
Mütevazı ve Korkusuz
19 dk
Giannis Antetokounmpo, NBA şampiyonu olurken bütün dünyayı kendisine âşık etti. Hem oyununa hem de karakterine... Yunan yıldızı en yakınındaki isimlerden Nikos Varlas’a sorduk.
Milwaukee Bucks, elli yıllık aradan sonra NBA şampiyonu olurken takımın yıldızı Giannis Antetokounmpo da sekiz yıl önce, 18 yaşındayken lige girdiği takımla şampiyonluk yaşamanın mükâfatını aldı. Nijerya kökenli Yunan yıldızın son yıllarda neler yaşadığını daha iyi anlayabilmek adına da Eylül 2019’da olduğu gibi bir kez daha Yunan gazeteci Nikos Varlas’ın telefonunu çaldırmaya karar verdik. Kurduğu Eurohoops’tan ayrılıp artık Giannis’in de bağlı olduğu Octagon’da Yetenek Seçimi Avrupa Direktörü olarak görev yapan Varlas, yakın dostu ve Giannis’in menajeri Giorgos Panou ile beraber çocukluğundan beri Yunan yıldızın en yakınındaki isimlerden biri. Nikos, tam da bir seyahat öncesi telefonu açtı ve sohbete başladık.
Bu yıl play-off serilerine malum sebeplerden dolayı gidemedim. Geçen sene maçlardan önce veya sonra onu görebilirdiniz ama zaten bu sene farklı bir konsantrasyonla oynadığı için onu görmem çok zor olurdu. Giannis takımına çok bağlı bir oyuncu ve onlarla çok vakit geçiriyor. Final serisinde de aynı tutumunu sürdürdü. Mesela Jrue Holiday’in pasında tamamladığı alley-oop’tan sonra gelen hiçbir mesaja bakmadı. İnsanların ne dediği hakkında hiçbir fikri yoktu. Bu yılki odaklanma seviyesini göstermesi açısından önemli bir örnek bu.
Giannis, Yunanistan’da çok seviliyor ve büyük bir hayran kitlesi var. Bazı kesimlerden dönem dönem “Henüz bir şey kazandığı yok” veya “İlk önce milli takımla bir şeyler kazanmalı” sesleri yükseliyordu. Ama Giannis, NBA seviyesinde rahatça kırklı sayıları buldukça onun tavanını anladılar. Birçok insanın Giannis’in kompakt ve derli toplu oyunu karşısında şaşkınlığa uğradığını gördüm. Çünkü finalden önce sakatlığı vardı ve raporlarda gördüğüm kadarıyla doktorlar sakatlığı atlatabilmesi için iki aya, tekrar oynayabilmesi için ise ekstra bir aya daha ihtiyacı olduğunu söylüyorlardı. Ama beşinci maçtaki alley-oop sonrasında insanlar çılgına döndü. Aslında buna inanması çok zor çünkü Giannis maç sonlarını oynama konusunda pek iyi değildi önceden. Artık birçokları Giannis’in sağlıklı kalması halinde LeBron James veya Michael Jordan benzeri bir etki yaratabileceğini anladılar.
Giannis, bu başarısıyla ülkesini terk etmek zorunda kalan ve Yunanistan’a entegre olmak isteyen insanlar için de bir sembole dönüştü. Dışarıdan bakıldığında Yunanistan’da ciddi bir göçmen ve mülteci sorunu var gibi gözüküyor. Bu problem Giannis ve ailesinin de merkezinde olduğu bir süreç. Biz Giannis’i bu konuların dışında tutmaya çalışıyoruz çünkü bu politik bir mesele. Siyaseti bilirsiniz, insanlar siyasi meselelerden kolaylıkla ürkebilirler. Giannis şu anda bu göç meselesinin tam ortasında yer alıyor. Nijeryalı ebeveynlere sahipseniz ve iç savaşın devam ettiği bir ülkede doğduysanız elinizde hiçbir şeyiniz olmaz. Giannis’in anne ve babası da Yunanistan’a gelmeden önce göç etmek için altı-yedi ülke gezmişlerdi. Biliyorsunuz, bu ülkelerden biri de Türkiye’ydi. Yunanistan kararını vermeden önce ziyaret ettikleri ülkelerden biri de Almanya’ydı. Giannis’in vefat eden babası bir futbolcuydu ve Almanya’da onunla ilgilenen bir kulüp vardı. Ancak aşil sakatlığı yaşayınca onunla sözleşme imzalamadılar. Daha sonrasında Yunanistan’ın rahatça yaşanabilecek ve çocuklarını okula gönderebilecekleri bir yer olduğunu okumuşlar ve buraya gelmeye karar vermişler.
Giannis’in hikâyesi daha önce de derginize anlattığım gibi eskilere dayanan bir hikâye ancak meyvelerini bugün topluyor. Giannis’e göre, eğer bir şeye inanıyorsan ve konuşmak istiyorsan bunun üzerine gitmelisin. Onun düsturu adil olmanın etrafında şekilleniyor. Onun düşüncesine göre kimse kendi kapasitesini başkalarının sınırlamasına izin vermemeli. İşte böylelikle büyük şeyler başarabilirsiniz. Geçenlerde Yunan medyasına konuştuğunda söyledikleri de bu minvaldeydi. Bunlar basketbolla alakalı şeyler değil. Bu bir hayat dersi.
Final serisindeki ünlü basın toplantısında söyledikleri de onu yansıtıyor. Ego ve alçakgönüllülük üzerine konuşurken geçmiş ve şimdiki zamanla ilgili söylediklerinden bahsediyorum. O gerçekten de böyle düşünür ve hisseder. Geçmişinden güç alır ama hep o âna ve geleceğe odaklanır. Herkes Giannis’in ailesinin bu konularda nasıl muazzam insanlar olduğunu bilir. İnanın bana, o gerçekten özel, kendine özgü biri. Son derece gerçekçi ancak karmaşık. Şanslı, yetenekli biri olduğunun farkında ama günün sonunda sadece bir basketbolcu olduğunu da biliyor. Sonuçta herhangi bir oyuncunun otuz sayılık maçını dünyanın her yerinde görebilirsiniz ama bir büyük yıldızda aradığınız alçakgönüllülükle onun açıklamalarında karşılaşırsınız.
Hem 2019’da hem de geçen yıl normal sezonun en iyi takımıyken aldıkları play-off mağlubiyetleri onu çok hayal kırıklığına uğrattı. Özellikle de geçen yıl çok üzülmüştü. Yine de Milwaukee’de kalıp bir şeyler yapmak istedi. Geçen yıl elendiklerinde Giannis “Ben bu ligin en iyi sekiz oyuncusundan biri değilim. Bu duvarı aşamıyorum” gibi bir ruh halindeydi. Ama bu sezon Brooklyn Nets’i geçtiklerinde “Bu duvarı inşa etmelerine izin vermeyeceğim. Bu meseleyi bir bütün olarak ele alacağım ve bu duvarı başımdan savıp atacağım” diyordu. Giannis’in inancı bu yöndeydi çünkü Milwaukee’de kalmak ve başka bir takıma gitmemek gerçekten zor bir karar. Başkası kalır mıydı, emin değilim. Yazın sözleşme söz konusu olduğunda birçok kez Bucks ile görüştü. Sözleşmesini uzatma kararı aldıktan sonra bize şöyle dedi: “Bu imzayı artık şampiyon olmak için atıyorum.”
Giannis tam bir “S'il vous plait” (Lütfen) insanı. Takım arkadaşlarını ve koçunu hep dinlemeye çalışır. Bu yıl bunca iniş-çıkışa rağmen gördüğümüz tek şey zor anlardaki sevgi ve bağlılıktı. Görmüşsünüzdür, play-off’larda, özellikle Phoenix serisinin ikinci maçında Giannis sürekli takım arkadaşlarını uyardı ve onların reaksiyon göstermelerini istedi. Khris Middleton ve koç Mike Budenholzer ile iyi bir ilişkileri olduklarını ve birbirlerine saygı duyduklarını söyleyebilirim. Hatta Middleton ile biraz daha farklı bir ilişkileri var çünkü sekiz senedir yan yanalar. Her sene gelenler ve gidenler olur. Bunun sonucunda da farklı bir takımınız olabilir. Ancak bu bir yerden sonra o kadar da önemli değildir. Önemli olan tek bir şey var: O da Giannis’in tüm gününü spor salonunda geçirdiği gerçeği. Sadece maça çıktığı dönemlerde antrenman yapmıyor. Sabah veya gece yarısı, fark etmiyor. Tüm eksiklerini gidermek, daha fazla kabiliyete sahip olmak için hep çalışıyor. Bu sene kazanmak için kullanması gereken iki şey belliydi: Fiziksel gücü ve pota altında trafikte bitirebilme becerisi. Biraz da böyle örnek bir liderlik yapıyor çevresindekilere. Takıma gelen herkesin gelişiminde bu yönde bir payı olduğunu söyleyebilirim.
Giannis’in çevresinde küçük ama birbirine bağlı bir insan çemberi var. Ama onun yanındaki en önemli insanlar ailesi. Giannis’in ailesi bir gemiyse o geminin kaptanı annesi. Aslında kaptan babasıydı ama geçirdiği bir kalp krizi sonucunda hayatını kaybetti. Ayrıca, tüm erkek kardeşleriyle çok yakın. Hepsi karakter açısından çok farklı kardeşler ama onları birbirinden ayırmak çok zor. Onu yıllardır tanıyorum ve neredeyse hiçbir zaman ailesini gördüğünde mutlu olduğu kadar başka yerde mutlu görmedim. Şimdi gidip ona “İnanılmaz bir performansla kazandığın için mutlu musun?” diye sorsanız eminim ki hayatta en büyük mutluluğun ailesinden geçtiğini söyleyecektir. O böyle motive oluyor ve hayatı böyle işliyor.

"Giannis’in çevresinde küçük ama birbirine bağlı bir insan çemberi var. Ama onun yanındaki en önemli insanlar ailesi."
Çaylak sezonunda zorlanmıştı çünkü ilk defa yurtdışına çıkıyordu. Bilirsiniz, Green Card için başvurunuzun onaylanması pek kolay bir şey değildir. Giannis bir ara “Ailem yanımda değilse burada olmamın bir mantığı yok” gibi şeyler düşünüyordu. Bucks, Octagon ve ABD'deki menajeri Alex Saratsis bu konuda beraber bir çalışma yürüttüler. Giannis’in ailesinin gelebilmesi için ellerinden geleni yaptılar. Onun için her şey aileden geçiyor. Diğer insanlara oranla bunun saplantı seviyesinde olduğunu düşünebilirsiniz ama bu adam için durum tamamen farklı. Yaşadığı tüm deneyimler, onu bugünkü Giannis yaptı. Başta ailesi.
Bugünlerde iyi arkadaşlara sahip. Şimdiki ve eski takım arkadaşları yanında. Ailenin yanı sıra Filathlitikos’tan eski takım arkadaşları ve Giorgos Panou var. Giorgos, Giannis için bir aile gibidir. Hikâyeyi biliyorsunuz; Panou, Giannis’in menajeri olmadan önce bir koçtu. 2006 yılında Yunanistan Milli Takımı’nın antrenör ekibindeydi. Rakip ve oyuncu analiz alanında çalışıyordu. Şimdi o işe Theodoros Papaloukas bakıyor. Papaloukas’ı çevreme Giorgos'un ilk çocuğunun vaftiz babası diye tanıtıyorum. Giorgos da oğlumun vaftiz babası ve Papaloukas düğünde sağdıcımdı. Bu aramızdaki biraz eğlenceli ve ailevi bir birliktelik.
Giorgos, Giannis için çok önemli. Yıllar önce Yunan mafyasının karıştığı bir olay sonucunda milli takım görevinden ayrılıp Filathlitikos takımına gidiyor. Bir gün Giannis’i görüyor ve onunla çalışmak için koçluğu bırakma kararı veriyor. Panou, Giannis’in ailesi için de çok önemli biri. Giorgos, Giannis’in ailesinin bir şeyler satın alabilmesi ve rahat edebilmesi için çalıştı hep. Giannis ve Thanasis’in (Antetokounmpo) her gün salona gidip gelecek kadar vakti olmuyordu ama Giorgos onların her ihtiyacı için ilk günden beri oradaydı.
Giorgos basketbol koçuyken bana Giannis’ten bahsetmişti ve ben de onu görmeye geleceğimi söylemiştim. O günü tüm ayrıntılarıyla hatırlamıyorum ama yüzünü ve oynadığı oyunu hatırlıyorum. Giorgos’a “Bu çocuk çok özel” demiştim. İlerleyen yıllarda oraya gittiğim günleri Giannis’in antrenman günleriyle eş tutmaya çalıştım. Altyaş kategorilerinde oynarken dahi Panathinaikos ile final oynamışlardı. Alt ligde oynamasına rağmen maç günü gazetemi alıp onun maçını izlemeye giderdim. Hiçbir maçını kaçırmamam gerektiğini hissediyordum. Eğer basketbolu biliyorsanız, bazı insanların basketbolcu hissiyatının çok iyi olduğunu bilirsiniz. Giorgos böyle bir adam. Daha sonrasında bir ekip inşa ettiler ve ben de Giorgos ile arkadaş olduğum için Giannis ve ailesinin yakınında oldum hep.
İki-üç yıl gibi kısa bir zaman diliminde Atina’daki gelişimini resmetmek oldukça zor. Genç takımda oynarken aynı zamanda profesyonel takımda da forma giyiyordu. Günde çift idman yapıyordu. Ailesi hâlâ çok rahat geçinemiyordu çünkü Giannis’in artık eskiden olduğu gibi Sepholia ve Atina sokaklarında bir şey satacak vakti yoktu. Bu yüzden endişeleri vardı ve ben de elimden geldiğince ailesine destek olmaya çalışıyordum. Ailesini rahat ettirmeye çalışan insanlar olarak ona hep “Basketbolun içinde kal” diyorduk.
2011’in Kasım ayıydı. Kötü bir mağlubiyetten sonra PlayStation oynamaya gitmiştik. O Kevin Durant’i seçti, ben de LeBron James’i. Oyun oynarken hep çoğul konuşuyordu ama galibiyete yaklaştıkça ilginç davranmaya başladı. Normalde nazik bir insandır ama bir şey uğruna mücadele ederken rekabetçi olabiliyor. Bir çocuk gibi. Ona kazanmanın veya kaybetmenin pek öneminin olmadığından bahsettim. “Eğer hayallerinde ısrarcı olursan çok daha iyi durumda olacaksın” gibi şeyler söyledim. Genç takımdayken çok iyi bir şutördü ve “Eğer her geçen gün şutunu daha da geliştirmek istiyorsan on yıl içinde dünyanın en iyi şutörü olabilirsin” dedim. O da bana “Sen içki mi içtin?” gibi bir şey söyledi. (Gülüyor.) Daha sonrasında NBA’e gitti, neler yapabileceğinin farkına vardı ve o seviyeye doğru ilerlemeye başladı.
Giannis’in mantalitesi oldukça ilginç bir Kobe Bryant versiyonu gibi. Olağanüstü derecede saygılı, öbür yandan da hiç kimseye karşı bir korku hissetmiyor. Örnek vermek gerekirse, The Last Dance’i izlemeden önce Michael Jordan hakkında pek bir şey bilmiyordu ama ben dünyadaki birçok insan gibi Jordan’ın tarafındaydım. Onun dikkatini çekmek için defalarca Jordan’dan bahsetmiştim ama o “Ben Kevin Durant’i beğeniyorum” veya “LeBron harika bir sporcu” gibi şeyler söylüyordu. Zamanla Jordan’ı özümsedi. O korkusuzluk ona örnek oldu. Bütün mesele o çıtayı nereye koyduğunuzla alakalı. O seviyeyi hedefliyorsanız, o seviyeyi hedefliyorsunuzdur.
Mesela serbest atış meselesi. Komik olan ne, biliyor musun? Final serisinin son maçında 19’da 17 atarken sadece ilk ve son atışı kaçırdı. 17 kez üst üste attı. İlk olarak, özel bir başarı bu. Serbest atış kullanmak daha çok zihinle alakalı. Elbette tekrara dayanıyor. Serbest atış çizgisinde idman yaparken çok zaman geçiriyordu ve bir yerden sonra bunu maçta da rutini haline getirdi. Ama çizgide ne kadar vakit geçirirseniz o kadar fazla düşünürsünüz, stres artar ve telaşa kapılırsınız. Kas hafızasına fırsat bırakmamış olursunuz. Bence final serisinde ve son maçta bunu daha çok akışına bıraktı. Aynı şey şut ritmi için de geçerli.

"Adam değişme savunmasında dünyanın en iyisi o. Sadece savunmada değil, hücumda da öyle. Karşısında kimin olduğunun pek bir önemi yok."
Bazen takım arkadaşlarının onu her defasında neden hücumda topla buluşturamadıklarını merak ediyorum. Çünkü adam değişme savunmasında dünyanın en iyisi o. Sadece savunmada değil, hücumda da öyle. Karşısında kimin olduğunun pek bir önemi yok. Chris Paul veya Devin Booker. 2.11’lik bir adamın yapabileceği en iyi adam değişme savunmasını yapıyor. Gün geçtikçe daha tecrübeli bir oyuncu oluyor. Biliyorsunuz, tecrübe bu konularda çok ama çok önemli. Ne kadar fazla açıda ve biçimde ikili oyun oynarsanız ya da savunursanız o kadar ustalaşıyorsunuz. Maç başlarken oyunun gerekliliklerini ve rakibin yapabileceklerini okumak tecrübeye dayanıyor. Final serisinde Booker ile karşı karşıya kaldığı bazı pozisyonlarda Booker neredeyse hiçbir şey üretemedi. Bu pozisyonlar, Giannis’in adam değişme savunmasındaki hegemonyasının ve maça koyduğu ağırlığın kanıtları gibiydi. Bu alanda eğer isterse fiziğiyle hakikaten dünyanın en iyisi olabilir. Oldukça zeki bir oyuncu ve vücudunu bir oyun kurucu gibi kontrol edebiliyor. Sizce Giannis’i karşısında gördüğünde ters eşleşme yakaladığını düşünen bir oyuncu var mı? Yok. Oldukça iri, atlet ve bir kısa kadar çabuk.
Giannis, Milwaukee’ye geldiğinde 18 yaşındaydı. Sekiz senedir Milwaukee’de kalması sabırlı karakterinin güzel bir özeti. Zaten sabrın anahtar kelime olduğunu söyler hep. Milwaukee kadrosu da Brook Lopez, Khris Middleton, Jrue Holiday, PJ Tucker gibi ikinci şans bulan önemli isimlerle bezeli. Aslında her şey Giannis’in ailesinden aldığı düşünce yapısında olup bitiyor. Geldiği zorlu ve yoksul koşullar, karakterinin temelini oluşturuyor. O günlerde ailecek ve dışardan bazı insanlarla kurduğu dayanışma alışkanlığı takım arkadaşlarıyla kurduğu bağa da yansıyor. Giannis zaten hayatında en zor zamanları eve yiyecek bir şeyler götürmek için çalışırken yaşamıştı. Basketbol onun çocukluğundan beri tutkuyla bağlandığı ilk şey. Tutkuyla bağlandığın ve sevdiğin işi yapıyorsun ve delice paralar kazanıyorsun. Ailene farklı bir gelecek sunuyorsun. Giannis için bir yandan da anlamı bu. Dayanışma onun için çok mühim.
Sabırlı olmanın nasıl bir şey olduğunu görmek istiyorsak onun günlük rutinine ve çalışma sıklığına bakmamız yeterli olur. Her gün, vaktinin çok büyük bir bölümünü salonda geçiriyor. Takım gelmeden önce iki saat ve takımla olan antrenman bittikten sonra bir saat. Hatta maçlardan sonra bile. Isınma, çalışma, soğuma, sauna, buz tedavileri… Salondan çıkışı akşam 11’i buluyor. İşleri yoluna sokmaya çalışıyor. Bazen çengel atışı çalışıyor, bazen başka detaylar. Kendi evlerinde oynadıkları maçlardan sonra rutini hep böyle. Deplasmanda ise maç 22.00 civarında bittiyse uçağın kalkması ve gideceğiniz yere varmanız bir hayli zaman alıyor. Giannis’in de uyumak için ancak üç-dört saati oluyor ama ertesi gün, sabah idmanındaki yerini almış oluyor.
Şu an oyunun en iyisi mi, bilmiyorum. Ne zaman konuştuğumuza göre bu soruya vereceğimiz cevap değişiyor. Ama ben Giannis’in bu play-off boyunca açık ara ligin en iyi oyuncusu olduğunu düşünüyorum çünkü oynadığı başka bir seviyeye ulaştı. Biraz 2000-2001 Shaq biraz da 2017-2018 Durant gibiydi. Final serisinde 35 sayı ortalaması yakaladı. Üstelik, bunun yanına harika bir savunma da ekledi. Bence bu play-off’ların en iyi savunmacısı da oydu. Mesela Deandre Ayton’a yaptığı blok inanılmazdı ama o blok, savunmasının sadece gözüken ihtişamlı yanı. Giannis şu anda hem savunmada hem de hücumda bu oyunun hâkimi.

" Giannis’in bu play-off boyunca açık ara ligin en iyi oyuncusu olduğunu düşünüyorum. Biraz 2000-2001 Shaq biraz da 2017-2018 Durant gibiydi."
NBA’in en güzel yanlarından biri ne, biliyor musunuz? Çağlar, yani dönemler. NBA tarihini çağlara ayırabiliyorsunuz. Wilt Chamberlain, Bill Russell, Julius Erving, Magic Johnson, Larry Bird ve elbette Michael Jordan. Son olarak da LeBron James, Stephen Curry ve Kevin Durant. LeBron’un oynadığı dönemde başka herhangi bir kimsenin onun seviyesine çıktığını ve o yoğunluğa ulaştığını düşünmüyorum. Giannis’in de bu play-off’larda açık ara en iyi oyuncu olduğunu düşünüyorum. Üstelik bu sadece bir maçtan ibaret değildi. Eğer sağlıklı kalırlarsa Giannis ve Luka Doncic bu ligin en iyi oyuncuları olacak. Yani devamı gelecek.
Giannis sözleşmesini uzatmadan 15 gün önce Yunanistan’a gelmişti. Kendi aramızda “Önümüzdeki sezon kanıtlaması gereken ne?” minvalinde şeyler konuşuyorduk. Ben de “Senin için bir duvar inşa ediyorlar. Üç kişi âdeta futbol oynuyormuş gibi yan yana duruyor. Sabırlı olman gerektiğini unutma” gibi şeyler söyledim. İki yıl önceki Raptors serisinde hayal kırıklığına uğramıştı ve üzgündü ama ona “Bu sadece seninle alakalı bir şey değil. Endişelenme. Pippen gelmeden önce Jordan’ın play-off serilerinde ne kadar zorlandığına bak” demiştim. Biliyorsunuz, Jordan lige girdikten sonraki ilk dört sezonda Bulls ile üç kez play-off’lara kaldı ve bu serilerde sadece bir galibiyet alırken dokuz mağlubiyetle ilk turlarda elendi. Ama Pippen geldiğinde her şey bir anda değişmeye başladı. 2010’da LeBron’ın aldığı kararı veya Durant’in 2016’da Warriors’a gidişini hatırlayın. Herkes süper takımlarla oynamak ister. Milwaukee ise bir küçük pazar takımı, kasaba tarzı bir şehir. Oyuncuların burada oynama konusunda bir isteksizliği var. Giannis buna rağmen bekledi, doğru parçalarla ve koçla şampiyonluğa yürüdü. Takım arkadaşlarıyla, koçuyla bu yolculuğu paylaştı. Ve son maçta tarihi bir 50 sayılık performansla noktayı koydu. Artık unutulmazlar arasında yerini alacak.
O sohbetin devamında unutulmaz bir şey söylemişti. Beni dinlerken uzun süre sessiz kalmış ve daha sonrasında “Bitirdin mi?” diye sormuştu. Arkasından “Bak, bana bunları anlatıyorsun ama herkes hakkımda bir şeyler konuşuyor. Kendime çok yüksek bir seviye belirledim, bu da peşimi bırakmıyor, büyük beklentiler yarattım ve bu da eleştirileri artırdı” diye eklemişti. Sekiz yıldır büyük beklentiler vardı. Beklentiler karşılanmadığında eleştirilerin ne dozda arttığını siz de gördünüz. Yedi ay önce de şöyle demişti: “Kazanacağım çünkü hayatımı buna adadım. Şampiyonluğu, herkes benden umudunu kesmeye başlamışken kazanacağım” dedi. Bu sezonun hikâyesine, sakatlığına, takımın gelgitlerine ve final serisinin ortalarında skora baktığınızda... Neyse, zaten bu konuşmanın yedi ay sonrasındayız ve olanları zaten siz de Fotoğraf seyrettiniz. Dediği gibi oldu.