Merdiven

10 dk

Futbol tarihinde beklentileri karşılayamayan birçok büyük yetenek oldu. Erling Haaland bu listenin parçası olmayacak gibi. Şimdilik...

Freddy Adu geniş röportaj verme alışkanlığından vazgeçti. Açıkçası eskisi kadar arayan soran da yok. Bu vazgeçme kararını da ona bırakmadılar yani. Konuşma fırsatı olduğunda artık otuz yaşına varan Adu'dan iyimserlik mesajları işitiyorsunuz. Haziran 2019'da verdiği bir röportajda, "Kesinlikle vazgeçmeyeceğim, bunun için hiçbir sebep yok" demişti. Facebook üzerinden bazen teklif aldığını söylüyor. Birlikte çalıştığı bir temsilcisi bile var hâlâ ama onu da pek arayan yok. Aynı röportajda Adu'nun "Amerika'da kalmak istiyorum, yurtdışına gitmek istemiyorum" demesinin üzerinden aylar geçti. Dünyada bu süreçte birçok şey oldu. Değişmeyen tek şey, Fredua Koranteng Adu'nun statüsü. O hâlâ kulüpsüz. İşsiz demeyelim çünkü Baltimore'da çocuklarla antrenman yapıyor ama bunun tam zamanlı bir meslek olduğunu söylemek de güç.

Son olarak Las Vegas Lights'ta forma giymişti fakat ABD İkinci Ligi'nde bile beklentileri karşılayamadı. Ya da beklenti yoktu, bu beklentiyi karşıladı. 15 maçta sadece bir gol atarak sezonu kapadı. O dönemki teknik direktörü Isidro Sanchez, "Ruhu olmayan bir bedendi. Yüreği yoktu, açlığı yoktu. Koşuyordu ama güçsüzdü. Yaşlı bir adam gibi yürüyordu" diyerek Adu'nun Las Vegas macerasını özetlemişti. Sezonun bitimiyle ve Sanchez'in gidişiyle yeni bir şans bekleyen Adu, Eric Wynalda'nın olumsuz tavrıyla karşılaştı. Kulübün başına getirilen efsane santrfor, "Burada ikinci şansı için çabalayan oyuncular var, Freddy için ise bu beşinci şans olacaktı" diyerek kapıları kapatmıştı.

Aslına bakarsanız bu Adu'nun beşinci değil, 14. şansıydı. Ülkesinin en büyük umuduydu bir zamanlar. 12 yaşında keşfedildiğinde ABD futbolunu kurtaracak yetenek olarak görülüyordu. 14 yaşında DC United formasıyla profesyonel düzeydeki ilk golünü atmış, Pele ile reklam filmlerinde oynamıştı. Brezilyalı efsaneyle karşılaştırılan Adu'yu Pele ise Mozart'a benzetiyordu. Çocuk yaşta milyon dolarlık reklam anlaşmalarına imza atmış, Nike ve başka firmaların gözdesi olmuştu. Time dergisi onu kapağına taşımıştı. Mısır gevreği kartonlarında fotoğrafları vardı. Kısa sürede her evin parçası haline gelmişti.

2006 yılında Manchester United antrenmanına davet edildiğinde Sir Alex Ferguson'ın beğenisini kazanmıştı, Adu'nun reşit olduğunda oraya gitmesine kesin gözüyle bakılıyordu. Ama bu hiç gerçekleşmedi. Adu'nun o süreçte attığı her adım, onu olmak istediği yerden biraz daha uzaklaştırdı. Portekiz, Fransa, Yunanistan, Sırbistan, Finlandiya 4. Ligi ve Türkiye gibi duraklarda forma giydi; Çaykur Rizespor'da oynadı ki reklam malzemesi olarak getirilmesine rağmen o dönemle alakalı "Bilmediğim bir yerde olmama rağmen mutluydum" diyor. Hatta aynı dönemde Bob Bradley tarafından milli takım kadrosuna bile çağrılmıştı yeniden. Ama Rize kariyeri de diğer hayal kırıklıkları gibi kısa sürdü. Adu o kadar çok gezdi ve o kadar çok şey yaşadı ki avare geçmişine baktığında dramatik beklentileri oluşuyor hayattan. "Hafıza kaybına ihtiyacım var, aksi halde çıldırabilirim." 2017'de Polonya'da, Sandecja Nowy Sacz kulübünde deneme antrenmanına çıkmak üzere yola koyulurken yarı yoldan dönmüştü çünkü kulübün teknik direktörü basın yoluyla Adu'yla alay etmişti. Amerika'nın vaadi, Polonya'da fıkra haline gelmişti.

Peki neler kötü gitti bu kadar? Adu silmek istediği hafızasını çalıştırdığında, en başlara yani 12 yıl öncesine dönüyor. 18 yaşındayken Benfica'ya imza attığı o güne: "Daha küçük bir kulüpte başlamalıydım, hemen büyük bir kulübe gitmemeliydim." Şampiyonlar Ligi gediklisi olan Benfica'nın pahalı ve kuvvetli kadrosunda yer yoktu genç bir Amerikalı için. Ayrıca fiziksel ve mental yeteneği de böyle bir kulüpte düzenli oynamaya yeterli değildi."

Erling Haaland, Aralık ayında Borussia Dortmund'a transfer olmadan önce Adu'nun öyküsünden haberdar mıydı, bilinmez. Ama Adu'nun futbol dramından habersiz olan herhangi biri de genç yeteneğe oynama garantisinin olduğu bir kulübe gitmesini ve bu yaşlarda elzem olan sürekliliği kazanmasını önermiştir kuvvetle muhtemel. 2019'un sonbaharı ve kışında, Norveçli golcüyle ilgili bir transfer söylentisi olmadan hiçbir gün geçmiyordu. Nasıl olmasın ki? RB Salzburg formasıyla Şampiyonlar Ligi seviyesinde harikalar yaratan genç santrfor, en ufak başarıyı büyütmeye hevesli futbol dünyasında göklere çıkarılmıştı haklı olarak. Dünyadaki yeni yıldız açlığını da hesaba katarsak uzun boylu, kendinden emin, başarılı bir gencin nerede oynayacağı merak konusuydu.

20 milyon euro gibi komik bir serbest kalma maddesi bulunan Haaland, isteseydi o günlerde Real Madrid, Juventus gibi kulüplerden birini seçebilirdi. Manchester United'a söz verdiği söylentileri de ayyuka çıkmıştı. Ama hem Erling hem eski bir futbolcu olan babası Alf-Inge hem de menajeri Mino Raiola, United'a transfer olan yetenekli oyuncuların gelişimlerinde sorunlar yaşandığını biliyorlardı. Paul Pogba bile Avrupa'nın sayılı orta saha oyuncularından biriyken Manchester'da arada sırada üstün yeteneklerini gösterebilen vasat bir oyuncu haline gelmişti. Old Trafford, bugünlerde daha fazlası için uygun bir ortam değildi.

Bu yüzden de Haaland, Borussia Dortmund'dan gelen teklifi kabul etmişti. Sarı-Siyahlı formayla kısa sürede attığı gollerle de zaten üst düzey olan beklentiler, nirvanaya ulaştı. Bu başlangıç, üstün yetenekli bir oyuncuyu dünya yıldızı yapma projesinin yeni bir etabı oldu. Haaland'ın kulüp arama süreci hiç kuşkusuz ki vatandaşı Martin Odegaard'ı hatırlattı. O da tıpkı Haaland gibi kapı kapı dolaşıp, onu isteyen kulüplerle görüşmeler yapıyordu. Bayern Münih altyapı sorumlularından Hermann Gerland, "Bize geldiğinde ona Pep Guardiola ile çalışmasının onun için bir avantaj olacağını, genç oyuncuları doğru kullandığını söylemiştim" diye anlatıyor o günleri. Ama Odegaard'ı bu argüman pek ilgilendirmedi ki olabilecek en büyük kulübe gidip Real Madrid ile uzun süreli bir sözleşme imzaladı. Geriye dönüp bakınca Real Madrid sadece bir transfer yarışı kazanmıştı, oyuncu değil. Real'de ve kiralık verildiği birçok durakta ayağı yere basmayan yetenekli oyuncu ancak bu sezon Real Sociedad formasıyla San Sebastian'da istediği ritmi yakaladı. Yoksa o da Adu'nun başrol oynadığı "Hayal kırıklığı yaratan büyük yetenekler" foto galerilerinde yerini alacaktı.

Şimdilerde Norveç'in altın jenerasyonundan bahsediliyor. Haaland, Odegaard, Sander Berge, Trabzonspor'da harika bir sezon geçiren Alexander Sörloth... Ancak futbol dünyasının ne kadar uçuk bir hale geldiğini gösteren bir örnek de şu ki bu yeteneklerden hiçbiri bir anda karanlık tarafa düşmeme garantisine sahip değil. Bu Haaland için bile geçerli. Bugüne kadar hep çıkış yaşayan genç golcü, ışık hızında değişkenlik gösteren bu dünyanın diğer tarafını görünce ne yapacak? Alf Ingve Berntsen, Bryne FK altyapısında Erling Haaland'ın dokuz yıl antrenörlüğünü yapmıştı.

Berntsen, eski talebesinin sorun yaşamasının an meselesi olduğunu düşünüyor: "Kimse unutmasın ki Ağustos 2019'a kadar bu çocuk Salzburg'da bile ilk 11 oyuncusu değildi, hatta çok az oynuyordu. Golleriyle bir beklenti yarattı ve evet, dünyanın en iyilerinden biri olmak için her şeye sahip ama örnekler gösteriyor ki sükûnet ve tedbir lazım." Berntsen, Haaland'ın çevresinde olan bitenin de farkında. Genç yıldızın Dortmund'da daha yarım senesi bile bitmeden bundan sonra oynayacağı yer tartışılıyor. Onu renklerine bağlamak için prensiplerine aykırı hareket edip serbest kalma maddesine müsaade eden Dortmund, Haaland'ı belki bir sezon daha tutacak; sonra -geçmişte birçok kez yaşadığı gibi- yetenekli oyuncusunun gollerini başka bir kulüpte izleyecek. 100 milyon euro'nun altında olduğu söylenen serbest kalma maddesi olmasaydı Haaland, zaten muhtemelen Dortmund'u tercih etmeyecekti. Yetenekli forvetin Manchester United'a tüm sportif çekingelerin dışında bu yüzden de "Hayır" dediği de güvenilir kaynaklar tarafından dile getiriliyor. İngiliz kulübü, Dortmund'un aksine bu maddenin sözleşmede bulunmasını uygun görmemiş ve transfer çıkmaza girmiş.

Bu maddenin talep edilmesi bile United gibi kulüplerin ne hale geldiğini gösteriyor. Dortmund'un alışkın olduğu 'basamak kulübü' rolü, Manchester için de çizilmiş Haaland'ın proje yöneticileri tarafından. Baştan itibaren uzun vadeli bir durak olarak görülmemişler yani. Haaland açısından bakınca doğru bir strateji gibi duruyor bu. Basamakları tek tek çıkarak ilerleme düşüncesi geçmiş örneklerden farklı olduğunu gösteriyor. Yine de bundan sonraki transfer fikri oluştuğunda nereye gideceği hâlâ büyük bir merak konusu…

United'ın şimdiden bir seçenek olmaktan çıktığını düşünerek başka seçeneklere bakalım: Manchester City'nin Finansal Fair Play'den sabıkalı oluşu, Paris'te kalabalık bir hücum hattının varlığı, Münih, Barcelona ve Madrid'deki hücumcuların uzun vadeli sözleşmelere sahip olması, Klopp'un harika üçlüsünü kısa vadede ayırma ihtimalinin düşüklüğü Haaland'ın hareket alanını kısıtlıyor gibi. Belki de Dortmund'da kalıp gelişimini devam ettirmek en doğrusu.

Haaland bugünlerde Adu'ya Facebook'tan bir mesaj atsa alacağı cevap muhtemelen şu şekilde olurdu: "Erling, arkadaşım. Benim yaptığım hataları yapma ve Dortmund'da kal. Adımlarını sağlam at." Haaland ile aynı yollardan geçen ABD'li, muhtemelen mesajı gönderdikten sonra Facebook'tan güvenli çıkış yapıp bilgisayarını kapatır, Baltimore'un çocuklarıyla idmana kaldığı yerden devam ederdi.

Socrates Dergi