
Rüzgar Gibi
10 dk
Arjen Robben, 35 yaşında futbol kariyerine nokta koydu. Olağanüstü eğlenceli bir stili görkemli başarılarla süsleyen Hollandalı futbolcu, Socrates'e konuştu.
Arjen Robben'in basit bir oyunu vardı. Kanatta top alır, bir anda hızlanır ve kaleyi hedeflerdi; bazen seri çalımlarla, bazen yana çekerek vurduğu bir şutla... Onu izlemek aslında hep aynı hisleri uyandırdı. Güzellik, heyecan ve rutin... Robben, yirmi yıla yaklaşan kariyerinde aynı çalımı defalarca attı. Rakipleri bir sonraki hamlesini biliyorlardı ama onu yine de durduramıyorlardı. Robben'i durduran sakatlıklar oldu. Bayern Münih ile Şampiyonlar Ligi kazanarak efsaneleşen Hollandalı, 2019'un yaz aylarında emekliliğini açıkladı. Robben, Münih formasıyla son röportajlarından birini Socrates Almanya'dan Alexis Menuge'e verdi...
Bay Robben, 1990'larda Bundesliga'yı izler miydiniz?
Babamla oturup sıklıkla izlerdik. Biz Hollandalılar için Bundesliga en sıkı takip edilen ligdi. O dönemlerde Bayern Münih ve Borussia Dortmund arasında bir düello vardı ama Werder Bremen de arada zirve yarışına katılıyordu.
O yıllardan hangi oyuncular aklınızda?
O dönemki Bayern kadrosunu düşündüğümde aklıma gelen ilk isim 'Titan', yani Oliver Kahn. Kahn'a ek olarak Stefan Effenberg ve Giovane Elber'i de sayabilirim. Ve tabii Ailton, Stephane Chapuisat, Karl-Heinz Riedle gibi oyuncuları unutmak olmaz. Bu isimlerin ortak özelliği, hepsinin karizma sahibi futbolcular olmasıydı.
Her büyük oyuncunun bir imza hareketi vardır, sizin de var. Herhangi bir çocuğun bile bildiği numaranızdan bahsediyorum; sağdan tempolu bir biçimde içeri kat ediyorsunuz, şut geliyor ve top tercihen uzak köşeden ağlarla buluşuyor. Bu senaryo futbol literatürüne 'Robben hareketi' olarak geçti. Peki siz böyle hatırlanmaktan gurur duyuyor musunuz?
Açıkçası eşim gururlanmam gerektiğini söylüyor. Bu numarayı geliştirmeye devam ettim ve bu sayede yıllar içinde tanındım. Tabii beni en çok mutlu eden tarafı, 35 yaşına geldiğimde bile hâlâ bu hareketin işe yarıyor olmasıydı.
Antrenmana çıktığınızda bu hareketi mükemmelleştirebilmek adına çalışmalar yapıyor muydunuz?
Aslında hayır. O hareketi yapabilmek bir his meselesi. Kilit nokta ise hareketi tamamlamak için doğru ânı hissetmek.
Tamamlamak kelimesini kullanmışken emeklilik kararınızı sormak isterim.
Futbol oynamaya devam etme kararı dünden bugüne alınacak türden bir karar değil. Bu kadar sene aynı kulüpte oynadıktan sonra yeni bir maceraya atılıp atılmak istemediğinizden emin olmanız gerekiyor. Ben de uzun süre buna karar veremedim.

"O dönemki Bayern kadrosunu düşündüğümde aklıma gelen ilk isim 'Titan', yani Oliver Kahn."
Karar aşamasında devam etmeyi de ciddi biçimde düşündüğünüzü söylediniz. Emeklilik düşünürken yaşadığınız zorluklar futbola olan aşkınızdan mıydı?
Kesinlikle. Ayrıca yeni kupalar kazanma isteği de vardı tabii. Şimdi Bayern günlerime dönüp bakıyorum ve kazanılabilecek her kupayı kazandığımız için inanılmaz gurur duyuyorum. Gerçekten kariyerimdeki başarılar beni tarif edemeyeceğim kadar çok mutlu ediyor. Bayern'de geçirdiğim on sene kulüp tarihinin en başarılı dönemlerinden biriydi ve ben de bu muhteşem yılların önemli bir parçasıydım.
Her şeyin başladığı günlere dönelim. İmza atarken Münih'te bu kadar uzun süre kalacağınızı düşünüyor muydunuz?
Bu soruyu gerçekten Ağustos 2009'da soruyor olsaydınız, cevabım büyük olasılıkla hayır olurdu. Ancak böylesi bir kulübe yıllar boyu sadık kalmak tarif edilemez bir his. Bu beni gerçekten çok ama çok gururlandırıyor. 35 yaşına gelip de dünyanın en iyi kulüplerinden birinde oynayabilmeyi çok az futbolcu başarabilir. Ve bahsettiğim kulüp yalnızca sportif açıdan birinci sınıf değil, Bayern aynı zamanda bir aile.
Peki Münih'te geçen yıllarınızda Franck Ribery ile olan ilişkinizi nasıl anlatırsınız?
Her geçen gün bize daha da yardımcı oldu, her geçen gün daha da yakınlaştık. Cidden, Franck olmadan bu on yıl nasıl geçerdi? Size dürüst olayım; kesinlikle bu kadar başarılı olamazdık. Üstün yetenekleriyle bir döneme damgasını vurdu. Birlikte çok büyük şeyler başardık ve Bayern Münih'in yeni bir oyun stili bulup yeniden Avrupa'nın zirvesine çıkmasında büyük rol üstlendik.

"Cidden, Ribery olmadan bu on yıl nasıl geçerdi? Dürüst olayım, kesinlikle bu kadar başarılı olamazdık."
Bahsettiğiniz yeni oyun stilini bizlere somut örneklerle anlatabilir misiniz?
Franck ve ben Münih'e gelmeden önce, kanat organizasyonları Bayern için bir öncelik değildi. Kulübün ana oyun planı, merkez ağırlıklı ataklardan oluşuyordu. Biz geldikten sonra oyunu daha geniş bir alana yaydık ve tahmin edilemez hâle getirdik.
Ribery'den övgü dolu sözlerle bahsettiniz ancak dönem dönem tartışmalar yaşadığınız da oldu. 2012'de Real Madrid'e karşı oynadığınız Şampiyonlar Ligi yarı finalinin devre arasında Ribery size yumruk atmıştı.
O an soyunma odasında her şey çok şiddetliydi. Şimdi o ânı düşündüğümde sadece gülesim geliyor. Bu tür anlaşmazlıklar ve kavgalar her yerde, her kulüpte olur. Bu olayı atlattıktan sonra saha dışında daha yakın olduk ve birbirimizi daha iyi anladık.
Saha içindeki uyumunuz da hiç fena değildi. Borussia Dortmund'a karşı oynadığınız 2013 Şampiyonlar Ligi Finali'nde galibiyeti ve kupayı getiren golünüzün asisti Ribery'dendi. O gol bu özel ikiliyi özetliyor diyebilir miyiz?
Şüphesiz. O golü unutmak imkânsız, Franck'ın pası tamamen içgüdüseldi. O âna dair hatırlayabildiğim tek şey, duyduğum eşsiz mutluluk. Avrupa'nın kralı olmuştuk! En ufak şüpheye yer yok, kariyerimin en büyük ânıydı.
Münih'te Louis van Gaal, Pep Guardiola, Carlo Ancelotti, Jupp Heynckes ve son olarak Niko Kovac ile çalıştınız. Oyununuzu en çok hangisi etkiledi?
Pep Guardiola'yı diğerlerine kıyasla çok daha ileride görüyorum. Onun çok büyük bir hayranıyım. Futbolu ve her şeyden önemlisi hücum futbolunu çok seviyorum ve Pep de bu konuda gerçek bir usta. Hep hücuma ve topun kontrolümüzde kalmasına odaklanırdı. Onunla çıktığımız her antrenmanda topla çalışıyorduk, bu beni gerçekten çok etkilemişti. Pep'le frekansımız uyuşmuştu. Onunla geçirdiğimiz günlere dair beni üzen tek bir şey var, o da Şampiyonlar Ligi'ni kazanamamış olmamız. Sakatlıklar, cezalar, hakemlerin hatalı kararları; hep bir şeyler çıktı ve hep yarı finalde elendik. Pep, Münih'e geldiğinde 30 yaşına basmıştım. Bir adamın gelip o yaşımda oyunumu bu kadar değiştireceğini asla tahmin edemezdim.

"Futbolu ve her şeyden önemlisi hücum futbolunu çok seviyorum ve Pep de bu konuda gerçek bir usta."
Pep ile tanıştıktan sonra ne değişti?
Örneğin sezinleme kabiliyetim. Oyunu daha iyi okumayı öğrendim. Rakip ceza sahasındaki karar anlarında da büyük etkisi oldu; ne zaman şut çekmeliyim, ne zaman koşuya devam etmeliyim… Komple bir oyuncu olmam için çok çabaladı. Bana sorarsanız Pep Guardiola, dünyadaki en iyi teknik direktör. Münih'te birlikte geçirdiğimiz üç yıl benim için çok öğreticiydi.
Van Gaal gibi bir antrenörle de çalıştınız, o da bir iz bırakmış olsa gerek.
2009'da beni Bayern'e transfer eden isim oydu. Onunla çalışırken ne kadar titiz biri olduğunu ve disipline ne denli önem verdiğini gördüm. Van Gaal, her oyuncusunu bireysel olarak ileriye taşımak ister. Birlikte çalıştığımız dönemde bana çok fazla özgüven aşılamıştı. Münih'te onunla da çok güzel zaman geçirdim. Şunu da itiraf etmem gerek, eğer o olmasaydı kariyerimde Bayern Münih olur muydu, gerçekten hiç bilemiyorum.
Bunu biraz detaylandırır mısınız?
Van Gaal beni aradığında hâlâ Real Madrid'de oynuyordum ve aslına bakarsanız mutluydum. Beni Münih'e gelmeye ikna edebilmesini sağlayan şey, Real Madrid'in yeni süper yıldızları kadrosuna katabilmek için çabalamasıydı. O dönemlerde tek isteğim Şampiyonlar Ligi'ni kazanmaktı ve itiraf edelim Bayern, Avrupa'nın en iyi kulüplerinden biri değildi. Ama bir risk almaya karar verdim ve buna değdi.

Anladığım kadarıyla kararınızdan pişmanlık duymadınız.
Böyle bir karar almak kolay değildi ama Bayern'i seçmek kariyerimdeki en iyi hamle oldu.
Bayern forması giydiğiniz gibi klasınızı konuşturmaya başladınız. Böyle bir başlangıç bekliyor muydunuz?
Münih'e adım attığım ilk günden itibaren çok rahat hissettim ve ilk maçım da bu başlangıçta çok mühimdi. Bir rüya gibiydi: Wolfsburg'a karşı oynuyoruz, ikinci yarı oyuna giriyorum, iki gol atıyorum ve iki asist de Ribery'den geliyor! Bir işaretti bu. Sekiz ay sonra ise Şampiyonlar Ligi finalinde, Inter'le karşılaşıyorduk. O dönem bu büyük sürprizdi. O finalden sonra Avrupa'da yeniden ciddiye alınan bir kulüp olduk. Dört yılda üç Şampiyonlar Ligi finaline çıkarak ne kadar tehlikeli olduğumuzu kanıtladık. Hayattaki en zor başarı, sürekli en üst seviyede kalabilmektir.
Bu soruda aklınıza gelecek ilk cevabı söylemenizi istiyorum. Bir maçı yeniden yaşamak isteseniz hangisini seçersiniz?
Aslında aklımdan geçen iki maç var. 2013'te Barcelona'ya karşı oynadığımız yarı final mücadeleleri. Evimizde 4-0, Camp Nou'da 3-0 kazanmıştık. O iki günde de yenilmez olduğumuzu hissetmiştim. Sonra Borussia Dortmund'la final oynadık ve o sene hayatımın en güzel tatilini yaptım. Ama en önemlisi, o sezon üç kupayı aldıktan sonra bile kupalar için aynı isteği taşıyor olmamızdı.
Yüksek irtifada uçmanın sert düşmek gibi bir tehlikesi de var. Yaşadığınız en acı yenilgi hangisiydi?
2012'de evimizde oynadığımız Şampiyonlar Ligi finali. Chelsea'ye karşı oynuyorduk, favori bizdik. Maç boyunca oyuna hükmettik, bitime sekiz dakika kala öne geçtik ama son düdük çaldığında ellerimiz bomboştu. Bir de üç sene üst üste İspanyol takımlarına kaybettiğimiz yarı finallerden bahsetmem gerek. 2014'te Real Madrid'e ve 2016'da Atletico Madrid'e elendiğimiz maçlarda turu biz hak etmiştik. Pep ile yaptığımız bunca çalışmayı taçlandıramamış olmamıza çok üzülüyorum.
Sık sık sakatlık yaşadınız. O anlarda hiç pes etmeyi düşündünüz mü?
Elbette sakatlıklarla baş etmeye çalışmak çok zor bir konu ama bu sayede vücudumu daha iyi tanıdım, nasıl hareket etmem gerektiğini daha iyi öğrendim. Boş günlerimde fitness çalışmaları yapmayı alışkanlık edindim ki bunu daha önce hiç yapmazdım. Şimdi fark ediyorum ki bu yaşıma kadar futbol oynayabilmemin tek sebebi her gün daha iyi bir profesyonele dönüşmemdi. Tabii sakatlıklarla dolu günlerimde doktorum Hans-Wilhelm Müller-Wohlfahrt bana çok yardımcı oldu. Birbirimize çok büyük bir güven duyduk ve çok güzel bir ilişki geliştirdik.
On yıl sonra bir dergide hakkınızda ne yazıldığını görmek isterdiniz?
Bayern Münih'in 2013'te üçleme ile taçlandırdığımız, tarihinin en başarılı dönemlerinden birinde çok önemli bir rolüm olduğumu okumak isterdim. 2013 yılı şu açıdan benim için çok önemliydi; 2012'de taraftarların bir kısmı beni ıslıklamıştı ama sonraki sene üçlemeyi tamamlayınca beni çok sevmeye başladılar. Ben de ne olursa olsun hep aynı kaldım ve kulüple özdeşleşmeyi başardım. Sanırım, Bayern taraftarlarını en çok etkileyen de bu oldu.
Çeviri: Furkan Karasoy