
Mit
16 dk
Moneyball, spor çevrelerinin en ilham aldığı kitaplardan biri. Asıl mesajıysa mucize bir iksirden çok verileri kullanarak sürekli bir devinimin peşinde koşmaktan ibaret...
Spor âlemi peri masallarını sever. Üvey ailesinin zulmünden kurtulup sonsuza dek mutlu yaşayan her külkedisi için Premier Lig'in gaddar abilerinin arasından sıyrılıp mutlu sona ulaşabilen bir Leicester City vardır. Rapunzel yıllarca bir kuleye hapsolur, en sonunda hiçliğin içerisinde sevdasına kavuşur da orta sıraları sezonlar boyu mesken tutup bir de arada alt ligi tadan Bursaspor şampiyonluğa ulaşamaz mı? Peri masallarının ve beklentileri aşan spor takımlarının su götürmez ortak yönleri vardır: İlham vericidirler ve içlerinde mutlaka bir miktar mit barındırırlar.
Spor dünyasının son yirmi yıldaki en ilham verici hikâyelerinden biri, beyzbol takımı Oakland Athletics'in 2000'lerin başında genel menajer Billly Beane önderliğindeki dönüşümüydü. Yazar Michael Lewis, sayısız kez referans verilen, başrolünü Brad Pitt'in oynadığı aynı isimli 2011 yapımı filme de konu olan kitabı Moneyball'un girişinde şöyle diyordu: "Aslında her şey, masum bir soruyla başladı: Beyzbolun en fakir takımlarından biri, nasıl bu kadar fazla maç kazanabildi?" Ne de olsa diğer majör Amerikan liglerinin aksine maaş sınırı bulunmayan MLB'de, sıklıkla büyük abilerin borusu öterdi.
Beane, Oakland A's'in ligin en düşük bütçeye sahip üç takımından biriyken aynı yoldan gidip farklı sonuçlar elde edemeyeceğini öngörmüş, oyunun kurallarını kendine göre değiştirmişti. Yol haritası, 'sabermetrics' adı verilen, ileri beyzbol istatistikleriydi. Gelenekçi gözlemcilerin, atletizmi ve vuruş ortalamalarını fazla önemsediğini fark etmiş, kazanmaya doğrudan etkisi olan bazı istatistiklerde çelimsiz görünümlerine rağmen başarılı olabilecek oyuncular dikkatini çekmişti. Lewis'e göre sayıların mucizesi, Oakland'ı başarıya taşıyordu.
İşin aslı, siyah ve beyaz kadar basit değildi. Gerçek hayat, peri masallarıyla ayrışıyordu ve arada bolca gri alan da mevcuttu. Harika bir mit yaratmanın önemli yollarından biri, bazı gerçekleri göz ardı etmekti ve bu uğurda Lewis, kitabında o takımın bazı noktalarını puslu bırakmıştı. Örneğin lig genelinde pek rağbet görmeyen ama sabermetrics verileri epey görkemli olan ve Oakland'ın yan rollerindeki Scott Hatteberg ve Chad Bradford'a ayrı birer kısım bahşediyor; takımın ana yıldızları, atıcılar Tim Hudson, Barry Zito, Mark Mulder ve konferansın en değerli oyuncusu seçilecek Miguel Tejada'ya ise -ki birkaç sene sonra Tejada'nın performans artırıcı madde kullandığı ortaya çıkacaktı- pek yer vermiyordu. Bu dörtlü, çok daha geleneksel gözlemlerle kadroya eklenmişti ve Moneyball anlatısını güçlendirmekten uzaktı.

Oakland Athletics
2020 Oscar Töreni'ne En İyi Film ve En İyi Yönetmen de dahil dört ödülle damga vuran Güney Kore yapımı Parazit filminin belli kısımları, Oakland Athletics'in hikâyesiyle özdeşleştirilebilir. Finansal dezavantajlara sahip bir ailenin, kabuğunu kırıp zenginlere bahşedilen büyük camlı evin tadını çıkarması, Oakland'ın 2002'deki yirmi maçlık galibiyet serisi gibi, 2000-03 arası konferans finalinin kapısına dayanmaları gibi büyük abilerin bölgesine taht kurmayı sembolize ediyordu.
Öte yandan gerçek hayatı masallardan ayıran bir konu daha vardı. Masal kahramanları sonsuza dek mutlu mesut yaşarlardı. Gerçekteki izdüşümleriyse sistemin içinde statükonun yeniden kurulmasına engel olamazlardı. Leicester şampiyonluğun ertesi sezonunda düşme potasıyla dans eder, Bursaspor bir süre sonra alt lig kapılarını aşındırırdı. Parazit'te Kim ailesi o devasa evin salonunda zafer kutlaması yaptıktan kısa süre sonra işler sarpa sarar, Oakland A's de 2007-11 arası maçlarının yarısından fazlasını kazandığı tek bir sezon geçiremezdi.
Yine de Kim ailesi ve Oakland A's'in yolculuklarında ilham alınacak yönleri atlamamak gerek. Her ikisinin de beklentileri aşma yolunda sadık kaldıkları bir planları ve kullanabilecekleri bolca veri vardı. Meşhur ailemiz evin her üyesinin zaaflarını, şeftali alerjilerini ve takıntılarını detaylıca analiz edip verileri işlerken Oakland Genel Menajeri Billy Beane de istatistik gurusu asistanı Paul DePodesta ve ekibiyle benzer bir yol izliyordu: Rakiplerin alerjik olduğu oyuncu türleri nelerdi? Aslında kazanmaya doğrudan katkı veren hangi tip oyuncular türlü zaafları yüzünden göz ardı ediliyordu? Diğer lig gözlemcileri atletizmi takıntı haline getirirken hangi özellikleri ıskalıyordu? İşte Moneyball, bu yol haritasını etraflıca anlatmakta çok başarılıydı. Beane'in istatiksel analizlerine göre her ne kadar ligin geneli aksini düşünse de bir vurucunun ortalama kaç kez topa vurduğu değil, ne sıklıkla sıradaki kaleye ulaştığı (on-base yüzdesi) kazananı belirlemede daha önemliydi. Lig, bu istatistiği hak ettiği kadar yüceltmiyordu ve çok daha ucuza, bu alanlarda iyi iş çıkaran oyuncular kadroya eklenebilirdi.
2000'li yıllar teknolojinin hayatın her alanına hızla sirayet edeceği dönemin başlangıcıydı. Oakland Athletics, MLB'deki istatistik devriminin kapısını aralayan ilk örnek oldu. Doğru istatistiki analizler, bu kadar düşük bir bütçeyle bile değer yaratabiliyorsa, ligin zengin kulüpleri ezberler yerine somut verilere sırtlarını dayayıp daha dolgun cüzdanlarla başarılı yıllar geçirebilirdi. Önce beyzbolla başlayan devrim, kısa sürede diğer sporlarda da bayrak taşıyıcılarına kavuşacaktı.
MLB'nin en zengin takımlarından Boston Red Sox'ı 2002'de satın alan John Henry, ipleri işin uzmanına teslim etmek istese de Beane bu teklifi geri çevirmişti. Henry, sabermetrics odaklı bir takım kurmaktan vazgeçmeyerek Beane'in de esin kaynağı olan beyzbol istatistikçisi Bill James'i danışman olarak ekibe kattı. Genel menajer payesini o dönem henüz 28 yaşındaki, Yale mezunu Theo Epstein'a teslim eden Henry, sayılara güvenmenin meyvesini vakit geçmeden toplayacaktı. Son şampiyonluğunu 1918'de yaşayan Red Sox, 2004-2017 arasına tam dört World Series zaferi sığdıracaktı.
John Henry'nin ortaklarından olduğu Fenway Sports Group'un satın aldığı Liverpool'un son yıllardaki başarılı grafiğinde de veri kullanımının başrolde olduğuna dair bolca şey okumak mümkün. New York Times'ta Bruce Schoenfeld imzasıyla çıkan makalede detaylandırıldığı gibi Liverpool'un 2015'te takımı Jürgen Klopp'a teslim etmesinin başlıca sebebi, sayıları doğru okumayı başaran araştırma departmanıydı. Ian Graham direktörlüğündeki ekip, gerek oyuncu gerekse çalıştırıcı seçimlerinde Graham'in oluşturduğu veri tabanındaki bilgilere güveniyordu.
Klopp, Dortmund'daki son yılını yedinci sırada tamamlamış, ligin bitimine haftalar kala sezon sonunda ayrılacağını açıklamıştı. Graham, o sezon Dortmund'un hiçbir maçını izlemese de veri tabanındaki analizlerinde aslında Dortmund'un kaybettiği birçok maçta çok daha fazla fırsat yakaladığını ve kazanmayı hak eden taraf olduğunu görebiliyordu. Graham'e göre Klopp başarısız değildi; sadece tarihin en şanssız sezonlarından birini geçirmişti. Oynadıkları futbol bazında yedincilikten ziyade ikinci sırayı hak ettiklerini öngörmüştü.

2018-2019 sezonu Şampiyonlar Ligi şampiyonu Liverpool takımı
Henry'nin Graham ya da Epstein gibi analitik düşünceyi ön planda tutan yöneticilerle çalışması tesadüf değildi. Zamanında onu zengin eden yol verilerle döşenmişti. Soya fasulyesi piyasasındaki dalgalanmaları tahmin eden bir algoritma tasarlamış, başarılı öngörülerle köşeyi dönmüştü. Geçmiş veriler, geleceği tahmin etmeyi kolaylaştırıyordu. Birinci elden deneyimlemişti. Sahip olduğu her şirket gibi spor takımları da istatistiksel verileri merkeze alan bir karar verme sürecine sahip olmalıydı.
2011'de Red Sox'tan ayrılıp Chicago Cubs'ın beyzbol operasyonlarının başına geçen mucize çocuk Epstein, bir diğer özlemi daha dindirecekti. Red Sox'ı 86 sene sonra zirveye çıkaran Epstein, 2016'da Cubs'ı da vadedilen topraklara ulaştıracaktı. 108 yıllık özlem dinmiş, Billy Goat'un laneti sona ermişti. Bu define avında da ipuçlarını veren, Epstein'in Chicago'ya getirdiği sabermetrics gurularıydı. Ben Baumer, ESPN için Epstein'ın kulübün yönetim organlarını nasıl dönüştürdüğünü listelerken beyzbol analitiğinin en saygın üyelerinden Tom Tango'nun ekibe katılışından, Bloomberg'in tasarladığı veri sisteminden, ligde sayılara en çok önem veren menajerlerden birini şehre getirişinden ve kapsamlı araştırma geliştirme departmanından dem vuruyordu.
Geride kalan on yılda MLB, tamamen veri odaklı bir lig haline geldi ve sabermetrics göstergeleri, ona inanan birkaç ileri görüşlü takımdan ziyade neredeyse lig genelinde bir önkabule dönüştü. Son dönemdeki diğer şampiyonların da bu konuda adımlar attıklarını gözlemlemek mümkün. 2017 şampiyonu Houston Astros'un NASA'da çalışmış eski bir analisti yönetim kadrosuna ekleyip Ground Control adlı bir bilgi işlem sistemi kurması, 2014'te Sports Illustrated'ın kapak konusu olmuş ve "2017 World Series Şampiyonunuz" kehanetini başlığına taşıyan dergi, tarihin en başarılı kapaklarından birini çıkarmıştı. Aynı kapakta yer alan "Bir takımın Moneyball'un ötesine geçip sporun sıradaki büyük takımını nasıl inşa ettiğine eşi benzeri görülmemiş bir bakış" girişi, Michael Lewis'in şaheserinin üzerinden yıllar geçse de hâlen ne kadar kabul gören bir mit olduğunu bir kez daha hatırlatıyordu.
NBA, beyzboldaki veri devrimini en yakından takip eden lig oldu. Houston Rockets genel menajeri Daryl Morey'yle özdeşleşen 'Moreyball', Beane'in öncü rolünün basketboldaki izdüşümüydü. Orta mesafe atışlarının verimsizliğini ön plana çıkarıp kulübün gelişim ligindeki takımı Rio Grande Valley Vipers'ı bir laboratuvara çevirdi Morey. Rockets'ın maç başına 26.6 üç sayılık atış denediği -ve bu alanda lig lideri olduğu- 2013- 14 sezonunda Vipers yayın gerisinden tam 45 deneme yapıyor, oyunculara uzak iki sayılık atışlar yasaklanıyordu.
Altı sene ileri sarıp bugüne geldiğimizde Rockets hâlâ ligin en fazla üç sayı deneyen takımı ama bu denemelerin miktarı 26,6'dan 43,8'e çıkmış durumda. Phoenix Suns başantrenörüyken oynattığı yüksek tempo basketbolla ligin seyrini değiştiren Mike D'Antoni, o günleri anarken hep sınırları yeterince zorlamadıklarından, medya ve geleneksel düşüncenin baskısıyla olmaları gerektiği kadar cesur davranamadıklarından bahseder. 68 yaşındaki koç, aynı çukura bir daha düşme niyetinde değil. Görünen o ki D'Antoni sınırları zorlamaya devam edecek ve Morey'nin desteği bu yolda onun arkasında olacak.
Yeri gelmişken, maç kazandıran her orta mesafe atışının ardından sosyal medyada görmeye alıştığımız "Hani orta mesafe ölmüştü?" sorusuna da bir parantez açabiliriz. Morey de dahil kimse, Kawhi Leonard gibi uzmanların işler sıkıştığında o topları kullanmasına karşı değil. Burada ana etmen, ortalama rotasyon oyuncularının, Jordan Clarkson'lardan Danuel House'lara çeşitli parçaların, o bölgeden verimli olma ihtimalinin bulunmamasından ibaret.
Morey'nin lig genelinde keşfettiği son 'verimsizlik noktası' uzun oyuncuların değerlemesi üzerine. Evet, NBA bir süredir lig genelinde uzunların dakikalarının ve kontratlarının eridiği bir yapıya bürünmüş durumda fakat hâlâ çember savunan ve ikili oyunda iyi devrilen oyuncular kıymet görüyor. Son takas döneminde Capela'yı -ve sezonluk ortalama 17 milyon dolara tekabül eden kontratını- elden çıkarmakta beis görmeyen Morey, bu roldeki oyuncuların o parayı etmeyeceğine kanaat getirip Robert Covington gibi hücumda alan açacak bir kanat oyuncusunu tercih etti. 1.96'lık PJ Tucker'ın rakip uzunlarla boğuştuğu yeni Houston deneyi, ligi yeni bir evrime sürükleyebilir. Zira Kirk Goldsberry'nin grafikleştirdiği üzere, Rockets önderliğinde tüm ligin kabullendiği dönüşüm, son yirmi yılda bizi orta mesafeden kaçarcasına uzaklaşılan bir basketbol evrenine sürükledi. Sırada topu yere vuramayan ya da savunmada kısanın karşısında kalamayan unsurların silinmeye başladığı bir dönem olabilir.

Kawhi Leonard
NBA'de verilerin gücüne yatırım yapıp kendini belli konularda farklılaştırarak rakiplerine göre avantajlı konuma geçen birçok farklı takım var. Geçen yıl Kawhi Leonard'ın normal sezondaki maçlarını sınırlayıp playoff'ta daha taze kalmasını sağlayan Raptors, ödülünü kulüp tarihinin ilk yüzüğüyle aldı. Tüm lig, artık bu yolun makul bir seçim olduğunu kabulleniyor gibi. San Antonio Spurs ise çok önceden bu yolun kıymetini fark etmiş ve meyvelerini toplamıştı.
Bugün tüm takımların kullandığı, NBA'in resmi sitesi üzerinden bazı sonuçlarına herkesin erişebildiği oyuncu takip programı SportVU'ya kucak açan ilk dört takımdan biri Spurs'tü. Saniye başına 25 kez oyuncuların yerini saptayan bu uygulama sayesinde maçlarda ve antrenmanlarda oyuncuların ne kadar efor harcadığını ölçüp sakatlık için risk teşkil edebilecek miktarlar yaklaştığında büyük parçaları sıklıkla dinlendiren Gregg Popovich, yıldızlarının uzun play-off maceralarını daha zinde geçirmesinin önünü açmıştı. Çoğu sezon ilk beş oyuncularının aldıkları ortalama dakikada lig sonuncusu olan Spurs, Popovich-Duncan çağında beş şampiyonluk yaşarken 1998'de başlayan playoff serileri hâlâ sona ermiş değil. NBA'in bugün benimsediği konulardan bir diğeri de köşe üçlüklerinin en değerli saha içi deneme olduğu. 2005-15 arası en fazla köşe üçlüğü deneyen takım olan Spurs, herkesten önce bu şutların kıymetini anlayıp hücum geometrisini genişletmeyi başarmıştı.
Dallas Mavericks, Mark Cuban'ın sahipliğinde verilere yatırım yapan öncü kulüplerden bir diğeriydi. ESPN yazarı Kevin Pelton'a göre Cuban, ligin kabullendiği bir istatistiğin ortaya çıkışında başrol oynamıştı. Üniversite yıllarından tanıdığı profesör Wayne Winston'la temasa geçip, bir oyuncunun takım arkadaşlarına ve rakiplerine göre ayarlanmış artı/eksi istatistiğinin (adjusted plus/minus) doğmasına önayak olmuştu. 2008'den bu yana takımın başında bulunan Rick Carlisle, 2011 NBA Finalleri'ndeki rotasyon seçimlerini parkedeki beş verilerinden faydalanarak yaptığını birçok röportajında dile getirecekti.
Ek olarak 82games.com'un kurucusu Roland Beech, Dallas 2011 şampiyonluğuna yürürken Mavericks bench'indeydi ve bu sayede ligin ilk tam zamanlı istatistik koçu unvanını almıştı. Mark Cuban, geride kalan yıllarda ayrıca Catapult Sports adlı fiziksel performans verileri odaklı şirkete milyonlarca dolar yatırım yaptı. San Antonio Spurs gibi diğer birkaç takımın da veri sağlayıcı olarak başvurduğu Catapult Sports'un, düzenli olarak sunduğu bilgilerle özellikle Dirk Nowitzki'nin ileri yaşına dek sağlıklı kalabilmesinde önemli rol oynadığı kabul ediliyor.

Chicago Blakhawks
Daha muhafazakâr alışkanlara sahip NHL ve NFL'de diğer iki ligin yaktığı ateşte kendi yollarını bulmaya çalışacak takımlar günbegün artmaya devam ediyor. Amerikan futbolunda, dördüncü denemede bir pas ya da koşu daha denemenin topu rakibe teslim etmekten daha verimli olduğu, lig genelinde son yıllarda kabul görmeye başlayan bir sayısal veri.
Buz hokeyindeyse Chicago Blackhawks, ligin bu alanda lokomotifi olmayı başarmışa benziyor. 2009'da Stan Bowman'ın genel menajerliğe getirilmesiyle takımın oyuncu seçimlerini çok daha inovatif şekilde yapmaya başladığını vurguluyor ESPN'den Craig Custance. Özel bir analitik şirketiyle çalışmaya başlayan Bowman'ın, lig genelinde değerini bulamamış oyuncularla kurduğu kadrolar, hegemonya kurmanın epey zor olduğu NHL'de 2010-15 arasına üç Stanley Kupası sığdırmasına yardımcı oldu Blackhawks'ın.
Beyzbol ve basketbola kıyasla daha fazla değişkene sahip futbolun da istatistiksel çözümlemeden her geçen sezon artarak faydalanmaya başladığını görmek mümkün. Liverpool, şu ana kadar bu yöntemin en başarılı örneği ama yalnız olmadıkları açık. Maaş sınırı olmayan Avrupa futbolunda finansal fair play de dev harcamaları engellemeye yetmiyor. Hal böyleyken, harcama çılgınlığında büyük abilere diş geçiremeyecek Ajax'lar, Lyon'lar ya da ilk beş lig dışındaki çoğu takım, onları alt etmek için yaratıcı çözümler bulmak zorunda. Ve bu arayışta ipuçları, verileri herkesten farklı okumayı başaran sayısal dehalarda saklı olabilir.
Moneyball'un yazıldığı süreçte Billy Beane'in asistan genel menajerliğini yapan Paul DePodesta, kitabın ve o Oakland takımlarının mirasıyla alakalı şunları söylüyor: "Her zaman, Moneyball'un çok dar bir pencereden, bir manada beyzbol istatistikleriyle eş anlamlı değerlendirildiğini düşündüm. Bence Moneyball, yaptığınız her şeyi eleştirel bir gözle ele alıp her zaman tetikte olmak, önkabullere ve engeller meydan okuyup sizin için işe yarayan bir yol bulmak demek." Evet, Moneyball koca bir mit ve başarıya giden basit bir kestirme yol yok. Tüm lig, Beane'in yarattığı farkın üzerine eğilip makası daralttı ve bugün Oakland bir kez daha döngüyü yenilemeye, daha zengin rakiplere avantaj sağlamayı başaracağı yeni yollar aramaya devam ediyor. Tıpkı Parazit filminin sonunda, oğul Kim'in, babasını hapsolduğu yeni bodrum katından kurtarmanın farklı yollarını aradığı gibi...
Spor anlatısı, gelecekte de peri masallarının peşine düşmeye devam edecek. Golyat'ın Davut'u yenmesi küçük puntolara layık görülürken aksini başaranlar kendilerine adanmış özel sayılarla onurlandırılacak. Bu tür yolculukların sonsuza dek mutlu mesut yaşamayı garanti etmediğini kestirebilen zeki yöneticilerse, bahis bürolarını bir kez daha alt etmek için yeni arayışlar peşinde koşmayı sürdürecek. Görünen o ki içgüdüleriyle yetinmeyip inovatif davranarak rakiplerinin erişemediği verileri doğru okuyabilenler yine bir şekilde başarılı olacak.