Meydan Okuma

4 dk

12 Ağustos 2016’da hayat Fiji için bir günlüğüne durdu. O gün okullar tatildi, kepenkler kapalıydı ve herkes ülke tarihinin ilk olimpiyat başarısını kutlamakla meşguldü.

Fiji, 1970 yılında Birleşik Krallık’tan bağımsızlığını ilan ettiğinden beri siyasi belirsizlikler, darbeler, ekonomik sıkıntılar ve etnik gerilimlerle boğuştu. Yıllar ilerledikçe bazı noktalar iyiye gitti, bazı sorunlar bâki kaldı. Ama her şey, 12 Ağustos 2016 tarihinde, bir günlüğüne de olsa unutuldu. Bir milyon nüfuslu bu ada ülkesi, ismini olimpiyat tarihine altın harflerle yazdırmayı başardı. O gün Fiji’de hayat durdu; okullar tatil oldu, esnaf kepenk açmadı, herkes sokaklarda ülke tarihinde kazanılan ilk olimpiyat madalyasını kutlamakla meşguldü. Madalya, ülkedeki en popüler ve olimpiyata henüz adımını atan bir branştan geldi: Yedili ragbi.

Yedi kişiyle oynanan, oldukça atletik, hızlı ve güce dayalı bu branş, seyircilerin ilgisini ilk maçta kazanmayı başarmıştı aslında. Oyun sertti fakat sadece sertlikle değil, aynı zamanda taktiksel yapısıyla da dikkat çekiyordu. 2016 Rio’da açılışı yapan yedili ragbi, 2020 Tokyo’da da yerini alacak. Aslında temel branşlardan biri olup olmayacağı henüz belli değil. Fakat Rio’da yaşanan bu keyif dolu mücadelenin ardından, seyircilerin daha fazlasını istemesi çok doğal.

Fiji’nin yedili ragbi macerası ise aslında oldukça köklü bir tarihe sahip; 1970’li yıllardan beri bu sporun öncü takımları arasındalar ve sayısız başarıları var. Ancak 2013’te, İngiltere koçu Ben Ryan’ın görevini bırakıp Fiji’nin başına geçmesiyle işler bambaşka bir boyuta taşındı. Ryan, Fiji’yi 2014 ve 2015 yıllarında dünya şampiyonu yaparken, olimpiyat hedefini de madalya olarak belirledi.

Finale giden yol ise hiç kolay değildi; Yeni Zelanda gibi ragbi ekolü ülkelerle karşılaştılar. Namağlup çıktıkları final maçında Birleşik Krallık, Fiji karşısında tam anlamıyla aciz kalmıştı. 43-7 gibi tarihi bir skorla Fiji, yıllar önce özgürlüklerini kazandıkları ülkeye, kendi icat ettikleri oyunda boyun eğdirdi. Altın madalya, dünyanın ücra bir köşesine, pek fazla insanın duymadığı bir ada ülkesine gidiyordu, hem de ilk defa. Maç bittiğinde Fijili ragbicilerin mutlulukları gözlerinden okunabiliyordu.

Yıllardır beklenen o an gelmiş ve Fiji, olimpiyat sahnesinde bir altın madalyayla kendine yer edinmişti. Yedili ragbi madalya töreni ise başlı başına bir hikâyeye dönüştü. Madalyaları Birleşik Krallık kraliyet ailesinden Prenses Anne takdim ediyordu. Sıra altın madalyaya geldiğinde, Fijili oyuncular madalyalarını almak için hafifçe eğilmek yerine dizlerinin üzerine çöktüler. Fiji, kültürüyle de podyumdaydı; zira önemli bir ödülün takdimi sırasında dizlerinin üzerine çöküp karşındakini kısaca alkışlamak, Fijililer için çok eskiye dayanan bir gelenekti. Ragbicilere uyum sağlayan Prenses Anne de oyuncuların alkışlarına karşılık vermeye başladı. Her maç öncesi attıkları savaş naralarıyla meydan okumayı kabul eden ve rakiplerine korku salan Fijililer, bu kez olabildiğince samimi ve içten görünüyorlardı.

Biz de dürüst olalım; yedili ragbi dünyanın en popüler sporu değil, hatta bazı ülkelerde hiçbir karşılığı yok. Ancak 2016 Rio, ragbi için müthiş bir dönüm noktası oldu. Fiji’nin hem sahadaki performansı hem de saha dışındaki tavrı, olimpiyat oyunlarında yedili ragbiye her anlamda özel bir yer kazandırdı. İlerleyen yıllarda neler olacağını merak etmemek elde değil. Ama Rio’da herkesin öğrendiği bir gerçek var; Fiji’nin yedili ragbi takımına meydan okurken, çok ama çok dikkatli olmalısınız!

Socrates Dergi