Saygı Baki Kalır

4 dk

Kariyeri boyunca 1. Lig'de maça çıkmadı Garo Hamamcıyan (Hamamcıoğlu). Buna rağmen gerek futbolu gerekse de yöneticiliğiyle Türkiye futbol tarihine adını yazdırmayı başardı ve herkesten saygı gördü.

Steve Bull, Wolverhampton formasıyla 13 yıl alt liglerde mücadele etti. 306 golle, kulüp tarihinin hâlâ en golcü ismi. Performansı o kadar etkileyiciydi ki Bobby Robson'ın İngiltere takımının santrfor alternatiflerinden biri olmuştu. Türkiye sınırlarında, son yıllardaki Muhammed Reis vakası malum. '2.Lig'in Reisi' mertebesinde ve pek de oralardan kopmaya niyeti yok gibi. Alt ligler, her dönem kendi yıldızlarını yarattı. Bu misyonu yetmişli yıllarda Türkiye sınırlarında üstlenen ise Sarıyer formasıyla 13 yıla dört gol krallığı sığdıran Garo Hamamcıyan'dı.

Hamamcıyan, Taksimspor'la amatör kümede parlar ve askerlik görevi için Kocaeli'ye gider. Kariyerinin rotası da burada çizilir. “Askerde, Denizgücü'nde oynadım. Orada Sarıyerli arkadaşlar vardı, komutan da Sarıyerliydi. Askerlik bitince beni kulüp binasına götürdüler apar topar. Kimliğimi almak için eve gitmek istiyorum ama izin yok! Başıma Cemil Turan ve Ahmet Gündoğdu'yu diktiler. O gece onlarla kaldım, ertesi gün de imza attım Sarıyer'e.” 1967 yılında başlayan 'Sarıyerli Garo' olma macerası, 1980'e kadar devam eder. Başarılı bir forvet oyuncusu olarak 1. Lig takımlarından ve İstanbul'un büyüklerinden teklifler alsa da Sarıyer'den kopmaz. “Sarıyer'i çok sevdim. Belki şampiyonluk yaşayamadım ama kaptanlık yaptım yıllarca. O muhitin insanlarından bugün çok saygı görüyorum. Bu da beni çok mutlu ediyor” sözleriyle açıklar takımıyla olan bağını.

Tek dert şampiyonluk olsa iyi, o dönem takımın durumu da iyi değildir. Dolap rafları imal ettiği atölyesinden kazanır hayatını. Fakat antrenmanlarına da gerekli ehemmiyeti gösterir. Şeref Stadı'ndaki çalışmalar sonrasında kramponları toplayıp, bakım yaptırmaktan tutun da kamplarda kimin hangi odada kalacağına kadar ilgilenmektedir takımıyla: “Profesyonelce yaşayan amatördüm. Mesela evime misafir gelirdi. Gece 11 olunca müsaade ister yatardım. Takım kaptanıydım ve kaptan olmak, pazubandı takıp sahaya en önde çıkmaktan ibaret bir iş değil. Takıma örnek olmalıydım.”

Ülkenin isim yapmış futbolcusu olsa da 1970'li yıllardaki siyasi karmaşadan bir azınlık vatandaşı olarak nasibini alır ama buna göğüs germesini de bilir: “Antep'le oynuyoruz deplasmanda… 20 bin kişi 'ASALA, Makarios!' diye bağırıyor. Ama beni tutan rakibim de 'Boşver kaptan, aldırma!' diyor. Bütün mesele o saygıyı kazanabilmekte. Yoksa insanlar bağırır, bir şey yapamazsın!” Özellikle takım arkadaşları, yaşanan hadiselerde çok titiz davranmaktadır Garo Kaptan'a karşı. “Bir İzmir deplasmanındayız... ASALA, bir büyükelçi çalışanını şehit etmiş. Çocuklar da gazetede bu haberi okuyor. Benim merdivenlerden indiğimi görür görmez gazete sayfasını çevirdiler, incinmemi hiç istemezlerdi” dese de hoşuna gitmeyen durumlar da yok değil: “Babam, üç kez askere gitti. Biri normal askerlikti. Daha sonra Yirmi Kur'a askeri oldu, ondan sonra da varlık vergisini ödemediği için Aşkale'ye taş kırmaya gitti. Bunların sorumlusu başbakan Şükrü Saracoğlu'ydu. Ben Lefter nedeniyle Fenerbahçeliyim. Ama onun efsane olduğu takımın stadının adının Şükrü Saracoğlu olması beni üzüyor.”

Bütün yaşadıklarına rağmen yılmadan ülke futboluna hizmet vermeye çalışan Garo Hamamcıyan, 75. yaşını kutlayan Taksimspor'un 16 yıldır başkanlığını yapıyor. Göreve geldiğinde Yedikule Arap Kuyusu'nda antrenman yapan, sadece genç ve A takımı olan Taksimspor'un bugün bütün yaş kategorilerinde takımları var. Kulübe kazandırdığı ve Süleyman Seba'nın adı verilen tesisler de cabası. Tükenmekte olan Taksimspor'u tekrar yetiştirici kulüp hüviyetine sokan Garo Hamamcıyan, son olarak 12 yaşındaki stoper Sayat Kuş'u Fenerbahçe'ye verdiklerini anlatıyor gururla. 1980'lerin başına kadar; Lefter Küçükandonyadis, Buduri, Koço Kasapoğlu ve kendisi başta olmak üzere birçok azınlık vatandaşı futbolcu sahalarda top koştururken, “Şimdi niye futbolcu çıkmıyor?” sorusunu ise dürüstlüğü elden bırakmadan cevaplıyor: “Bakın, iyi futbolcular hep Esenler, Bayrampaşa gibi muhitlerden çıkar. Bizim çocukların cebinde para var. 'Hafta sonu maç var, cuma erken yatın' desen hiçbiri yatmaz. Burada turnuvalar yapıp yetenekler keşfediyoruz ama iki ay sonra bırakıyorlar. Genç Milli Takım'a gönderdiğimiz bir çocuk vardı 17 yaşında. Muhteşem bir oyuncu ama gece yaşıyor, sabah uyuyor. Böyle olunca da eskisi gibi futbolcular yetişmiyor cemaatten elbette. Futbol aç adam işidir. Hem çok sevmen lazım hem de çok çalışman!

Socrates Dergi