Senede Bir Gece

10 dk

Küçükken sıkı bir basketbol takipçisi olmasanız dahi her sene uykunuzdan fedakârlık etmenize değecek bir gece vardı: NBA All-Star maçı...

Çocukluk hatıraları her zaman diğerlerine ağır basar. 1985-89 dönemi All-Star organizasyonları ve giyilen forma da benim için öyleydi. Bugünkü gibi her şeye ulaşmanın, bir NBA maçını izlemenin pek de kolay olmadığı günlerdi. All-Star maçlarını bile birkaç ay bekleyip abimlerin getirttiği video kasetlerden izlerdik. "Lakers, Magic Johnson önderliğinde şöyle 'Showtime' basketbolu oynuyor, Michael Jordan diye biri böyle uçuyor hatta havada yürüyor. Dominique Wilkins diye bir uzaylı üç metre sıçrıyor, kolları uzuyor. Larry Bird her şutu sokuyor..." gibi şehir efsaneleri, görüntülerden önce bize ulaşıyordu. Çocukluk hayal gücüyle ilk süper kahramanlarımıza hayranlık duyuyorduk. Sonra kasetleri izlediğimde Michael gerçekten Air Jordan'dı, Magic de büyülüydü. Wilkins her smacıyla The Human Highlight Film'di. Larry Bird de neredeyse her üçlüğü sokuyordu. 2003'te son All-Star maçına çıkan Michael Jordan'ı onurlandırmak adına His Airness'ın ilk All-Star maçında giydiği bu formalara geri dönülmesi benim için de çok anlamlıydı. Dünya için hiçbir önemi yoktu ama ilk All-Star'ını yedi-sekiz yaşlarında izlemiş bir çocuk için değerliydi. -Caner Eler

Kasım 1991'de ajanslara düşen bir haber, Magic Johnson'ın AIDS olduğunu söylüyordu. İnanamadık, tekrar tekrar okuduk. Araştırdık, doktor arkadaşlarımıza sorduk. Sonradan anlaşıldı ki Magic AIDS değildi ama hastalığa yol açan HIV virüsünü taşıyordu. NBA'in gülüşü yüzüne en çok yakışan adamı, gözyaşları içinde basketbolu bırakmak zorunda olduğunu açıklıyordu. Medikal açıdan bugünküne benzer bir iklimdeydik; herkes konunun cahiliydi. El sıkışınca veya hapşırınca virüsün bulaşabileceğine inananlar vardı. Bu ani ve tatsız gelişmeler, o sezon All-Star maçı için Magic Johnson'ın en fazla oy toplayan guard'lardan biri olmasına engel olmadı. NBA yönetiminin özel izniyle, Magic 9 Şubat 1992'de son kez All-Star oldu. Yetinmedi; 25 sayı, beş ribaund, dokuz asistle MVP ödülünü aldı. Batı 153-113 kazanmış, milyonlar umdukları gibi çekişmeli bir oyun izleyememişti. Ama bitime 14 saniye kala Magic son basketi attığında bütün salon ayağa kalktı, yedekler sahaya doluştu ve son saniyeler sahadaki herkesin bu büyük yıldıza sarılmasıyla eritildi. O gün, Magic Johnson'ın ne kadar yaşayabileceğini kimse bilmiyordu ve tanık olduğumuz, 'Kuğunun son şarkısı'ydı bir bakıma. Magic, tıbbın olağanüstü desteğiyle hâlâ aramızda... -Yiğiter Uluğ

Magic Johnson

Magic Johnson

91-94 arası üç yıl boyunca kullanılan forma belki estetik açıdan en güzeli değildi ama bence bu maçın ruhunu en iyi yansıtan formaydı her zaman. Biraz 80'lerden kalma, hafif bilgisayar oyunu tipi bir fontla yazılan NBA All-Star ifadesi ile arkada yine bir 8 piksel oyun gibi görünen kocaman bir yıldız. Renkler hep ev sahibi için beyaz, deplasman takımı için ise NBA renkleri olan kırmızı veya mavi. All-Star'ın doğası gereği rekabetçilikten çok yeteneği öne çıkaran, o formayı giyenleri süper kahraman değil de birer bilgisayar oyunu karakteriymiş gibi bir hali vardı o formaların. Belki de tam Magic-Bird'ün taçlarını Jordan'a devretmesi ve NBA'in 1992 Barselona Olimpiyatı'nın etkisiyle daha globalleşmesinin rüzgârı da yelkenleri şişirmiştir ama o dönem sanki daha büyülü görünüyordu her şey. 92'deki maçta, o zamanlar Orta Çağ vebası olarak algılanan HIV+ olduğunu açıklayan Magic Johnson'ın tekrar parkeye dönmesi gibi unutulmaz anlar da belki o formanın kafamdaki algısını daha olumlu hale getirmiş olabilir. Herhalde en önemlisi, altın bir çağda, üç sene üst üste aynı forma olunca benim All-Star kavramı ile en bağdaştırdığım ve onu en iyi temsil ettiğini düşündüğüm forma haline geliyor. -Kaan Kural

Michael Jordan, NBA'de 14 sezon forma giydi. Bu 14 sezonun hepsinde All-Star seçildi ancak 1986 All-Star maçında sakatlığı nedeniyle yer alamadı. Bir de basketbola ara verdiği dönemler var tabii, 1994 ve 1995 gibi... İşin garibi, NBA tarihinin bence en güzel All-Star formasının da Michael Jordan'ın 1984-2003 arası kariyerinde boy göstermediği nadir maçlardan birine denk gelmesi. Evet, 1995 All-Star organizasyonunda Doğu takımının giydiği o unutulmaz, mor ve kaktüslü formadan bahsediyorum. Jordan'a nasip olmayan forma, maçı 139-112 kaybeden Doğu takımına da uğurlu gelmemişti belki ama en azından, o gün sahaya çıkan 12 şanslı basketbolcu, tarihin en güzel All-Star formasını taşıma şerefine erişmişti. Jordan da bu şereften mahrum kaldığına inanıp kızmış olacak ki geri döndüğü 1996 All-Star maçında kendisini MVP seçtirecek performansıyla bir yıl önce 27 sayı fark yiyen Doğu takımını zafere taşıyarak intikamını almayı bilmişti. Yani tabii, motivasyonu gerçekten bu değildi belki ama ne yalan söyleyeyim; bugünden geriye bakınca sanki buymuş gibi düşünmek de beni bir mutlu etti şimdi... -Onur Erdem

En iyi All-Star maçı, benim için tartışmaya kapalı bir konu. Elbette, 2001. 21 sayıdan dönerek galip gelen Doğu Konferansı, Allen Iverson'ın o süreçteki liderliği, son bölümdeki Stephon Marbury-Kobe Bryant düellosu, raylı kamera aracılığıyla yer hizasından seyrettiğimiz Vince Carter smacı... Fakat forma tasarımı konusunda iddialı olamam. 1990'lar sonu, 2000'ler başındaki "Haydi beyler, herkes formasını evden getirsin" furyası, All-Star tarihinin en yaratıcı denemeleri arasında sayılmaz. Ama yine de bugün dönüp o formalara bakmak, maçın içindeki o kaotik havayı yeniden ve yeniden koklamak iyi hissettiriyor. Nostalji tuhaf bir şey. 2001 All-Star, beni her defasında zaman makinesine yerleştiren, başkalarının geçmişinin bir parçasıymışım gibi hissettiren filmlere benziyor. Mesela Dazed and Confused'da yaşananlarla benim lise tecrübelerim arasında dağlar kadar fark var ancak filmi ne zaman açsam bir zamanlar orada, o sıralarda oturuyormuşum gibi hissediyorum. Aynı şekilde bir zamanlar ben All-Star'daydım ve formamı evden getirmiştim. 21 sayı geriye düşmüştük. Sonra topu Marbury ve Iverson'a teslim ettik. -İnan Özdemir

Michael Jordan

Michael Jordan

Siz hiç Edirne soğuğu yediniz mi? Ben yedim. En sertlerinden biri de 2003 Şubatı'ndaydı. Sanırım bayramdı ve babaannemi ziyaret için Uzunköprü'deydik. Kahraman Özgen'le bayram algımız farklıydı: All-Star maçı. "Herkes formasını getirsin kardeşim!" dönemi sonrası ilk All-Star'dı, Yao Ming muazzam oy almıştı, Peja'mız vardı, Nash vardı, dahası ihtiyar Jordan vardı… Ama o sobanın da bir kapanma saati vardı ve babaannem, Atlanta saatine göre yaşamıyordu. Sobanın sönmesinden sonra hayatta kalmak için yaklaşık altı saat dayanmalıydık. Neyse ki sahadakiler bizi ısıtmak için yeterliydi. Hatta uzatma bizi mutlu bile etmişti. Sonra o an geldi: Uzatmanın sonlarına doğru Majesteleri, Kidd'den topu aldı, sırtını Shawn Marion'a yasladı ve imzasını atmak için hareketlenmeye başladı: Fadeaway ve maç sayısı! Drexler hastası Özgen Biraderler bile ayaktaydı. Bu maç böyle biterse üşüdüğümüze değerdi. Ama olmadı. Birkaç saniye sonra Jermaine O'Neal öyle bir faul yaptı ki! Kobe, maçı uzatmalara taşıdı ve ikinci uzatmada Batı, fişi çekti. Garnett, Kobe, J. O'Neal uzun süre kara listemizde kaldı. Garnett'i Boston'da affettik, Kobe'yle de buzları erittik ama Jermaine'i gördüğüm yerde hâlâ aynı şeyi düşünüyorum: Edirne soğuğunda sobasız odada kalasın! -İlhan Özgen

Çocukken her şey daha mı güzeldi yoksa insanoğlunun nostaljik tarafı muhakemesini gölgeliyor mu? Açıkçası ben ikincisine daha yakınım. Yine de bunun yanılsama olduğunu bilip bazen geçmişte yaşayan bir tarafım var. Ve özne NBA olduğu zaman bu yanım kendini ekseriyetle ortaya koyuyor. Doksanlarda tek tük maç izleyebildiğim, izlediğimden de anlamlı çıkarımlar yapamadığım için milenyumun hemen sonrası zihnimde daha güçlü imajlara sahip. Michael Jordan'ın vedasını takiben; Shaquille O'Neal, Tim Duncan, Allen Iverson, Kobe Bryant, Kevin Garnett gibi yeni omuzlarda taşınan ligin o dönemine ayrı bir sempati duymam da bu yüzden. Dosyadaki seçimim de Denver'daki 2005 All-Star etkinliği olacak…

Dönemin devlerinin aşağı yukarı zirve günlerinde parkeye çıktığı, Josh Smith'in sarı-mavi All-Star topuyla Kenyon Martin'in üstünden uçarak smaç şampiyonu olduğu, Quentin Richardson'ın zor bir gruptan üç sayı yarışması zaferi çıkardığı hafta sonunun maç formaları da abartıdan uzak ve sadeydi. -Aras Yetiş

Tony Parker ve Mo Williams

Tony Parker ve Mo Williams

Nedense NBA All-Star bahsinde aklıma ilk gelen kare, parkede yaşananlar değil. Küçükken hayran olduğum tüm yıldızları bir arada izleyip büyülendiğim maçlardan ya da Vince Carter'a âşık olduğum smaç şampiyonasından bir adım önde, gözümün önünde canlanan o anda yelekli, maskeli birkaç dansçı var. Ve "E bunlar yeni inmedi mi sahneden?" diye düşünürken arkalarından aynı maskeyle onları takip eden, Batı'nın son yedeği Shaquille O'Neal... Büyülenmiştim. Çok da küçük değildim aslında ama diğer yıldızların epey eğreti duran dansçıklarının yanında, Shaq bir kez daha sahneyi nasıl tek başına avcunun içine alabileceğini göstermişti. Kariyer defterinin son yapraklarını dolduruyor olabilirdi, sahada eskisi gibi durdurulamaz değildi ama bir parti verecekseniz, çağıracağınız ilk basketbolcu hâlâ oydu. Hafızamda öyle yer etmişti ki, hafif neon etkili formaları unutsam da o beyaz eşofman üstü bugün dahi gözlerimin önünde. Lakers yıllarına selam dururcasına All-Star'ın en değerli oyuncusu ödülü Kobe Bryant ve onun arasında paylaştırılırken o hafta sonu gecenin köründe uyandığıma pişman olduğum her şeyi unutmuştum. Nate Robinson'ın kazandığı bir diğer sıkıcı smaç yarışması dahil... -Buğra Balaban

Yaşım itibarıyla yetişebildiğim 2010'lar sonrası organizasyonlarda smaç yarışmalarında zaman zaman gözlerimiz kamaştı, yetenek yarışmalarında farklı şeyler gördük, üç sayı yarışmaları büyüleyici oldu… Ancak All-Star maçı hep tekdüzeydi. Bu tekdüzelikten kurtulmak için önce 2018'de takımların Batı ve Doğu karması yerine en çok oy alan iki oyuncunun kaptanlık yaptıkları ve kendi kadrolarını oluşturdukları bir sistem kuruldu. 'East' ve 'West' yazılı formaların yerini, her oyuncunun kendi takımının logosunun yer aldığı formalar almıştı. Öte yandan bu 'seçmece' usulü kadro kurma işi canlı yayınlanınca, organizasyona olan ilgi de arttı… Ancak maçın kendisi hâlâ keyifsizdi. Ocak 2020'de NBA yönetimi, Kobe Bryant'ı anmak adına All-Star maçının formatında bir değişikliğe gitti. Maçın ikinci ve üçüncü çeyreklerinde skor tabelaları sıfırlanacaktı. Son çeyrekte ise üç çeyreğin toplam skorları yazılacak, önde olan takımın skorunun 24 fazlasına ilk ulaşan takım zaferi elde edecekti. Hedef skor, rekabeti de beraberinde getirdi; 2020'de yakın tarihin en iyi All-Star maçını izledik. 2021'de pandemi dolayısıyla seyircinin olmadığı ortamda belki maçın da pek keyfi yoktu ancak 2022 Cleveland'da yine ortaya müthiş bir maç çıkabilir. -Ruhat Akkuş

Socrates Dergi