
Persona Non Grata
4 dk
Jan Ullrich tam 20 yıl önce Almanya’ya ilk ve tek Fransa Turu zaferini getirmişti. Fakat bu zaferin yıldönümünde o artık istenmeyen bir adam. Neden mi? Ullrich’in biyografisini yazan Daniel Friebe anlatıyor.
Teksas'taki evinin mutfağında, beyzbol şapkasını indirerek yanağından süzülen gözyaşlarını saklamaya çalışan Lance Armstrong'un karşısında otururken ne yapacağınızı bilemezsiniz. Bunu size hiçbir gazetecilik okulunda öğretmezler.
Sahne Mart 2015'ten... Gözyaşlarının akıp gitmesine neden olan hadise, 2005 Fransa Turu'ndan, yani Armstrong'un ‘kazandığı’ son Tur'dan. Yarış o yıl bir zamana karşı etabıyla açılmış, Jan Ullrich'in bir dakika gerisinde başlayan Lance, 15 kilometre sonra rakibini yakalayıp geçivermişti. Armstrong o ânı "Gerçek bir felaketti, onun için üzülmüştüm" diye tanımlamıştı. Ullrich daha sonra, Armstrong'un yarış sonu partisinde bir konuşma yapmıştı. Konuşmanın hatırası 10 yıl sonra bile Lance'ın gözlerini nemlendirmeye yetiyordu, "O herifi çok seviyorum" diye tekrarlıyordu bisiklet dünyasının en lekeli ismi.
Kime sorsanız, Jan Ullrich hakkında böyle şeyler duyarsınız. Fransa Turu'nun ilk ve tek Alman şampiyonunun eski takım arkadaşı Giovanni Lombardi bir keresinde, "Jan'ın altın kalpli olduğuna inanmayan herkesi yumruklayacağını" söylemişti bana. Eğer bu tehdidin içi boş değilse, şimdilerde Peter Sagan'ın menajerliğini yapan Lombardi kum torbasında antrenman yapmaya başlasa iyi olur. Zira en son kontrol ettiğimde, bir zamanlar Ullrich'i tarihlerinin gelmiş geçmiş en iyi sporcusu ilan eden 80 milyonluk Alman halkı, onu artık persona non grata (istenmeyen adam) olarak görüyor. Nedeni de Ullrich’in doping çağının en büyük simgelerinden birine dönüşüp tüm vatandaşlarını hayal kırıklığına uğratmış olması...
Fransa Turu, bu yıl 1 Temmuz'da Düsseldorf'tan başladığında, Ullrich'in 9 dakikalık farkla yarışı almasının üzerinden 20 yıl geçmiş olacak. O günlerde sonraki beş, hatta on Tur'u kazanabilir denilen adam, 30 Haziran 2006'da yarışı utanç içinde terk etmiş ve bir daha da görünmemişti. Şimdi, bu 20 yıl içinde Almanya'nın nereden nereye geldiğini de görmüş olacağız.
Gözden düşmüş ve aforoz edilmiş ‘Kayzer’, son 11 yılı fiziksel ve psikolojik bir sürgünde geçirdi. Önce İsviçre'de Konstanz Gölü'ne bakan malikânesine, ardından da Mallorca'daki villasına kapandı. 2007'de Almanya'nın en meşhur gazetecilerinden Günter Wallraff'a her şeyi bütün çıplaklığıyla itiraf etmeye karar verdi, sonra cayıp röportajın yayınlanmamasını rica etti. Geçen sürede birkaç gazeteciye konuştu, ne var ki hiçbirinde vatandaşlarının beklediği gibi tam teşekküllü mutlak bir itirafta bulunmadı. Bölük pörçük yaptı; bu da tamamen affedilmesinin imkânsız olduğunu gösterir nitelikteydi.
Almanya, utanma sanatı ve günah çıkarma konusunda aşırı hassaslaştırılmış bir ülke. 2015'te tüm Avrupalı liderler eveleyip geveleyerek bir bahane bulmaya çalışırken Angela Merkel'in milyonlarca mülteciye nasıl kucak açtığına bakın. Uluslararası ilişkileri yorumlayanların Almanya'ya "Avrupa'nın vicdanı" demesi sizi şaşırtmasın. Bunun nedeni 70 yıllık içsel bir yolculuk. Nazilerin ve Doğu Almanya'nın kötü miraslarının ortaya çıkardığı bir tutam olumlu sonuç. Bu yüzden, Almanların neden Ullrich'i affetmekte bu kadar aheste kaldıklarına da şaşırmamak gerek. O düştüğünde, Almanya'nın profesyonel bisiklet dünyasını da beraberinde düşürdü. Yarışları, takımları, televizyon yayınları ve saygınlıkları yerle bir oldu. Fransa Turu organizatörleriyle Düsseldorf arasındaki sözleşmede Grand Depart (Başlangıç Etabı) öncesi herhangi bir doping skandalı patlarsa şehrin yarışı düzenlemekten çekilebilmesi için özel bir maddenin yer almasının tek sebebi, Ullrich. O, Almanya'da bisiklet sporunu çöküşe sürükleyen ve ülkenin travma içine hapsolmasına neden olan bir felaket.
Kimse Ullrich'in, dilini bile konuşmadığı Lance Armstrong'u veya Lombardi'yi ayartabilecek tatlılıkta bir adam olabilmesine itiraz etmiyor. Yine de herkes, bu Temmuz'da, ilahlaştırılışının yıldönümünde Almanya'nın Ullrich'i onurlandırmayı mı, yoksa karanlık ve soğuk tarih sayfaları arasında bırakmayı mı tercih edeceğini merakla bekliyor.
Çeviri: Mali Selışık