
Serie A Dönüyor mu?
5 dk
İtalya Ligi, uzun süredir futbolseverleri tatmin etmiyor. Fakat son birkaç yılda görkemli günlerindeki adımları atmaya başladılar.
“Serie A, eski günlerine ne zaman dönecek?’’ Futbol takipçilerinin sohbetlerinde konu İtalya’dan açılınca, bu soru gündeme geliyor ve birkaç senedir de tatmin edici bir cevap alınamıyor. Fakat Serie A’ya ve İtalyan futboluna biraz da haksızlık ediliyor. Bunun nedenlerinden bazıları kendi suçları, bazıları da izleyicinin alışkanlığından kaynaklı aslında…
Serie A, 1980’lerin başında barındırdığı yıldızlarla ‘Küçük Dünya Kupası’ olarak anılıyordu. Kendini kanıtlayan birçok yıldız, İtalya’nın yolunu tutuyordu. Üstelik bu seçimlerde, takımların zirveye oynaması şartı bile aranmıyordu. Zico’nun Udinese’de, Socrates ve Passarella’nın Fiorentina’da, Junior’un Torino ve Pescara’da, Dirceu’nun Como, Ascoli hatta Avellino’da oynadığı bir ortam vardı. Ama Avrupa’nın zirvesine ulaşan takımlar yine birer sistemin ürünü olarak karşımıza çıkıyordu. 1980’lerin başında Juventus, sonunda ise Milan, uzun süredir birlikte oynayan İtalyan oyuncular, belirli bir sistem ve yabancı transferlerle Avrupa'da başarı kazanıyordu. 1990’ların başında Sampdoria bile başkan Paolo Mantovani’nin projesiydi ve İtalya’daki genç yıldızları transfer ettikten sonra, Vujadin Boskov’u başa getirip şampiyon olmuş ve Şampiyon Kulüpler Kupası finaline çıkmıştı.
1990’larda da benzer denklem sürdü. İtalya Ligi, iyi oyuncular yetiştiriyor, para kazanıyor ve büyük isimleri ülkeye getiriyordu. Ama Bosman Kanunları ile yavaş yavaş yıldızları paylaşmaya başladılar. 2000’li yıllarda Juventus ve Milan gibi Avrupa’da sözü geçen İtalyan takımları vardı ama 1980 ve 1990’lardaki gibi UEFA Kupası ya da Kupa Galipleri Kupası’nda şampiyonluğa ulaşan ‘küçük’ takımlar çıkaramıyorlardı. Bununla beraber İtalyanları özel kılan antrenman metotları ya da sistemler, neredeyse dünyanın her köşesinden ulaşılabilir oldu. 2006’da Dünya Kupası’nı kazanan İtalya aslında ülke futbolunun en parlak döneminde yetişmiş oyunculardan oluşuyordu. Çoğu 1990’ların başında ya da ortasında sahaya adımını atmıştı ve en iyilerle oynayıp, seviyelerini yükseltmişti.
2000’lerin başında tehlike çanları çalmaya başlamıştı zaten. Takımlar ekonomik sıkıntılarla uğraşmaya başladı, yıldız transferleri azaldı ve İtalyan oyuncu da yetiştiremediler. Serie A, Bosman’dan sonra kurulan yeni düzene ayak uyduramamıştı.
Üstüne bir de Calciopoli Skandalı patlayınca, birçok takım ya da yönetici buna sığınarak çöküşü açıkladı. Akabinde ligin seviyesini yukarıya çekecek takımı bulamadılar. Inter, Avrupa’nın zirvesini görmüştü ama ligde rakipsizdi; Juventus ve Milan ortalarda yoktu. Bu noktada 2012’deki Juventus şampiyonluğu önemli bir rol oynadı. Torino ekibi, sekiz senedir ligi tekeline aldı ama seviyesini de gitgide yükseltti ve onlarla baş etmeleri için diğer takımlara da ilham verdi.
Özellikle son üç yılda İtalyan takımları, belli bir seviyenin üzerine çıktılar. Kriz ortamının da etkisiyle 1990’larda doğan genç yeteneklere şans veren takımlar, bunun meyvesini de aldı. Bununla birlikte, Lucas Torreira ya da Alisson Becker gibi pazarlayabilecekleri yabancı yetenekler buldular. Juventus’un başarısında büyük payı olan genel menajer ‘Beppe’ Marotta, bu sene Sampdoria’da mesai yapacak Walter Sabatini ya da Roma’nın teknik ekibindeki Monchi gibi futbol simsarları ile çalışılmaya başlandı ve kendilerinden söz ettiren antrenörler sahneye çıktı.

Premier Lig’deki antrenör savaşları kadar sözü edilmese de Serie A'nın da bu açıdan hakkını vermek gerek. Allegri’yi bir kenara koyarsak; Carlo Ancelotti, 4-6-0 ile 2000’li yılların başında önemli iz bırakan Luciano Spalletti, üçlü savunma anlayışını modern dünyaya hatırlatan Walter Mazzarri ile Gian Piero Gasperini, geçtiğimiz sezon Roma ile Barcelona destanı yazan Eusebio Di Francesco, Lazio ile beklenemeyen işlere imza atan Simone Inzaghi ve lige renk katabilecek Marco Giampaolo… Hiç de fena bir liste değil. İşleyiş, tekrar eski günlere dönmeye başladı ve Juventus’u zorlayacak takımlar yavaş yavaş artıyor. Üstelik, Serie A dendi mi futbol izleyicisinin aklına gelen yıldız transferi kontenjanında da son 10 yılın en büyük isimlerinden biri var: Cristiano Ronaldo. Serie A, ne zaman izleyiciyi tatmin eder bilinmez ama birkaç yıldır ölü toprağını üzerinden atan ligin, gözünü zirveye diktiği kesin.
Cevher
Dinamo Zagreb formasıyla kendini gösteren 1997 doğumlu Ante Coric, bu yaz Roma’ya transfer oldu. Hırvat futbolunun içinde bulunanlar onun yaşında Luka Modric hatta Robert Prosinecki ve Zvonimir Boban’ın dahi bu kadar yetenekli olmadığını söylüyor. Fakat günümüz futbolunda yeteneklerini sunmak için biraz aceleci olması gerekecek. İşte bu noktada Roma seçimi çok önemli. Monchi ve Eusebio Di Francesco gibi, gençlerden verim alma potansiyeli yüksek isimler, Coric’in bu sene yapacağı çıkış için ona el uzatabilir.
Bu Hocaya Dikkat!
Napoli, diplerden ilk çıkışını yapıp tekrar Serie A’nın zirvesine göz diktiğinde takımın başında Walter Mazzarri vardı. Üçlü savunma, baskılı oyun ve ani hücum sistemini yeni dünyaya hatırlatan antrenörlerden biriydi. Daha sonra Inter ve İngiltere serüvenleri hedeflediği gibi olmadı ve geçtiğimiz sezonun ortasında Torino ile Serie A’ya tekrar döndü. Bu sene, onun kariyeri için son fırsatlardan biri olabilir. Torino, orta sıra takımları arasında en iyi kadrolardan birine sahip; Belotti gibi bir silahları var. İlk dört için kurulan takımları bir kenara koyarsak; Mazzarri, sezonun ‘beklenmeyen’ çıkışını yapabilir.
Anahtar: Noel Krizi
Geçtiğimiz sezon Inter ve Roma lige iyi başlayıp zirvede kalmıştı ki Aralık ayında dibe çakıldılar. Inter, 9 Aralık’ta Juventus ile berabere kaldı ve o maçtan sonra 11 Şubat’a kadar maç kazanamadı. Roma da bir gün sonra Chievo karşısında puan kaybedip Şubat ayına kadar sadece bir kez üç puan alabildi. Juventus ise bu dönemi 12 maçlık galibiyet serisiyle geçti. Meydan, kadro bakımından sıkıntılı Napoli ve ligin 'ağası' Juventus’a kalmıştı. Juventus’u bir maçta yenmekten çok galibiyet serisi yakaladıkları dönemde onlarla aşık atabilmek, zirveyi hedefleyenlerin tek amacı olmalı.
1
Udinese, uzun süredir genç yetenekleri keşfedip, Avrupa sahnesine sunma konusunda büyük işler başardı. Antrenör seçimi ise bunu saha kenarına taşıdıklarını da gösteriyor. 15 yaşında antrenörlüğe adım atan ve geçen sezon Igor Tudor’un yerine takımın başına geçen 36 yaşındaki Julio Velazquez, Serie A’da İtalyan pasaportu taşımayan tek antrenör.
Ateş Hattı
Sassuolo, 2012-2013'te Serie A’ya çıktı ve ligin en tehlikeli takımlarından birine dönüştü. Berardi, Zaza ve Sansone’li hücum hattı çok can yaktı. Fakat yıllar geçtikçe önemli oyuncularına ve antrenör Di Francesco’ya veda etti. Ellerinde bir tek Berardi var ve onun da kariyeri beklenenden çok uzak bir yola saptı. Geçen sene son beş maçta yakayı kurtarmışlardı, bu sezon masalın sonuna gelmiş olabilirler.