
FC Messi
18 dk
Lionel Messi önce neden Barcelona’dan ayrılmaya karar verdi, sonra nasıl kaldı? Futbol dünyasını sarsan süreci ünlü yazar Simon Kuper’e sorduk.
Sporun her dalında geride kalan on yılda çok şeye tanık olduk. Kimi sporda oyunun oynanış şekli değişti, kimilerinde pazar giderek büyüdü. Ama tüm bunlar yaşanırken bir nokta belirginleşti. Sporcular, geçmişe nazaran artık çok daha fazla söz sahibi hale geldi.
Bu tezin en canlı kanıtı Lionel Messi, bu yaz yalnızca kendisi için değil, tüm dünya için bir karar vermek zorundaydı. 13 yaşında bir peçeteye attığı imzayla girdiği Barcelona kulübünün kapılarından 33 yaşında çektiği bir faks ile çıkmak istedi ama bunu şimdilik başaramadı.
Aradan geçen yirmi koca sene sonunda Arjantinli, kariyerinde ilk kez yeni bir sezona arafta başladı. Bundan 18 ay önce ‘Sembol’ temalı sayımızda ağırladığımız Messi’yi bu ay da ‘Ayrılık’ temalı sayımıza konuk ediyoruz. Üzerindeki Barcelona formasının, bize değişen bir şey olmadığını kanıtlama ısrarlarıyla. Ama bir şeyler değişti. Belki fiziksel değil ama kesinlikle zihinsel olarak… Zamanın ruhu bile artık daha hızlı değişiyor ne de olsa.
Konuğumuz da Futbol Asla Sadece Futbol Değildir kitabıyla dünya çapında büyük bir şöhrete kavuşan, son yıllarda Financial Times’taki köşesinde futbol dışındaki gazetecilik yeteneklerini de ispatlayan Simon Kuper. Ne tesadüf ki bugünlerde o da bir Barcelona kitabı yazmakla meşgul. Hollandalı, "Çürüyen bir şeyler var Barcelona Krallığı’nda” diye açmadı sohbeti belki ama Fotoğraf buna çok da uzak değildi...
Messi, Barcelona’dan ayrılmak istediğini açıkladığında Financial Times’a bir makale yazmıştınız. Orada Barcelona üzerine kaleme aldığınız kitaptan söz edip şöyle sormuştunuz: “FC Barcelona nasıl FC Messi’ye dönüştü?” FC Messi ile ne demek istemiştiniz?
Şu sıralarda kitabı yazmaya devam ediyorum. On gün kadar Barselona’da kaldıktan sonra şimdi Paris’e döndüm. Messi bölümü de kitabın önemli bir parçasını oluşturacak. Yazıda da şunu demek istemiştim: Messi, son birkaç senede kulüpteki en güçlü kişi oldu. Teknik direktör atamaya çalıştıklarında ya da futbolcu transfer etmek istediklerinde ondan icazet alıyorlardı. İşin garibi transfer edilen futbolcular genelde 100-150 milyon euro civarında. Bu meblağlar Avrupa’da çok başarılı kimi takımların toplam bütçesi kadar. Yani bütçeyi belirleyen çok büyük bir güç Messi.
Her ne kadar futbolcular daha fazla bireysel güç elde ediyor gibi gözükseler de hâlâ hiçbir futbolcu bir büyük kulüpten daha büyük değil ancak Messi buna en çok yaklaşan isim. Hem de “Bir kulüpten daha fazlası” sloganı olan bir organizasyonda... Üstelik yaklaşık on yıldır takımın kimliğine dönüştü. Genellikle zayıf karakterli, sözünü dinletebileceği teknik direktörleri seçti. Yıllar önce takımın başında yer alan Tata Martino, bir keresinde Messi’ye “Beni istediğin her an başkan vasıtasıyla kovdurabileceğini biliyorum. Yalnızca lütfen bana bunu her gün hatırlatma” demişti.
Karar verme mekanizmasında bu denli söz sahibi olması daha toksik bir hale mi getirdi kulübü?
Evet, biraz öyle. İlk olarak artık Barcelona’nın öyle harcayacak çok parası kalmadı. Paranın büyük bölümü Messi’ye gidiyor. Senelik 150 milyon euro’dan söz ediyorum. Ayrıca yalnızca finansal değil, taktiksel bakımdan da ona bu kadar bağımlı olmak işleri biraz zorlaştırıyor. Sonuçta savunmaya artık hiç gelmiyor. Tamam, bu çok büyük bir sorun değil, sonuçta o Lionel Messi, istediğini yapabilir. Ama takımda tutmak istediği arkadaşları da savunmaya çok fazla dönmemeye başlamıştı, Luis Suarez gibi. Artık defansif işlere katılmayan birden çok oyuncuyla başarılı olmanız pek mümkün değil. Geçmişte Barcelona’yı tanımlayan şeylerden biri pres futboluydu ama artık bu oyunu oynayamıyorlar. Messi’nin etrafında şekillenen, topa sahip olduğu ve onun becerileriyle varolmaya çalışan bir yapı kuruldu. Eski Barcelona’nın taktiksel şablonlarıyla uzaktan yakından alakası olmayan bir takım.
Makalenizde Messi’nin evinin ve yaşantısının sıradanlığından da bahsediyordunuz...
Aslında çok sıkıcı bir hayatı var. Barselona’nın dışında, Castelldefels kasabasında onun gibi bir yıldız ölçeğinde mütevazı ve gösterişsiz bir evde yaşıyor. Çocukluğundan beri beraber olduğu eşi Antonella, üç çocuğu ve köpekleriyle... Ailesi de Gava Mar’da bir başka evde ikamet ediyor. Ebeveynleri ve kardeşleri sık sık şehre geliyor. Messi, çocuklarını okula götürüp getiriyor. Neredeyse her gün bunu yapıyor, antrenmanlar dışında. Antrenmanlara da başta Luis Suarez olmak üzere yakındaki takım arkadaşlarıyla ortak arabayla gidiyor. Çok dar bir arkadaş kümesi var. Gece pek dışarı çıkmıyor.
Futbolcular genelde Barselona dışında deniz kenarını tercih eder ama evi için o biraz daha yeşil alanın olduğu bir tepeyi tercih etmiş. Bu da çok eğlenceli bir tercih sayılmaz. Evini ziyaret ettiğimde Kaliforniya’daki kasaba evlerini anımsamıştım. İki evi birleştirip bir de küçük futbol sahası eklediği için gerçekten büyük bir yere kavuşmuş ama şok edici bir ihtişamda değil. Eğer o kadar param olsa sanırım daha güzel bir şekilde evi döşer ve daha heyecanlı bir muhitte yaşardım. Kısacası lüks ama küçük bir kasaba hayatı yaşıyor. Sanırım bu tercihi kafasını tamamen futbola vermekten geçiyor. Çünkü o futbol sahasında ne kadar görkemli ve göz alıcı olursa olsun, saha dışında da bir o kadar sade ve sessiz.
Goal röportajında şort, tişört ve terlikle çok önemli bir kararı açıklamıştı.
Normal hayatta da hep öyle giyiniyor. Ronaldo gibi narsistik bir şekilde vücudunu sergileme hevesinde değil. Her zaman rahat şeyler giymeyi tercih eder.
Eski bir Barcelona başkanının cümlesinin de altını çiziyorsunuz: “Konuşmaya ihtiyacı yok. Messi hayatım boyunca gördüğüm en etkili vücut diline sahip. Soyunma odasında bir bakışı her şeyi anlatmaya yetiyor.”
Eskiden hiç konuşmazdı, şimdiyse durmadan konuşuyor. Eskiden sorunlarını içinde çözmeye çalışırdı, şimdi meseleleri kendi isteğine göre çözmek zorunda. Kulüple alakalı bir belgesel izledim geçenlerde, Match Day adında. Soyunma odasında daha sık konuştuğunu görebiliyorsunuz. Maça çıkmadan önce teknik adam bir şeyler dedikten sonra Messi’nin de birkaç cümle kurduğunu görüyorsunuz. “Duygusal olmayalım, taktiğe sadık kalalım ve yardımlaşalım” gibi birkaç farklı tavsiyede bulunuyordu takım arkadaşlarına. Öte yandan iki sezon önce Liverpool’a karşı alınan 4-0’lık mağlubiyette çok sinirli ve üzgün olduğunu yakından görmüştüm. Yani o da takım arkadaşlarına, teknik direktöre sinirlenebiliyor. Saha içinde bunu farklı şekilde pas atarak ve oynayarak gösteriyor. Asla takım arkadaşlarına bağırdığını göremezsiniz ama oyunundaki farklılıktan bir şeylerin ters gittiğini anlayabilirsiniz. Zaten takımda eğer Messi bir şey isterse o şey olur. Eğer Messi bir şey söylerse onu herkes dinler. O yüzden artık Barcelona’yı stadyumda izlediğinizde taktiklerinin çok da karmaşık olmadığını anlıyorsunuz. Messi hariç bir oyuncu topa sahip olduğunda kafasını kaldırıp genelde Messi’yi arıyor. O da topu alıp doğaçlama yapıyor. En azından son yıllarda bu böyle...

"Messi futbolu çok seviyor. Ailesi dışında bu hayatta önemsediği başka bir şey varsa o da kesinlikle sadece futbol oynamak."
Peki bu etki zaman içinde nasıl değişti? Kilometre taşları nelerdi?
Son 15 senedir etkisinin büyüyerek arttığını gözlemliyorum. Bu, 2008’de Guardiola’nın göreve gelmesiyle başlıyor. Guardiola göreve ilk geldiğinde amacı Messi’nin her zaman mutlu olmasını sağlamaktı. Ibrahimovic gitmeliydi çünkü Messi onunla oynamak istemiyordu. Çok da iyi olmayan kaleci Jose Manuel Pinto takımda kalmalıydı zira Messi’nin iyi arkadaşıydı. Altı sene boyunca gitmesi beklenirken Pinto kaldı ve Barcelona’dan emekli oldu. Ama son zamanlarda Messi istediklerini elde edememeye başladı ki bunun en bilinen örneği Neymar’ı geri istemesi ama yönetimin başka bir yıldızı, Griezmann’ı transfer etmesi. Bu da Messi’nin kulübe karşı öfkesinin artmasına neden oldu.
Barcelona’da çok fazla güç ve buna karşın güçler ayrılığı var. Teknik direktör, başkan, yönetim, medya… Kısacası kulübü tek başına yöneten bir kişi yok. Karşı tarafta Real Madrid yıllardır Florentino Perez tarafından idare ediliyor. Barcelona çok fazla sesin çıktığı ‘bir nevi demokrasi’ fakat o sesler içerisinde en kuvvetlisi uzun süredir Messi’nin sesi. İnsanlar ondan ufak da olsa korkuyor. Durmadan onu burada nasıl tutacaklarını ve onu nasıl mutlu edebileceklerini düşünüyorlar. Birini sürekli mutlu etmeye çalışmak kolay bir şey değildir.
Kulüp onu mutlu etme konusunda saplantılı bir noktaya mı geldi sizce? O kadar buna kendilerini kaptırdılar ki onu gerçekten neyin mutlu edeceğini kaçırdılar diyebilir miyiz?
Aslında şöyle: Messi kesinlikle bir şampiyon. Bir ‘winner’ olduğuna şüphe yok. Bu yüzden onun en üst seviyede, en üst düzey futbolcularla oynaması şart. Kulübe sinirlendi çünkü yönetim iyi bir takım kurmayı ve iyi oyuncular satın almayı başaramadı. Iniesta ve Xavi ayrıldıktan sonra kulüp yeni bir ekip kurmaya çalıştı ama bunda başarılı olamadı. Dünyanın en iyi takımı çöküşe geçti. Barcelona son beş senede transferlere 1 milyar euro’dan daha fazla para harcadı. Bu dünyadaki tüm kulüplerden daha büyük bir yeküne tekabül ediyor. Griezmann, Coutinho, Dembele üçlüsü neredeyse toplamda 500 milyon euro’ya mal oldu. Hepsi de Barcelona’da başarısız oldu.
Aslında Xavi ve Iniesta gittikten sonra yeni bir takım yaratma değil, yeni bir takım satın alma şansına sahiplerdi. Ve bu şansı kullanamadılar, parayı çöpe attılar. Eric Abidal gibi sportif direktörler iyi iş çıkaramadı. Havası bozulan kulüp baştan aşağı kötü yönetildi. Messi de elbette bu ortamda yaşananlara sinirlendi. Aslında Messi güce sahip olmayı veya kulüpteki tüm kararları vermeyi istemedi. Guardiola dönemindeki gibi onun yerine onun sevebileceği kararları veren birinin olmasını tercih ederdi. Ama bu kararları verebilecek kişi yokken, yönetim de yanlış tercihler yapınca o da daha fazla söz sahibi olmak zorunda kaldı. Bu da hem onu hem de kulübü yıprattı.

"Barcelona’da çok fazla güç ve buna karşın güçler ayrılığı var. Teknik direktör, başkan, yönetim, medya…"
Şimdilerde herkes Messi’nin bu sezonu için The Last Dance örneğini veriyor. Onun son dansının Michael Jordan kadar görkemli olması sanırım hayli zor olacak, ne dersiniz?
Jordan’ın son zamanlarında tam olarak ne yaşandı, bilmiyorum ama Barcelona’da hiç kimsenin Messi’nin ne yapacağıyla ilgili bir fikri yok. Herkes varsayımsal şekilde davranıyor şu sıralar ama kimsenin net bir fikri yok. Diğer yandan şu da var: Günümüzde spor iyiden iyiye ‘Baba modeli’ne döndü. Şimdilerde sporcuların hayatlarına babalarının çok fazla müdahil olduğunu görebiliyoruz. Sporcular da babalarının kararlarını aşırı önemsiyorlar. Yirmi sene öncesine göre çok artmaya başladı bu durum. Messi’nin ailesi şehirden ayrılmak istemediklerini söylediğinde ayrılık kararını vermek zorlaşmıştı. Gelecek sene nereye gideceğini göreceğiz, bu Bayern Münih mi olur yoksa Manchester City mi olur bilmiyorum ama gideceği yere bonservis ödettirmeyeceği kesin gibi.
Arjantinli yıldız bu yıl arafta kalmış olacak. Bu durumda eski Messi'yi sahada görme şansımız var mı?
Messi futbolu çok seviyor. Ailesi dışında bu hayatta önemsediği başka bir şey varsa o da kesinlikle sadece futbol oynamak. Ronald Koeman’ın kafasında onu 10 numarada oynatmak gibi bir fikir var. Böylece top kaybı yaptığında bu kayıplar kanattaki kadar tehlikeli olmayacak. Hollandalı teknik adam, tarihteki en iyi oyuncuyu yöneteceğini biliyor ve bu yüzden onu yalnızca hücumda kullanmak istiyor. Performansı değişir mi? Bilmiyorum çünkü Messi sahaya adım attığı günden beri her zaman harikaydı. Bırakın sezonu, kötü bir ay geçirdiğine bile zor şahit olmuşuzdur. Bu yüzden performansının düşeceğini sanmıyorum.
Messi'yi yönetmek yalnızca Messi'yi değil; etrafındaki insanları, takım arkadaşlarını, sportif direktörleri, teknik adamları seçmekten ve yönetmekten geçtiği için mi bu kadar zorlu?
Barcelona yönetimi, Messi’yi ve kulübü yönetme işini başaramadı. Yanına doğru eklemeleri yapamadı, bu kesin. Messi’nin talep ettiği en önemli şey kalite. Suarez’in ayrılması gerektiğini anlamıştı ve bunu olgunlukla karşıladı. Onun canını sıkan nokta Suarez’e yapılan saygısızlıktı. Eğer Messi içerisinde kaliteli oyuncular bulunduran bir takıma giderse yönetimle sorun yaşayacağını sanmıyorum. Örneğin Bayern Münih’te olsaydı yönetimsel işlere gireceğini veya gücü elinde bulundurmak isteyeceğini düşünmüyorum. “Zaten burası iyi yönetiliyor, zaten kadroda kaliteli oyuncular var. Neden ben de işin içine dahil olayım?” diyecekti. Genel anlamda Johan Cruyff gibi değildir, kafasındakileri ve futbol hakkındaki düşünceleri zorla uygulatmaya çalışmaz. Onun yerine başkalarının bu işleri yapmasını tercih edebilirdi.

"Messi, Suarez’in ayrılması gerektiğini anlamıştı ve bunu olgunlukla karşıladı. Onun canını sıkan nokta Suarez’e yapılan saygısızlıktı."
Neymar'ın ayrılması, harcanan yanlış paralar, sportif direktör değişimleri, Valverde ve sonrasında Setien'in gelişi, Abidal’le yaşanan tartışmalar, Liverpool maçı, Neymar'ın dönmesini isterken inatla yapılan Griezmann transferi... Sizce Messi’yle kulüp arasındaki bağları zayıflatan en mühim olay neydi?
Neymar olayı en büyük sıkıntıydı. Neymar, Barcelona’da olduğu dönemde Messi’den sonra dünyadaki en iyi oyunculardandı. Messi için harika bir partnerdi çünkü onun paslarına hareketlenebilecek atletizme ve bunları gol yapabilecek bitiriciliğe sahipti. Çok gençti ve kanatta oynamaya da müsaitti. Fakat Neymar da Messi olmak, sırtına 10 numarayı geçirmek istedi, bu yüzden de Barcelona’dan ayrıldı. Barcelona’da Messi olacak hali tabii ki yoktu.
Neymar’ın olmaması da diğer tüm sıkıntılı süreçlerin başlamasına yol açtı. Yerini doldurmaya çalışırken daha çok para harcadılar, Coutinho’yu getirdiler, Griezmann’ı satın aldılar ama istedikleri ismi bir türlü bulamadılar. Zaten Messi, Neymar’ı bu yüzden tekrar istedi. Yaşlanmasına, daha az disiplinli olmasına ve belki de eskiye nazaran daha kötü bir oyuncu olmasına rağmen yaşananları durdurabileceğini düşünüyordu. Bence gelmesi eskisi gibi işe yaramayacaktı zira Brezilyalı, PSG’de 10 numara oynayan, daha fazla serbestliğe alışmış bir oyuncuya dönüştü. Ama Messi onunla birlikte o kadar iyi bir saha içi bağ yakalamıştı ki tekrardan aynısını yapabileceği düşüncesiyle Neymar’da ısrar etti.
İplerin tamamen kopma noktasına geldiği yer herkes için 8-2'lik Bayern maçı gibi gösteriliyor. Ama ondan önceki sezonlarda Roma ve Liverpool'a verilen turlar da vardı. Cristiano Ronaldo’nun takımlarında bunların pek yaşanmaması Messi'ye kariyeri boyunca saha içinde yapılan en büyük eleştirilerden biri. Siz ne dersiniz bu konuyla ilgili?
Bence bu eleştirileri çok fazla düşünmüyor. En azından Ronaldo kıyaslamalarını... Eski sportif direktör Andoni Zubizarreta geçenlerde Messi’nin bu dünyada yalnızca kendisiyle rekabete girdiğinden bahsetmişti. Ben de aslında buna katılıyorum. Her maçı kazanmaları gerektiğini düşünüyor ve kaybettiklerinde kendisine kızıyor. Aslına bakarsanız o her zaman kendisiyle yarışıyor. Ronaldo kıyaslamalarına veya eleştirilere takıldığını düşünmüyorum.
Son yaptığı açıklamada "Şampiyonlar Ligi'ni kazanmak çok zor bir iş ama en azından bir takım rekabetçi olmayı başarabilmeli" demişti. Gelecek yaz onu hangi rekabetçi Şampiyonlar Ligi ekibinde göreceğimizi düşünüyorsunuz?
Barcelona’nın yakın zamanda rekabetçi bir konuma gelebileceğini düşünmüyorum. La Masia’da üretim eskisi gibi değil, artık çok kaliteli oyuncular çıkmıyor. Busquets, Pique veya Jordi Alba’nın bir anda çok daha iyi performans gösterecek hali yok. Sonuçta bir sene daha yaşlandılar. Kulüp şu anda gençlere yatırım yapıyor ama o gençlerin hemen performans göstermesi de pek mümkün değil. Dolayısıyla bu sezon da rekabetçi olamayabilirler. Hoş şunu da biliyorum ki Messi’nin olduğu bir takımda her şey mümkün.
Messi’nin gelecek sene bu bahsettiklerimi de düşünerek bir karar vermesi gerekiyor. Soracağı soru basit: “Tüm bu yaşananlara ve kısa vadede rekabetçi olamayacakmış gibi görünen bir yapıya rağmen kariyerimi Barcelona’da mı bitirmeliyim yoksa daha rekabetçi bir takımda kendime yer bulabilir miyim?” Eğer ikinci tercihte bulunursa da en kuvvetli ihtimal onu Manchester City formasıyla görürüz. Çok zengin bir kulüp olmalarının yanı sıra yıllarca Barcelona’da çalışmış insanlar tarafından yönetiliyorlar. Pep’in onu ikna edebilme şansını da göz önünde bulunduruyorum. Paradan ziyade, kaliteden dolayı... Tekrardan Şampiyonlar Ligi’ni kazanmak ve rekabetçi olmak istiyor. “34 yaşıma geldim, ailem burada mutlu, bir tatsızlık yaşandı ama kariyerimi Barcelona’da bitireyim artık” derse de şaşırmam bu arada.

"Messi gençken Barcelona, Messi’ye çok şey verdi. Pastan başlayarak futbolun inceliklerini Barcelona’da öğrendi."
Jose Mourinho, All or Nothing belgeselinde “Gittiğim her yerde kazandım. Bu yüzden gittiğim her yere çok büyük beklentiler getirdim. Bu yüzden aldığım her kötü sonuçta insanlar bana daha çok yükleniyor. Sanırım bu, başarımın getirdiği bir suç” demişti. Messi için de aynılarını söylersek ne dersiniz?
Kulüp tamamen Messi’nin ağzının içine bakıyor. Artık FC Barcelona yerine FC Messi olmuş durumdalar. Bu az çok da işe yaradı. Ligi üst üste kazandılar, Şampiyonlar Ligi’nde yarı final oynadılar. Ama işte, dediğiniz gibi, bu formül işe yaramadığında da fatura çok ağır oldu. Eğer Messi’ye sahipseniz ve iyi oynayamıyorsanız bu çok sıkıntılı bir durum. Çünkü Messi gerçekten savunmada hiç yok. Günümüzdeki tüm elit takımların pres yaptığını düşününce, bu durum onun varlığında tamamen imkânsız hale geliyor. Bu yüzden onun iyi oynayabileceği bir ortam yaratmanız çok ama çok önemli. Sonuçta ona verdiğiniz milyonlardan dolayı onun yanına getirebileceğiniz kaliteli oyuncu sayısı da çok fazla olmuyor. Gidip tek bir oyuncuda da bu hatayı yaparsınız işler tamamen felakete dönüyor.
"Barcelona, Messi olmadan Barcelona olamazdı. Ama Messi, Barcelona olmasa nasıl olurdu?" diye dolaşan bir soru var son zamanlarda. Nasıl değerlendirirsiniz bunu?
Bence Messi gençken Barcelona, Messi’ye çok şey verdi. Pastan başlayarak futbolun inceliklerini Barcelona’da öğrendi. Böylece Messi dünyanın en yetenekli futbolcusu olmasının yanı sıra hem bireysel hem de kolektif yönden dünyanın en iyi oyuncusuna da dönüştü. Bu yüzden Barcelona olmasaydı Messi bugünkü Messi olamayabilirdi. Yine çok yetenekli olurdu ama bugün olduğu gibi Maradona ve Xavi karışımı bir efsaneye dönüşemeyebilirdi.
La Masia
Aslında La Masia’dan A takıma girip fark yaratanların azalmasında Avrupa’da herkesin La Masia’yı kopyalamaya başlaması da yatıyor. Herkes artık çocuk yaştaki futbolculara pas atmanın inceliğini ve alanın değerini öğretmeye başladı. La Masia artık sadece Barselona’da kalan bir şey değil. Almanya’da, Fransa’da, Hollanda’da, her yerde… Bu yüzden Barcelona, artık altyapısının eşsizliğinden ve oranın çıkardığı özel ürünlerin yarattığı farklardan mahrum kalıyor. Ve oradaki yeteneklerini de erken kaybediyor...