New York, New York

4 dk

Naomi Osaka, son yılların en tartışmalı kadınlar finalinde Serena Williams'ı yendi ve son dönemde ikon çıkarmakta zorlanan kadın tenisine “Ben geldim’’ dedi.

Getty Images

Naomi Osaka’nın öyküsü doksanlı yılların ikinci yarısında New York’ta yazılmaya başlamıştı ama o zaman kimsenin bundan haberi yoktu. Haitili babası Leonard, okumak için New York Üniversitesi’ni tercih etmese, yolu Japonya'ya uzanmayacak; orada Tamaki ile tanışıp evlenemeyecek, dolayısıyla da Naomi'nin öyküsü Geleceğe Dönüş’te olduğu gibi fotoğraflardan yavaş yavaş silinecekti. Teşbih bir yana aslında ortada fotoğraf falan da olmayacaktı. Japon tenisçinin New York’ta temellenen hikâyesi tesadüfe bakın ki yine New York’ta zirve yaptı. Osaka, Arthur Ashe Stadyumu'nda sporun en büyük figürlerinden Serena Williams’ı geçerek ülkesine tarihteki ilk Grand Slam şampiyonluğunu getirecekti.

1997 yılında Japonya’da doğan ama sadece üç yaşında ailesiyle birlikte Yeni Kıta’ya göç eden Osaka için aslında ABD’li demek de mümkün. Japoncayı anladığını söyleyen ama konuşmakta zorlanan genç yıldız, buna rağmen Japon ve Haiti köklerinden gurur duyduğunu ifade ediyor. Osaka’nın küçük yaşta kız kardeşiyle birlikte Florida’nın meşhur tenis akademilerinde başlayan macerası, kısa sürede parlak bir yola girdi. 2012’de ITF seviyesinde oynadığı turnuvalarda potansiyeli ile dikkat çeken, bir yıl sonra profesyonel olup WTA serüvenine başlayan genç yıldız, son dönemde büyük oyuncu yetiştirmekte zorlanan kadınlar turunda yeteneğiyle hemen dikkat çekti. Müthiş servis gücünün yanında aşırı agresif ve hücumcu oyunuyla heyecan veren Osaka, oyunun her iki kanadında da muhteşem vuruş repertuvarına sahip. Kısa sürede geleceğin en önemli oyuncularından biri olacağı konuşulmaya başlanan Osaka, “Geleceğin değil, şimdinin yıldızıyım’’ konulu kompozisyonunu ise 2018 Amerika Açık'ta yazdı.

Turnuvada üç maçı bir saatin altında bitirmeyi başararak müthiş bir final yürüyüşüne imza atan Osaka’nın Serena karşısında da elinden geleni yapacağına herkes emindi ama dünyanın büyük bir kısmı ondan galibiyet beklemiyordu. Fakat Naomi’nin planı farklıydı. Oyunu ile alakalı onlarca teknik-taktik analiz yapabilirsiniz fakat genç sporcunun en ilgi çekici özelliklerinden biri tuhaf seviyedeki soğukkanlılığı. Bu özelliğiyle final maçı başladığında her şeye hazırlıklı olduğunu da tüm dünyaya kanıtlıyordu. Hatta Osaka o kadar sakin ve kusursuzdu ki bu bir süre sonra bir türlü istediği oyunu tutturamayan Serena’yı da germeye başladı. Gelen “coaching’’ uyarısı sonrası maçın sandalye hakemi Carlos Ramos’la tartışmaya başlayan Serena, ilerleyen oyunlarda önce raket kırmasından dolayı puan cezası, akabinde ise hakeme hakaret etmesinden ötürü oyun cezası alacaktı. Tenis tarihinde çok fazla görülmeyen karelere sahne olan maçta Serena, o şaşaalı kariyerine yakışmayacak davranışlarda bulundu. Serena’nın yaşadıkları sonrası tribünler, ona koşulsuz bir destek verip Naomi’yi yuhalama çiğliğine başvurduğunda bile Osaka oyundan kopmadı. Sanki ilk kez bir Grand Slam finali oynamıyordu da son derece tecrübeli bir yıldızdı, karşısında sanki oyunun en büyüklerinden biri değil de sıradan bir isim vardı, binlerce seyirci sanki rakibini değil de onu destekliyordu... Bir an bile dışarıya sevinç, hayal kırıklığı, gerginlik işareti vermeden baştan sona kusursuz oynanmış bir maç çıkarıp idolünü kendi seyircisi önünde yenen 20 yaşındaki isim, uzun zamandır ikon çıkarmakta zorlanan kadın tenisine “Ben geldim, artık buradayım’’ diyordu.

Böylelikle yıllar önce babasının adım attığı şehirde zirveye çıktı Naomi Osaka. Önünde uzun yıllar ve kazanılmayı bekleyen onlarca kupa var. Nissan, adidas gibi sponsorlar şimdiden onunla büyük anlaşmalar imzalamaya başladılar. Fakat yolun en zor kısmı da şimdi başlıyor. Zirvedeyseniz yalnızlaşmanız ve insanların sizi aşağıya çekmek istemesi kaçınılmazdır. 20 yaşında tepeye çıkan utangaç yıldızın zirvede tutunabilmek için girişeceği daha zorlu mücadeleler ise şimdi başlıyor.

Socrates Dergi