
'O Kız' Olimpiyata Karşı
12 dk
Sha'Carri Richardson'ın yaptığı hata, 2020 Tokyo yolculuğunun başlamadan bitmesine neden oldu. Ardından gelen tartışmalar ise bitecek gibi değil.
Hayatınız boyunca hiç duraksamadan tek bir amaç için çalıştığınızı düşünün. En nihayetinde o amaca ulaştığınızı ama yaptığınız bir hata yüzünden her şeyin elinizden kayıp gittiğini hayal edin şimdi de. Ne yapardınız? İşte Sha'Carri Richardson'ın başına gelen tam da bu. 19 Haziran'da Amerika Birleşik Devletleri olimpiyat seçmelerinde 100 metreyi 10,86 saniyede koşarak 2020 Tokyo'ya gitme hakkı kazanan ve madalya adayları arasında gösterilen Sha'Carri Richardson'ın bu hakkı, marihuanada bulunan THC maddesinin kanında çıkmasıyla elinden alındı. Richardson'ın başına gelenler, sporda performans artırmayan madde kullanımı ve olimpiyatın siyah atletlere karşı tutumuyla ilgili büyük bir tartışmanın fitilini de ateşledi. Peki kim bu Sha'Carri Richardson ve olimpiyat tam olarak kime karşı?
Sha'Carri Richardson 2000 yılında Dallas, Teksas'ta doğdu. 19 yaşında, yani sadece iki sene önce, Louisiana Devlet Üniversitesi'nde birinci sınıf öğrencisiyken Ulusal Kolej Sporları Birliği (NCAA) Şampiyonası'nda 100 metreyi 10,75 saniyede koşarak üniversiteler arası rekoru kırdı ve profesyonel oldu. 1,52 boyundaki bu genç atlet böylece tarihin en hızlı on kadını arasına da girdi. Richardson, Nisan 2021'de zamanını 10,72 saniyeye çekerek bu kez dünyanın en hızlı altıncı, ABD'nin ise en hızlı dördüncü kadını unvanını formasına yazdırdı. Olimpiyat seçmelerinde aldığı dereceyle ise 1980'de Alice Brown'dan beri Amerikan seçmelerini kazanan en genç kadın oldu ve bir gecede star statüsüne ateşlendi. ABD'nin kadınlarda en son 100 metre altınını 25 sene önce, 1996 Atlanta'da kazandığı düşünülünce Richardson'ın yıldızının parlaması kaçınılmazdı.
Richardson'ın bu kadar yıldızlaşmasının iki ana sebebi var: Birincisi, atletizmin, hele de 100 metre koşusunun olimpiyatın en önemli yarışlarından biri olması. Yarışın kısalığı, becerinin inanılmazlığı ama bir yandan da her insana tanış bir eylem olması atletizmi çok izlenir yapan etkenlerden. Herkes hayatında bir kere koşmuştur, herkes o hissi bilir. Raket istemez, top istemez. Hepimiz istesek sanki o koltuktan kalkıp koşmaya başlayabilecek sanırız kendimizi. Hem bir mümkünlük ve sıradanlık vardır koşuda hem de bir mucize barındırır içinde. On saniyede yüz metre mesafe mi? İnanılmaz! İşte belki de bu yüzden 100 metre atletleri olimpiyatın açılış ve kapanış seremonilerinde ülkelerinin bayraklarını taşıyan öncü atletlerdir; en önde gider, sponsorları ve hayranları peşlerinde koştururlar.
Richardson'ın starlığının ikinci sebebi ise o söze dökülmesi zor, hissetmesi kolay ışığa sahip olması. Kendi deyimiyle 'o kız' olması. Onu gözden kaçırmak imkânsız. Uçan bir alev topu gibi gözükmesine yol açan turuncu saçları, kocaman kirpikleri, dövmeleri, hızmaları ve dünyanın en hızlı kadını unvanını hâlâ koruyan, upuzun tırnaklarıyla bir ikon olan Florence Griffith-Joyner'a yani Flo-Jo'ya benzetilmesine sebep olan rengârenk akrilik tırnaklarıyla parlayan bir yıldız o.

Elemeyi geçtikten sonra "Kalbim, o benim süper kadınım" dediği büyükannesine sarılan Richardson, nefes nefese verdiği ilk röportajında gözleri dolarak biyolojik annesinin bir hafta önce vefat ettiğini söylüyor ve ilişkilerinin hassas bir konu olduğunu ekliyordu. "Dünya senin hakkında neyi bilsin istersin?" diye soran gazeteciye ise "Ben o kızım. Her piste çıkışında elinden gelenin en iyisini yapan. Koçu, takımı ve ailesinin yapacağına inandığı şeyi yapan, o kız" diyordu. Peki ya alev alev saçları? "Saçımın rengini kız arkadaşım seçti" diyor Richardson. "Canlı ve yüksek sesli olduğunu söyledi, tıpkı benim gibi!" Richardson, aynı zamanda Onur Ayı'na denk gelen zaferinden kısa bir süre sonra bir gökkuşağı emojisi 'tweet'liyor ve özel hayatı hakkında başka da bir bilgi vermiyor. Antrenman partnerlerinden Justin Gatlin onu tarif ederken "Tıpkı bir M&M's şekeri gibi" diyor. "Dışı çok sert ama içi yumuşacıktır."
ABD Anti-Doping Ajansı, 1 Temmuz'da Richardson'ın kanında THC maddesine rastlandığını açıklıyor. O esnada bulunduğu Oregon'da marihuana yasal. Tıpkı 17 diğer eyalette olduğu gibi. Richardson bir aylık men cezası alıyor ve üç gün sonra katıldığı yayında annesinin ölümüyle başa çıkabilmek için bunu kullandığını söylüyor: "İnsanlar tüm dünyanın karşısına çıkıp acımı saklamak zorunda olmanın nasıl bir his olduğunu anlamıyorlar. Kendimi saklayamazdım, ben de acımı saklamaya çalıştım." Richardson'ın cezası 4x100 bayrak yarışından önce bittiğinden hâlâ Tokyo'ya gidebileceğine dair bir hava esiyor ancak 6 Temmuz'da elemelerde dördüncü olan Jenna Prandini'nin Richardson'ın yerini aldığı açıklanıyor. Bunun sebebi Richardson'ın cezasının olimpiyata gitmeyi engellemesi değil, cezanın Richardson'ın elemelerdeki birinciliğini düşürmesi. ABD kuralları net bir şekilde oyunlara elemelerden çıkan ilk üç atletin gideceğini söylüyor çünkü.
Bu kural olimpiyat seçmelerinde torpil ve rüşvet gibi birçok başka ülkenin yaşadığı problemlerin önüne geçerken, elemelerin sponsorların ilgisini çeken ticari bir olay olmasını da garantiliyor. Ancak en hızlı atleti göndermeyerek ülkenin madalya alma şansını da baltalamış oluyor. Kararın duyulmasıyla sosyal medyada #letherrun (Bırakın koşsun) etiketi ortaya çıkıyor; 'o kız'ın Tokyo'ya gitmesi için açılan imza kampanyası bir hafta içinde 500 bin destek alıyor. Richardson özür diliyor ama empati de dilenmiyor: "Davranışım için özür dilerim. Yasak olduğunu biliyordum ama yine de yaptım. Bahane aramıyorum. Ama beni yargılamayın çünkü ben de sizin gibi insanım. Sadece sizden biraz daha hızlı koşuyorum, hepsi bu" diyor.

Richardson'ın cezasına verilen tepkinin bu denli büyük olmasının ardında yatan iki sebep var: Birincisi kullandığı maddenin performans artırıcı bir madde olmadığına dair görüşün spor çevrelerinde yayılması; ikincisi ise kararın arkasında ırkçı motivasyonlar olduğunu düşünenler. 2012 Londra'dan sonra maddenin kullanım limiti bir milimetre kanda 15 nanogramdan 150 nanograma çıkarıldı. Bunun sebebi ise yarışma öncesi değil, yarışma günü kullanımını kontrol etme isteği. ABD'de beyzbol, hokey ve Amerikan futbolu liglerinde marihuana kullanım cezaları kaldırıldı. NBA ise geçtiğimiz yıl THC'yi rastgele test ettiği madde listesinden çıkarttı. Tüm bu gelişmelere rağmen ABD Atletizm Birliği, kararından geri dönmedi ve "Richardson'ın sunduğu hafifletici sebeplere sempati duyuyoruz. Dünya AntiDoping Birliği'nin THC'ye dair kurallarını yeniden ele alması gerektiğine de katılıyoruz. Ancak olimpiyata haftalar kala ilkelerimizi değiştirmemiz, seçmelerin güvenilirliğine zarar verir" açıklamasını yaptı.
ABD'nin esrar karşıtı yasalarının sistematik ırkçılığın bir yan ürünü olduğu ve siyahlar üzerinde tahakküm kurmak için kullanıldığına dair görüşler ise Richardson'a verilen desteğe politik bir kimlik kazandırıyor. Demokrat Kongre üyesi Alexandria Ocasio-Cortez, ABD AntiDoping Ajansı'na yazdığı mektupta bahsi geçen yasalarının ırkçı ve kolonyalist tarihine dikkat çekerek cezanın yürürlükten kaldırılmasını istedi. Görüşü sorulan Joe Biden ise "Kuralın öyle olup olmaması gerektiği başka bir mesele ama kural, kuraldır" diyerek bu politik destek cephesine katılmadı. Biden gibi düşünen kesimler, "Ne olursa olsun, sporcular bedenlerine giren her maddeden sorumludur" kuralını hatırlattılar. Ancak mesele, ırkçılık üzerinden konuşulmaya devam etti zira olimpiyatın son yıllarda siyah atletlere karşı takındığı tavır ciddi eleştiri konusu.
Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) önce siyah yüzücülerin ve çoğunlukla kadınların saçları için tercih ettiği 'soul' boneleri yasakladı. Sonra Güney Afrikalı 800 metre koşucusu Caster Semenya, Namibyalı 400 metre koşucuları Christine Mboma, Beatrice Masilingi ve ABD'li trans 400 metre koşucusu Cece Telfer'ı yüksek testosteron seviyeleri yüzünden yarışma dışı bıraktı. 100 metre koşucusu Brianna McNeal ise elemeleri geçmesine rağmen rastgele yasaklı madde testi için evine gelen yetkiliyi duymadığı için Tokyo'ya gidemedi. McNeal iki gün önce kürtaj olduğu için hasta yattığını ve kapıyı duymadığını söyledi ancak testi tekrarlamasına izin verilmedi. Tokyo'da tüm politik protestoların yasak olacağını açıklayan IOC'nin bu tavrı Black Lives Matter (Siyah Hayatlar Değerlidir) hareketine bir tepki olarak yorumlandı.
Tüm bunlara bakıldığında atletizm dünyası ve olimpiyatın zamanın ruhu ve bilincinin gerisinde kaldığını söylemek yanlış olmaz. Siyah atletlere, özellikle de kadın siyah atletlere kendilerini ifade edecek, bedenleriyle güvende ve diğer sporcularla eşit koşullarda var olmalarını sağlayacak bir ortam yaratamayan, aksine siyah kadın sporcuları ve azınlıkları cezalandıran, ırkçı kural ve regülasyonlara göz yuman olimpiyat ve alt kurumları gündemde kalmayı sürdürecek gibi. Sha'Carri Richardson ise gidemediği 2020 Tokyo'dan sonrasını düşünmeye başladı bile: "Bu sadece bir olimpiyat. Daha 21 yaşındayım, çok gencim. Yarışacak çok olimpiyat ve arkamda kocaman yeteneğim var çünkü bana ait her şey doğal. Ne steroid ne başka bir şey. Piste her adım attığımda hazır olacağım, isteyen anti-doping kurumu gelsin, ne istiyorsa alsın gitsin."
O kız potansiyelinin farkında, geleceği bekliyor.