
Mekânın Sahibi
12 dk
New York Knicks, uzun süredir sırtını dayayabileceği bir yıldıza hasret. Takım için kara kara düşünenler arasında Madison Square Garden'ın gediklisi Spike Lee de var.
Madison Square Garden, dünyanın en meşhur spor mabetlerinden biri. New York Knicks'le özdeşleşse de 1968'den beri şehrin buz hokeyi takımı New York Rangers'a da ev sahipliği yapıyor ve NHL'in en eski salonu konumunda. Gelecek yıl Golden State Warriors'ın San Francisco'daki yeni salonuna taşınmasıyla NBA'de de aynı sıfatla anılacak.
Bu eski salonun parkedeki son sembolü doksanların en iyi uzunlarından Patrick Ewing'di. Carmelo Anthony, bir türlü Knicks'i vadedilen topraklara -ya da yüzüklere- ulaştıramadı; Kristaps Porzingis ise birkaç ay önce bavulunu Dallas için topladı. Ligin maskotsuz dört takımından biri olan Knicks için The Garden'daki sembol arayışını parkenin yanıbaşına taşımak mantıklı bir tercih. Saha kenarındaki koltuklarda 25'inci yılına merdiven dayayan Spike Lee, Madison Square Garden'la özdeşleşen bir numaralı figür belki de.
Yönetmen, senarist, yapımcı, aktör, New York Üniversitesi'nde profesör… Tüm bu sıfatlar, Shelton Jackson -yaygın bilinen adıyla Spike- Lee'yi nitelemek için kullanılabilir. Spor dünyasında ise Lee için seçilen etiket genelde Knicks taraftarlığı üzerine. Filmlerinde sıklıkla AfrikalıAmerikalıların yaşadığı sorunları anlatan 62 yaşındaki yönetmen, neredeyse her birine spor sosu eklemekten de geri durmuyor. Ana temayı ırkçılık üzerine kurarken, bağlamı küçük yaşta taşındığı Brooklyn'e yaslıyor. Destekleyici sütunlardaysa New York spor tarihinden yararlanıyor: BlacKkKlansman'ın ilk bölümündeki Brooklyn Dodgers efsanesi Jackie Robinson'a yaptığı göndermeden 25. Saat'te Profesör Elinsky'nin Yankees şapkasına; _Red Hook Summer'_daki Knicks logolu basketbol sahalarından daha nicelerine…
Tıpkı Staples Center'da bir baba edasıyla arzıendam eden Jack Nicholson gibi MSG'deki bir maçı izlerken de gözünüz ister istemez Lee'yi arıyor. Knicks bench'inin karşısında, sol forvete yakın noktadaki koltuğunda renkli kostümü ve şapkasıyla çoğu ev sahibi basketini aşırı dozda bir sevinçle taçlandıran Lee'yi… Bugünlerde sosyal medyayı en etkili kullanan lig olan NBA'de, ünlülerin salonlara akın edip Drake-Toronto Raptors örneğinde olduğu gibi kameraları uzunca süre işgal ettiğini görmeye alışığız.
Düello
Knicks tarihinin tek MVP'si Willis Reed'in 1970 NBA final serisinde seke seke parkeye döndüğü ikonik maçta, 13 yaşındaki Lee de salondaydı. NY Times'a anlattığı üzere gençlik yılları, öğrenci kimliğini göstererek sadece 4,5 dolara satın aldığı biletlerle geçti. İlk kombinesini, Patrick Ewing'in seçildiği 1985 Draft'ının ertesi günü satın alan Lee, o günden bu yana da mabedin gediklisi. Son 24 yılda The Garden'a konuk olan büyük yıldızlardan Lee ile laf dalaşına girmeyense neredeyse yok.

Paul Pierce, kariyerinin son sezonlarındayken bu konuda "Yıllardır Spike'ı duymamazlıktan gelmeye alıştım. Artık genel gürültünün bir parçası" demişti. Spor muhabiri Ahmad Rashad ise rakip yıldızların Spike Lee'yi nasıl gördüklerini şöyle açıklıyor: "Ülkenin herhangi bir yerindeki bir basketbol sahasına gidin, pek iyi oynayamayan ama çenesi düşük, kısa boylu bir çocuk görürsünüz. Büyük oyuncular The Garden'a geldiğinde sadece Knicks'i yenmek değil Spike Lee'yi de susturmak istiyorlardı."
Lee ve oyuncular arasındaki en eğlenceli diyaloglardan biri, 21 Mayıs 1994'teki BullsKnicks eşleşmesinde yaşanmıştı. Michael Jordan'ın beyzbol teneffüsünde ipleri eline alan Scottie Pippen, Patrick Ewing'in üzerinden inanılmaz bir smaç yaptı. Knicks'i desteklemek için Chicago deplasmanına gelen Spike Lee'nin yanıbaşında olduğunu gören Pippen'ın ağzından şu sözler döküldü: "Bunun üzerine bir film çek, küçük adam!"
Öte yandan Spike Lee atışmalarının tansiyonu en yüksek olanının başrolünde yine aynı sezon, Reggie Miller vardı. Düellonun etkisi öyle büyüktü ki yıllar sonra ESPN'in 30 for 30 belgesel serisinin en beğenilen bölümlerinden birine de konu olacaktı. Jordan'sız denklemde final yolu iyice açılmışken ligin o yıllardaki sert eşleşmelerinden Indiana Pacers-New York Knicks rekabetinin yeni sayfası, 1994 Doğu Finali'nde yazılıyordu. İlk dört maçı paylaşan ekipler Madison Square Garden'da beşinci maça çıkarken son çeyreğe 12 sayı önde giren Knicks, oldukça rahat görünüyordu. Sert savunmasıyla nam salan Pat Riley'nin Knicks'inin, dönemin skor olarak bugüne oranla çok daha kısır oyununda bu farkın erimesine izin vermesi beklenmiyordu. Kaçan her Pacers şutunda daha da büyük kahkahalar atan Spike Lee de başına geleceklerden habersiz, ânın tadını çıkarıyordu.
Lee'nin kenarda en fazla laf attığı isim olan Reggie Miller, play-off tarihinin en özel son çeyreklerinden birini oynamaya başladı. Duydukları onu motive ediyor, ilk çeyreklerde ritmini bulamayan Miller'ın eli her geçen saniye daha da ısınıyordu. Soktuğu her şutun ardından Spike Lee'ye dönüp bir şeyler söyleyen yıldız şutör, Knicks savunmacılarını bırakıp tüm odağını meşhur yönetmene kaydırmış gibiydi. Maçı televizyonda anlatan efsane spiker Marv Albert, o son çeyreği yıllar sonra "Reggie, o gün iki maç oynuyordu: Biri Knicks'e, diğeriyse Spike'a karşıydı" şeklinde anıyordu. Son çeyreğe 25 sayı sığdıran Miller, Pacers öne geçtikten sonra bulduğu bir isabetin ardından iki elini boğazına götürüp yüzü Spike Lee'ye dönük bir şekilde tıkandıklarını vurguluyordu. Indiana maçı kazanırken ertesi gün New York gazetelerinin manşetlerinde günah keçisi olarak Lee beliriyordu. NY Daily News "Çok Teşekkürler, Spike" ile çıkarken News Day ise dozu biraz daha arttırıyordu: "Kapa Çeneni!"
Birkaç gün sonra Indiana deplasmanına da giden Lee, Pacers taraftarlarının dövizlerine en az Knicks oyuncuları kadar malzeme oluyordu. Guard John Starks'ın istisnai performansıyla seriyi uzatan New York Knicks, yedinci maçta final biletini de cebine koyuyor, Spike Lee'ye derin bir nefes aldırıyordu. Ertesi baharda yolları yine play-off'ta kesişen iki takımdan bu kez gülen Pacers olurken ilk maçın son anlarında 9 saniyeye 8 sayı sığdıran Reggie Miller, yine MSG'de tüm spot ışıklarını üzerine çekiyordu. Bu büyüleyici sekanstaki iki üçlüğün de Spike Lee'nin birkaç adım önünden gelmesi, ikili arasındaki husumete cuk oturuyordu.

Birkaç gün sonra Indiana deplasmanına da giden Lee, Pacers taraftarlarının dövizlerine en az Knicks oyuncuları kadar malzeme oluyordu. Guard John Starks'ın istisnai performansıyla seriyi uzatan New York Knicks, yedinci maçta final biletini de cebine koyuyor, Spike Lee'ye derin bir nefes aldırıyordu. Ertesi baharda yolları yine play-off'ta kesişen iki takımdan bu kez gülen Pacers olurken ilk maçın son anlarında 9 saniyeye 8 sayı sığdıran Reggie Miller, yine MSG'de tüm spot ışıklarını üzerine çekiyordu. Bu büyüleyici sekanstaki iki üçlüğün de Spike Lee'nin birkaç adım önünden gelmesi, ikili arasındaki husumete cuk oturuyordu.
Fahri Yönetici
Spike Lee'nin rakiplerle girdiği münakaşaların yanında, kimi zaman büyük isimleri Knicks forması giymeye ikna etmeye çalıştığı da oldu. 2010'da Knicks'in basketbol operasyonlarının başında olan Donnie Walsh'a, Denver Nuggets forması giyen Carmelo Anthony'nin gönlünün New York'ta olduğunu ilk söyleyen, NY Post'a göre Spike Lee'den başkası değildi. Bu istihbaratın akabinde Denver'la takas görüşmelerini hızlandıran Walsh, birkaç ay sonra Anthony'yi takıma getirecekti. Carmelo'nun Knicks günlerini düşününce, Lee'nin iyi mi kötü mü yaptığına siz karar verin!
Öte yandan beşinci filmi He Got Game'de Jesus Shuttlesworth karakterine can veren Ray Allen'ı 2016'da emeklilikten vazgeçirip Knicks'e imza atmaya ikna çabasıysa sonuç vermemiş. Bu girişimlerine dair sorulan sorulara Spike Lee'nin verdiği cevapsa şöyle: "Bakın, The Garden için çalıştığımı düşünen insanlar olduğunu biliyorum. Hayır, The Garden için çalışmıyorum. Sadece tavana asılan yeni bir şampiyonluk flaması görmek istiyorum. '69- '70-'72-'73 flamalarını görmekten bıktım usandım. Bu, çok uzun bir süre."
Parlak Günler?
Spike Lee, haksız sayılmaz. Son 19 sezona tek bir play-off ikinci turu sığdıran Knicks, uzun süredir alay konusu. En acımasız geyiklere maruz kalanlardan biri de o. Lee, bu yılki Akademi Ödülleri'nde ilk Oscar'ını En İyi Uyarlama Senaryo dalında almak için sahneye çıkmadan önce dahi konu bir şekilde New York Knicks'e gelmişti. Yakın arkadaşı Samuel L. Jackson, ödül takdimi için sahnedeyken "Öncelikle Spike, (...) evinde üst üste 18 maç kaybettikten sonra Knicks, bu gece kazandı. Tekrar ediyorum; Knicks, kazandı" diye söze girince salonda kahkahalar koptu.
Sorunlu süper yıldızlar, hak ettiğinden çok kazanan rol oyuncuları ve son halkası Kristaps Porzingis olan, bir türlü ikinci kontratla takımda tut(a)madıkları draft seçimleri… The Garden'ın diğer sakinleri gibi, mekânın sahibi Spike Lee için de son yirmi yıl pek iç açıcı geçmedi. Daha parlak günlerin anahtarıysa, bu yenilgiler sayesinde üst sıralardan seçecekleri Zion Williamson adında sıradışı bir atlette saklı olabilir. Ya da ligin en kararsız iki yıldızı Kevin Durant ile Kyrie Irving'den en az birinin dümeni Manhattan'a çevirmesinde...