
Şarap Gibi
11 dk
"Ne zaman emekli olacaksın?" sorusuna kulağını tıkayıp yıllara meydan okuyanlar, "Yaş sadece bir sayıdan ibarettir" klişesini gerçeğe dönüştürenler… Karşınızda spor dünyasının durmak bilmez veteranları var.
Gordie Howe ismi sporda uzun ömürlülükten bahsetmeye namzet yazımızın girişinde yer almayı epey hak ediyor. Bobby Orr ve Wayne Gretzky gibileri gelmeden önce buz hokeyinin en büyüğü olan Howe, NHL kariyerine 18 yaşında başladığında sene 1946'ydı. 1970-71 sezonu biterken Detroit Red Wings rekortmen yıldızının emekliliğini istemişti ve ona takımın yönetim kademelerinde iş vermeye hazırdı. Kendi mevkiinde bir oyuncuyu ilgilendiren aşağı yukarı her rekora sahip Kanadalı efsane, o noktada tüm ekipmanını kenara bırakıp formasını asmayı seçse kimse bunu garipsemezdi. Howe ise yaklaşık bir sene sonra NHL'e alternatif kurulan WHA'de mücadele eden Houston Aeros ile anlaşma imzaladı. 52'sine dek buzun üzerinde kalacak, oğulları Mark ve Marty ile aynı sahayı paylaşma hayalini gerçekleştirecekti.
2021 senesinin ilk ayları itibarıyla Gordie Howe'un tuhaf hikâyesine bakıp o kadar da şaşırmayabiliriz. Sahi, 43'lük Tom Brady daha yeni Super Bowl şampiyonu takımının MVP'si olmadı mı? 40'lı yaşlarına sayılı günler kalmışken Serena Williams ve Roger Federer hâlâ dünyanın en iyi tenisçileri arasında yer almıyorlar mı? Kısa süre önce geçirdiği talihsiz trafik kazasından evvel Tiger Woods'un majör turnuva kazanma ihtimali gayet yüksek değil miydi? LeBron James, NBA'in en büyük rekorlarını kovalarken tıpkı Howe gibi oğluyla parkeye çıkmanın hayalini kurmuyor mu? Bu sorulara "Evet" cevabını verebiliyoruz ve yakın bir gelecekte belki benzer örnekleri anomali sınıfında dahi değerlendirmeyeceğiz. Zira sporcuların otuz yaşına geldikten sonra fiziken yokuş aşağı gittikleri, 35 olduklarında emekliliğin zaruret olduğu günler yavaş yavaş geride kalmakta. David Epstein, geçen ay katıldığı ESPN Daily podcast'inde Tom Brady'den bahsederken; "Oyunun karmaşıklığı yaş alan sporcunun dostudur" sözleriyle mevzuyu nefis özetlemişti.
Sports Gene ve Range isimli iki kitabında yaş hususu üzerine farklı örneklerle eğilen araştırmacı gazeteciye göre Brady'nin durumunda artan tecrübe, fiziksel yaşlanma götürülerini kompanse etmekteydi. Hatta ünlü oyun kurucu da 2017'de verdiği bir röportajda işinin yıllar ilerledikçe zorlaşmadığını, aksine kolaylaştığını çünkü oyunu daha iyi öğrendiğini söylemişti. Tabii sporların dinamikleri ve sporcuların deneyimledikleri arasında farklar var ancak konu üzerine uzman görüşü almak için basketbol tarihimizin önemli figürlerinden birine ulaştım. 42 yaşına dek parkede kalan Kerem Gönlüm de zaman geçtikçe bazı şeylerin zorlaştığını ama bazı detaylarda geliştiğini söylüyor:

Gordie Howe, oğulları Marty ve Mark'la aynı sahayı paylaşmıştı.
"Yaşım ilerledikçe muhakkak fiziksel düşüş yaşadım ama tecrübeyle doğru orantılı olarak bazı şeyler de kazandım. Eskiden çok hızlı beş adımda gidebileceğim yere doğru pozisyon alarak iki adımda gidilebileceğini gördüm mesela. Uzun oyuncuların geç gelişmesi benim avantajlarımdan bir tanesiydi. Atletizmi kaybettikçe yerine koyacak başka şeyler buldum. Vücut kapasitenizi ne kadar yukarda kullanırsanız ömrünü o kadar kısaltıyorsunuz. Yıllar bana oyunu tanıyıp vücudumu idareli kullanmayı öğretti."
Fiziksel kapasiteyi idareli kullanma konusunda herhalde çok az sporcu Roger Federer kadar maharetlidir. 20 kez Grand Slam şampiyonu, tenisinin ilk yıllarından beri puanları elinden geldiğince kısa tutmaya çalışan bir oyuncu. Etkili servisi, keskin forehand'i, yeri geldiğinde ona bitirici seçenekler sağlayan file önü oyunu sayesinde sayısız hızlı maç kazandı. 2014 senesinde büyüttüğü raket kafasının ardından topları erken alma odaklı değişen backhand stratejisi de büyük ölçüde ikinci baharını yaşamasını sağladı. Öyle ki 35 yaşından sonra kazandığı üç Grand Slam şampiyonluğu esnasında her zamankinden agresif, daha sonuç odaklı bir tenis oynuyordu. Son zamanlarda işler biraz değişse de sık sakatlanmamak Federer'in raf ömrüne katkı verdi. Tofaş Spor Kulübü bünyesinde basketbol A takımının kuvvet ve kondisyon antrenörlüğünü yapan Eren Hangün de bu konuya parmak basıyor: "
İşin özü bence sakatlanmadan sahada kalabilmek. Sporcu sakatlanmıyor ve aylarca kenarda beklemiyorsa şevkini kaybetmiyor. Şevk kaybolmadığında kariyeri uzatmak mümkün. Bununla ilgili fazlaca akademik araştırma var. 20, 30 ve 35 yaşlarında denek gruplarına yapılmış; iki hafta boyunca sadece yatıyorlar ve kas kayıplarının miktarını görüyoruz. Yaş ilerledikçe kas kaybı artıyor ve antrenmanla geri kazanma işi ekstra zorlaşıyor. 20 yaşındaki denek grubu hemen eski kas gücünü geri kazanırken 35'e gelindiğinde süreç epey sıkıntılı ilerliyor. Sakatlık arası vermiş bir sporcu kas kaybı anlamında da sorun yaşıyor."
Az sakatlanmak uzun bir spor yaşantısının altın kuralı olabilir ama bazı özel örnekler de yok değil. Örneğin dünyanın en çok kazanan sporcularından biri olan Tiger Woods, kariyeri boyunca sayısız sorunla cebelleşmesine rağmen 40'lı yaşlarında en üst düzeyde mücadele edebildi. Golfün aslında göründüğünden fiziksel bir spor olduğunu bize Woods'un diz ve sırt problemleriyle dolu mazisi anlatabilir. Buna rağmen 2019'da dev turnuva Masters'ı kazanan ünlü yıldız, sakatlıklar yakasını bıraktığı müddetçe hâlâ en iyilerden biri olduğunu herkese göstermişti. Bu aralar geçirdiği ciddi kaza sonrası tekrar profesyonel spora dönüp dönemeyeceği konusunda soru işaretleri olsa da özne Tiger iken en azından şartların zorlanacağına şüphe yok. Peki kanıtlayacak bir şeyi kalmamış veteranlar, ciddi sakatlıklardan sonra sahaya dönecek motivasyonu nasıl üretiyor? Söz yine Gönlüm'de:
"Ben 36 yaşında ön çapraz bağımı kopardım ve oradan döndüm. O günlerde kimsenin ne dediği pek umrumda olmadı. Ben bitti demeden kimse emeklilik kararımı veremezdi. Özel hayatımda da hep pozitif ve enerjisini yüksek tutmaya çalışan bir insan olmuşumdur. Ne zaman istersem o zaman bırakacağım fikri beni hep motive etti. Geç yaşta sakatlansam da güçlü geri geldim ve kariyerimin en iyi dönemlerinden bir tanesini geçirdim. Türkiye'de 30'dan sonra "Emeklilik ne zaman?" sorularının muhatabı olursun. Yeni tekniklerle, artan bilinçle beraber çoğu sporcunun 40'lara ulaşabilmeleri mümkün. '35 yaşındasın bırakırsın' diyorlar. Neden bırakayım? 42'ye kadar oynadım, antrenman yapsam hâlâ da oynarım."

Serena Williams
Her sporda fitness ve beslenmenin önemi farklı zamanlarda idrak edildi. Ancak bireysel branşlarda bu gözlemleri yapmak takım sporlarına nazaran biraz daha kolay. 70'li ve 80'li yıllarda tenisin önde gelen figürlerinden Martina Navratilova, çağdaşı ve vatandaşı Ivan Lendl'la beraber profesyonelleşme alanında bir devrime imza atmıştı. Sağlıklı beslenmeyi, antrenman bilimini ve sporcu gibi yaşama mefhumunu hayatının merkezine yerleştiren ilk büyük atletlerden olan Navratilova'nın aktif sporculuğu aralıklarla 52 yaşına kadar sürdü. Hatta kendisi 2006 senesinde bir karışık çiftler Grand Slam'i dahi kazandı. Şimdilerde imkânlar namütenahi ve böyle uzun kariyerler görme şansımız daha yüksek. Zaten Eren Hangün'e göre hedef günümüz şartlarında en azından 40 olmalı: "Sporcuların kendilerini atletik koçlara emanet ettikleri bir dönemdeyiz. Bizler bura itici güç olmalıyız. Sporcu yağlı değilse, aerobik kapasitesi yerindeyse kondisyonu da yerindedir. Bunu idmanla maç kondisyonu haline getiriyoruz. Maç kondisyonunun sürdürülebilir hali ise tam olarak hedeflediğimiz şey. Aksilikler olmadıkça yaş ilerlese de onları bu düzeyde tutabilecek imkânımız var. NBA, EuroLeague seviyesinde oyuncularla çalıştım ve hepsinde ciddi bir mantalite olduğunu görüyorum. Birçoğu antrenman biliminin, beslenmenin bilincinde. İleri yaştakilere, 'Her şey artı bir yıl için' derim hep. Biz o artı bir yılı kazanmaya çalışıyoruz. Hedef her zaman 40, en olgun yaş da 35 civarı olmalı bu durumda."
36 yaşındaki LeBron James bu 'ideal' senaryoyu kendi kariyerinde gayet dengeli şekilde uygulamakta. James'in birinci önceliği emekli olduğunda tarihin en iyi basketbolcusu şeklinde anılmak. Ayrıca günün birinde oğlu Bronny ile parkeyi paylaşma niyetini de birkaç kez kamuoyuyla paylaştı ki bunlar sadece lafla gerçekleşebilecek hedefler değil. LeBron da her özel şampiyon gibi ciddi fedakârlıklarda bulunuyor. Yılda 1,5 milyon dolar civarında tutarı fiziksel kondisyonu için harcayan efsane, teknolojinin tüm nimetlerinden sonuna kadar faydalanmakta. Kryoterapi, hiperbarik tedavi ve özel masaj cihazları LeBron'un emrine amade. Bireysel performans antrenörü Mike Mancias da tüm mesaisini oyuncuyu uzun ömürlü kılmak için vermekte. Geçtiğimiz sezon Final MVP'si olarak Lakers'ı şampiyonluğa taşıyan LeBron da Tom Brady gibi sporunu her geçen gün daha kolay gösteriyor. Bu yoldaki birincil enstrümanı olan fiziği ise tabiri caizse hâlâ tank kuvvetinde.
"Yaptığınız şeyi sevmek durumundasınız. Eğer seviyorsanız her acının, her ağrının, her sakatlığın üstesinden gelir ve uzun, çok uzun zaman oynamayı sürdürebilirsiniz" sözleri yazının girişinden de anımsayabileceğiniz Gordie Howe'a ait. Tam beş farklı on yılda profesyonel spor yapan Howe'un yolculuğu, herkese ilham olabilecek kadar güçlü. Serena Williams'ın 24'üncü Grand Slam kupasını arayışı, Gianluigi Buffon'un hâlâ çıkarmadığı eldivenleri veya Valentino Rossi'nin üstünden bir türlü inemediği motosikleti de öyle. Her sporcu, hikâyesine istediği sonu yazmakta özgür. Ya da yazmamakta...