"Hayat şimdi daha güzel"

10 dk

Tiger Woods, birçoklarına göre golf tarihinin en büyüleyici sporcusu. Fakat sansasyonların adamının düşüşü de yükselişi kadar vurucu. Golf yazarı Frieder Pfeiffer'in kaleminden...

Tüm zamanların en iyisi olarak adlandırılan bir oyuncu neleri hayal ediyordur? Dünyanın ilk spor milyarderi olmayı başaran ve logosunu taşıdığı spor markalarını kâr eder hale getiren bir sporcunun ne gibi hedefleri vardır? 20 sene içerisinde 100’den fazla turnuva kazanmış ve ara verdiği dönemlerle birlikte 13 seneden fazla süre golfte dünya 1 numarası olmuş birinin kariyerinde nasıl bir eksik olabilir? Bir sene daha tahtta kalmak mı, yoksa tüm zamanların en iyisi olmak mı?

Bunların devamında şöyle bir soru da sorabiliriz tabii; bir sporcu ne zaman “Tamam” der? Hele Tiger Woods gibi; daha iki yaşında profesyonel sporculuğa yönlendirilen, babası Earl’ün çabalarıyla televizyon programlarında süper çocuk olarak parlayan ve bir zamanların televizyon ikonu Bob Hope’u gülmekten öldüren, hayattaki temel dürtüsü daima spor olan birinden bahsediyorsak! 2008’den beri 14 majör şampiyonluğunu ilerletememiş, yeni başarılara imza atacakken sırtından dört farklı operasyon geçirmiş, yine de Jack Nicklaus’un 18 majör şampiyonluğuna ulaşmak ve 42 yaşında yıpranmış bedeniyle genç ve inatçı rakiplerine karşı yarışta kalmak zorunda olan Woods gibi biri “Tamam” der mi?

Tiger Woods’un eşsiz bir kariyeri var... 21 yaşında ilk majör şampiyonluğunu elde ettiği 1997 Masters’tan 2008’e kadar katıldığı büyük turnuvalarda parın toplam 136 vuruş altında kalmayı başardı. Aynı süre içerisinde en az 40 büyük turnuva oynamış kişilerle kıyaslandığında, liste ikincisi +63’le Woods’un 199 vuruş gerisinde kalıyor. Ve farka bakınca bu durum, sanki iki ayrı spor dalından bahsediyormuşuz gibi hissettiriyor.

Tiger Woods’un oyunu golfte bir devrim yarattı. Golf cümbüşüne, fitness antrenmanı olgusunu kattı. Hatta topu bazen öyle uzağa vurdu ki golf sahasının yetmemesi turnuva organizatörlerini zor durumda bıraktı. Bir sahanın yeterli uzunlukta olduğunu belirtmek için golf jargonuna “Tiger Proof” diye yeni bir kavram bile girdi. Golf endüstrisindeki büyümenin yanı sıra izleyici sayısındaki hızlı artış ise Woods’u kısa bir süre içinde kraldan da öte bir mesih katına çıkardı. Golf tarihi, ‘Woods’tan önce’ ve ‘Woods’tan sonra’ şeklinde ikiye ayrılır hale geldi.

Golf çevrelerinin kafası bir süredir, ‘Woods sonrası’ döneme girip girmediğimiz konusunda karışık. Woods ise zamanı geri almaya çalışıyor. Her ne kadar senelerdir mücadeleden düşmemeye çabalasa da sert vuruşlar yapmaktan yorulan sırtı onu yer yer ara vermeye zorluyor. 2014’ten sonraki dönemini ‘yıllar alan zorlu bir savaş’ şeklinde ifade etmesi de bundan sebep...

Ancak bu seferki geri dönüşü, hayal kırıklığıyla sonuçlanan öncekilerden farklı olmalı. Woods defalarca hırsla geri döndüyse de bunlardan son birkaçı nispeten trajikti. 2015 ilkbaharında 82 vuruş ile hayatının en kötü turunu oynadı. Bunun profesyonel bir sporcu için ne anlama geldiğini tartışmaya gerek bile yok. Woods uzun süre sahanın en korkulan adamıydı ama bir anda herkes ona acımaya başladı.

Woods bugünlerde o dönemi atlatabilmiş görünüyor. Geçtiğimiz yılın sonunda, uzun süredir hiç ağrı çekmediğini açıkladı. Bu olumlu tablo, Nisan ayında gözlerin yine Augusta’ya, Woods’un bir sonraki geri dönüş denemesine çevrilmesine neden oldu. Woods, büyük bir rüyayı gerçekleştirmek ve şerefini korumak için yeni bir viraja girecek ancak başarısızlık durumunda aynı soruyla bir kez daha karşılaşacağı da ortada: Neden bir türlü “Tamam” diyemiyor?

Aralık’tan beri yeniden turnuvalara katılan Woods’u izleyenler onun bir kuyudan çıkmaya çalıştığını fark ediyor. Henüz eski büyüsünden eser yok. Her vuruş için yeni bir savaş veriyor ve “Sevdiğim vuruşların çoğu artık eskiden yaptığım gibi olmuyor” diyerek o vuruşları tekrar öğrenmesi gerektiğini ifade ediyor. Gelmek istediği noktaya varabilmiş değil. En son Woods’la özel bir karşılaşmaya çıkan Rory McIlroy ise bu konuda hiçbir şüphesi olmadığını belirtiyor ve “Sadece daha fazla turnuva oynaması gerek, o kadar eksiği yok” diyor. Woods ise turnuva oynamanın evde oturmaya benzemediğini söylüyor.

Amerikan medyası Woods’un katıldığı turnuvalara en iyi ekiplerini yolluyor ve golf efsanesinin tüm bebek adımları ince ince analiz ediliyor. Hakkındaki tartışmalar ise özellikle bir soru etrafında dönüyor: Tiger Woods başarıya ne kadar yakın? Bir majör şampiyonluğu daha elde edebilecek mi? Aslında bu tartışmalar bile Woods için ilk etapta bir başarı. Zira uzun süredir hiç bu kadar sportif sohbetlere konu edilmemişti... 2008 Amerika Açık’ta 14. majör zaferini kutlarken gerçekten rakipsiz gözüküyordu. Sakatlığı nedeniyle verdiği aradan sonra katıldığı ilk turnuvada, hem de iki ay öncesinde sol dizinden ameliyat olmuşken, Rocco Mediate’yi 18 delikli play-off’ta yendi. Geri dönmeye hazırlanırken kaval kemiğini iki kere kırmış ve dizinden problem yaşamıştı. Buna karşın, âdeta tek bacak üstünde savaşmış ve senenin en zor turnuvasını kazanmıştı. Woods, kendisine göre ‘hayatının en iyi maçını’ oynayarak şampiyon olurken ikinci Mediate ise ‘kalanların en iyisi’ olduğunu anlamıştı: “Adam öyle şeyler yapıyor ki... ‘Normal’ kelimesini ne kadar esnetirsek esnetelim, yaptıkları hiç de normal değil.”

2008 Amerika Açık, Woods’un zirve noktasıydı. Derken işler yokuş aşağı gitmeye başladı. Hakkındaki manşetlerin sporla alakası hızla azaldı. 2009’un sonunda çok sayıda ilişkisi ve iki çocuğu olduğu ortaya çıktı. Eşi Elin Nordegren ondan boşandı. Woods seks bağımlılığı sebebiyle terapiye başladı. Tartışmaların ana maddesi, başarılı bir sporcu ve iyi bir aile babasının içindeki kontrolsüzce yakıp yıkma eğilimiydi.

İnsan acaba zirvede tek başınayken yalnızlaşıyor muydu? Yahut tamamen sportif başarıya yönelik bir hayatta mahremiyetin yeri neydi? Otel barında yabancılarla sohbet eden biri az da olsa dikkat çekerdi değil mi? Woods’un yanındakilerse onun gece barda görünmekten kaçındığını, sessizce gözlerden uzak kalmaya çalıştığını söylüyordu. Bilindiği kadarıyla vaktini odasında yalnız geçiriyordu. Ya da kim bilir, belki o kadar da yalnız geçirmiyordu...

Hep bir şeyler başarma zorunluluğu hisseden Woods’un hayatından baskı hiç eksik olmadı. Babası da bunu zamanında tetikledi. Üstüne bir de neredeyse hepsi beyazlardan oluşan golf camiasının baskısını hissetti. Woods gençken elitist golf tesislerinde rahatsız edici bakışlarla karşılaştığından söz ederdi. Augusta’da uzun yıllar caddie’ler dışında siyahilere rastlamak mümkün değildi. 1960’ların ortasında ateşlenen sivil haklar hareketinden çok sonra, 1975’te Lee Elder’la birlikte ilk defa bir Afro-Amerikan bu turnuvaya katılma hakkı kazandı. 15 yıl sonra yine ilk defa bir Afro-Amerikan Augusta’ya üye olacaktı. Bu, golf dünyasında sembol haline geldi.

Woods daha 21 yaşındayken 1997 Masters’ta rekor kırarak sahayı rakiplerine dar ettiğinde, kulübün yaşlı beyefendileri bir Afro-Amerikan ile Taylandlının oğlunun önünde eğileceklerdi. Fakat kendini bir yere ait hissetmemek öyle kolay bastırabilecek bir duygu değildi. Woods bunu 20 yıl sonra The 1997 Masters: My Story adlı kitabında şöyle ifade edecekti: “Azınlıkta kalan birinin, bir golf kulübüne adım attığında kendisine yönelen bakışları tek bir şampiyonlukla bitirebileceğine inanması saflık olur.”

Yine de Woods, bunları görmezden gelebiliyordu. Aslında her şeyi görmezden gelebiliyordu. Bu sayede uzun yıllar yoluna devam edebildi. Ta ki ilişki skandalları patlak verene kadar... Vücudu onu daha fazlasına zorlarken mantığı gitgide iflas ediyordu. 2013’te yine beş turnuva kazandı. Fakat büyük turnuvalarda bir şeyler hep eksikti. Zamanında harikalar yarattığı, kimsenin hızına yaklaşmasına izin vermediği bu turnuvalarda rekabetten gitgide düşüyordu. Aurası sönüyor, yenilmezliğini hiçbir sporda görülmeyen bir hükümle, saniyeler içerisinde kaybediyordu.

Geçtiğimiz yıllarda durum daha da kötüleşti. Woods ağrılar içinde oynamaya devam etti fakat mücadele gücünü kaybetmişti. Defalarca operasyon geçirdi ve antrenman yapamadı. Günlerini video oyunları oynayarak harcadı. Arada çocuklarını okuldan alıyordu. Zaten baba olmaktan büyük keyif aldığını sık sık söylüyordu. Fakat spordan mahrum kalmıştı. Sırt ve muhtemelen baş ağrılarıyla savaşmak için ilaç kullanmaya başladı. Ve yine boşluktan dolanıp durduğu bir gecenin sonunda en çaresiz haliyle yakalanıp gündeme oturdu. Geçtiğimiz yılın Mayıs ayıydı; polisler Woods’u, Florida eyaletinin Jupiter kentinde, evinin yakınlarında bir yolun kenarında direksiyonun başında uyuyakalmış halde buldu. Woods, Los Angeles’taki bir golf sahasından geldiğini söylüyordu. Oysa köşede kendi işlettiği restorandan yeni çıkmıştı. Sırtı için aldığı ağrı kesicilerin etkisi altında olmalıydı. Bu olaydan kısa bir süre sonra rehabilitasyona başladı. Bu, 2010’dan beri üçüncü rehabilitasyon süreci olacaktı.

Tüm bu yaşananlar, Woods’un “Sadece zevk için golf oynamayı öyle özledim ki” ifadesindeki samimiyeti açıklamaya yetiyor aslında... O yeniden karşımızda ve bu demeci de hedefleriyle ilgili sorulara bir cevap olabilir. Zira bazen toparlanmak için, sadece ait olduğunuz yere geri dönmeniz bile yeter. Rory McIlroy, Woods’un son dönemde eskiye göre daha sakin yaşadığı görüşünde. Ryder Kupası’nda ABD Takımı Yardımcı Kaptanı olarak tekrar sahneye çıkacağı haberi de bunu kanıtlamış gözüküyor.

Woods bütün bu çabayı harcamak yerine, golf sahaları tasarlayabilir ve Birleşik Devletler halkının güçlü sesi olarak akıllarda yer edebilirdi. Muhtemelen son iki ABD Başkanı Donald Trump ve Barack Obama’yla golf oynayan tek kişi de oydu. Tüm kapılar kendisine daima açıktı. Fakat görünen o ki tüm kapılardan ziyade, onun gözü sadece birinde... Tekrar golf oynayabildiğinde “Hayat şimdi çok daha güzel” demişti. Belli ki bu Woods’un yaşam amacı. Ve bir gün yeniden bir turnuva kazanırsa rüyaları gerçek olacak...

Çeviri: Göksu Bulut

Socrates Dergi