Olgunluk Çağı

6 dk

Marsel İlhan, 2010 yılında ilk 100 içerisine girmiş ancak kısa süre tutunabilmişti. 2015 ise onun şimdiye kadarki en iyi sezonu. 77. basamağa kadar yükseldi ve artık kendini ait hissettiği yerde daha dik duruyor.

Tenise nasıl başladığınızı sormak çok klasik bir giriş olacak ama ben asıl neden Özbekistan'da devam etmeyip Türkiye'ye geldiğinizi merak ediyorum.

Tenise altı yaşında başladım ve Özbekistan'da her yaş grubunda şampiyonluklar kazandım. Sonra Türkiye ve Taçspor günleri başladı. O dönemde 'junior' seviyesinde ITF turnuvası kazandım ve kulübüm Türkiye'de kalmamı istedi. Federasyon da bu konuda ısrarcı olunca kariyerime Türkiye'de devam etme kararı aldım. Burada şartlar tabii ki Özbekistan'dan daha iyi. Orada bir mentorum yoktu mesela, sadece altyapı seviyesinde tenis oynamıştım.

Bu yıl ilk 10 içerisinde yer alan oyunculara karşı oynadınız ve ilk 20 oyuncusu Feliciano Lopez'a karşı bir galibiyetiniz var. İleride bu seviye ile rekabet etme şansı görüyor musunuz?

Olabilir tabii, niye olmasın. 2015, bu kadar büyük tenisçilerle ilk defa oynadığım yıl oldu. Çok önemli tecrübeler kazandım. Zaten bu yıl devamlı ATP turnuvalarına katılıyorum. Şu an sezonun gayet iyi gittiğini söyleyebilirim. Ancak yüksek seviyede daha çok maç oynamam lazım. Fiziksel ve mental olarak iyi durumda olmalıyım, şu an zaten bunun üzerinde çalışıyorum. Önümüzdeki beş-altı yıl için planım, aynı şekilde büyük isimlere karşı oynamaya devam etmek.

Feliciano Lopez galibiyetinden sonra bir rehavet yaşadınız mı?

O maçı kazanınca çok sevinmiştim ancak hemen ertesi gün Djokovic ile oynayacaktım ve çok zamanım yoktu. Teniste her galibiyet sonrasında korta yeniden çıkmak ve birilerini yenmeye devam etmek durumundasınız. Feliciano bu yıl oldukça iyi bir sezon geçiriyor ve çıkışı Dubai zamanına denk geliyordu. Benim için çok önemli bir galibiyetti.

Bu yıl çok özel maçlarınız vardı. Nadal ve Djokovic ile oynadınız... Nasıl bir his?

Hissettirdiği ilk duygu heyecan... Çok alışık olmadığım seviyedeki seyirci varlığı da işleri biraz zorlaştırdı açıkçası. Yine de artık kendimi rahat hissettiğimi söyleyebilirim. Fransa Açık'ta Wawrinka'ya karşı oynadığım maçta gayet rahattım ve iyi de oynadığımı düşünüyorum.

Peki Federer-Nadal-Djokovic-Murray (Büyük Dörtlü) ve diğer oyuncular arasındaki fark nereden kaynaklanıyor? Fiziksel bir farktan mı bahsetmek lazım, yoksa zihinsel mi?

Önce, o dört oyuncuyu kesin olarak ayırmak lazım. Çok ekstra isimler. Turun geri kalanı da güçlü oyuncularla dolu ancak dörtlüyle rekabet etmek için yeterli seviyede değil. Fiziksel ve mental güçlerinin yanında, bence istikrarları da en büyük silahları.

Wimbledon'da bu yılın Grand Slam seviyesindeki ilk galibiyetini aldınız ama ikinci turda Kevin Anderson'a yenildiniz. O Anderson, az kalsın aynı turnuvada Djokovic'i yeniyordu ve Amerika Açık'ta Murray'yi geçerek çeyrek final gördü. O ikinci tur maçını kazanan siz olsaydınız benzer bir özgüven seviyesine ulaşabilir miydiniz?

Evet, çok farklı olabilirdi. Belki dördüncü tura çıkabilirdim. Ama o maç artık geçti ve bana da yaptığım hatalardan ders çıkarmak kaldı. İkisi kendi servisimde kaçırdığım üç set sayısı bence çok büyük bir hataydı mesela. Şu an antrenörüm ile bunlar üzerinde çalışıyoruz.

Amerika Açık ilk turunda Radek Stepanek galibiyeti sonrasında Kei Nishikori ile eşleşebilirdiniz ama rakip Benoit Paire oldu. Kaçan bir fırsat mıydı?

Aynen, o da bir fırsattı ve kaçtı. Bana kalırsa Wimbledon ve Amerika Açık önemli şanslardı. İkisinde de dördüncü tur görebilme imkânım vardı. Şu ana dek Grand Slam maceralarım hep ikinci turda sonlandı. Aynı noktada çok fazla kaldım. Bunu bir yerde kırmayı düşünüyorum.

Turnuva şampiyonluğu için belirlediğiniz bir hedef süre var mı?

İlk hedefim bu yıl oynayacağım 250 seviyesindeki Moskova olabilir. Tabii kazanmak çok güzel olur ama hedefim, öncelikle bir yarı final. Bu yıl Dubai'de çeyrek final görmüştüm. Aynısını bir Grand Slam'de başarmak istiyorum. Şampiyonluk kolay bir şey değil, ben de hedeflere adım adım ilerlemeye çalışıyorum. Turnuva kazanmadan ilk 50 seviyesinde yer alan oyuncular var. Önce istikrarlı olmalıyım, böylece hedeflerime daha rahat odaklanabilirim.

Sezonun geri kalanında, kapalı sert kort turnuvaları oynanacak. Sizin için sene sonu hedefi nedir?

İlk 50 hedefinden bahsetmiştim. Sezon sonunda özellikle ilk 100 içerisinde kalmak ve olabilirse ilk 60 civarlarına yaklaşmak istiyorum. Sezonun geri kalanı turnuva anlamında bunları yapmama olanak verebilir.

'Süper Koçlar' tenisteki son trendlerden biri. Murray iki Grand Slam'ini de Ivan Lendl ile kazanmıştı. Marin Cilic, Goran Ivanisevic ile çalışırken Amerika Açık kazandı. Federer-Edberg, Djokovic-Becker gibi örnekler de var. Eski bir Grand Slam şampiyonu ile çalışmanın oyuncuya katkısı sizce nedir?

Elbette bir katkısı oluyor ama onlara gelene kadar da bir ekip var. Olay sadece Ivanisevic veya Lendl değil. Orada esas işi yapan dört-beş kişiyi unutmamak lazım. O hocaların varlığı, çoğunlukla mental destekten ibaret. Becker elbette katkı vermiştir ama Djokovic'i yaratan adam Marian Vajda'dır.

Sizin bir takımınız var mı?

Erhan Oral, Alberto Lopez Nunez ve fitness antrenörüm var şu an. Eski profesyonellerden Dominik Hrbaty de yardım ediyor bazen. Her turnuvada olmasa da birlikte seyahat ediyoruz ve bu ekiple başarılı olmak istiyorum.

Diğer sporların kabarık bir doping geçmişi var. Tenisçilerin ise çok sıkı kontrol edilmediği söylenir. Doğru mu?

Ben kontrolün az olduğunu düşünmüyorum. Son Amerika Açık'ta hem idrar hem kan tahlili yaptılar mesela. Benim tanık olduğum bir doping durumu var mı? Açıkçası, basında duyduklarım haricinde bir probleme rastlamadım. Onların da sayısı bir hayli az. Özellikle büyük turnuva zamanlarında yapılan kontroller gayet yeterli.

Peki kortun dışında neler yaparsınız, neler dinlersiniz?

Konu müziğe geldiğinde Tarkan'ı tek geçerim. Gerçi zamansızlık sebebiyle son konserlerine gidemedim. Denizi ve yüzmeyi çok seviyorum. Bir ay kadar önce Bodrum'daydım ve oraya bayıldım. 11 ay turnuva oynanan bir sporda, zaman buldukça böyle küçük kaçamaklar yapmak gerekiyor. Genelde iki-üç boş gün buluyorum ve bunları değerlendiriyorum.

Baseline tenisi, erkeklerde dönemin en popüler stratejisi. Siz oyun çeşitliliği hakkında ne düşünüyorsunuz, fileye çıkabilmek ne kadar önemli?

Avantaj sağladığınız noktalarda fileye gitmek hâlâ en geçerli taktiklerden biri ama çoğu oyuncu bunu yapmıyor. Federer'e bakın; neler yaptığına, bu yaşta nasıl oynadığına... Bir oyuncu, file önü oyununu oynayabilecek beceriye sahipse bunun üzerine gitmeli. Bunu yapan başka oyuncular da var, tıpkı son Amerika Açık'ta mağlup ettiğim Stepanek gibi. Gerçekten büyük bir silah.

Yaptığınız meslekte dünyanın en iyi 100 kişisi arasına girmek nasıl bir duygu?

Devamlı büyük turnuvalara katılıyorum ve açıkçası seviye arttıkça bazı avantajlar ortaya çıkıyor. ATP turnuvalarında turlar geçmek, bazı Challenger turnuvalarını kazanmaktan daha kolay diyebilirim. ATP turnuvalarında oynadıkça alınan puanlar çok artıyor. Challenger'da ancak kazanırsan iyi puan var ancak bir ATP çeyrek finaliyle de gayet iyi sıralama puanı almak mümkün. İlk 100 tenisçisi olmanın farkı biraz burada. Şimdilik hedef burada kalmak, seneye ise ilk 50.

Sizin üzerinizden, özellikle basın ve sosyal medyada çok sık yapılan "Marsel ilk turda elendi" veya "Marsel'den erken veda" tarzı alaycı cümleler var. Bunlara bakışınız nedir?

Basın bu konularda çok bilinçsiz ve açıkçası diğerleri de bana boş geliyor. Bir tenisçi -kim olursa olsun- aşağı yukarı yılın turnuva kazanmadığı her haftasında birine kaybediyor ve herhangi bir turda eleniyor. Bu, tenisin doğasında olan bir şey. Şu an içinde bulunduğum seviyede, geçilen her tur çok değerli. Bazı branşlarda mücadele 10 saniye sürüyor, bizde ise her maç uzun bir savaşa dönüşebiliyor ve bu savaşlara dinlenmeden, arka arkaya çıkıyorsunuz. İnsanlar biraz da bu gözle bakmalı.

Federer ile de antrenman yapma fırsatınız olmuştu. Federer, Nadal ve Djokovic'ten hangisi daha zorlu bir rakip?

Sadece antrenmanlardan gördüğüm kadarıyla bile söyleyebilirim ki Federer en zorlusu. Nadal-Djokovic kıyasına girersek de Novak şu an dünya 1 numarası ve en sert rakip. Her ne kadar kötü bir sezon geçiriyor olsa da Nadal da Nadal tabii...

Socrates Dergi