Mutluluktan Haber Ver Depar Taşı

7 dk

Laure Manaudou, Luca Marin'i sevdi. Marin de Manaudou'yu. Sonra araya Federica Pellegrini girdi. Ortalık karıştı.

Genç kız havuzdan çıktı. Oldukça yorucu iki saatlik antrenmanın bitiminde, her zaman yaptığı gibi ilk işi depar gözlüklerini suratından adeta koparırcasına çıkarmak oldu. Diğerleriyle ilgilenmeye devam eden uzun sarı saçlı koçuna sert bir bakış fırlattı ve terliklerini giyerek içeriye, soyunma odalarına doğru yöneldi. Artık emindi, daha fazla burada kalmayacaktı. Bu tanrının cezası yerde, bu kulüpte onu tutan ne vardı ki? Her şey yakında sona erecekti. Kapı açıldı, kulüpteki en iyi arkadaşı Esther odaya girdi. Genç kızın son birkaç ayda neler yaşadığını en iyi bilen oydu. Kız sanki arkadaşını bekliyormuş gibi girizgaha gerek duymadan bir çırpıda söyleyeceğini söyleyiverdi: “Esther, ben gidiyorum.” Esther, henüz bir yıl önce 200 metre sırtüstünde Avrupa şampiyonu olmuş Esther Baron, hiçbir şey sormadı. Cevapları zaten biliyordu. Refleks olarak gidip arkadaşına sarıldı. Bu kararla ilgili içinde kötü bir his vardı ama bu dakikadan sonra söyleyeceklerinin ya da yapacaklarının bir tesiri olmayacağını biliyordu. Laure aşıktı ve gözleri başka hiçbir şey görmüyordu.

Laure Manaudou, kısa süre sonra basının karşısına geçerek kulübü Canet 66’dan ayrıldığını duyurdu. 2001’den beri kendisini çalıştıran, onu olimpiyat şampiyonu yapan antrenörü Phillipe Lucas ile köprüleri atmıştı ve Çizme'ye, aşkı İtalyan yüzücü Luca Marin’in kulübüne gidiyordu. Koç Lucas bu kararı en son öğrenenlerden biri oldu. 14 yaşında aldığı, antrenman aralarında kola içen, otoriteyle arası hiçbir zaman iyi olmamış o süper yetenekli genç kızdan bir süper yıldız, bir olimpiyat şampiyonu yaratmayı başarmıştı ve kendisini haksızlığa uğramış hissediyordu. Da Vinci’nin Mona Lisa’yı dört yılda yaptığı, hatta tamamladıktan sonra bile, belki kimseyle paylaşmak istemediği, belki de ufak tefek rötuşlara ihtiyaç duyduğu için yıllarca sakladığı anlatılır. Laure Manaudou da Lucas’ın en büyük eseri, onun Mona Lisa’sıydı ve kazanılan onca başarıya rağmen koç, yüzücüsünün henüz potansiyeline ulaşmadığı kanaatindeydi.

Manaudou içinse durum tamamıyla farklıydı. Henüz bir ay önce, 2007 Dünya Yüzme Şampiyonası’nda 200 serbestte dünya rekoruyla, 400 serbestte ise şampiyona rekoruyla kazanılan altın madalyalara 800 serbestte ve 100 sırtüstünde gümüş, 4x200 bayrak yarışında da bronz eklemiş, ortalığı sallamıştı. Yüzmede Avrupa ölçeğinde elde edilen başarılara ancak belli bir yere kadar övgü sunabilirsiniz. Çünkü herkes bilir ki gerçek arena, suyun patronlarının; yani Amerikalılar, Avustralyalılar ve Çinlilerin yarıştığı olimpiyat ve dünya şampiyonalarıdır. Burs ile Amerikan üniversitelerine gitmeden, NCAA’lerdeki rekabet ve çalışma temposuyla tanışmadan, yani Amerikan rahle-i tedrisinden geçmeden Avrupalı bir yüzücünün küresel boyutta geçerli dereceler çıkarması, madalyalar kazanması sık görülmez. Manaudou bir istisnaydı, havuzun süper yıldızı olma yolunda Amerika’ya gereksinim duymamıştı. Bu formuyla, bundan sonra artık Lucas’sız da yapabileceğini düşünüyordu. Kendisi gibi güçlü bir karakter olan Lucas’ın hırpani idman yöntemlerinden, üzerindeki baskısından bunalmış, hayatında yeni bir sayfa açma zamanının geldiğini hissetmişti. Şimdiye kadar hiç kendisine ait olmamış olan hayatında…

Yüzme zor bir spordur. Her yönüyle zor bir spor. Başarı ve başarısızlığı, madalya ile sonunculuğu çoğu zaman saniyenin onda biri civarındaki farklar tayin eder. Böyle bir ortamda var olabilmek için bu spora 4-5 yaşlarında başlayan çocukların antrenmanları çok ciddiye almaları gerekir ve koçlar da bundan emin olabilmek için ellerinden geleni yapar. Günün ilk antrenmanı okuldan hemen önce olur ve bunun için yüzücünün sabah 5’te havuzda hazır bulunması lazımdır. Seansın bitiminde saçları bile tam olarak kurutmak mümkün olmadan okula hücum ve okuldan sonra günün ikinci çalışması için yeniden havuza dönüş. Bu temponun yıllarca devam ettiğini ve yüzücünün havuza girmediği gün sayısının da bir yılda iki elin parmaklarını geçmediğini düşünün. Sınıf arkadaşları gezip tozarken ertesi günü idmanı olduğu için onlara katılamayan, hayatını duvara değdiğinde saati yarım saniye daha erken durdurabilmek üzerine kurması istenmiş, buna zorlanmış genç insanları düşünün. Kendisini bir kadın gibi değil, daima bir makine gibi görmeye programlanmış Laure Manaudou’yu düşünün.

2006’da tanıştığı İtalyan yüzücü Luca Marin’e sadece birkaç ay içinde çılgınca bağlandı. Öyle ki 2006’nın Aralık ayındaki Avrupa Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası’nda avcunun içine sevgilisinin ismini yazmıştı ve madalyaları topladığı her yarış sonrası kameralara bunu gösteriyordu. Fransa bonesinin üzerine İtalya bonesi takarak yarışması olay yarattı. En nihayetinde o, Fransa’nın tarihteki ilk ve tek olimpiyat şampiyonu kadın yüzücüsüydü. 2004 Atina’da, daha 18 yaşında 400 metreyi kazandığından beridir manşetlerden inmiyordu ve bir ulusal kahraman olarak belli bir misyonu vardı. Ülkesine daha nice zaferler getirecek, bir sonraki olimpiyatta La Marseillaise’i cihana ezberletecekti. Laure ise artık bunlara pek fazla aldırış etmiyordu. Hayatında ilk kez başardıkları için değil, sadece olduğu o kadın için birisine özel geldiğini görmüştü ve ilk kez bir kadın gibi, bir birey gibi hissetmişti. Takip eden süreçte, olimpiyata sadece bir yıl kala, idmanlarını aksatmak pahasına her ay bir haftalığına Verona’ya, Luca’nın yanına kaçar oldu. Bu süreç onu koçu Lucas’tan koparan, Mona Lisa’nın ebediyen yarım kalmasına sebep olan olaylar zincirinin başlangıcıydı. Esther Baron’un hisleri doğru çıkacaktı.

2007 Temmuz’da Laure, Luca’nın bir başka İtalyan yüzücü Federica Pellegrini ile rahatsız edici derecede yakınlaştığını fark etmişti. İkilinin sürekli mesajlaşmasına sinirleri bozuluyordu. Sorduğunda ise sürekli olarak “Sadece arkadaşız” cevabı alıyordu. Aşırı kıskanç olduğu doğruydu ama paranoyak olması takip edilmediği anlamına gelmiyordu. Debrecen’deki bir Avrupa Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası’nda Manaudou ve Marin arasındaki tartışmalar ayyuka çıktı. Pellegrini eksenli yaşadıkları en son tartışma Laure’un nişan yüzüğünü çıkarıp Luca’nın kafasına atmasıyla ve odalarını ayırmalarıyla son buldu. Sadece üç hafta sonra, Luca Marin ve Federica Pellegrini beraber olduklarını resmen açıkladılar. Laure ise iki sevgiliyi sarmaş dolaş gösteren pozları ilk gördüğünde ne hissettiğini 2014’te yayımladığı biyografisinde şöyle anlatacaktı: “ Kusmak, ağlamak, bağırmak istedim. O sarışının (Pellegrini) gözlerini oymak istedim.”

Manaudou’nun aşkını çalan Pellegrini, onun havuzdaki statüsüne de el koydu. Önce 2008 Pekin’de 200 serbest rekorunu seçmelerde Manaudou’dan aldı, finalde ise kendi rekorunu kırıp 200’ün yeni olimpiyat şampiyonu oldu. Manaudou ise hiçbir yarışında podyum göremedi. Ertesi yıl Roma’daki Dünya Şampiyonası’na da katılmayıp akabinde yüzmeyi bıraktığını açıkladı. Aradığı huzuru bir başka yüzücüde, Fransız Frederick Bousquet’de bulmuştu. 2010’un Nisan ayında kızları Manon dünyaya geldi. Özel yaşamındaki mutluluğu sayesinde ve Bousquet’nin de desteğiyle Temmuz 2011’de, Manaudou havuza geri döndü. 2012 Londra’da yarışmak, yeniden kendini ispatlamak istiyordu. Kendisini olimpiyata götürecek dereceleri yaptı ama Londra’daki üç bireysel yarışında da seçme serilerini geçemedi. 2013’te ikinci çocuğuna hamileyken bir daha dönmemek üzere yüzmeyi bıraktığını açıkladı. Gebeliği sorunlu geçmekte olduğu için kürtaj yaptırdı ve kısa süre sonra Bousquet ile beraberlikleri de sona erdi.

Manaudou, Marin ile ayrıldığı 2007 Avrupa Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası’ndan sonra sadece tek bir bireysel altın madalya daha alabildi; 2008 Avrupa Uzun Kulvar Yüzme Şampiyonası’nda 200 metre sırtüstünde. Federica Pellegrini ile Luca Marin’in birliktelikleri 2011’de bitti. Pellegrini, aynı yıl bir başka İtalyan yüzücü Filippo Magnini ile aşk yaşamaya başladı.

Manaudou, daha sonra açıklayacağı gibi yüzmeyi hiçbir zaman sevmemişti. Geriye bakıp yaptığı seçimleri sorgulasak da temelde olan, görücü usulüyle evlendirildiği eşinden kaçıp ait olmak istediği yere gitmesinden başka bir şey değildi.

Hepimiz hayatımızda tekrar tekrar benzer yollardan geçiyorken bunu kim, ne kadar eleştirebilir ki?

Socrates Dergi