Sağlam Adımlar

6 dk

İpek Soylu, Türkiye'de kadınlar 1 numarasına kadar yükseldi ve geçen yıl genç çiftlerde Amerika Açık şampiyonu oldu. Bu yıl, yine aynı yerde olacak ama yolu ve hedefleri daha farklı.

Tenise nasıl başladın, ne zaman profesyonel olmaya karar verdin?

Altı yaşında Adana Tenis Kulübü'nde başladım. Üç sene bale ile birlikte götürdüm ancak sonrasında çok sevmeme rağmen, baleyi bırakmak durumunda kaldım. Ciddi olarak tenis oynadığım ilk yıllarda Rumen bir hocayla çalıştım ve bu iyi bir disiplin almamı sağladı. 15 yaşındayken artık eğitimimden de ödün vererek profesyonelliğe hazırlandım.

Sıralamada ilk 200'e girişinle birlikte kariyerinde yeni bir sayfa açıldı. Yılın kalanı için hedeflerin nedir?

Yılın başında koyduğum hedef, sezon sonunda 180 civarında olmaktı ve şu anda beklentilerimin üzerinde seyrediyorum. 182 numarayım ve yeni hedef ilk 150. Artık WTA seviyesinde turnuvalar oynayabiliyorum ve daha iyi puanlar kazanma şansım var. Yılın başından beri Arjantinli Matias Polonsky ile çalışıyorum çünkü artık daha bireysel bir takımım olmasını istedim. Değişimin hem oyunuma hem tenise bakışıma çok olumlu katkıları oldu.

Çağla Büyükakçay da ilk 200'ün içinde ve Marsel İlhan aynı şekilde ilk 100'de. İrili ufaklı çok sayıda turnuva düzenleyen bir ülke olarak bu gidişatı yeterli buluyor musun?

İyiye doğru bir gidişat olduğunu söyleyebilirim. Kort içindeki rekabet bize olumlu katkı sağlıyor ama bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az oyuncuyuz. Biz birbirimize yeterince destek olup birbirimizi ileri itmeye çalışıyoruz. Sporun biraz geriden geldiği bir ülkede yaptığımız iş pek kolay değil.

Bu sezon toprak zeminde, Caserta'da final oynadın ve sonrasında Bursa'da 50 bin dolarlık bir turnuva kazandın. Artık favori zeminin toprak mı, yoksa formda olduğun bir döneme mi denk geldi?

Uzun yıllar sert zeminde oynamayı sevdim ancak bu sene favorim toprak. Sene başından beri bu zeminde antrenman yaptım ve maç oynadım. Sharapova'nın meşhur sözü vardı ya; "Toprakta kendimi buz üstündeki bir inek gibi hissediyorum" diye. Ben de bu zeminde iyi hareket edebilen bir oyuncu değildim ama bu sene yaptığım antrenman ve maç pratiği, beni daha iyi bir toprak kort oyuncusu yaptı.

2014 Amerika Açık'ta, 'Türkiye'nin ilk grand slam şampiyonu' unvanını aldın. Flushing Meadows'un senin için nasıl bir yeri var?

Eskiden de Amerika Açık benim Wimbledon ile birlikte favorimdi. Tabii güzel anıları yeniden hatırlamak çok keyifli olacaktır. Turnuva kazandığınız bir yere sonraki sezon gittiğinizde, kendinizi daha motive ve rahatlamış hissediyorsunuz. Geri dönüş için çok heyecanlıyım.

Kendi oyununda zayıf ve güçlü bulduğun noktalar neler?

Backhand'de daha istikrarlı olduğumu söyleyebilirim. Forehand'de daha çok winner üretebiliyorum ancak hata yapma olasılığım da daha fazla. Asıl sorunum serviste ve şu sıralar bunun üzerinde duruyoruz. Bu yıl için esas önceliğim, servisler ve fiziksel güç.

Sharapova'yı çok sevdiğini biliyoruz. Örnek aldığın tenisçi o muydu?

Evet. Sharapova'yı çok beğeniyordum, yetiştiğim dönemin en ünlü kadın tenisçisiydi ancak büyüdükçe daha farklı oyuncuları izleme şansım oldu. Mesela Li Na'yı çok örnek alırım. Çin'den çıkan az sayıdaki iyi tenisçinin en başarılısıdır.

WTA seviyesinde ilk galibiyetini bu yıl İstanbul'da almıştın ama ikinci turda Magdalena Rybarikova'ya oyun kazanamadan mağlup oldun. Bir tenisçi maça hiç giremediğinde neler hisseder?

Bazı günlerde ne kadar isterseniz isteyin yapamıyorsunuz. O maçta rakibim, çok da oynamak istemeyeceğiniz türde bir oyuncuydu; slice ve file önü oyunu gibi silahlarını etkili kullanmıştı. Ben de biraz stresliydim ve maça giremedim. Bazen böyle mağlubiyetler bizi sarsıp kendimize getirir. O gün benim için çok ağırdı. Evde maç üzerine çok düşündüm, hatta kendimi boş bir şekilde duvara bakarken buldum. "Neyi farklı yapabilirdim?" sorusu aklınızdan çıkmıyor. Biraz içime oturan bir mağlubiyet oldu ama ertesi gün erkenden uyanıp hemen antrenmanlara geri döndüm.

Bu mağlubiyet sonrasında WTA seviyesine alışabilme konusunda tedirginlik yaşadın mı?

Adaptasyon hiç kolay değil çünkü gençler ve WTA seviyesi çok farklı. WTA seviyesinde; puan içi, maç içi, turnuva içi devamlılık çok önemli. Gençler seviyesinde hata lüksünüz daha fazla ve bunların telafisi daha kolay. Bu geçişi gerektiği gibi yapamayan çok oyuncu var. Ben çok tedirginlik yaşamadım çünkü turnuvadaki ilk maçımda uzun süredir turda olan, ilk 50 görmüş Anna Tatishvili'yi yendim. Rybarikova karşısında ise çok acele ettim ve hata yaptıkça gerginliğim arttı, bu sebeple baskı altından çıkamadım. Kendimi, genel olarak adapte olmuş hissediyorum. Geldiğim yeri ve oyun düzeyini yavaş yavaş anlıyorum. Zaten şu ana dek hep istikrarlı bir çıkış gösterdim. Çok hızlı çıkışlar ve düşüşler yaşamadım.

Eskiden teniste erken yaşta gelen başarıları daha sık görürdük. Mesela, Monica Seles 20 yaşına gelmeden sekiz grand slam şampiyonluğu kazanmıştı. Bu duruma artık sık rastlayamıyoruz. Bunu neye bağlıyorsun?

Tamamen fiziksel. İşin mental kısmı da var ancak fiziken ne kadar güçlüyseniz, zihnen de o kadar kuvetli oluyorsunuz. Serena Williams'ın başını çektiği bir güç tenisi oynanıyor ve onu pasifize etmek çok kolay değil. Genç yaşta bu fiziksel güce ulaşmak da çok zor. Seles bu güç oyununu çok erken yaşta oynamayı başarmış ve rakiplerini şaşırtmıştı. Hatta İstanbul'a geldiğinde bunu ona sorma fırsatım oldu. "Eğer seçme şansım olsaydı, o kadar erken kazanmayı tercih etmezdim" demişti. Ben de şakayla karışık, "O zaman benim bahanem bu!" dedim.

Kadın tenisini domine eden güç, oyunun teknik yönünün biraz zayıflamasına sebep oldu. Vole, yarım vole ve slice'ları artık fazla göremiyoruz. Bu konuda düşüncelerin nedir?

Oyun artık çok hızlı. Karşıdan saliseler içinde gelen bir top var ve oyun çeşitliliğinin azalması normal. Tabii hâlâ fileye giden, vole ve slice kullanan bazı oyuncular var. Ben topu erken alan, agresif bir oyuncuyum. Hedefim de volelerimi daha çok geliştirip baskı kurduğum anlarda puanları daha rahat bitirebilmek.

Serena inanılmaz işler yapıyor ve bu sene belki takvim yılı grand slam'ini tamamlayacak. Onu nasıl görüyorsun?

Tüm zamanların en iyi kadın tenisçisi olduğunu düşünüyorum çünkü o, korta çıkıp kazanmak istediği zaman kaybetmez. Bazen duygularını fazla gösterdiği anlarda zorluk yaşayabiliyor ama oynadığı tüm maçların kaderi tamamen ona bağlı. Ben de bırakmadan önce onunla oynamayı kesinlikle çok isterim!

Agnieszka Radwanska'nın antrenörü, "Onu ilk 10 içerisindeki en hafif oyuncu olarak tutmaya çalışıyoruz çünkü o öncelikle bir kadın ve böyle kalmak istiyor" demişti. Senin bedensel önceliğin toplumun 'kadın' normları içerisinde kalmak mı, yoksa bir sporcu olarak fiziğini geliştirmek mi?

Tüm oyuncuların fiziksel yapısı farklı ve oynadıkları oyun bunun şekillenmesini sağlıyor. Radwanska çok koşan ve defans yapan bir oyuncu olduğu için çok fazla güç kullanımına ihtiyaç duymuyor. Serena'nın oyunu ise tamamen güce bağlı ve fiziği hakkındaki tartışmaları ayıp buluyorum. Bence o da umursamıyordur. Kendime fiziksel olarak yakın bulduğum oyuncu ise Li Na.

Türkiye'de bireysel sporlarda sponsor desteği almak kolay değil ama kendine ait bir ekip oluşturma düşüncen var mı?

Başta sponsorum Garanti Koza ve TTF'den önemli destek alıyorum. Şu an ailem dahil beş-altı kişilik bir takımım var. Antrenörüm ve kondisyonerim de bu takıma dahil. Aynı zamanda Francesca Schiavone ile çalışıyorlar ve onun varlığı da benim için önemli. Kondisyon antrenmanlarında sanki o 19 yaşında, ben 35 yaşındaymışım gibi hissettiğim oluyor. Sahada tek başınıza olsanız da arada box'a bakıp, destek veren bir takımınızın olduğunu görmek güzel. Bu bir takım işi.

Jil Belen Teichmann ile 2014'te çift genç kızlar seviyesinde şampiyonluğa ulaşmıştınız. İlginç eşleşme hikâyenizi biraz anlatır mısın?

Geçen yıl son anda çiftler oynamaya karar verdim ve birkaç kişiyle bu durumu konuştum. Partnerimin o sırada bir başka partneri vardı. Kimseyi bulamayınca çiftler oynama planını rafa kaldırıyordum ki son anda bir mesaj geldi. Jil'in partneri sakatlanmıştı ve oynamak isteyip istemeyeceğimi sordu. Birbirimizi ismen tanıyorduk ama daha önce hiç karşılaşmamıştık ve oyun tarzı konusunda bir fikrim yoktu. Ancak ilk maçtan itibaren çok iyi bir turnuva oynadık ve özel bir şampiyonluğa imza attık.

Socrates Dergi