O Eski Hâlinden Eser Yok Şimdi...

10 dk

Basketbol, uzunların sporu. Uzun oyuncular bugünlerde de fark yaratıyor. Sadece biraz farklı bir şekilde. Artık potadan çok daha uzaktalar...

Çok geriye gitmeye gerek yok aslında. Sadece 2016 yazında NBA'de oyunculara verilen kontratlara bir bakalım. Serbest kalan uzunlardan Bismack Biyombo 68, Ian Mahinmi ve Timofey Mozgov 64, Joakim Noah 72, Miles Plumlee ise 50 milyon dolara yeni kontratlar yapmışlardı. Dört yıl için anlaşmışlardı bu ücretlere. Bu oyuncuların genel oyuncu profilleri oldukça benzer. Boyalı alan dışından tehditleri sıfıra yakın, hücumda dripling üzerinden bir şey üretemeyen ama savunmada atletizm veya fizikleri sayesinde çemberi belli ölçeklerde koruyan, ribaund alan pivotlar. Ancak bunu da elit seviyede yapan uzunlarla karıştırmamak gerekli. Mahinmi ve Biyombo'da yaşları itibarıyla bir gelişim umudu olsa da genel olarak bu isimlerin hiçbiri iddialı bir takımın ana beş numarası olarak görülmüyordu. "Aman takımda uzun yok" paniği ile verilen bu kontratlar yıllık 12-18 milyon dolar arasında değişiyordu.

Bu yaz benzer profilde olan oyunculara bir bakalım. Kevon Looney üç yıl için 15, Javale McGee iki yıl için 8, Robin Lopez ise yine iki yıl için 9 milyon dolara imza attı. NBA'de oynamaları beklenen rol, üç yaz önce yıllık 15 milyon dolara imza atan meslektaşlarıyla hemen hemen aynı. Oyuncu profili olarak da benzer konumdalar. Peki ne oldu da sadece üç yılda üstelik ortalama ücretler yüzde 15 artmışken yedek/mecburen ilk beş oynayan pivotların rayici yıllık yaklaşık 15 milyon dolardan 4,5 milyon dolara geriledi?

Aslında bu trend 2010'ların ilk yarısında başlamıştı. Ancak 2016 yazında "İçeride sağlam bir pivot olmadan biteriz abi" şeklinde tezahür eden geleneksel bakış açısı o son kontratların verilmesini sağladı. Nitekim Mozgov, Mahinmi, Noah ve Plumlee daha kontratı aldıkları günden itibaren ölü yatırım ve bilançoda yük statüsüne girdiler. Kontratları satın alındı ve hiçbiri o ücreti veren takımla bir yıldan fazla zaman geçiremediler.

1891'de James Naismith'in keşfettiği günden beri doğası gereği uzunların oyunu oldu basketbol. Oyunun ana gayesi olarak daha uzun olan, topu yüksekteki hedefe daha kolay gönderiyordu çünkü. Hedef yani pota görece küçük olduğu için yakından attığınız zaman top çok daha büyük bir oranda o çemberden geçiyordu. Doğal olarak da o potanın yanına en uzunlar kondu, temel felsefe topu oradan içine atmaları üzerine kurgulandı.

Bu zaten basketbol değil, temel mantık meselesi. Guguk Kuşu filminde bile dev Kızılderili o ünlü basketbol maçının kahramanı olmuştur. Hop topu dev adama ver, o da içine bırakıversin. Dolayısıyla pivotlar tarih boyunca kısıtlı becerilerine rağmen devasa bedenleri ile pota yakınlarının canavarları oldular. Sovyet Milli Takımı'nda Tkachenko'dan ülkemizin en ünlü basketbol isimlerinden Hüseyin Alp'e kadar yüzlerce koca adam basketbolun en önemli aktörlerinden oldu. Daha yetenekliler takımlarını başarıdan başarıya taşıyan kahramanlar olurken, daha mütevazı becerilere sahip olanlar bile en azından fiziksel sıklet denkliği yaratıp, savunmada rakibin yıldızının hayatını zorlaştırmak için kadrolarda kendilerine yer buldu. Hâlen de öyle aslında... Basketbol, uzunların sporu. Ve en uzunlar bugünlerde de fark yaratıyor.

Joakim Noah

Joakim Noah

Bu zaten basketbol değil, temel mantık meselesi. Guguk Kuşu filminde bile dev Kızılderili o ünlü basketbol maçının kahramanı olmuştur. Hop topu dev adama ver, o da içine bırakıversin. Dolayısıyla pivotlar tarih boyunca kısıtlı becerilerine rağmen devasa bedenleri ile pota yakınlarının canavarları oldular. Sovyet Milli Takımı'nda Tkachenko'dan ülkemizin en ünlü basketbol isimlerinden Hüseyin Alp'e kadar yüzlerce koca adam basketbolun en önemli aktörlerinden oldu. Daha yetenekliler takımlarını başarıdan başarıya taşıyan kahramanlar olurken, daha mütevazı becerilere sahip olanlar bile en azından fiziksel sıklet denkliği yaratıp, savunmada rakibin yıldızının hayatını zorlaştırmak için kadrolarda kendilerine yer buldu. Hâlen de öyle aslında... Basketbol, uzunların sporu. Ve en uzunlar bugünlerde de fark yaratıyor.

Ancak 2000'lerin ortasında başlayan ve 2010'larla birlikte tamamen değişen, daha doğrusu gelişen bir oyun var. 2010'lar boyunca basketbol herhâlde geçtiğimiz elli yılda yaşadığından daha büyük bir değişim geçirdi. Oyunun temel pek çok vasfı akılalmaz bir hızla değişime uğradı. Her şeyden önce daha hızlı ve daha kuvvetli oyuncularla oynanıyor artık basketbol. Temel basketbol eğitimi ile çok daha donanımlı oyuncular yetişiyor. Yani daha kaliteli bir oyuncu malzemesi var. Ama bunun ötesinde 'big data' diye bilinen bilgi işleme metotlarıyla basketbolun felsefi olarak yapısını değiştiren bir devrim de yaşandı. Evet, topu potaya yakından atmak çok daha kolaydı kolay olmasına ama uzaktan atmak daha değerliydi. Çünkü o atışa üç sayı veriliyordu. Ve sanılanın aksine potanın hemen dibinden atılan her şut da çemberden geçmiyordu. Hesap kitap yapıldı ve uzaktan daha iyi atanların daha az isabet sağlamasına rağmen yüzde 50 daha değerli bir atışla bu farkı kapatabileceği ama bunun ötesinde sahanın belli bir bölgesinde hakimiyet kurmak üzere oynanan oyunun bir anda çok daha geniş bir alanda oynanmasına imkân verdiğini gördüler.

Oyuncular daha şutör bir hâle evrildikçe sahanın hemen her yeri yüksek tehdit bölgesine dönüştü. Potanın dibi hâlen önemli, yanlış anlaşılmasın. Ama eskiden boyalı alanın önem/tehdit derecesi 10'sa diğer bölgeler 1-5 arası değerlendirilirken, 2010'larla birlikte bu, 3-9 arası değerlere ulaştı. Artık hücumun Stephen Curry gibilerin etkisiyle orta sahayı geçer geçmez fırsat yarattığını görüyoruz. Üstelik takımlar sadece kısalarıyla değil, topu alan ilk oyuncularıyla genelde rakip sahaya gelip çok daha erken hücuma başlıyor ve her an her yerden fırsat arıyorlar. 1990'lar ve 2000'lerde boyalı alanda 5-6 oyuncunun metrobüs misali yer kapma savaşı verdiği oyun, 2010'larda Serengeti'de büyük göç yaşanan bir ovaya dönüştü.

Uzunların artık daha hareketli olması şart. Kuvvet ve fizikle değil, çabuklukla oynamak zorundalar. Hem tam sahayı daha çabuk kat ederek potanın altından diğer potanın altına erkenden gelmeli hem de geldikten sonra eskiden 3-4 metrekarelik bir alandan sorumluyken şimdi neredeyse bunun 10 katı bir bölgenin bekçiliğini yapmalılar. Bu açıdan uzunlar şanssız. Kısalar genelde üç sayıdan üç sayıya hareket etmek zorundalar. Ancak uzunlar her hücum değişiminde 6-7 metre daha fazla koşmak zorunda.

Stephen Curry

Stephen Curry

Kısalar eskisinden daha kuvvetli, daha hızlı, daha çevik. On yıl öncesinde potaya yönelen oyuncular fazla yön değiştirmeden potaya ulaşmaya çalışıyor, iyi pozisyon almış bir uzun da dev bedeni ile onu karşıladığında bu yeterli oluyordu. Ya blok yapıyor ya da en kötü senaryoda kısa, uzuna çarpınca dengeyi kaybedip abuk bir atış kullanıyordu. Ancak artık kısaların alternatifleri çok arttı. Uzunların üzerine korkusuzca gidip yeterli reaksiyon veremeyenlerin etrafından jimnastikçi gibi esneyerek veya slalom kayakçı gibi yön değiştirerek sıyrılabiliyor, temas sağlansa bile kuvvetleri yettiği için dengelerini görece koruyabiliyorlar. Bunlar yetmezmiş gibi bir zamanlar sadece istisnai oyuncuların kullandığı 'floater' veya burada daha meşhur olduğu adıyla gözyaşı damlası atışı artık çoğu oyuncu tarafından kullanılır oldu. Yana adım atamayan uzunun yanından geçiyor, öne adım atamayan uzunun hemen önünden floater atıyorlar. Empire State Binası'nın tepesindeki King Kong'un etrafında vızır vızır uçan uçaklar posterini hemen her maç görüyoruz.

Basketbol son on yılda uzun forvet denen pozisyonu ortadan kaldırdı, daha ne olsun. Futbolda tandem ve alan savunmaları nasıl bir zamanların efsane rolü liberoyu sahadan sildiyse basketbolun tempo ve alan paylaşımı dönüşümü yıllarca sahada hizmet vermiş beş oyuncudan birinin rolünü tanımlayan uzun forveti ortadan kaldırdı. 'Power forward', yani gücü ile oynayan forvet... Artık pivotlar gücü ile oynayamıyor, forvetin ne haddine!

Değişen oyun, pivotlara ana darbeyi savunmada vurdu ama bununla yetinmeyip insafsız bir şekilde hücumda da değişmeye zorladı. Savunmada düşene bir tekme de hücumdan geldi. Shaquille O'Neal'ı tarihin gelmiş geçmiş en hükmedici oyuncusu hâline getiren, 1999-2003 arası alçak post oyunuydu. Orada önce topu sonra sırtına savunmacısını alır, ikisini birden potaya sokardı. Pivotun asli hücum rolü de oydu zaten: Alçak postta sırtı dönük oynamak. 2010'lara kadar hücumların ana planı da bir şekilde topu oraya geçirmekti. Pas trafikleri, ikili oyunlar, penetreler; hepsinde o bölgede uzuna topu vermek ilk opsiyondu. George Mikan'dan Wilt Chamberlain'e, Kareem Abdul-Jabbar'dan Patrick Ewing'e, Hakeem Olajuwon'dan Shaq'e tüm efsane pivotların 'modus operandi'si buydu.

Şimdilerde bir maç izleyin. Kaç tane uzun post-up'ı görüyorsunuz? Maç boyunca bir elin parmaklarını nadiren geçer. Uzunlar yapamadığı için değil; artık bu verimli olmadığı, en büyük tehditten en verimsiz opsiyonlardan birine dönüştüğü için öyle... Artık savunmalar çok daha süratli ve sofistike. Bir zamanlar Shaq'in yaptığı gibi alçak postta top alıp yedi driplingle ite kaka gıdım gıdım potaya gidebilecek zaman yok. Bırakın yediyi, pivot ikinci kez topu yere vurduğunda yardım savunmacısı o topu çalmaya hamle yapıyor. Ayrıca alçak postta bir oyuncu bulundurmak alan paylaşımını zorlaştırıyor. İkili oyunda penetreden potaya yönelen oyuncuların kulvarlarını tıkıyor.

Marc Gasol

Marc Gasol

Hücumda pivotların nasıl değiştiğini yine en iyi basketbolunu 2000'lerden 2010'lara taşıyan bazı uzunlar üzerinden görmek mümkün. Marc Gasol, Brook Lopez, DeMarcus Cousins kariyerlerine klasik pivotlar gibi başlayan, büyüklükleri ve kuvvetleriyle oynayan alçak post canavarlarıydı. Gasol, 2008-2016 arasında sekiz sezonda 66 tane üç sayılık atış kullandı. Takip eden üç sezonda ise tamı tamına 861 adet... Yine 2008'de lige giren Lopez ilk sekiz sezonda 31, sonraki üç sezonda 1224 üç sayılık atış kullandı. Elit bir alçak post skoreri olan Cousins bile lige girdiği 2010'dan 2015'e kadar 69 üç sayı denerken 2015'den sonra 962 adet kullandı.

2015-16 gibi üç sayı çizgisi alçak posta gerilemedi. Bu oyuncular kendilerini değiştirmek zorunda kaldılar. Alan paylaşımının bir parçası olmak, rakip uzunu dışarı çekmek adına bu atışları kullanmak zorundaydılar. Zaten bu dönüşümü yaşayamayan benzerleri ya bench'in ya da başka liglerin derinliklerine gitmek zorunda kaldı. Bu dönüşümü yaşayıp fizikleri üzerinden oynamakla sınırlı kalmadıkları için sahada kalmayı başardı Lopez ve Gasol. Cousins'ın yetenek seviyesi her zaman yer bulurdu kendisine ama o bile oyununu çeşitlendirmek zorunda kaldı. Diğerleri ise malum minimumdan hâllice kontratlarla "Ne olur ne olmaz bulunsun" diye kadroda kalabiliyor ve az süre alıyor. Önemli bir kısmı ise onu bile bulamıyor ve Google Earth'ten Çin şehirlerini inceliyor.

Basketbol tarihi boyunca "Uzun olsun çamurdan olsun. Uzunsuz oynanmaz" en temel felsefeydi. En yüklü kontratlar ilk onlara verilir, draft'ta veya transferde ilk seçilen onlar olurdu. Zaten kaç tane 2.10'luk insan var ki dünyada... Belli bir yeteneğin altındakiler bile basketbolun olmazsa olmazı oldukları için kadrolarda kendilerine yer buluyorlardı. Ancak bu son on yılda değişti, son beş yılda genel kabul de gördü. Mozgov, Biyombo, Mahinmi'ler bu değişen prensibin son ekmeğini yediler. Artık takımlar pivotlara evimizin direği koca adam olarak bakmıyor. 1.95'lik Draymond Green en iyi beş numara savunmacısı olarak görülüyor. Karşımızda artık LeBron James'in, Danilo Gallinari'nin beş oynatıldığı bir parke var. Değişim hayatın her alanında kimseye acımıyor sonuçta. Basketbola da en ağır acımasızlığı bir zamanlar sahanın kralı olan uzunlara yaptı.

Socrates Dergi