
Ronaldo'suz ama Aynı
5 dk
Cristiano Ronaldo, İspanya topraklarından ayrılmış olabilir ama La Liga yine aynı limanda. Ligi farklı yapan da zaten bu karakteri...
La Liga dünyanın en iyi ligi mi? Bu soruya ‘Evet’ yanıtını verenler, yıllarca çok sert bir muhalefetle karşılaştılar. Televizyon izleyicisi için öncelik renkli, canlı ve heyecanlı maçlardı. Talepleri karşılayan, Premier Lig oldu. İspanya Ligi sevenler ise birkaç argümana sığındı. Bunlardan bir tanesi de oldukça cazibeliydi: “Dünyanın en iyi iki futbolcusu bu ligde!” Ama artık değil… La Liga, Cristiano Ronaldo’nun Madrid’e adım attığı 2009 yılından itibaren Avrupa’nın rekabet merkezi oldu. Real Madrid-Barcelona çekişmesi zaten on yıllardır ezeli rekabetler kültürünün lokomotifiydi. Bir de Ronaldo-Messi rekabeti dâhil olunca unutulmaz hikâyelerle dolu dokuz sezon geçirdik.
Ronaldo’nun Juventus’a transferinin ardından ligin en pazarlanabilir özelliği kayboldu ama ana planda çok büyük değişimler yok. La Liga yine üretim zenginliğini ortaya koyacak. Hem genç oyuncuları hem yeni futbol akılları hem de düşünen teknik adamları bu sahnede göreceğiz. Öte yandan Premier Lig karşısındaki en büyük handikap yine geçerliliğini koruyor. Ada’da zirveye çok sayıda takım talip olurken İspanya’da yine Barcelona, Real Madrid ve Atletico Madrid olağan şüpheliler olacak.
Geçen sene bu zamanlarda moda Real Madrid’di. Şampiyonlar Ligi’ni iki kez süpüren ve ligi kazanan Zinedine Zidane’ın öğrencileri, seriye Süper Kupa’yı da eklemişti. Madrid rakipsizliğinin tanımını yeniden yazıyordu. Hatta Gerard Pique, “Real Madrid’den çok gerideyiz” tespitinde bulunmuştu. Fakat sezon sonunda işler değişti. Kutlamaların merkezi Camp Nou’ydu. Barcelona, Atletico’ya 14, Real’e 17 puan fark atarak şampiyon oldu. Hatta 37. haftadaki ilginç Levante yenilgisi yaşanmasaydı (5-4) ligi namağlup bitireceklerdi. Şampiyonluk sonrası Barcelona'da transfer dönemi ise sönük geçti. Andres Iniesta’ya veda edildi, Paulinho Çin’e döndü. Onların yerini 31 yaşındaki Arturo Vidal alacak. Onun dışında Arthur (1996), Malcom (1997) ve Clement Lenglet (1995) üçlüsüne 108 milyon Euro ödediler ama bu sezonun asıl transferi onlar değil. Geçen sezon 25 yaş altı üç transfer için (Coutinho, Dembele, Semedo) 270 milyon Euro harcamışlardı. Önce o paketin katkı vermesini bekleyecekler.
Real Madrid, geçen sezon kupalara ambargo koyan oyuncu grubuna fazla güvenerek lig cephesinde ağır bir yara aldı. O yaranın (ve üçüncü CL zaferinin ardından) Zidane istifa etti. Yerine de milli takımdan Julen Lopetegui geldi. Uzun zamandır genç oyuncularla çalışan teknik adam, tam sürecin meyvesini yiyecekti ki Real Madrid elmasını ısırdı ve ısırığın bedelini Dünya Kupası’ndan atılarak ödedi! Üzerindeki baskı çok büyük olacak.
Üstelik kulüp, transferi yine durgun geçirdi. En sağlam mevkilerden birine kelepir fiyata Thibaut Courtois transferi yapıldı ama eksik bölgeler aynı kaldı. Alvaro Odriozola (22) ve Brezilya’dan sol kanat Vinicius Junior (18) dışında dikkat çekici bir hamle olmadı. ‘Karim Benzema’nın yerine gelecek santrfor’ bu yaz da yola çıkmadı! Ronaldo’nun yerini sakatlanmazsa Gareth Bale alacak gibi. Real taraftarları için de artık dünyanın en iyi futbolcusu Luka Modric! Tabii eğer Inter’e gitmezse…
La Liga’nın üzerindeki ölü toprağı, Real-Barça ikilisine bakınca bile görülüyor. Atletico Madrid dışındaki ‘diğerleri’nin ise hâli pek farklı değil. Hem yayın gelirlerindeki fark hem de ülkeyi kasıp kavuran ekonomik kriz yıllardır lig genelindeki sükseli transferleri engelliyordu. Bu sezon da üç büyükler dışında 20 milyon Euro’nun üstünde transfer yapan sadece iki kulüp var; Athletic Bilbao ve Valencia!

Oysa bahsettiğimiz para, Premier Lig’de bir orta sıra takımının yedek santrforuna ödeniyor. Hatta Bournemouth gibi bir takım, Levante orta sahasından Jefferson Lerma için 28 milyon Euro ödeyebiliyor. Aksi bir rota görmek ise imkânsıza yakın. Zaten La Liga’nın markası da, alışkanlığı da, rengi de, handikabı da burada yatıyor! Ronaldo ve Messi rekabeti Çin’den ABD’ye kadar tüm dünyaya pazarlandı ama üretimin ve kıt kaynaklarla var olmanın değeri sayesinde lig kendine has başka bir değer yarattı.
La Liga yine aynı limanda. Üstelik bu sefer büyükleri de yanına çekiyor…
Cevher
Çıkış yapan oyuncu olabilmek için bazı şifrelere ihtiyaç var. Büyük takımlardakinin forma şansı azdır. Gole yakın olanlar ise daha çok öne çıkar. Ne kadar genç olursa o kadar iyi. Arada da hakkında transfer haberleri çıkmalı. Bu şartların hepsini Ferran Torres sağlıyor. Valencia altyapısının son ürünü, geçen sezon ligde az da olsa şans buldu ama henüz golünü atamadı. Eleştiri konusu olmasına gerek yok; zira henüz 18 yaşında. Hem kanatlarda hem de forvette oynayabiliyor. Hücum oynamayı seven Valencia’ya enerji katabilir.
Bu Hocaya Dikkat!
Sezonun belki de en radikal hamlesi Celta Vigo’dan geldi. Arjantinli teknik adam Antonio Mohamed, ülkesi ve Meksika dışında bir tecrübesi olmamasına rağmen bu sezon İspanya’da çalışacak. Independiente ile Sudamerica’ya ulaşırken dört turda da ilk maçları kazanamayıp rövanşlarda turlamışlardı. İlginç tavırları ve tutkulu kişiliği, oynattığı oyundan daha çok renk katacaktır. ‘El Turco’ lakaplı Mohamed’in kale arkasındaki bayrağın (Deportivo LC) tam karşısına gitmesi bile ayrı bir hikâye. Geçen sezonu 13. sırada bitiren Celta Vigo’nun maçlarını izlemek için saha kenarındaki bu adamın varlığı yeterli olabilir.
Anahtar: Deplasman Maçları
Real Madrid, Barcelona ve Atletico Madrid çok iyi iç saha takımları olarak biliniyor. Onları kendi sahalarında devirmek, hatta onlara gol atmak bile çok zor. Fakat son yıllardaki şampiyonluklar da deplasmanda aldıkları puanlar sayesinde geliyor. 2008-09’dan bu yana oynanan son yedi sezonun beşinde ligin en iyi iç saha takımı olmak şampiyonluğa yetmedi. Fakat son 10 sezonda, deplasmanda en çok puan toplayanlar istisnasız bir şekilde şampiyon oldu. İçerisi coşturuyor, ruh katıyor, sinerji yaratıyor ama sezon sonunda deplasmanlardan eve mutlu dönenler şampiyonluk kutluyor!
100
110, 112, 106, 99… Tamam son sayı 99 ama Messi bir penaltı az kaçırsa o da 100’dü. 2014’ten sonraki dört şampiyon 100 barajını aştı. Hatta 100 golü geçmek, 2010 ve 2011’de Real Madrid’e, 2014’te ise hem Real’e hem Barcelona’ya yetmedi. 77 gollü şampiyon Atletico’nun ardından ‘100 gol’ şampiyonluk şifresi oldu.
Ateş Hattı
Zirve adaylarının sayısı az ama ligin yarısı küme düşme potasının adayı! Yenilerin işi ise biraz daha zor. Geçen sezon teknik direktör değişikliğinin ardından topladığı puanlar ve play-off sayesinde lige yükselen Valladolid, yaz dönemini durgun geçirdi. Dar kadrosuyla işi en zor takım onlar! Serdar Gürler’in Huesca’sı da aynı yolun yolcusu olabilir.