
8-7, 40-15
3 dk
Bir puan. 2019 Wimbledon galibini sadece bir puan belirleyebilirdi...
Roger Federer, bir oyun önce Novak Djokovic'in servisini kırmıştı. Final setinde skor avantajını yakalayıp, dokuzuncu Wimbledon şampiyonluğu için servislerini kullandı. İlk puanı kaybettikten sonra arka arkaya güçlü vuruşlarla istediği şansı eline geçirdi. Yani iki şampiyonluk puanını. Tüm zamanların en iyi erkek tenisçisi, 45 dakika sonra nerede olmayı düşlerdi? Muhtemelen altın sarısı kupasına kavuşmuş ve en iyi bildiği seremoniyi bitirmiş şekilde soyunma odasında olmayı... Maçı kaybettiği senaryoda, çok daha yıkıcı düşünceler rakibinin de zihninde dolaşmış olmalı. Efsanelik statüsünde Federer'in ve Rafael Nadal'ın pek de gerisinde olmayan Novak Djokovic, ikincilik tabağını herhalde çoktan elinden atmış olmayı dilerdi. Kaybetmekten nefret eden her büyük şampiyon gibi; bir sonraki turnuvayı, bir sonraki final maçını ve bir sonraki kupayı hayal etmeye başlardı. Tekrar zirveye çıkacağını bilmenin düşüncesi dahi ona konfor vermezdi. Peki, skor tabelasında 8-7, 40-15 yazdıktan 45 dakika sonra gerçekten neredeydiler?
Hâlâ kortun üstünde. Üstelik bu kez maç puanları Djokovic'in hanesinde yazarken ve artık geriye dönüş olmayacakken... İki muhteşem sporcu, skorun onları götürebileceği son noktaya kadar Wimbledon şampiyonluğu için savaştı. Kaçan fırsatlar ve destansı bir geri dönüş, hikâyeye son noktayı koydu. Üzüntü, sevinçle karıştı; hayal kırıklığına ise rahatlama eşlik etti. Son top atıldığında kimse ne hissedeceğini tam olarak bilmiyordu. Korttaki devler hariç...