
Ronaldo vs. Ronaldo
7 dk
Hangi Ronaldo? Bu seçim, futbol üzerine ateşli tartışmaları sevenler için hâlâ soru işareti. Ve cevabı verecek tek şey ise istatistikler değil.
“Cristiano Ronaldo mu, Lionel Messi mi?” sorusu dünyanın dört bir yanındaki futbol taraftarlarını ikiye bölmeye devam ediyor. Ancak birçok Brezilyalıya göre tartışmada Cristiano Ronaldo’nun karşısındaki isim Messi değil ‘Fenomen’ Ronaldo olmalı. İkili arasındaki rekabet, hâlâ taraftarlarını öfkelendirip ateşleyebilecek cinsten. Peki hangisi daha iyi? Çevik bir yük treni edasıyla savunmacıları görkemli şekilde geride bırakan ve rakiplerinin üzerinden buldozer gibi geçen Brezilyalı Ronaldo mu? Yoksa küstah dokunuşlarıyla karşısındakinin arkasına süzülüp muhteşem şutlarıyla taraftarı büyüleyen CR7 mi? Tüm dünyayı büyüleyen yetenekleriyle ikisinin de harika oyuncular olduğuna şüphe yok. Ayrıca taşıdıkları hünerler ortadayken -kim olursa olsun- herkes, otomatikman bu iki isme ‘rüya takım’ında yer verecektir.Ancak iş ayrım yapmaya gelince mevzu biraz karışıyor. FIFA tarafından her sene verilen ‘Dünyanın En İyi Oyuncusu’ ödülünü üçer defa kazanan iki oyuncu arasında nasıl ayrım yapabilirsiniz ki? Üstelik nerede oynarsa oynasın, hem Ronaldo hem de CR7 çuval dolusu gole imza atmanın yanı sıra yığınla da madalya kazanmış durumda.
Bu sebeple, ikiliyi kıyaslama yolunda öncelikle kupalar ve gollere bakmak iyi bir başlangıç noktası olabilir. Brezilyalı Ronaldo’nun CV’si iki Dünya Kupası zaferi barındırıyor. 1994’te Birleşik Devletler’de düzenlenen turnuvada, hiç süre almamış bir yedek oyuncu olarak kadroda yer alıyordu. Ancak sekiz sene sonra Japonya ve Güney Kore ortaklığındaki kupada müthiş bir forma sahipti ve final maçında Almanya ağlarına iki gol birden bıraktı. Ronaldo 2006’da noktaladığı milli takım kariyerine, 97 maçta 62 gol sığdırmayı başardı. Dünya Kupası tarihine ‘en golcü oyuncu’ olarak yazılmasını sağlayan 15 golü, rekor kitaplarındaki yerini, Miroslav Klose 2014’te unvanı ele geçirene kadar koruyacaktı. Tüm bu başarılara iki Copa America ve bir Konfederasyonlar Kupası ekleyince, Ronaldo’nun milli seviyedeki zaferlerinin Portekizli adaşından çok daha etkileyici olduğunu görmek mümkün. Zira CR7’nin milli takımıyla bir şeyler kazanmaya en çok yaklaştığı an, Yunanistan’a kaybettikleri Euro 2004 finaliydi. Tüm bu milli takım istatistiklerini kıyaslayınca Brezilyalı Ronaldo üstün gözükse de kulüp seviyesindeki büyük başarılarda ibre Portekizliye dönüyor. Ronaldo’yu hem Manchester United hem de Real Madrid’e Şampiyonlar Ligi kazanma yolunda yaptığı katkılarla hatırlıyoruz. Aynı zamanda madalya çantasında iki tane FIFA Kulüpler Şampiyonası altını var. Bunlara üç Premier Lig, bir Federasyon Kupası, iki Lig Kupası, bir La Liga ve iki de Kral Kupası şampiyonluğu ekleyince kulüp düzeyinde muhteşem bir başarı tablosu ortaya çıkıyor. Brezilyalı Ronaldo’nun kariyerinde ise 2003’teki La Liga zaferinden başka lig şampiyonluğu yok. Elbette o da kulüpleriyle bolca kupa kazandı ama bunlar arasından en öne çıkan, 1997 UEFA Kupası olarak gösterilebilir. Kulüp takımı başarılarında olduğu gibi, gollere gelindiğinde de tartışmanın galibi CR7. Futbola vedasını 2011’de, 34 yaşındayken gerçekleştiren Ronaldo, 17 yaşında başladığı bu yolculuğa 414 gol sığdırdı. Tabii kariyerini tehdit eden sakatlıklar yaşamasaydı bu sayının daha fazla olacağı aşikâr.
Şubat 2015’te 30 yaşına yeni adım atan CR7 ise şimdiden tüm kariyerinde 500 golü bulmuş durumda. Avrupa liglerinde dört Altın Ayakkabı Ödülü alan tek isim olmayı başardı ve muhtemelen bu sayıyı kariyeri bitmeden 5-6’ya çıkaracak. CR7’nin başka rekorlar kırması da kesinlikle olasılıklar dahilinde. İşi biraz saha dışına taşıyıp ticari boyuta kaydırdığımızda, CR7 bu kez kolay bir galibiyet alıyor. Portekizlinin resmi internet sayfası, saç stilinden bile daha şık. Dünyanın en çok kazanan sporcularından biri olmasının yanı sıra kendi kıyafet markasına da sahip. Ayrıca ‘Ronaldo’ ismini taşıyan biyografik filmi, gelecek aydan itibaren vizyonda olacak. CR7 şimdiden dünyanın en önemli şirketlerinden bazılarıyla bol kazançlı anlaşmalara imza atmış durumda ve yeni filmiyle birlikte pazarlanabilirliğini artıracak. Brezilyalı Ronaldo da emekli olduğundan beri boş durmuyor. Eski Brezilya Milli Takımı oyuncusu, ülkesinde birkaç reklam anlaşmasına imza attı. Sahibi olduğu menajerlik şirketi ‘9ine Sports and Entertainment’, dünyanın en iyi birkaç tenisçisinden Rafael Nadal ve Brezilya’nın son süper starı Neymar’ın da dâhil olduğu yüksek profilli bir sporcu grubunun imaj haklarını elinde bulunduruyor. Öte yandan ‘The Ronaldo Academy’ ismini taşıyan futbol okulları da büyümeye devam ediyor. Yaptığı son anlaşmayla birlikte Ronaldo, Çin’de 30 futbol okulu daha açacak.

Ronaldo’nun Brezilya’daki popülaritesi, kariyerini sonlandırmadan önce ülke sınırları içerisindeki en büyük ikinci kulüp Corinthians’a transferiyle birlikte artmıştı. Ancak Brezilya’nın Yerel Dünya Kupası Komitesi’ne dâhil oluşuyla gelişen süreç, yükselişteki imajının Youtube’da onun için yapılan ‘en iyiler’ derlemesi videolarından rastgele birini seçin ve izleyin. Görüntüler arasında direkt olarak gözünüze çarpan birkaç şey olacaktır. Bunların ilki, gole odaklanan Ronaldo’nun rakip savunmaya doğru koşma isteği. İkinci olarak, rakiplerin başa çıkamadığı korkutucu sürati, kuvveti ve inanılmaz seviyedeki ivmelenişi görülebilir. Üçüncü olansa ayak hareketlerinin hızı ve harika top kontrolü. Rakibini hareketinin aksi yönüne gönderdiği vücut çalımlarını ve adımlamaları yapmasını sağlayan dengeli yapısını da unutmamak gerek. Tüm bunların ötesinde, Ronaldo’nun oyun stilinde bir doğallık var. Bu doğallık, Ronaldo’nun topu ayağına aldığında neler yapacağını kendisinin bile bilmediğini hissettirecek seviyede görülüyor. CR7’yi izlerken her şeyin biraz daha hesaplanarak yapıldığı hissine kapılıyorsunuz. Tüm o hassasiyet, özenle hazırlanmış ani hareketler, yüz ekşitmeler, pozlar, heykelleri andıran beden ve bakımlı kaşlar sizi başka bir noktaya yöneltiyor: Tüm bunlar o paketi satmakla alakalı.
Brezilyalı Ronaldo sıra dışı yeteneklerini rakiplerini geçmek adına araç olarak kullanırdı. Numaralarını bir oyuncuyu ekarte ederken yapar ve arkasına bakmazdı. CR7 ise işin şov tarafında. Rakiplerini, toz bulutunun içinde bırakmadan evvel onlarla oynamak istiyor.
Günümüz futbolunun büyük bir kısmı oyuncuların mental gücüne göre şekilleniyor. Kendi ile övünüşü, sözde kendine takıntılı oluşu ve dev serveti, bu şartlar altında CR7’nin başına bela açan şeyler. Eğer iki maçlığına iyi oynayamaz veya gol atamazsa direkt olarak baskı ile yüzleşmek durumunda. Ancak o, zora giren işlerin içinden çıkabildiğini sayısız kez gösterdi.
Alkol ve sigara alışkanlıklarının yanı sıra, saha dışındaki diğer zaaflarına rağmen Ronaldo da yaşadığı ciddi sakatlıkları atlatıp yeniden sahalara dönecek cesareti -çoğu uzman üzerini çizse de- her defasında sergilemeyi başardı.
Brezilyalı, iş geride bırakılan mirasa gelince diğer harika Seleçao üyeleri Ronaldinho ve Romario’nun yanında, en yükseklerde yer alıyor. Portekizli de şimdiden adını gelmiş geçmiş en iyi oyuncular arasına yazdırmayı garantiledi. Ayrıca önünde en azından birkaç sezon daha var ve yeni rekorlar kıracağına şüphe yok.
Teatral ve kibirli tavırları sebebiyle sık sık eleştirilse de henüz CR7’nin kötü bir futbolcu olduğunu söyleme cesaretini kimse gösteremedi. Kendisinden sonra yeryüzünde artık iki tane Ronaldo olduğu kabul edilebilir. Ancak çoğu Brezilyalı için ‘Fenomeno’dan başkası yalan.
Çeviri: Emre Gürkaynak