
Rağmen
8 dk
13 yaşındaki Merve Akpınar'ın isyanı milyonlarca insanın kalbine dokundu. Birkaç günlüğüne. Ama Merve gibi binlerce çocuğun düzgün şartlarda spor yapabilmesi için yapılması gerekenleri kimse konuşmadı.
Ben hep sporcu olmak istedim. Aslında şöyle demem lazım: Ben hep sporcu olmak istemişim, yeni fark ediyorum. 31 yaşına geldiğimde, artık sporcu olamayacağımı fark ettiğimde; spor, hayatımın içini de dışını da kaplayıp beni içine hapsettiğinde fark ettim sporcu olmayı aslında çok istediğimi. Zamanında ne anlamışım ne de anlatmışlar bunu.
Antrenmandan nefret ederdim. Hatta bu yazıyı yazmama sebep, bilinçaltımın derinliklerinden gelen bir cümle paylaşayım sizinle: Türkiye Okullararası Hentbol Şampiyonası yarı finali bitti, kazandık ve finale çıktık. Maç sonunda işler kötüye giderken attığım birkaç gol bizi önde tuttu ve kırılma anlarında maçın bize dönmesini sağladım. Maçtan sonra daha kutlamaya bile başlamamışken hocam Yusuf Ali Kurt bana "Ulan sen bir de doğru düzgün antrenmanlara gelsen var ya..." dedi. O sondaki "var ya..." başlarda çok umurumda olmamıştı ama sanırım ömrümün sonuna kadar bir şekilde içimi kemirecek. Yıllarca "Antrenmana gitseydim şu an müthiş bir hentbolcu olabilirdim" diye kendimi yedim. Düzgün idman yapmanın sporcu olmaya yeteceğini düşündüğüm yıllar, mesleğe başlayıp Türk sporunun durumunu yakından görünce yerini daha fazla soruya bıraktı hızlıca.
Antrenmana gitsem ne olacaktı? Yağmurlu günlerde damı aktığı için yalnızca tek kalesini kullanabildiğimiz Metin Oktay Spor Salonu'ndan çıkıp müthiş bir hentbolcu olabilecek miydim? Soyunma odasında su akmadığı için duş alınamayan Bağlarbaşı Spor Salonu'nda yaptığımız maçlar, beni Avrupa'nın önemli liglerinden birine götürebilir miydi? 2006 Dünya Gençler Şampiyonası'na katılan milli takımın parçası olarak İstanbul'da idman yapacak tesis bulamadıktan sonra bizi ağırlayan yetkililerin söylediği gibi; milli takım görevinin ulvi bir görev olduğuna beni kim inandırabilecekti? Kimsenin umurunda olmadığını her gün biraz daha gördüğüm bir sporu yaparken geleceğe dair nasıl bir hayalim olabilirdi? Etrafımdaki herkes derslerime çalışmam gerektiğini söyler, hiçbiri sporculuğu bir meslek olarak görmezken 13-14 yaşındaki ben, nasıl sporcu olmak isteyebilirdim, nasıl sporcu olabilirdim?
Yani meğer ben antrenmana gitsem de bir şey olmayacakmış. Neden olduğunu anlatayım.
● ● ●
Merve Akpınar hepimizin 'timeline'ına düşeli bir ay oluyor. Siyasilerden müzisyenlere herkes Merve'yle ilgili en az bir tweet attı. Tweet'ler gururluydu. Kıvanç akıyordu. Merve'nin kamera karşısına geçip imkânsızlıklardan yakınarak ağlaması da sosyokültürel baskıya rağmen sporuna devam etme isteği de insanlara garip bir coşku verdi. Merve'nin yaşadığı sorunlardan çok, yaşadıklarını nasıl anlattığı, yaşına ve bulunduğu duruma 'rağmen' okuduğu kitaplar ve verdiği mesajlar, esas sorunu öyle bir maskeledi, bu tip durumlarda sıfırdan yüze bir saniyede çıkan şovenizm her yeri öyle bir kapladı ki yine konudan sapıldı. Esas bağlamından koparıp bencil bir gururla, sadece spor yapmak isteyen bir çocuğu kahraman veya kurtarıcı ilan edenler, ona yaşıtlarının kaderini değiştirme misyonunu yükleyenler, imkânsızların bayrak taşıyanı ilan edenler aslında Merve'nin durumunun esas sebebi olduklarını, sadece spor yapmak isteyen çocuklara, sadece spor yapmak için herhangi bir imkân tanınmadığını anlamak için neye ihtiyaç duyuyorlar, hâlâ anlamaya çalışıyorum.
Ortada 13 yaşında, toprak sahada hentbol oynamaya çalışan, erkeklerin arasına alınmayan, şort giymesine müsaade edilmeyen, şans eseri duyurduğu sesiyle görünür olan fakat yarattığı etkinin kendisine olan yararı birkaç röportajdan ileri gitmeyecek bir kız çocuğu var. Rakipleriyle mücadele etmesi gerekirken şartlarla mücadele etmek zorunda bırakılan, sadece yaptığı spordan keyif almak isterken sporunu yapabilmek için bir şeylerle savaşmak zorunda bırakılan bir çocuk.

Merve'nin dile getirdiği soruna âdeta bir orman yangınını üfleyerek söndürmeye çalışırcasına garip açılardan yaklaşıldı. Kimi Şanlıurfa'da kızların spor yapmasının ne kadar zor olduğunu anlattı, kimi hentbol ülkede çok yaygın olmadığı için Urfa'da hentbol oynamanın zaten zor olduğunu söyledi, kimiyse hentbol geleneği olan okullardan birinin Merve'ye burs vermesi gerektiğini söyledi, sanki bu durumdaki tek çocuk Merve'ymiş gibi... Sorun, Merve adlı 13 yaşında bir kız çocuğunun Şanlıurfa'da hentbol oynamaya çalışması mı? Bu soruya verdiğimiz farklı yanıtların her birinin esas sorunu normalleştirmeye çalışmak olduğunu anlamamız gerek. Sorun, Türkiye'nin kendi çocuklarına spor yapmayı imkânsız kılması.
● ● ●
15 sene önce okul takımım Cent Koleji ile Türkiye şampiyonu olup 2006 Dünya Gençler Hentbol Şampiyonası'na milli takım olarak katılmaya hak kazandığımızda idman yapmak için tesis bulamayışımız, Merve'nin toprak sahada her şeye rağmen hentbol oynamaya çalışmasına dönüşmüş durumda. Peki sanıyor musunuz ki bu 'rağmen' yalnızca altyapıda var?
2014 Süper Lig şampiyonu Muratpaşa Belediyesi, salonu yeterli görülmediği için hak etmesine 'rağmen' EHF Şampiyonlar Ligi'ne alınmadı. 2014 ile 2019 arasında EHF Şampiyonlar Ligi'ne katılan, Türkiye'nin en başarılı hentbol takımı Beşiktaş, İstanbul'da normlara uygun bir salon bulunamadığı, bulunan salonlar için yetkililerin istediği kiralama bedeli çok yüksek olduğundan, gruptan çıkma potansiyeli olmasına 'rağmen' maçlarını İzmit'te oynadı ve elendi.
2018-19 sezonunda şampiyonluk mücadelesi vermesine karşın, sırf sahiplerinin kafasına esti diye kapatılan Selkaspor ve erkek milli hentbol takımının kaptanı Alperen Pektaş ile takım arkadaşları, kontratları olmasına 'rağmen' ortada kaldılar. Sesini çıkaran olmadı. 2019 yılında milli hentbolcu Can Çelebi, Sporting'den teklif almasına 'rağmen' yurtdışına gitmesi halinde akademisyenliğinin düşeceği söylendiği ve Türkiye Hentbol Federasyonu'ndan yardım eden olmadığı için önce yarım sezon kulüpsüz kaldı, sonra da Spor Toto ile anlaştı.
2021 yılında koronavirüse yakalanan oyuncuları sebebiyle haksız şekilde EHF Kupası'ndan diskalifiye edilen Yalıkavak Spor Kulübü için THF'den kimse Avrupa Hentbol Federasyonu'na bir itirazda bulunmadı.
15 yıl önceden günümüze kadar geniş bir çerçeveden birkaç örnek koydum önünüze. Sorunun hâlâ Merve'ye burs verilerek çözülecek kadar yüzeysel olduğunu mu düşünüyorsunuz?
● ● ●
Olay patladıktan sonra Merve, Ankara'ya çağrıldı, önemli yerlerden onlarca söz aldı. Spor kulüpleri işin içine girdiler, Merve'ye bir dolu güzelleme yapıp parlak gelecek vaadinde bulundular. Ünlüler yine bir şeyler üstlenmeye çalıştı, onlarca söz yağdı Merve'nin ve ailesinin üzerine. Peki ne değişecek? Verdiğim örneklerden de anlayabileceğiniz gibi, hiçbir şey. Yıllardır spor için yaptığımız tek şey, aslında hiç ihtiyaç olmayan yerlere, hiç gerek olmayan büyüklükteki stadyumlarken, o stadyumlarda oynamasını beklediğimiz sporcuların antrenman için tesis bulamayışına dair bir planımız yokken, bir gün o stadyuma sporcu olarak çıkmak isteyen bir çocuğun önüne spor yapabilmesi için hayali bir yol dahi çizemezken, neyi değiştirebiliriz ki?
Eskiden işlerini yapmadıklarını düşünerek kızdığım yöneticilere de artık kızmıyorum. Çünkü sporla bir ilgileri yok. İş insanı, mühendis, müteahhit ve esnaflar yönetiyor sporu. Merve'nin eksiğinin ne olduğunu anlayabilecek durumda değiller ki Merve'nin hayatını değiştirebilecek bir planları olsun spora dair. Bu kısır döngüde, içindeki sporcu olma isteği söndürülen çocukların hikâyesini yazıp okuyoruz ancak.
Bugün milli formayı giyen her sporcudan bir beklentimiz var. Beklentimizin karşılığını alamayınca hakaret ediyor, dalga geçiyor, hatta çöp olarak nitelendiriyoruz. Hangi hakla bir beklentiye sahip olduğumuzu sorgulamıyoruz. Biz başarısız olduğunu görüp sinirlendiğimiz, dalga geçtiğimiz sporcuya ne verdik ki ondan ne istiyoruz? Muhtemelen bir beden eğitimi öğretmeninin gözüne şans eseri çarptığı için spora başlatılan, ya nizami olmayan şartlarda, belki toz toprak üstünde, yahut berbat salonlarda antrenman yapmak durumunda kalmış, spor yaptığı için derslerinden mahrum kalmış ve muazzam bir psikolojik baskı hissetmiş, 'sayesinde' değil, 'rağmen' sporcu olabilmiş birinden, hangi cüretle bir şeyler bekliyoruz?
Belki de hepimiz sporcu olmayı istedik Merve gibi, sadece farkında değildik. Farkında olmamızı sağlayacak ne imkân vardı ne de insan. Yol gösterenimiz de olmadı belki, kimileri gibi şanslı da değildik. Merve gibi sporcu olmak için gereken şeylerin hepsine sahiptik belki ama Türkiye'de sporcu olabilmek için gerekli olan hiçbir şeye sahip değildik...