
"Neysem Oyum"
16 dk
Toni Kroos, oğluyla penaltı atışı yaparken kazanmayı vicdanına sığdıramıyor. Sahadaysa o duygularından arınmış bir dünya yıldızı ve artık İspanyolların sevgisini de hissediyor. Alman yıldız, kendi yolunu Socrates'e anlattı.
Toni Kroos'u yakalamak pek de kolay olmuyor. Sıkışık maç takvimi, buna bağlı yoğun antrenman temposu ve Kroos'un kardeşiyle düzenli bir şekilde yaptığı podcast yayınları dışında, çocuklara yardım amaçlı kurduğu vakfın işleri de Alman yıldızı ulaşılmaz hale getiriyor. Ancak Alman disiplini, söz verilen röportajları da yerine getirmeyi gerektiriyor. Real Madrid tesislerine bağlandık ve sözü Kroos'a bıraktık...
Toni, boks kariyerin devam ediyor mu?
Hayır, uzun zaman oldu boks yapmayalı. Kum torbası daha yerinde duruyor ama kullanmıyorum. Futbolla boksun yüzde yüz uyumlu olmadığını anlayınca vazgeçtim.
Nasıl başladın peki?
Pandemi başlayınca evin içinde fit kalmak için bir şeyler aradım. Boks yapmanın faydalarını da gördüm aslında. Hem kondisyon kazanıyorsunuz hem de vücut geliştirmekte çok faydası var. Aynı zamanda da çok eğlenceli, on dakika bile boks yapınca müthiş bir efor sarf ediyorsunuz ama formama sığmam için dikkat etmem gerekiyordu. (Gülüyor).
Bazı insanlar her şeyi mükemmel yapmanın peşinde. Sende bu durum nasıldı? Boks yaparken mükemmel olmanın peşinde miydin yoksa eğlencesi de yeterli oluyor mu?
Yaptığım her şeyde iyi olmak istiyorum ve bana bir faydası da olmalı. Ama her şeyde mükemmel olma gibi bir beklentim yok, özellikle de futbolla alakalı olmayan konularda. Aksi de mümkün değil galiba, değil mi?
Futbolcuların kariyeri rekabet üzerine kurulu. Altyapıda başlayan, kariyerin son gününe kadar devam eden bir rekabet duygusu bu. Bunun özel hayata yansıması nasıl oluyor?
Kesinlikle etkisi var. Özellikle genç yaşlarımda oldu... Kardeşimle ne yapıyorsak ondan bir yarış çıkarıyorduk. Futbol da oynasak, hafta sonu Bundesliga'yı izlerken maç tahmini de yapsak, hep bir rekabet vardı. Bugün de her şeyi kazanmak istiyorum, tek bir istisnam var; çocuklarımla oynarken durum farklı. Onlarla oynarken kazanmak istemiyorum.
Miroslav Klose anlatmıştı, oğlu "Baba kaleye geçeyim, beş penaltı kullan, hiçbirini atamazsın" demiş. Klose, dört şutu kaçırdıktan sonra beşinci denemede oğlunun elini kırmış. Tabii ki istemeyerek... Sizin evde durum nasıl?
Ben oğluma karşı kazanmayı vicdanıma sığdıramıyorum. Oynadığımızda oyunun sonucu belli, kazanan o olacak. Ama kazanacağını bilerek hareket edip bir zahmet göstermiyorsa ona en azından, "Ah, kazanmak da kolay değilmiş, biraz daha kendimi zorlamam lazım" duygusunu hissettiriyorum. Yetiştirilmekle alakalı bir şey bu. Hayatın her evresinde bir şeyleri elde etmek için kendinizi yormanın önemli olduğunu ve yaşamın size armağanlar sunmadığını bilmeniz gerekiyor bana kalırsa. Çocuklarımın yorulmadan bir şeyleri kazanacaklarını düşünmesini istemem, bu onlara bir fayda sağlamaz. Toplum da böyle işlemiyor zaten. Çalıştığınız alan ne olursa olsun, bir şey başarmak için gayret etmelisiniz.
Kariyerinin hiçbir evresinde kaba kuvvetle bir şeyleri elde etmeye çalışmadın. Hiçbir kapıyı levyeyle açmadın. Bunun altında yeteneğine olan güvenin mi yatıyor yoksa gayretine olan inancın mı?
Benim levye yoluyla başarıya gitme ihtimalim yok. Şüphesiz ben de başkaları gibi başarılı olmak istiyorum ama yöntemlerim farklı. Tecrübelerim kendi yolumla denememi öğretti. Başka bir yoldan gitsem daha başarılı olacağıma inanmıyorum. Her zaman kendim olmaya çalıştım, bu bazılarının hoşuna gitmese de...
İma ettiğin şey, vücut dilinin bazı kesimler tarafından eleştirilmesi...
Sırf kolay ve rahat göründüğü için çoğu kişi bunun altında bir emeğin olmadığını düşünüyor. Bu çok büyük bir saçmalık! Her şeyin kolay ve rahat görünmesi için kat ettiğim yolda inanılmaz bir emek var. Bugün topu alırken rakibimden saniyenin onda biri kadar vakit kazanıyorsam, bunu top alışı 10 bin kez çalışmama borçluyum. Çocukken topu alıp vermeyi o kadar çalıştım ki! Dışardan öyle görünmüyor olabilir ama çok ağır bir emeğin sonucu bu.
Bu imajı kırmak için bir çaba gösteriyor musun?
Hayır. Bugüne gelmek, böyle oynamak için çok çalıştım. Ben hiçbir zaman bir maça iyi duygularla başlamak için rakipten üç oyuncuya kayarak müdahale etme gereği hissetmedim. Benim maça iyi bir hisle girmem için ilk on pasımın temiz bir şekilde takım arkadaşıma ulaşması gerekiyor. Kayarak top çalmak hiçbir zaman ilk seçeneğim olamaz. Başka bir seçeneğim yoksa onu da yaparım tabii ki.

"Almanya'da da değerli bulunuyorum ama İspanya'daki duygusal bağ farklı bir seviyede. Kariyerimi burada bitireceğim."
Artık futbolda her şey istatistikle ölçülüyor ve değerlendirmelerde de bu veriler merkezde. Senin buna bakış açın nasıl?
İstatistiklere bağlı. Bazı insanlar paslarımın yüzde 94'ü başarılı olduğu için beni kutluyor ama başkaları da "İyi de paslarının hiçbiri tehlike yaratmıyor" diyor. İkisine de çok kulak asmıyorum açıkçası, ben oyunumdan memnunum. Takımıma yardımcı olduğumu düşünüyorum ve ne mutlu ki son 14 yılda hocalarım da aynı şeyi düşündü. Aklıma bir örnek geldi, paylaşmak isterim.
Lütfen.
Asist konusu... Diyelim ki iyi bir pasım golle sonuçlandı. Çok iyi bir aksiyon olarak istatistiklerde yerini alıyor. Ancak golle sonuçlanmadığında istatistiklerde o pası çok ararsınız, oysa pasın kalitesinde hiçbir fark yok. Aynı hızda, aynı keskinlikte, aynı kalitede. Gol olunca asist, gol olmayınca unut. Benim için geçerli olan tek şey, aldığım aksiyonla takımımı belirli bir noktaya getirip yardımcı olabilmek.
Kopya çekmek yok, şu an kaç gol, kaç asistin var, biliyor musun?
Üç gol, on asist. Üç golü hatırlamakta zorluk çekmiyorum, on asisti de internette okudum çünkü haber yapmışlar. Beş asist olsaydı ve ben yine paslarımı aynı kalitede atsaydım, yine mutlu olurdum. Önemli olan, verdiğim pası takım arkadaşımın nasıl kullandığı ki kullanırken benim bir dahlim olmuyor artık.
Seninle ilgili daha evvel "Toni Kroos olağanüstü normal" diye bir başlık atmıştık. İmzanı atar mısın bunun altına?
'Normal'i bir açmak lazım. Biraz çılgın olmak mı normal, yoksa başka bir şey mi? Altına imza atacağım şey, "Neysem oyum"dur. Hiçbir zaman başkası olmak için kendimi değiştirmedim ve en önemlisi beni başka bir şekle sokmalarına müsaade etmedim. Ne futbolda ne dışarıda. İnsanlar, kendileriyle ilgili "Hiç değişmedim" demeyi çok sever. Bu kulağa hoş geliyor ama bunu sadece yakın çemberinizdeki insanlar değerlendirebilir.
Ne diyor o insanlar?
Benimle vakit geçirmenin hiç de fena olmadığını, en azından kötüye gitmediğini söylüyorlar. (Gülüyor.) Bu benim için önemli. Hep aynı Toni kalmaya çalıştım. Başka biri olmak için de bir sebep yoktu. Ne mutlu ki etrafımda beni her defasında sonsuza dek övmekle görevli insanlar yok. Bana düşündüklerini ve inandıklarını söyleyen insanlar var. Doğruları söylüyorlar. Dışlanmaktan endişe ve korku yaşamadan, belki bugün bazı futbolcularda olduğu gibi…
Endişe ve korku yaşamadan konuşmak, yani ifade özgürlüğü. Bunun içinde Dünya Kupası'nın Katar'da olmasını eleştirmek de var. Senin turnuvanın oraya verilmesini eleştirmen istisnai bir durumdu çünkü çoğu futbolcu bu topa girmiyor. Toplumda ses getirme potansiyeli olan insanların biraz daha cesur olması gerekmiyor mu?
Fikrimi açıkça ifade etmeyi bir görev olarak görüyorum. Katar konusunda olduğu gibi. Ya da internette uygulanan 'mobbing' gibi. Burada bir duruş sergilenmesi gerekiyor ama bunun da bir süreç olduğunu unutmamak lazım. Ben de gençken biraz daha zorlanıyordum. Ama artık çok net bir fikrim var ve bunu ifade etmekten çekinmiyorum. Ben cesur olmayı destekleyen biriyim ama kendini ifade etmeyen oyuncuları da anlıyorum.
Neden?
Öyle bir dönemdeyiz ki herhangi bir cümleniz bütünlüğünden koparılıp manşete çekilebiliyor. Toplumun tepki verme mekanizması oldukça değişti. Bu yüzden bazı futbolcuların biraz daha arka planda kalma isteği anlaşılabilir.
Rüzgârın hep arkadan değil, biraz da yüzünüze esmesi işin bir parçası değil mi?
Muhakkak. Ben eleştirilsem de o rüzgârın karşısında durabiliyorum. Ama herkes benim gibi değil, bu yüzden çenesini kapatan herkese de saygı duyuyorum.
Madem eleştiriye açıksın, buradan Almanya Milli Takımı'na geçelim. Milli takımın kredisi uzun zamandır bu kadar düşük değildi. Bunu sen de hissediyor musun?
Tabii ki. 2018 Dünya Kupası'ndan beri hem federasyon hem de milli takım üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. Federasyonda yaşananlar, içerde yapılan hataların sonucu ama bu benim konum değil. Takıma gelince, 2018'deki kötü sonuç bizim hatamızdı. O günden bugüne iyi gelişmeler de olsa bu kadar az kredinin olduğu bir ortamda bunların bir etkisi olmuyor. 2018'de olduğu gibi kötü oynarsanız, bir dahaki turnuvaya kadar atmosferi düzeltmenin zor olması son derece doğal.
Euro 2020'de kara bulutları dağıtabilecek misiniz?
Fırsatımız var ama favori değiliz. Tabii bunun da bir önemi yok, 2018'de favori dediler, bir işimize yaramadı. Elbette atmosferin biraz daha iyi olması işimizi kolaylaştırır. Federasyon ve milli takım daha iyi bir görüntü vermek zorunda. Bu turnuva, bazı şeyleri olumluya çevirmek için iyi bir fırsat.
Ülkede atmosfer böyle olunca her şey sorgulanıyor. Son milli takım kampında yoktun ama buna rağmen, senin ismin de tartışılmıştı. Şaşırdın mı buna?
Önemli olan, kimin konuştuğu. Ona göre bunun benim için ne kadar önemli olup olmadığını tartabilirim. Ama soruna gelince, tabii ki şaşırmadım. İzlanda ve Romanya'yı yeniyorsun ve herkes seni konuşmaya başlıyor. Sonra Kuzey Makedonya'ya yeniliyorsun ve kimse seni konuşmuyor. Kamuoyu böyle bir şey artık.
Ne diyorsun peki?
Uzun süredir buradayım. Performansımla uzun süredir buralarda olmayı hak ettiğimi de gösterdim. Real Madrid'e geldiğimden beri en iyi sezonlarımdan birini oynadım.
İspanya'da daha fazla değer gördüğünü hissediyor musun?
Almanya'da da değerli bulunuyorum ama İspanya'daki duygusal bağ farklı bir seviyede. Real Madrid ile bu kadar şey başarıp uzun süredir kulübün bir parçası olunca taraftarın hissettiği duygu, sevgi farklı boyutlara erişiyor.
Seni sadece Real Madrid taraftarları sevmiyor. Şampiyonlar Ligi çeyrek finali ikinci maçında Liverpool'a karşı 1-0'ı getiren golden önce öyle muhteşem bir uzun pas attın ki yine bir anda tüm dünya seni konuştu. Bunlar senin için de futbol adına keyif anları mı?
Her golden çok keyif alıyorum. İşin içinde benim ayaklarım da varsa daha güzel. Attığım paslardan birinin golle sonuçlanması ve bunun Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finalde olması harika bir his.
Futbol uzun pastan biraz uzaklaştı, oysa oldukça işe yarayan bir araç. Senin gibi biri varsa mı uzun pasla oynanır?
Kırk metrelik bir pası bugün her futbolcu atar. Ancak şu var; doğru anda, doğru keskinlikle, doğru alana takım arkadaşının da temposunu hesap ederek atman gerekiyor o pası. Ve tabii bunların hepsini aynı anda yapman lazım. O âna ihtiyacın var.

Zinedine Zidane, senin adını taşıyan bir belgeselde "Bir gün teknik direktörlüğü bırakırsam 'Toni Kroos'un hocasıydım' diyebilirim" diye bir ifade kullandı. Futbol tarihinin en büyük efsanelerinden biri bunu benim için söylese düşüp bayılırdım. Sende nasıl hisler uyandırdı bu açıklama?
Ben de şunu diyebilirim: "Zinedine Zidane'ın oyuncusuydum." Bu da çok değerli bir şey. Tabii ki böyle değer görmek çok güzel ve insana mutluluk veriyor. Zidane'ın nasıl bir futbolcu olduğunu herkes biliyor ve onun performans değerlendirmesinin ne kadar önemli bir şey olduğu da ortada. Çok başarılı bir süreç geçirdik ve umarım biraz daha geçiririz.
Joachim Löw de seninle ilgili çok güzel şeyler söyledi her zaman. Euro 2020 sonrası uzun yıllara dayanan birlikteliğiniz son bulacak. Kişisel olarak nasıl duygular içerisindesin?
Çok uzun bir zaman ve gelişim süreciydi ikimiz için de. Çok şey yaşadık, 2014 Dünya Kupası bizim için zirveydi. Mağlubiyetler de böyle bir uzun yolculuğun bir parçası. Çok iyi bir ilişkimiz oldu her zaman, birbirimize güvendik. Bu kadar uzun bir süreçten sonra kendini geri çekmek istemesini de anlıyorum.
Senin de içinde olduğun az sayıda futbolcuyu arayıp bırakacağını önden söylemiş. Aradığında çok şaşırdın mı?
Aradığında şaşırdım tabii ki ama kararı şaşırtmadı.
Bu süreçte hangi anıyı ön plana çıkarırsın?
Elbette 2014 Dünya Kupası. Yıllarca bunun için çalıştık. O kupanın geldiği anda çok büyük bir enerji boşalması yaşadık, çünkü yoğun bir emek harcamıştık. Öyle bir an, oyuncu-teknik direktör ilişkisinde çok özel bir yerdedir.
Hollanda Futbol Federasyonu, bazı tecrübeli oyuncularından yeni milli takım teknik direktörünün kim olması konusunda fikir almıştı. Almanya Futbol Federasyonu size sordu mu?
Şimdiye kadar soran olmadı ki bence de bu ya bir kulübün ya da bir federasyonun görevi zaten. Oyunculara sorsanız on farklı isim çıkar. Bu da size ne kadar yardımcı olur, tartışılır.
Löw ile son turnuva olacağı için akşamları takım otelinde biraz daha uzun bir süre bir arada olunacağını düşünüyor musun?
Tüm konsantrasyonumuz turnuvada olacak. Bu hocanın veda turnesi değil, amacımız turnuvada başarılı olmak. Turnuva bitince her zaman bir araya geliriz.
Kariyerini Real Madrid'de mi bitireceksin?
Evet.