Tercih Zamanı

4 dk

Neymar bir karar verdi ve tek başına olmayı tercih etti. Gözden biraz uzak olsa da görkemli ihtimallerin de kapısını araladı.

Her yaz bir daha, her yaz biraz daha… Yine de Neymar transferine kadar bu denli farkında değildik. Vurucu bir anın gelmesi gerekiyordu. Geçen yaz, Paul Pogba transferi biraz sallandırsa da asıl darbe Neymar’la oldu.

Transferde harcanan paralar her zaman gündem olmuştur. 1970’lerde, futbolun içindeki para çok daha düşükken bile, gündem yaratan her transferin ardından “Bu parayla ne satın alınır?” haberleri yapılırdı. Dünya değişti, futbol gelişti. 222 milyon Euro yeni bir rekor oldu. Eski rekorlar bir görkemi dışarıya vururken şimdikiler etrafa korkutucu bir his yayıyor.

Sokakta yürürken yaralanabilecek bir insan için 222 milyon Euro ödemek, büyük bir risk gibi gözükebilir. Fakat futbola dâhil olan yatırımcıların böyle düşünmedikleri ortada. Onlar çok rahat bir şekilde hareket edebiliyorlar. O kadar rahatlar ki kendilerini kısıtlamaları için oluşturulan Finansal Fair Play kurallarının etrafından dolanabiliyorlar.

Paris Saint-Germain, bu yatırım kulüplerinden biri. Neymar transferini de onlar gerçekleştirdi zaten. Önceki rekortmen Paul Pogba’yı dünyanın en çok kazanan kulüplerinden Manchester United (Deloitte 2017 raporunda birinci) transfer etmişti. PSG ise United’la aynı (hatta ona yakın) gelire ve ilgiye sahip değil (Deloitte 2017 raporunda altıncı).

Fakat dünyanın en iyi oyuncularından birini Finansal Fair Play’i atlatarak kadrolarına katabildiler. Ve bu, onlara yetmedi; ‘yeni çocuk’ Kylian Mbappe için de 180 milyon Euro’yu gözden çıkarmış durumdalar, hem de zamanında 43 milyon Euro’ya aldıkları Javier Pastore’ye yer bulamazken...

Avrupa’nın bazı takımları arayı giderek açıyor. PSG, Bayern Münih, Real Madrid, Barcelona ve henüz onlar kadar yerel ligi domine edemese de Manchester City, geleceğin beş atlısı gibi duruyor. İstedikleri oyuncuları alabiliyorlar. Artık kıta genelinde bile yenilmeleri zor. Tek kutuplu bir futbol dünyasına doğru hızla ilerliyoruz. Futbolseverlerin bu tablodan ne kadar keyif alacağı ise şüpheli. Peki bu takımlara transfer olan futbolcular ne düşünüyordur?

Milan’ın gözbebeği Kaka Leite, 2009’da Manchester City’nin radarına girmişti. Onun için önerilen para öyle bir miktardı ki Neymar transferi bile onu geçemezdi. 243 milyon Euro, kasadan çıkmaya hazırdı. Milan, bu teklife kayıtsız kalamadı. Fakat henüz Premier Lig’de gücünü gösterememiş ve geleceği belirsiz Manchester City, Brezilyalı yıldızı ikna edemedi. Kaka, birkaç ay sonra Real Madrid’in yolunu tuttu. Karizmatik bir takımdan, bir başka karizmatik takıma gitti. Manchester City de 2011’de Sergio ‘Kun’ Agüero’yu transfer etti ve dokuz ay sonra Agüero’nun yarattığı bir mucize sayesinde şampiyon oldu. Kun, bir City efsanesine dönüşürken Kaka’nın kariyeri aşağı doğru indi.

Neymar için de benzer bir tercih söz konusuydu. PSG, bundan birkaç sene öncesinin Manchester City’sine benziyor. Üstelik ligde rakipsizler. Kaka’nın Premier Lig'e çıkması güçlü bir meydan okuma olabilirdi. Neymar ise rekabetin düşük olduğu bir lige adımını attı. Onun tek hedefi vardı ve bu kesinlikle Guingamp, Troyes veya Dijon maçlarında atacağı goller değildi. Her şeyden önce Lionel Messi’nin gölgesinden kurtulmak istiyordu.

Barcelona’da ikinci planda kalmak yerine Paris’te kendine rahat bir krallık kurmak ve altı yılda kazanacağı 220 milyon Euro, Brezilyalıya daha cazip gözüktü muhtemelen. Fakat bu tercih, Neymar hayranlarının bir kısmını mutsuz edecektir. Çünkü Neymar’ı her hafta sonu La Liga’da veya Premier Lig’de görmek daha etkileyici olurdu. Şimdi ise Şampiyonlar Ligi maçları için heyecanlanacaklar, o da sadece ocak aylarından sonrasında...

Yıllar sonra bugünleri anımsadığımızda, Neymar ismi futbolseverlerin aklına biraz daha geç düşebilir. Neymar bundan şikâyetçi olur mu, bilmiyoruz. İmajına değer katan, dünya transfer rekorunu kıran, Lionel Messi’nin gölgesinden kurtulan 25 yaşındaki futbolcu, çok büyük hayal kırıklıkları yaşamadığı takdirde hayatına mutlu bir şekilde devam edecektir. Hele bir de üstüne Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu ya da Ballon d’Or ödülünü ekleyebilirse adını kocaman puntolarla tarihe bile yazdırabilir. Önünde bu ihtimaller varken, böyle bir tercihe kim karşı çıkabilir ki?

Socrates Dergi