
Sarmaşık
10 dk
New York Knicks senelerdir büyük yıldızları kadrosuna katmaya çalışıyor ve kaybetmeyi sürdürüyor. Gazeteci Howard Beck'e Knicks'in yirmi yıllık çöküşünü sorduk.
2000'lerin başından beri birçok sorun Madison Square Garden'ı bir sarmaşık gibi sarıyor. Oysaki New York Knicks taraftarları, doksanlarda çok mutluydu. Peki bir zamanlar play-off'ların gediklisi olan takım, şimdi neden sadece başarısızlıklarla anılıyor? Brooklyn'i aradık ve 2004-2013 yılları arasında Knicks muhabirliği yapan Howard Beck'e bu konuyu sorduk. Takımın konuşulacak problemi fazlaydı ama hepsinin başlangıcı aynı yere çıktı.
New York Knicks, 'Black Lives Matter' hakkında açıklama yayımlamadı çünkü James Dolan, politik gördüğü bir konu üzerine şirketinin fikir belirtmesini uygun bulmadı. Böyle bir şeyin nadir olduğunu düşünmüyorum. Ülkede, konudan bağımsız olarak, bu tarz tartışmalara dahil olmamaları gerektiğini düşünen başka iş insanları da var. Dolan da bu konuda istikrarlıydı. Politik konularda çoğunlukla açıklamalarda bulunmuyor ama Donald Trump'a binlerce dolar bağışladı. Yani, Dolan'ın kendisi apolitik değil. Politikadan kaçınmıyor, sadece Knicks markasını spesifik bir konuyla ilişkilendirmek istemiyor. Bana göre olay bunun politik bir konu olması değil, bahsettiğimiz "o" politik konu olması. Bu konudan bilerek uzak duruyor çünkü Black Lives Matter üzerine fikir belirtmek, polis şiddeti ve kurumsal ırkçılık gibi sosyal eşitsizlikler hakkında bir tavır ortaya koymak istemiyor. Bu kadar. "Bir organizasyon olarak taraf tutmuyoruz, bu konularda fikir belirtmek bizim için uygun değil" diyebilir ama bu konularda fikir belirtmek herkes için uygundur. Bu bir insan hakları meselesi ve bütün dünyanın tartıştığı bir şey. Bir gazeteci olarak değil, politik görüşleri olan bir birey olarak söylüyorum. Hiç kimsenin başını kuma gömüp her şeyin kendiliğinden çözülmesini bekleyebileceği bir zamanda değiliz. Herkes bu tartışmalarda katılımcı olmalı. Bir iş insanının da bu konuda sorumlulukları var. Dolan, hepimizden daha fazla değişim yaratabilir. O yüzden "Bu tartışmada yerim yok" demek talihsiz. Dolan'ın kendi değerleri hakkında çalışanlarına, oyuncularına ve lige de bir şeyler anlatıyor.
Doksanlar, şu an hayatta olan Knicks taraftarları için takımın en iyi dönemiydi. Daha büyük jenerasyondan Knicks'in 70'lerdeki şampiyonluklarını hatırlayanlar var. Ama onlar çok eskide kaldı. Çoğu Knicks'li için görkemli günler 90'lara ait. Takım iki kere NBA finaline çıkmıştı ve Doğu'daki rekabetçi takımlardan biriydi. İnsanlar onlara saygı duyuyordu, hatta bazen onlardan çekiniyordu çünkü fiziksel, sert bir savunma takımıydılar. Daha sonrasında Şöhretler Müzesi'ne seçilen Patrick Ewing, ligdeki en yetenekli oyunculardan biriydi. Hiç şampiyonluk kazanmasalar bile o dönem, Knicks'in tepe noktasıydı.
Herhangi bir düşüş hiçbir zaman sadece takım sahibiyle alakalı olmaz ama her şey onun kararlarından başlar. James Dolan, takımı 1999-2000 gibi devraldı. Yirmi sene olmuş. Bunun bir tesadüf olduğunu söylemek zor. Yirmi yıl uzun bir süre. Takımın en kötü yirmi senesi, Dolan'ın başta olduğu zamana denk geliyor. Bunu görmezden gelemezsiniz. Yaptığı hataları gün boyunca konuşabiliriz. Basketbol operasyonlarını yönetmek için sürekli olarak yanlış kişileri seçti. Bu alana çok fazla burnunu soktu, bazen insanları çok çabuk işten çıkardı, bazen Carmelo Anthony'de olduğu gibi takaslara dahil oldu. Kendisi için çalışan uzmanları dinlemedi. Basketbol hakkında hiçbir şey bilmiyor. Kazanan bir organizasyon ortaya koymayı bilmiyor. Bu, çok açık. "Uzman sensin, istediğini yap. Ben dahil olmayacağım" dediği kimseyi işe almadı. Phil Jackson'ı getirdiğinde bunu denedi ama Jackson her ne kadar harika bir basketbol beyni olsa da hiçbir zaman bir organizasyon yönetmedi. Bir koçtu. O başka bir iş. Dolan fevri bir insan, her şeye çok fazla burnunu sokuyor ve organizasyonundaki hiçbir eleştiriye toleransı yok. New York'ta bulunduğum son 16 senede kulüpte çalışan çok insan tanıdım. Madison Square Garden'ın mutlu bir yer olmadığını biliyorum. Çalışması zor bir yer ve nedeni tepeden kaynaklanıyor.

"En yüksek hasılata sahip takımlardan biri olmak Knicks için hem bir lanet hem de nimet."
NBA'deki en yüksek hasılata sahip takımlardan biri olmak Knicks için hem bir nimet hem de lanet. Oynadıkları market çok büyük. Knicks'in de parasal olarak birçok avantajı var. O kadar paranız olduğunda, "Maaş sınırının (salary cap) biraz üstünde olup lüks vergisi ödeyebiliriz ve diğer takımların istenmeyen kontratlarını alabiliriz" demek cazip geliyordur. Knicks de bunu özellikle 2000'lerin başında çok yaptı. Ama bence bu artık bir sorun değil. Mali tabloları şu an iyi durumda. Geçmişte büyük kontratlar ve oyunculara yaptıkları gereğinden fazla ödemelerle bu sorunları yaşadılar. Bu durum, finansal yönetim zafiyetiyle değil de maaş sınırının ve daha ucuz kontratların değerini anlamakla alakalı. Yetenekleri açısından bir oyuncuya gereğinden fazla para ödemek, başka kararlar almanızı da engeller. Şu an olmasa da yirmi sene boyunca böyle bir sorunları vardı.
Knicks için geçtiğimiz yaz birçok şey yanlış gitti. Lotaryayı kontrol edemezsiniz tabii ki. Zion Williamson'ı almayı umdular, olmadı. İşte bu yüzden böyle şeylere bel bağlayamazsınız. Serbest kalan oyuncular konusuna gelirsek… İki Los Angeles ve iki New York takımının da aynı anda büyük hamleler yapma şansı vardı. NBA'in en cömert dört takımından bahsediyoruz. Knicks; Clippers, Lakers ve Nets'e karşı mücadele ediyordu. Diğer takımlar, özellikle Clippers ve Nets bir kazanma kültürü inşa etmek ve kazanmaya hazır bir kadro yaratmak konusunda daha iyilerdi. Knicks ise Kyrie Irving ve Kevin Durant'ı almak için herhangi bir hazırlık yapmadı. Doğru kadroya, kazanabilecek bir takıma sahip değillerdi. "Bu, dahil olmak istediğim bir kadro değil" demek için basketbol uzmanı olmaya gerek yoktu. Durant ve Irving o kadroyla kazanabileceklerini neden düşünsün ki? Nets ve Clippers zaten play-off takımıydı. Lakers'ta da LeBron James vardı. Yani diğer takımlar daha iyi durumda ve kazanmaya hazırdı. Bu, anlaması oldukça basit bir şey. Markalarla pek alakalı değil. Knicks, New York'ta hâlâ Nets'ten on kat daha fazla taraftara sahip. Ancak saygıdeğer bir organizasyon olduklarını, akıllı hamleler yapıp istikrarlı bir takım kurabileceklerini hiç göstermediler. Dolan'ın alacaklarına emin olduğu o yıldızları böyle kaçırdılar. Sonra da aynı pozisyonda oynayan daha az yetenekli oyunculara çok fazla para harcadılar.
Knicks'le alakalı en büyük problemlerden biri de başantrenörler hakkında. Geliyorlar ve aynı şekilde geri gidiyorlar. Bir organizasyon olarak Knicks'in, gelen kişiye güvenmekle ilgili sorunları var. İşler "Bu bizim genel menajerimiz, bu da başantrenörümüz. Onlara güvenmeliyiz" şeklinde yürümeliyken Dolan düşünmeden hareket ediyor. Tüm organizasyonda işler böyle yürüyor. Asla belli bir sistem ve vizyona bağlı kalmıyor, aynı insanla dahi çalışmayı sürdürmüyorlar. İstikrarsızlığın bir diğer ayağı da oyuncuları etkiliyor. Knicks bu konuda kötü bir üne sahip. Irving'le Durant'in Knicks'e gitmemesinin sebeplerinden biri de bu tabii ki.

"Thibs'i koçluğa getirmek iyi bir adım ama sonrası? Hâlâ kazanan bir takım kurma yolunda değilsiniz."
Tom Thibodeau harika bir koç. Tam bir 'winner' ve takımından olabilecek en iyi şeyi yaratıyor. Özellikle Chicago Bulls'dayken bunu ispatlamıştı. Farklı sebeplerden ötürü Minnesota'da başarılı olamadı belki ama insanları iyi motive ediyor. Ancak sadece bu özelliğinin New York Knicks için işleri düzelteceğine inanmıyorum. Bana kalırsa işlerin düzelmesi için Thibodeau gibi rüştünü ispatlamış birine beş yıllık kontrat vermek ve bu süreçte kimseyi kovmamak gerekiyor. Bunun gerçekleşeceğini düşünmüyorum elbette ancak onunla geçirilecek beş yıllık süre kimsenin bahanelere sığınmamasını, yalnızca tek bir sesin varlığını ve istikrarı beraberinde getirecektir. Çünkü o zaman bileceksiniz ki Thibs beş yıl boyunca bu işin başında. Ama unutmamak gerek ki koçlar kötü kadroları iyileştiremezler. Pop, Doc Rivers, Carlisle… Kimi getirirseniz getirin, mevcut Knicks kadrosuyla maçlarının en az yüzde yetmişini kaybedecektir. Thibs'i koçluğa getirmek iyi bir başlangıç ama sonrası? Hâlâ kazanan bir takım kurma yolunda değilsiniz. Knicks, Thibodeau gibi iyi repütasyonu olan, başarılı bir koç getirmiş olabilir. Fakat bundan ötürü, taraftarların kazanan bir takım bekleyeceğini unutmamak gerek ki Knicks için en büyük endişe kaynağı bu olmalı. Mevcut durumda Knicks taraftarına verilecek bir mesaj değil bu. Kadroyu düzeltmek için biraz zamana ihtiyaçları var, bu da birkaç yıla tekabül ediyor.
James Dolan'ın taraftarlarla veya medyayla olan ilişkisini yorumlamak biraz zor aslında. Medya, haklı sebeplerden ötürü sıkça Dolan'ı eleştiriyordu çünkü berbat işler yapmaktaydı. Kimi insanlar eleştirilmek, hatalarıyla anılmak istemez. Dolan'ın meselesinde de sorun bu. Spesifik olarak medyayla ya da taraftarlarla bir derdi yok. Sadece kararlarının sorgulanmasından rahatsız. Bu durum siyasette de böyle, takım sahipliğinde de...
Açıkçası New York Knicks'in düzlüğe çıkması için James Dolan'ın takımı satmasının yeterli olacağını söyleyebilirim. (Gülüyor.) Şaka bir yana, gerçekten de Knicks'in düzlüğe çıkmasının bir yolu olabilir: James Dolan'ın doğru insanları organizasyon bünyesine katması ve ayak altından çekilmesi gerek. Her NBA takımı için, her takım sahibi için bunu söyleyebilirim. Zira NBA'de takım sahiplerinin birçoğu basketbola dair hiçbir şey bilmiyor. Burada anahtar nokta doğru insanları seçmek. James Dolan ise bunun tam tersi yönünde ilerliyor. Leon Rose, New York Knicks öncesinde herhangi bir organizasyonun başında değildi ama James Dolan ona görev verdi. Leon Rose sürdürülebilir, kazanma kültürü olan bir takım kurabilecek donanıma sahip mi? Hep birlikte göreceğiz.
Sadece Knicks değil, kazanma düsturunu şiar edinmiş tüm takımlar şunu yapmalı: Organizasyonun başına zeki, tercihen daha önce bu işi yapmış birini getirin ve o bulduğunuz kişinin işini yapmasına müsaade edin. Mesela Oklahoma City Thunder organizasyonunun başındaki Sam Presti, Seattle SuperSonics döneminden bu yana oldukça başarılı bir iş çıkarıyor. Kendisi daha önce San Antonio Spurs'te de çalışmıştı. Travis Schlenk, Golden State Warriors'ta çok iyi şeyler yaptı ve şu anda Atlanta Hawks'ın basketbol organizasyonlarını yönetiyor. Gidin, kazanma kültürü olan takımlardaki isimleri bünyenize katmaya çalışın. O kadar da zor olmasa gerek. Leon Rose belki başarılı bile olabilir ama dediğim gibi daha önce bu işi yapmamış. Ondan önce görevde olan Steve Mills'in de özgeçmişinde basketbola dair hiçbir şey yoktu. Daha da öncesine gidelim, başta söylediğim gibi Phil Jackson basketbolu gayet iyi biliyor ancak bir basketbol organizasyonu yönetmemişti. New York Knicks, işi bilene bırakmak yerine yıllardır takım sahibinin ilişkileri üzerinden insanları atıyor.
Günün sonunda New York Knicks'in elinde Leon Rose ve Tom Thibodeau var. Onları yalnız bırakmak ve işlerini yapmalarına izin vermek gerek. Evet, daha iyi draft seçimlerine yönelmeliler. Geçmişte bu konuda berbat seçimlerde bulundular. Maaş sınırını iyi yönetmeleri lazım. Ellerinde fazladan draft hakları var, belki bu hakları takaslarda kullanabilirler… Öte yandan işi kısa yoldan yürütmemeliler. Zira New York Knicks, takas yoluyla veya serbest oyuncu piyasasından süper yıldızları kadrosuna katmayı her zaman denemiştir. Kazanmaya elverişli bir altyapınız yoksa bu yol hiçbir zaman işe yaramaz. Sürdürülebilen, yeteneği görebilen ve geliştirebilen sabırlı bir altyapıya ihtiyacınız var. Knicks ise son yirmi yıldır böyle bir takım değil. İleride olur mu, göreceğiz...