
Sakin Ejderha
10 dk
Viktor Axelsen, harika geçirdiği yılı 2020 Tokyo'daki altın madalyayla taçlandırdı. Danimarkalı, bir kez daha badmintonun bir numarası...
Mükemmel sezon... Her sporun bu payeye layık gördüğü adaylar vardır. Teniste Steffi Graf'ın altın slam yaptığı 1988, akla ilk geleni. Barcelona'nın 6 kupayı da topladığı 2009'u, Michael Jordan ve Bulls'un sonu yüzükle biten 72 galibiyeti ve daha niceleri. Badminton içinse bu sorunun taze bir yanıtı vardı. Kento Momota'nın tek takvim yılına sığdırdığı 11 turnuva zaferi, Guinness Rekorlar Kitabı'na dahi girmişti. 2010'ların ortalarından itibaren Momota'yla sıkı bir rekabete girişen Viktor Axelsen'in, o sezona bir cevabı olmalıydı. Pandemi sebebiyle 1 Kasım 2019-31 Ekim 2021 tarihlerini kapsayan Dünya Badminton Federasyonu Yılın Sporcusu ödülünün erkeklerdeki sahibi olmayı başaran Axelsen, Momota'nın henüz alamadığı olimpiyat altınını da 'nemesisinin' ülkesinde boynuna geçirdi.
Badminton, Asya ülkelerinin baskın olduğu bir spor. Dünya şampiyonası tarihinde en çok madalya alan beş ülkenin dördü Çin, Endonezya, Güney Kore ve Japonya. Diğeriyse, kendine has bir badminton kültürüne sahip Danimarka. Yirminci yüzyılın ilk yarısında, dönemin dünyadaki hâkim gücü İngiltere'den ihraç edilen sporlar revaçtaymış ve iki savaş arası dönemde ulusal şampiyonalar düzenlenmeye başlamış. Toplumun müreffeh kesimlerinin yaygın eğlencesine dönüşen badminton, yıllar içerisinde halka yayılmış ve Danimarka, bugün 120 bini aşkın lisanslı badmintoncunun evi haline gelmiş.
Bu geleneğin son büyük mahsullerinden Axelsen, raket sallamaya babasının da müdavimi olduğu Odense Badminton Kulübü'nde başladı. Henüz on yaşında yılın sporcusu seçildiğinde yeteneği, kulübünden taşmıştı bile. İdolü, 2006'da dünya 1 numarası koltuğuna kurulan son Danimarkalı olan Peter Gade'ydi. 16'sında, artık sahneyi terk etmeye hazırlanan Gade'yle antrenman yapmaya başladı; kısa süre sonra da Kopenhag'a taşınıp hayatının merkezine badmintonu koydu. Gade, gördüklerinden çok etkilenmişti: "Gözlerinde, diğer Danimarkalı oyuncularda göremediğim bir ateş var. Zamanında kendimde gördüğüm cinsten..."
O ateş, uluslararası sahneyi kavurmaya 2010 Dünya Gençler Şampiyonası'yla başladı. Teklerde tarihin ilk Avrupalı şampiyonu olduğu turnuvanın ardından, büyüklerde de podyum basamaklarına tırmanmayı alışkanlık haline getirdi. Bir yandan, kendini geliştirmek için farklı deneyler yapıyordu. Tüm dünyadan seneler önce, maske takıp koşuya çıkıyordu örneğin. Sebebi, oksijen yoksunluğunda kasların normale göre üç kat fazla büyümesiydi. Omega 3 oranı daha iyi olduğu için Norveç yerine Kanada somonu tercih edişi, kendine has yaklaşımlarından biriydi. En iyisine ulaşmak için kendine yatırım yapmaktan geri durmadı. Yer yer milli takım koçu ve Danimarka badminton yetkililerinden, federasyondaki çalıştırıcıları tercih etmediği için tepki görse de kendi bildiği yolda devam etti. Henüz ciddi gelirlere ulaşmamışken dahi, ayrı bir oda sunamayacağı fitness antrenörü Sean Casey'yi evindeki çekyatta yatmaya ikna etti.
Danimarka dergisi Ud & Se'de anlatıldığı üzere, küçük yaşlarda ülkenin farklı yerlerindeki turnuvalara giderken bütçeleri sınırlıydı. Takım arkadaşlarının aileleri otel odalarında kalırken Henrik Axelsen, oğlu için eski Toyota Corolla'sının bagajında bir uyku tulumu taşıyordu. Rakipleri restoranlarda yiyebilirdi; Axelsen ailesinin evden getirdiği atıştırmalıkları vardı. Parayı yönetmeyi iyi bilen Henrik, küçük yaştan itibaren oğlu için irili ufaklı sponsorluk anlaşmaları yapmayı da başarmıştı. Viktor, bugün hâlâ menajerliğini yapan babasının yarattığı sınırlı kaynaklar sayesinde kendine diyetisyen, fitness koçu ya da spor psikoloğu gibi yatırımlar yapmaya erken yaşta başlayabilmişti.

Axelsen'i farklı kılan konulardan biri de gençliğinden itibaren günde birkaç saatini özel derse ayırıp Çince öğrenmesiydi. Bu dedikodu, badminton çevrelerinde yayılmaya başladığında, Çinli rakipleri etrafında taktik konuşmayı bırakmıştı. 2016 Rio'da, badminton tarihinin en büyük efsanelerinden, iki kez olimpiyat şampiyonu Lin Dan'ı geçerek bronz madalya kazandı. Sıcağı sıcağına garip bir istekle karşılaştı: "Röportajı Çince yapabilir miyiz?" Soru, Çin devlet televizyonu CGTN muhabirinden gelmişti. Axelsen, Çince konuştuğu o röportajın ardından, Çin'de büyük bir popülariteye kavuştu. Weibo'da açtığı sosyal medya hesabıyla ülkede ciddi bir kitleye ulaştı. Hatta Çinli hayranları, Danimarka'daki evine üzerine kalpler çizilmiş fotoğraflarını yollamaya başladılar. Axelsen'e Çince bir isim dahi taktılar: An Sai Long. Sakin, rekabetçi ejderha anlamına gelen yeni ismiyle, Çin'de oynadığı her turnuvada ilgi odağı olmaya devam ediyor. Yıllar önce idolünün, gözlerinde gördüğü o ateş, yeni ismine cuk oturuyor.
2016'da ayrıca ilk Avrupa şampiyonluğunu cebine koydu Odense'li. En gururlandığı başarılarından biri de aynı yıl geldi. Badminton'ın Davis Kupası diyebileceğimiz, en iyi erkek oyuncuların ülkeleri adına yarıştıkları Thomas Kupası'nda, Danimarka tarihindeki ilk şampiyonluğu getiren ekibin bir parçasıydı. Takip eden yıl, dünyanın zirvesine çıkma vaktiydi. Finaldeki kurbanı, bir kez daha Lin'di. Daha önce beş kez dünya şampiyonluğu yaşamış efsaneyi iki sette devirdi ve tarihte bunu başaran üçüncü Danimarkalı erkek badmintoncu oldu.
Axelsen'in sakatlıklarla, en büyük rakibi Momota'nınsa kazanmakla meşgul olduğu iki yılın ardından, Danimarkalı yeniden form tutuyordu. Şubat 2020'de Barselona Masters'ı kazanıp gözünü birkaç hafta sonraki All England turnuvasına çevirdi. 1899'dan beri düzenlenen ve "Badmintonun Wimbledon'ı" olarak anılan All England'ı kazanmak, dört büyük hedefinden biriydi. Thomas Kupası ve dünya şampiyonluğu cepteydi, olimpiyataysa daha zaman vardı. Bir önceki yıl Momota'ya kaybettiği finali telafi edip, pandeminin Avrupa'da etkisini göstermeye başladığı ilk günlerde koleksiyona bir büyük zafer daha ekledi. Pandemi arasını sağ ayak bileği ameliyatıyla geçirdikten sonra, 2021'e harika bir başlangıç yaptı ve art arda finaller oynadı. Momota gibi 11 turnuva kazanmadı belki ama seyrelmiş takvimde 2020 Barselona'dan başlayarak üst üste katıldığı 11 turnuvadan on final çıkardı, yedisiniyse kazandı. En özeli, Tokyo'da uzandığı olimpiyat altınıydı.
Yıllardır ülkesindeki olimpiyata hazırlanan Momota, belki de bunun getirdiği mental yükle beraber, henüz grup aşamasında elendi. Axelsen ise bırakın rakiplerine set vermeyi, 21'lik setler üzerinden oynanan badmintonda, hiçbir rakibine 19'u dahi göstermedi. 1992 Barselona'da resmi olimpiyat takvimine eklenen badmintonda, Asya'nın tek erkeklerdeki hâkimiyetini yıkabilen tek sporcu 1996'da altın alan Paul-Erik Höyer Larsen'di. Bugünün Dünya Badminton Federasyonu başkanı Larsen, "Olimpiyat altınından daha iyisi yok" diyor ve Axelsen'e, müjdeyi veriyordu: "Bu başarı, hayatın boyunca sana güç vermeye devam edecek."
Badmintonun son dönemdeki en büyük rekabetinde, aralarındaki maçlar dikkate alındığında Momota'nın 14-3'lük üstünlüğü olsa da dünya bir numarası koltuğunda bir kez daha Axelsen oturuyor. Tokyo'daki altın madalya ve birkaç ay sonra Danimarka Açık'ta Momota'yı yendiği maçın ardından, düelloda ibre bugünlerde Axelsen'i gösteriyor. Kento, hamle sırası sende.