Rock 'N' Roll ve Vals

10 dk

Marc Marquez, motosiklet dünyasının en prestijli sahnesine hükmetmeye devam ediyor. 2019'da altıncı MotoGP zaferini kazanan genç İspanyol, Noel Baba'ya yazdığı mektupla başlayan kariyeri ve çok daha fazlasını Socrates'e anlattı.

Getty Images

Henüz 26 yaşında olmasına rağmen, Marc Marquez uzunca bir süredir sporunda dünyanın en iyisi. Zirveyi Valentino Rossi'den devraldıktan sonra arkasına bakmayan genç sürücünün hedefleri ise bitmiş değil. Şu an, "Başarabileceği başka ne kaldı ki?" diye kendi kendinize soruyor olabilirsiniz. Dünden bugüne ve yarına uzanan bu sohbet size aradığınız cevapları verecektir...

Bay Marquez, bir numara olmanızın sırrı nedir?

Hep zayıf olduğum konuların üzerine gittiğim ve risk ile rasyonalitenin doğru karışımını bulduğum için olabilir. 2015 yılında çok agresif ve saldırgandım. Sezonu yalnızca üçüncü bitirebildim, çünkü çok fazla kaza yaşadım, puanlar bıraktım. 2016'da ise bu hatalarımdan dersler çıkarmıştım. Daha az risk aldım ve dünya şampiyonu oldum. 20 yaşındayken her yarışı bir final olarak görüyordum. Şimdilerde ise biraz tecrübe takviyesiyle bir yarışı ikinci ya da üçüncü bitirerek de yaşayabileceğimi fark ettim, çünkü topladığınız bu puanlar genel klasmandaki yeriniz için çok da kötü olmuyor.

Tehlikeli bir spor dalında boy gösterdiğinizi söyleyebiliriz. Hiç korktuğunuz oluyor mu?

Bazen yarışırken her an ölebileceğimi düşünüyorum. En çok kaza yapan yarışçılardan biriyim. Güvenlik önlemleri her gün biraz daha iyileştirilse de bu sporun çok ama çok tehlikeli olduğunu unutmamak gerek. Ama bu tür endişelere çok zaman harcayacaksanız evden dışarı çıkmamak sizin için daha iyi olabilir. Bence bu tehlike konusu, asıl yarışçıların aileleri ve seyirciler için daha zor. Kariyer tercihimin cefasını annem çekiyor, her zaman bana kötü bir şey olduğunu düşünüyor. Ama annemin endişesi sadece yarışlarla sınırlı değil. Arkadaşlarımla dışarı çıkmış olsam da korkuyor, beni eve bırakanın kim olduğunu ve o kişinin ne durumda olduğunu merak ediyor. Yine de söylemem gerek, yarışlarda günlük hayata kıyasla daha fazla güvenlik önlemi alınıyor.

Baskıyla nasıl başa çıkıyorsunuz?

Bahsettiğiniz baskı yüzünden erken yaşta saçlarım döküldü, bunu çok az insan bilir. 24 yaşında kel kalmak istemedim ve doktoruma gittim, o da bana saçlarımın stres yüzünden döküldüğünü ve bu stresi kontrol edemediğimi söyledi. Bazı pilotlar çok gergin olurlar, bazılarıysa tam aksi. Kritik anlarda baskı ve stresle başa çıkmayı öğrenmelisiniz. Sanırım ben de stresle her geçen gün daha iyi başa çıkıyorum.

Motosikletinizle ilişkinizi bize nasıl anlatırsınız?

Bazen ben ve motorum arasında derin bir uyum hissediyorum. Bir makineden söz ettiğimiz için bu uyumu tarif etmem çok zor ama motosiklet kullanan biri söylediğim şeyi hayatında birçok kez hissetmiştir. Bazen öyle anlar oluyor ki, motosikletim vücudumun bir parçasıymış gibi hissediyorum.

Peki motosikletinizle konuştuğunuz oluyor mu?

Dönem dönem oluyor. (Gülüyor) Bunu yapmanın tabii ki mantıklı bir tarafı yok ama yapınca zihinsel olarak iyi hissediyorum. Her şey kafanın içinde anlamını buluyor. Yarışın başlamasına saniyeler kala onunla konuşup ona cesaret veriyorum. Yarış öncesi konuşmalarımın bir ritüele dönüştüğünü söyleyebiliriz ama gaza bastıktan sonra o kadar sık konuşmuyorum.

"Yarışın başlamasına saniyeler kala motosikletimle konuşup ona cesaret veriyorum."

"Yarışın başlamasına saniyeler kala motosikletimle konuşup ona cesaret veriyorum."

Böyle bir makineyi sürmek nasıl bir his peki?

Dans etmek gibi. Bazen rock'n'roll, hele ki sıkı bir yarışsa. Bazense vals, çünkü virajlarda oldukça pürüzsüz dönüşlerim var.

Özel hayatınız bu tutkunuzdan nasıl etkileniyor?

Şu anda bir ilişkim yok, çünkü önceliğim yarışlarda. Ama sevgililerim için anlaşılması kesinlikle zor bir durum. Bir hafta sonum boş olduğunda hemen motoruma atlamak istiyorum, onsuz yaşayamıyorum.

Mesela geçtiğimiz yaz iki hafta tatilim vardı ama beşinci günün sonunda kendimi tekrar tura çıkmış buldum.

Kişisel olarak motosikletlerin cazibesini yaratan nedir?

Adrenalin. Eşsiz adrenalin. Geçenlerde iki günlük tatilin ardından hemen bilgisayarımı açıp bir yarış izledim. Buna ihtiyacım var.

Motosiklet bir tür yaşam tarzı. Futbol, koşu ya da boks için deli olan birçok insan var. Bende de bu durum motosiklet yarışları için geçerli. Eğlenceli gelmeyebilir ama o adrenalin gerçekten hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Benim için hayattaki en önemli şey yarış olan pazar günleri. Eğer yarışlar olmasaydı asla motosiklet sürmezdim.

Bir yarış ortalama 45 dakika sürüyor. Bu sürenin ardından nasıl hissediyorsunuz?

Fiziksel olarak müthiş, çünkü kondisyonum gayet iyi. Bazen yarış bittiğinde bir tane daha çıkarabileceğimi düşünüyorum. Ama yirmi dakikalık bir dinlenme sonunda yorgunluk seviyeniz gitgide artıyor, ta ki bitkin hissedene dek. O andan sonra hiçbir şey beni rahatsız etmiyor, çünkü geriye yalnızca adrenalin ve maksimum seviyedeki konsantrasyonun bıraktığı yıpranmışlık kalıyor.

Sizin için bir yarışın en çetrefilli kısmı nedir?

Birkaç saniye içinde karar verme zorunluluğu. Fiziksel hazırlık inanılmaz önemli, çünkü yalnızca fit olduğunuzda beyniniz en ideal biçimde çalışır. Yorgunsanız, karşınıza çıkan zorluklarla başa çıkamazsınız.

Yarışlarda 350 km/sa hıza kadar çıkıyorsunuz. Bu kadar hızlı olmak nasıl hissettiriyor?

Birkaç kez bu hıza ulaştım, tabii ki bunların birçoğu en hızlı pist Mugello'daydı. Dürüst olmak gerekirse dümdüz sürerken hızınızı gerçekten hissedemiyorsunuz. Sanki ağaçlarla kaplı bir yolda hızlı ilerliyormuşsunuz gibi oluyor. Ama işin içine viraj ve rüzgâr girerse ve fren yapmak zorundaysanız, işte o zaman olağanüstü bir tatmin duyuyorsunuz.

Yarışlarda her saniye ensenizde bir rakibinizin olduğunu gerçeğiyle nasıl başa çıkıyorsunuz?

Bunu kesinlikle sevmiyorum. Sahip olduğunuz küçük avantajı koruyabilmek için mental açıdan çok kuvvetli olmanız gerekiyor.

"Beni dönüşlerde dirseklerimi kullanmamla hatırlayabilirler. Şimdilerde bunu tüm yarışçılar yapıyor."

"Beni dönüşlerde dirseklerimi kullanmamla hatırlayabilirler. Şimdilerde bunu tüm yarışçılar yapıyor."

Yani rakibinizin arkasında olmayı mı tercih ediyorsunuz?

Evet. Eğer karşımdaki yarışçının bir parça arkasında sürersem hareketlerini analiz edebilir ve buna göre saldırabilirim. Eğer en öndeyseniz, yarış boyunca savunma yapmanız gerekiyor.

İlk motosikletinizi dört yaşındayken Noel'de aldığınız doğru mu?

Evet, doğru. O zaman Noel Baba'ya bir mektup yazdım ve bir motosikletim olmasını diledim. O zamana kadar hep elektrikli motorlardan kullanmıştım, bu seferki gerçek bir motor olmalıydı. Ve sonunda dileğim gerçekleşti, gerçek bir motosikletim oldu. Küçük bir modeldi, gördüğüm an sevinçten deliye dönmüştüm. Sonraki gün de deneyebilmek için çok erken uyanmıştım.

Peki yarışmaya ne zaman başladınız?

Ailem motosiklet delileriyle dolu. Annem bir beyaz yakalıydı, babam da inşaat sektöründe çalışıyordu. Ama hafta sonu geldiğinde her şeyi bırakıp karavanımızla yarışlara giderdik. Annem bize yemek yapardı, babam da bayrağı sallardı. Harika zamanlardı.

İlk yarışınıza dört buçuk yaşındayken katıldığınız doğru mu?

Evet. Biraz risk almıştık, çünkü yarışmak için beş yaşını doldurmuş olmanız gerekiyordu. O zamanlar babama o kadar çok baskı yaptım ki başka şansı kalmadı ve orada yarışmama izin verdi. Ben yarışırken o da arkamdan sürüyordu.

"O zamanlar babama o kadar çok baskı yaptım ki başka şansı kalmadı ve orada yarışmama izin verdi."

"O zamanlar babama o kadar çok baskı yaptım ki başka şansı kalmadı ve orada yarışmama izin verdi."

Yolun başından beri hep kazanıyorsunuz. Hiç iştahınızı kaybettiğinizi hissettiniz olmadı mı?

Hem de hiç. Gençliğimde en modern motosikletleri süren, en pahalı kıyafetlerle gezen çocuklar tanıdım. Ama bizim evde durum farklıydı. Babam bana mütevazı ve aklı başında olmayı öğretti. Her zaman ihtiyacım olan motosikleti aldık, daha fazlasına bakmadık. Motosiklet, derin bir hobi olmalı. Arkadaşlarımla futbol oynamak istediğimde de hiç problem olmazdı. Sadece motosiklete odaklanıp diğer her şeyi boş vermek doğru değil.

26 yaşındasınız ve şimdiden sekiz dünya şampiyonluğunuz var. Zirvede kalmak için özel bir planınız olacak mı?

Bir duraksama dönemine girmemek için tüm gücümle çalışmak istiyorum. Her zaman yeni fikirlere açığım ve sürüş stilimi daha da geliştirmek istiyorum. Artık birkaç yıl öncesinde olduğu kadar sık kaza yapmıyorum, rakiplerin üzerimde kurduğu baskıyla daha iyi baş edebiliyorum ve bazen daha az risk almanın daha mantıklı bir seçim olduğunu kavrayabildim. Bu sezonki yarışlarda bir avantaj elde edebilmek için çok hızlı başlangıçlar yaptım. Ve finişlere yüzde yüzümle ulaşabilmek için çevre kontrolüne dikkat ettim.

İnsanların sizi hangi özelliğinizle hatırlamasını istersiniz?

Dönüşlerde dirseklerimi kullanmamı hatırlayabilirler. Şimdilerde bunu tüm yarışçılar yapıyor. Tabii ki yarışlarda her şeyini ortaya koyan bir sürücü olduğumu hatırlamaları da beni mutlu eder. Günlük yaşamımda sakin bir insanım ama kaskı kafama geçirdiğimde bambaşka biri oluyorum.

Her zaman tam gaz sürüyorum, çünkü uyumak için yatağa gittiğimde kendimi suçlayacak bir şeyim olmasın istiyorum. Eğer bir hedef için yüzde yüzünüzü verirseniz, hiçbir konuda pişmanlık duymanıza gerek kalmaz. İşte o hisse bayılıyorum.

Çeviri: Furkan Karasoy

Socrates Dergi