
Orta Dünya
13 dk
Orta saha futbolun merkezi ve aynı zamanda yükselen değeri. Bu bölgenin yeni yıldızı ise N'Golo Kante. Fransız oyuncunun çıkışını Önder Özen ile konuştuk.
Cristiano Ronaldo ve Lionel Messi gibi iki olağanüstü futbolcuyu bir kenara bırakırsak; N'Golo Kante, dünyanın en iyi futbolcuları arasına girer mi? Onu elit sınıfta bir futbolcu olarak mı görmeliyiz, yoksa bu, iki sezonluk bir parlama mı?
“Yıldız oyuncu yok” deniyor ama devamlı çıkıyor. Yeni gelen kuşaktan Ousmane Dembele, öncesinde Antoine Griezmann gibi örnekler var. Gözümüzün önünde olmayan liglerde de çok fazla önemli oyuncu var. Mesela Çin’de Ricardo Goulart uçuyor. N’Golo Kante o sınıfa girer mi emin değilim ama emin olduğum bir şey var; o da Kante’nin kendi pozisyonunun en iyilerinden biri olduğu.
Gerçi Kante, bu performansını Serie A’da veya Bundesliga’da gösterseydi bu kadar konuşulmayacaktı. Değerini bulmuş bir oyuncu, İngiltere’ye ayak bastıktan sonra değerinin üzerine çıkabilir. Değerini bulmamış oyuncular da İngiltere’de çok daha kolay keşfedilir; çünkü orası dünyanın en iyisi değildir belki ama en pırıltılı ligidir. Kante’nin şansı, Fransa’dan İngiltere’ye gitmesiydi. Mesela Bayer Leverkusen’e gitseydi ve oradan Chelsea’ya geçseydi “Bu adam nereden çıktı?” sorusu daha fazla sorulurdu. Futbol dünyası, Kante için bu soruyu Leicester City’deyken sordu. Oysa öncesinde Leicester’dan çok daha iyi bir ekipte, Caen’de oynuyordu.
Peki Leicester’a değil de Leverkusen’e veya İtalya’ya gitseydi benzer performansı gösterebilir miydi?
Gösterirdi çünkü çok özel bir oyuncu. Atletik olarak, günümüz futbolunun bir oyuncudan talep ettiği her şeyi karşılıyor; çok çabuk, çok hareketli, dinamik, esnek, manevraları olan bir futbolcu. Belki kusursuz bir pasör değil ama iyi bir pasör. İngiltere’de, stoperlerin önünde oynayan oyunculardan rakibi itip kakması, bozması, kırıp dökmesi, kabadayılık yapması, bıçkın bir tavır koyabilmesi beklenir. Biraz Roy Keane gibi olmalılar… Fakat Kante, işlerini kabadayılık yapmadan hallediyor. Çok fazla top kazanıyor, kazandığı topu düzenli bir şekilde servis ediyor. Bu da onun farkını ortaya koyuyor. Taktiksel açıdan da hem şimdiki hem de geçmişteki muadillerinin önüne geçiyor. O konuda Patrick Vieira’nın da, Claude Makelele’nin de, hatta Jean Tigana’nın da önündedir. Tigana ve Makelele bugünkü hızlanmış oyunda vizyon açısından biraz daha eksik kalabilirlerdi. O nedenle birçok natamam oyuncu arasında Kante, tastamam olarak duruyor.
Vieira, Makelele, Tigana ve hatta Marcel Desailly’yi de ekleyebiliriz... Ortak özellikleri, siyah Fransız ön liberolar olmaları. Fransa’dan devamlı bu tarz oyuncuların çıkmasını neye bağlıyorsunuz?
Sanırım tek bir yere bağlayabiliriz; bunların hiçbiri orijinal Fransız değil. Hepsi, Fransa ve kolonilerinin ortaya çıkardığı geniş gen havuzunun oyuncuları. Bu oyuncular Fransa yerine kendi ülkelerinde de oynayabilirdi. Sözgelimi, 30 yılda üç tane Michel Platini çıksaydı öyle bir gelenekten söz edebilirdik. Ama üç tane Platini, üç tane Bernard Genghini, üç tane Manuel Amoros yok. O nedenle geniş havuza bağlamaktan başka çare kalmıyor. Muhakkak Fransız futbol akademilerinde aldıkları eğitim de etkendir. 1984’e kadar doğal yetenekle geldiler ve Michel Hidalgo ile Avrupa şampiyonu oldular. 1984’ten sonra da Hidalgo'nun desteği ile dünya futboluna 7-8 tane çok önemli teknik adam sundular. Onların verdiği eğitimle sadece doğal yetenekli değil, eğitim ürünü oyuncular da sürdüler piyasaya. O hâlde bu devamlılığı iki faktöre bağlayacağız: Bir, genetik havuz; iki, Fransız futbol eğitimi…

Patrick Vieira
Yine de Kante, diğerlerinden ayrılıyor zira dediğiniz gibi İngiltere’de ve 25 yaş civarında parladı. Bu sadece İngiltere’nin pırıltısıyla mı alakalı, yoksa oyuncunun da biraz geç geliştiğini söyleyebilir miyiz?
Oyuncuyu bana 2014’te, şu anda Kasımpaşa’nın antrenör ekibinde çalışmakta olan Shay Nahmias önermişti. Bana “Crystal Palace’ın scout ekibi var, bir algoritma geliştirdiler ve ‘underrated’ oyunculara bakıyorlar. Onlardan biri de bu” demişti. Ben de izlediğimde çok farklı olduğunu görmüştüm. Ama marketteki değeri 10 milyon barajına yaklaşıyordu. O seviye bir kulüpte 5-6 milyon barajını geçen oyuncu, zaten bir yere gelmiş demektir.
Sonuçta Kante de çıkışını 30 yaşında yapmadı; 24 yaşındaydı ki bu pozisyonun oyuncuları 17 yaşında kendilerini ispat etmezler. Mesela Andrea Pirlo marka bir oyuncu olmaya Milan’daki üçüncü yılından sonra başladı. Türkiye’de de Marco Aurelio kendini 21 yaşında kanıtlamadı. Mehmet Topal keza, 21 yaşında bu seviyede değildi. Atiba Hutchinson bile değerini 32 yaşında buldu.
Burası zor bir pozisyon. Oyunun omurgasında yer aldıkları için, diğer bölgelerdeki futbolculardan daha fazlası talep edilir onlardan. Oyunun Messi’den talebi saf hücumdur mesela, Sergio Ramos’tan istenen ise saf savunmadır. Ama bu pozisyonun oyuncularından iki yönlülük beklenir. O nedenle bir yere kadar natamam olarak devam etmek zorundalar. Mesela ben Julian Weigl’ın çok önemli bir oyuncu olacağını düşünüyorum ama tastamam görmüyorum. Bir gün olacak. Ama olduğunda da kimse “Geç kaldı” demeyecek.
Kamuoyunda “O pozisyondaki oyuncular fizikle ve ciğerle oynar, zekâ biraz geride kalabilir” anlayışı var…
Ben tam tersini düşünüyorum. Pirlo’yu asla fizikle tarif edemezsiniz. Dunga, kuvvetli bir oyuncu olmasına rağmen aynı zamanda hımbıldı. Çevik değildi ama zeki bir oyuncuydu. Brezilyalılar onu yıllarca Carlos Alberto ile kıyasladı, 1990 Dünya Kupası’na gitmesi Brezilya’da çok büyük antipatiyle karşılandı hatta. Oysa teknik direktör Parreira orada, yeni yeni kullanılan bilgisayar destekli analiz programından çıkan sonuçları baz almıştı. Yaptığı kıyaslamada Dunga; oyun zekâsı, seçimleri ve pozisyon alma becerisiyle Carlos Alberto’nun önündeydi. Oyun daraldıkça, pas açıları küçüldükçe ve mesafeler kısaldıkça oyunun zekâ tarafı daha çok öne çıkmaya başladı. 1982 Dünya Kupası’nda İtalya Milli Takımı’nda stoperlerin önünde bazen Gaetano Scirea, bazen de kasap Claudio Gentile oynuyordu. Bahsettiğimiz bölge, o tip oyuncuların oynadığı bir yerden ‘prima’ adamların, Pirlo’ların oynadığı bir yere dönüştü. Fransa Milli Takımı’nda da benzer dönüşüm oldu. Claudio Makelele-Patrick Vieira-N'Golo Kante üçlüsü IQ testine girse bence 1 numara Kante çıkacaktır.
Makelele Real Madrid’e geldiğinde bir yıldız değildi. Hatta iki yılın sonunda da gözden çıkartılmıştı. Gerçek değeri ise takımdan ayrılınca anlaşıldı. Bu pozisyondaki oyuncuların hak ettikleri değeri görmediklerini söyleyebilir miyiz?
Şampiyonluğa oynayan ekiplerin çözmesi gereken birinci problem, net bir iç saha oyunu bulmaktır. Bunu da çok yetenekli hücumcularla başarabilirler. Bu yüzden, topa sahip olacak ve sahip olduğu topla üretime katkıda bulunacak oyunculara ihtiyaç duyarlar. Bu planda işler yolunda giderse sıkıntı yok ama işler yolunda gitmediğinde, ya o oyuncuların seviyesinin yeterli olmadığı anlaşılır ya da onlara çok iyi bir destek gelmediği fark edilir. Leicester, favori bir iç saha oyunu bulmak için çıkmadı ortaya. Onların ilk amacı durdurmaktı. Ligde tutunabilmek için oluşturulan bir takımın parçasıydı Kante.
Makelele’ye dönecek olursak; takım arkadaşları, onun çok önemli bir oyuncu olduğunu o gitmeden önce de biliyordu. Biz bazen burada “Alex’e, Sneijder’e, Talisca’ya konfor alanı yaratırsan onlardan daha çok verim alırsın” deriz ya, Makelele orada dört kişiye birden; Zidane’a, Figo’ya, Ronaldo’ya, Raul’e konfor alanı yarattı… Makelele gidince ve o konfor alanı ortadan kalkınca, Real Madrid sütlaç gibi oldu. O noktada da Makelele’yi aradılar tabii.
Kante’nin oyun karakterinin en önemli parçası nedir?
Kante, oranın uzmanı. Orada zekâ olmadan uzmanlaşamazsınız. Türkiye’de bu işin uzmanı Emre Belözoğlu’dur. Defansif bir oyuncu olmamasına rağmen, zekâsı sayesinde ‘uzman’ sınıfına giriyor. Kante en tehlikeli kıvamına, top kendisindeyken değil, top rakipteyken de değil, top daha rakibe gelmeden ulaşıyor. Mesela Makelele top rakiple buluştuğu an tehlikeliydi. Kante ise topu rakibiyle buluşturmuyor.

Chelsea (2016-2017)
Kante iki senedir farklı takımlar ve farklı sistemlerde şampiyon oluyor. Bu çıkış ve gelenek, takım değiştirse de devam eder mi?
Eder çünkü o gittiği takımı da değiştirecek oyunculardan biridir. Ben mesela onu daha Leicester’dayken Barcelona’ya yakıştırmıştım. Mesela Real Madrid’de Casemiro oynuyor. Zidane’a sorsak hangisini tercih eder?
Real Madrid için Kante uygun ama Barcelona’nın istekleri daha farklıdır. Kante onları da karşılar mı?
Kante, Barcelona’nın o pozisyondaki oyuncudan istediği her şeye sahip. Bence yüksek top dışında her konuda Busquets’ten daha önde. Kante’nin tek defosu, onu kutu içinde kullanamamaktır. Diğer her talebi karşılar.
Şimdilerde her mevkiden skora katkı bekleniyor, stoperlerin bile sezonda 4-5 gol atması isteniyor. Kante’nin o konuda biraz sıkıntısı var gibi... Bence yok çünkü gol kale önünde atılıyor belki ama o işin final kısmı. Onun yarı finali var, çeyrek finali var. Chelsea’nin attığı gollerin çeyrek finaline bakarsak çoğunda Kante’nin ismi çıkacaktır. Ben en az 15 golün çeyrek finalinde vardır diye tahmin ediyorum ki bu da bir oyuncunun ofansif değerini göstermesi açısından önemlidir.
O mevkinin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Giderek değerinin artacağını düşünenler de var, bu işin yıldızlarının her zaman golcüler, kanatlar, 10 numaralar olduğunu savunanlar da...
Ben bu pozisyonun ‘dilencisi’ değilim ama bu pozisyonun önemi artmaya devam edecek; çünkü oyun sahası çok büyük ama topun etrafı çok küçük. Topun etrafı küçüldükçe bu pozisyonun önemi daha da artacak. Şimdi artık geçiş oyunları başladı. O nedenle bu tip oyuncular daha özel hâle geliyor. Kazma, kabadayı, bıçkın orta sahalardan; daha yumuşak, daha esnek, topla daha çabuk düşünen, geçişi çok çabuk organize eden oyunculara gidiyor iş. Yani bu pozisyon değer kazanmaya devam edecek, ve oyuncuların market fiyatları giderek artacak.