 2-0 galip ayrılarak grubunu lider tamamlamıştı. İkinci turda Uruguay’ı kupanın dışına iterken açılışı yine Sicilyalı yapmış ve İrlanda Cumhuriyeti maçında da yarı finali getiren golü atmıştı. Bütün bu maçları Roma’da oynayan İtalya, başkent taraftarını zafere iyiden iyiye inandırmıştı. Stadyumdakiler, takımı Olimpiyat Stadı’ndan büyük bir kalabalık eşliğinde uğurluyordu. Şehrin içinde devreye ekran başındakiler giriyor ve otobüs, Helio Cabala Oteli’ne ancak gece yarısı varabiliyordu. İtalya henüz gol dahi yememişti. Daha önemlisi, Bearzot döneminde oynanan skor futbolunun yerini, hızlı ve dikine oynayan bir takım almıştı. Kulüpler düzeyinde Avrupa’ya damga vuran İtalyan futbolu, milli takımda da nihayet farklı bir oyun tarzı ile heyecan veriyordu. Vicini, bunun en simgesel anını şu sözlerle anlatacaktı: “Bir gün odamdaki telefon çaldı. Arayan, şimdi ismini hatırlayamadığım bir bakan idi. ‘Tebrik ederim, İtalya’nın böyle oynadığı hiç görülmemiştir’ dedi.”

İşler iyi gidiyor gibi görünse de Vicini’nin içi rahat değildi. Takım yorulmaya başlamıştı ve her ne kadar futbol anlayışı değişse de ülke futbolunun kendine has paranoyası sabitti. “Bu hakemler İtalya’yı şampiyon yapmaz” minvalinde söylemler, kampta yankılanır olmuştu. Daha da kötüsü, yarı finaldeki Arjantin maçı için ilk kez Roma’yı terk edeceklerdi. İstikamet, Napoli idi… “Roma’yı, evimizi terk ettik ve Maradona’nın kralı olduğu şehre, Napoli’ye gittik.”

İtalya, kimilerine göre ‘deplasmanda’ oynasa da yine sürpriz golcüsü Schillaci ile öne geçti. Fakat o maça kadar kalesinde gol görmeyen Zenga’nın ikinci yarının ortalarındaki hatalı çıkışı ve Claudio Caniggia’nın kafası, İtalya’yı dağıttı. Penaltı atışlarına giden maçta gülen taraf Arjantin olacaktı. Vicini, La Gazzetta dello Sport’a 2013’te verdiği röportajda, “Tüm maçı bir kişi fazla gibi oynadık, Caniggia’nın kafası dışında…

Hâlâ Dünya Kupası’nı Zenga’nın hatasıyla kaybettiğimizi söylerler. Doğru olabilir ama bunun için onu hiç suçlamadım. O kadar büyük kaleci gördük ama hâlâ onun rekoru kırılamadı” diyor ve Maradona’yı durdurma planlarını eleştirenlere şunu söylüyordu: “Öbür gün tüm gazetelerde altı almıştı.

İtalya elenmişti. Genç takımda kaptanlık yapan ama İtalya 90’da sahaya sürülmeyen Mancini, yıllar sonra antrenörünü suçlayacak ve “Kulübedeki kör adam” ifadesiyle Vicini’nin kulaklarını çınlatacaktı. Vicini de kupayla ilgili tek hayal kırıklığının Mancini’yi kullanamamak olduğunu söylüyordu. Yine de takım büyük takdir toplamıştı. Öyle ki Arjantin yenilgisinden bir gün sonra Juventus’un patronu Gianni Agnelli, özel helikopteri ile kampa gelerek tebriklerini iletiyordu. Vicini’ye göre ise elenmelerinin en büyük sebebi, Roma’dan uzak kalmaktı: “Eğer tüm maçlarımızı Olimpico’da oynasaydık kimse bizi yenemezdi.”

İtalya, İngiltere’yi yenerek üçüncü oldu ve Dünya Kupası sonrasında da Vicini ile yolları ayırmadı. Ta ki Euro 92 Elemeleri’ndeki 0-0’lık SSCB maçına kadar… Ruggiero Rizzitelli’nin kaçırdığı gol, hem Avrupa Şampiyonası hayallerinin hem de Vicini’nin sonunun geldiğini gösteriyordu. İtalya, uzun yıllar sürdürdüğü geleneğini de bu maçla bozacaktı. Silvio Berlusconi, artık İtalyan futbolunun ‘karanlık’ gücüydü ve onun baskılarıyla görev Arrigo Sacchi’ye devredildi. Vicini’ye göre senaryo çoktan yazılmıştı: “Şampiyonaya gitsek de beni kovacaklardı. Berlusconi çoktan anlaşmayı yapmıştı.” İtalya, yeni hocası Sacchi ile ilk maçına Norveç karşısında çıktı ve 1-1 berabere kaldı. Eşitliği getiren golün sahibi Rizzitelli, maçtan sonra Vicini’yi hatırlatacaktı: “Onu şimdiden unuttular. Golümü Vicini’ye adıyorum…” Rizzitelli, bu açıklamadan sonra bir daha milli takımda forma giymedi…

Arrigo Sacchi, Milan’da oynattığı futbolu İtalya’ya taşıyamadı. 1994’te Roberto Baggio destanı ile finale çıktılar ve yine penaltı atışlarına boyun eğdiler. Fakat takım oyunu olarak dört sene evvelinin çok gerisindeydiler. “Sacchi ile görüşlerimiz çok farklıdır. Bir gün ona ‘Arrigo, en büyük meziyetin ne biliyor musun? Gullit ve van Basten gibi iki şampiyona sahip olman’ dedim.” Vicini’nin Sacchi ile ilgili görüşleri böyleydi. İtalya Milli Takımı ise Euro 1996’daki felaket sonrası özüne döndü ve 21 Yaş Altı Milli Takımlar ile üç Avrupa Şampiyonası kazanan Cesare Maldini’yi takımın başına getirdi.

Cesare Maldini, 1998 Dünya Kupası’nda yine bir seri penaltı kâbusunun ortasında kalsa da 1990-1996 arası kıtanın zirvesine çıkardığı; Christian Vieri, Fabio Cannavaro, Alessandro Nesta, Francesco Totti ve Gianluigi Buffon gibi yetenekleri milli takıma monte ederek 2006’nın temellerini atacaktı.

Azeglio Vicini ise 1991’den sonra kısa bir süre Cesena ile Udinese’yi çalıştırdı ve yine Coverciano’ya dönerek milli takıma hizmet vermeye devam etti. 2016’da yayımlanan otobiyografisine verdiği isim, kariyerini anlatıyordu aslında: Una Vita In Azzurro (Mavi içinde bir hayat.)

“Kötü bir telefonla uyandım. Hayatımdan bir parça koptu. Eğer Toto Schillaci olduysam ve tüm dünya beni tanıdıysa onun sayesinde. Sessiz ama cesur bir adamdı.” 1990 Dünya Kupası’nın sürpriz gol kralı, hocası için bunları söylüyordu. Azeglio Vicini, 30 Ocak 2018’de vefat ettiğinde, İtalyan futbolu ona olan vefa borcunu fazlasıyla ödedi. Maçlarda saygı duruşu yapıldı, cenazesine birçok öğrencisi katıldı. Maldini, ona ilk şansı veren antrenörüne saygılarını iletti, Baresi ise ‘sihirli geceleri’ yâd ederek, “Bize o gergin ortamda huzur vermişti” dedi. En dokunaklı veda ise Arjantin maçındaki hatasına rağmen arkasında durduğu Zenga’dan geliyordu: “Hoşça kal büyük antrenör. Bizi takip etmeye, bize rehberlik yapmaya ve öğretmeye devam edeceğine inanıyorum. Bize ne kadar ilham verdiğini yalnızca sen biliyorsun.”

Socrates Dergi