socratesXreflect_alt

Beklenti

13 dk

Hayatımın dönüm noktalarındaki beklentileri hatırlamaya çabaladım. Dış etkenlerle alakalı durumlar zihnimde daha sık canlansa da benliğimin verdiği mücadelenin ortasında karşılaştıklarım, daha iyi bir başlangıç noktası olacak gibiydi…

Çocukluğumuzdan itibaren şekillenen karakter özelliklerimizin, tecrübelere göre nasıl şekillendiğini bugünlerde kızımın büyüyüşünü izlerken çok daha farklı bir şekilde görme fırsatı yakalıyorum. Hem kendi çocukluğumu daha iyi tanımaya başladım hem de günümüz insanının kimliği otururken neler yaşadığını görüyorum.

Ben, çok hareketli, kimilerinin tabiri ile yaramaz bir çocuktum. Şımarıklık derecesine varmasa da dediğini kabul ettirmeye çalışan, kaybetmeyi pek hazmedemeyen ve bunu şiddetli krizlerle yaşayan bir çocuk. Ergenlik çağımda, lise dönemimde bile bunun yarattığı durumlarla sık sık karşı karşıya kaldım. Sahanın içerisinde, bunu öğrenmem daha kolay olduysa da kaybetmek ve haksızlığa uğramak hep normalin dışında tepkiler verdiğim konular oldu.

"Bunların 'beklenti' ile ne ilgisi var?" sorusunun cevabına gelelim… Bir basketbol efsanesinin oğlu, yetişmekte olan bir basketbol yıldızının kardeşi olarak hayatımın ortasına hem fazlasıyla baskı yaratacak beklentiler hem de aşılamayacak engeller koyduğum zamanlar oldu.

'Necati'nin küçük oğlu' ya da 'Muratcan'ın kardeşi' apoletleri ile dolaşırken hep onların bulunduğu ortama layık, onlar gibi disiplinli, güçlü karakterli, yetenekli olmam gerektiğini düşündüm. Aynı zamanda onlar gibi liderlik özelliklerini etrafına kabul ettiren biri de olmalıydım. Ve -çocukken farkında olmadığımız- zaman mefhumuna inat, bunların hepsine bir an önce ulaşmalıydım.

Birey Olmak

Socrates'in ilk yılında, ABD günlerimi anlattığım yazılarda o iki apoletten nasıl kurtulmak d urumunda kaldığımdan bahsettiğimi anımsıyorum. Belki uçaktan iner inmez değil ama geçen zaman içinde fark ettim ki ne Necati'yi ne Muratcan'ı ne de Sinan'ı tanıyan bir ülkedeydim artık. Yeni dünyamda tanıştığım çoğu insan, Türkiye'nin haritadaki yerini bilmeyi geçtim, develerle yolculuk yaptığımızı sanıyordu. Orada ilk defa Sinan'ı gerçekten tüm benliği, yetenekleri ve zaafları ile bir birey olarak tanıyabileceğim, belki de fırsat bulursam tanıtabileceğim bir ortam vardı.

Beklentiler bu ortamla birlikte kayboldu demek isterdim sizlere ama kesinlikle durum öyle değil. Kendi çizmek istediğim yolun peşinden giderken, kendimce yeni beklentileri ortaya saçmaktan geri kalmadım. Hem başarılı -hadi 'orta seviye' diyelim- bir öğrenci hem en yüksek seviyede oynayan bir sporcu olacaktım…

Bunları becermeye çalışırken, etrafımdaki insanların beklentilerinin de yeni yeni farkına varmaya başlamıştım. Okulumu temsil etmenin öğrencilik ile sporculuk hayatımdaki yeri, antrenörümün verdiği süre ve emeğin karşılığını verme sorumluluğu bir yanda; evimden uzak olduğum bu zamanı en verimli şekilde geçirme ihtiyacı, bunlarla birlikte zihnimdeki tembellik hissi, konfor alanıma ve sosyal hayatın çekiciliğine meylettiğim dönemler diğer yandaydı...

Üniversite yıllarımın esasında beklentilerle mücadelede, kariyerime dönüp bakabildiğim bugünlerde müthiş bir staj süreci olduğunu anlıyorum. Zaten 18 yaşında yetişkin kabul edilen bir bireyin benliğinin oturması üç-dört hatta yedi-sekiz sene daha sürebiliyor. Üniversiteyi bitirip eve döndüğümde, olan bitene karşı farkındalığım ufacık artmış olsa bile ne yapabileceklerimin ne de beklentilerin farkındaydım. Başarının tadını aldıkça, daha iyisini yapabileceğimi, daha yükseğe çıkabildiğimi gördükçe, kendi içimdeki hedeflerin de bir o kadar ulaşılmaza ilerlediğini gördüm.

Sinan Güler'in kadrosunda olduğu Carroll Üniversitesi Basketbol Takımı.

Sinan Güler'in kadrosunda olduğu Carroll Üniversitesi Basketbol Takımı.

Geçmişten bugüne belirli zamanlarda günlük tuttuğum, gün içinde kafamda yer etmiş düşünceleri bir yerlere karalama ihtiyacını farklı rutinlerle karşıladığım dönemler oldu. Son üç-dört senedir belki bunu daha önce hiç olmadığı kadar fazla yapıyorum. Zamanında anlam veremediğim ancak benliğimle özdeşleşmiş bazı kavramları bugün eski notlarımla karşılaştırıp okuduğumda, yaşamımda geride bıraktığım dönemleri ve bu dönemde karakterimin nasıl, neye göre şekillendiğini daha net görebiliyorum.

Yol Bulma Çabası

"Kontrolünde olan ve kontrolünde olmayan şeylerin farkında ol." Seneler sonra Stoacılık ile tanıştığımda, bu notun ne anlama geldiğini ve karşılaştığım her durum ile nasıl mücadele edeceğimi farklı bir şekilde görmeye başladığımı anladım. Duygusal yaklaşımımı, bununla birlikte senelerce hangi hisleri nasıl yaşadığımı veya o duyguları bastırdığım için neleri yaşayamadığımı gördüm. Mental yapımın, yeteneklerimin gelişmesindeki katkısını, insanların benden bekledikleri ile kendimden beklediklerimin mücadelesinin önemini veya önemsizliğini de… O alıntı hepsini içinde barındırıyordu.

İçimden daha iyisini hak ettiğimi düşündüğüm anlarda, durumu sadece kendi gözlerim veya zihnimle değil de dışarıdan bu durumun nasıl gözüktüğünü fark etmeye çabaladım. Gelen iyi ve kötü tepkileri değerlendirirken, onların birer tepki olup olmadığına veya olumlu ile olumsuzu nasıl bir tartıya koymam gerektiğine bakmaya başladım. Bunu etkileyen şeylerden bir tanesi, tartıya koyduklarımın bana ne kadar yakında olduğunu gözlemlemek oldu.

Beklentileri değerlendirmeye başladığımda, içsel beklentilerin ne kadar dış etkenlerle şekillendiğini, diğer insanların bireyden beklentilerinin de bireyin kendi için koyduğu hedefleri anlamadan yaratıldığını yıllar içerisinde görmüş oldum.

Felsefe esasında böyle bir şey değil mi? Bir konunun, bir zihin dağarcığı içerisinde dağınık bir biçimde yol bulma çabası... Bu yazıyı yazmaya başlamadan önce kendimce beklentim, Olimpos Dağı'nın tepesindeki sporcuların beklentilerle verdikleri mücadele ile ilgili bazı sözleri paylaşmak ve bunun üzerinden kendi tecrübelerimi sizlere aktarmaktı. Ancak yolun belki de yarısına geldiğimde beklenti kelimesinin bende yarattığı etkileşimi sizlerle paylaşmış oldum.

Geçmişe dönüp baktığımda parçası olduğum resmin içerisindeki farklı noktaları görüp, iyisiyle kötüsüyle eserin nasıl şekillendiğini izleme fırsatım oluyor. Esasında şu âna kadar bahsettiğim çoğu şey de bu gözlemin bir parçası. İlerlemeyi düşündüğüm yola baktığımda ise tuvalin fırça değmemiş taraflarını görmek mümkün oluyor. Bununla birlikte belirsizliğin getirdiği bir güvensizlik, bir heyecan ve -pek tabii ciddi seviyede- beklenti oluyor.

Destek Noktaları

Bir sporcu için hazır olunması en zor şeylerden biri kariyerin bitiş noktası olsa gerek. Bir sonraki adımı bilmediğin nokta. Gitmen gereken bir antrenman, hazır olman gereken bir maç, hikâyesine ortak olduğun takım arkadaşlarının olmadığı bir ortam. İşte o zaman öğrendiklerini konfor alanının dışında uygulama fırsatı yakalıyorsun esasında.

Muratcan Güler, Necati Güler ve Sinan Güler

Muratcan Güler, Necati Güler ve Sinan Güler

Bu noktada kendi yaşadıklarımdan yola çıkmak en mantıklısı gibi. Son beş-altı senedir, basketbolu bırakmanın nasıl bir his olabileceğini tahmin etmeye çalışıyorum. On küsur senedir ailece kurduğumuz Güler Legacy'yi yönetiyorum. Türkiye'de ve dünyada girişimcilik ekosistemine yatırım yapıyor, Socrates şemsiyesi altında yazılar ve podcast içerikleri üretiyorum. Kısacası sporun dışında farklı alanlara, merakımın ve enerjimin yettiği kadarıyla girmeye çalışıyorum.

Çocukluğumda farkında değildim ama sonraları baktığımda; babamla tipimizin, karakterimizin, belki biraz da oyun stilimizin benzediği aşikâr. Ancak onun basketbol kariyeri sırasında eğitimini tamamlaması, ikinci bir kariyerle ilgileniyor olması ve farklı fırsatları değerlendirme çabası, o günün şartlarını göz önünde bulundurduğumuzda bir gereksinimmiş. Bugün bile neredeyse tüm hayatını, spora katkı vermek ve basketboldan kazandığı tecrübeyi farklı ortamlarda paylaşabilmek için emek harcamaya devam ediyor.

Abimle bağlantılı durumda bir sürü benzerlik ve farklılık da var. Bizi tanıyan herkes muhtemelen karakterlerimizdeki farklılıkları, benzerliklerden daha net ortaya koyar. Bununla birlikte sahadaki yeteneklerimizi saha dışına yansıtmaya çalıştığımızda, benzerliklerimiz ve merakımız çok daha net ortaya çıkıyor.

İkisinin hayatının da gözlerimin önümde yaşanması benim için büyük bir şans. Yine de spor kariyerleri bittikten sonraki süreçte yaşadıklarını, kendi tecrübelerim ile harmanladığımda sorunun cevabı bir anda ortaya çıkmıyor. Yolumdaki belirsizliğe baktığımda; beklentilerin, suni bir büyüme hissi yarattığını söyleyebilirim.

Ancak spora ilk başladığımda emekleme döneminde, ilk yaz kampımızı yaparken güzel şeylerin verdiği keyfi hatırlıyorum. Yaptığımız hataların yolumuzu nasıl geliştirdiğini, ilk girişimcilik yatırımımda nerelerde yanlışım olduğunu çok iyi anımsıyorum. Aslında belirsizlik ve beklentinin, zihinde büyümesine sebep vermemek için atılmış adımlar olduğunu da görüyorum.

Kendimi hazır hissetsem de hissetmesem de 40 yaşıma yaklaşırken yaratma fırsatı bulduğum değerleri belki de farklı araçlar kullanarak yaratmaya çabalayacağım. Ailemin, dostlarımın, iş arkadaşlarımın, bugüne kadar beni üzerimde forma ile izlemiş olan sporseverlerin farklı yaklaşımları, düşünceleri ve beklentileri var. En önemlisi kendimin de… Bütün bu beklentileri karşılamak amacıyla yola çıktığımda, maçı kaybedeceğime eminim. Ancak emin olduğum bir şey var: Yaratmak istediğim değere odaklanıp onun en iyi şartlarda gerçekleşmesi için emek vermeye devam edersem, belki beklentiymiş gibi düşündüklerimin aslında destek noktaları olduğunu gördüğüm bir resim ortaya çıkar.

Sinan Güler

90. Sayı
Eylül 2022



Socrates Dergi