
Sırlar ve Yalanlar
12 dk
Maldonado zaferi, lastik komploları, Hayden-Rossi rekabeti, soğuktan gelen casus… Motor sporları tarihinin gizemli öykülerinde yolculuk yapma zamanı.
Motor sporları bazı özellikleriyle diğer spor dallarından ayrılır. İhtişam ve mühendisliğin buluştuğu nokta olarak hem dalaverecileri hem de dâhi mühendisleri mıknatıs gibi çeker. Sadece insanın değil, makinenin de öne çıktığı bir spor olduğu için görünmeyen yerlerde büyük kazanımlar vardır. Tüm bunlar, yarış dünyasının ilginç karakterler ve garip olaylarla dolu olmasına yol açar.
Lastik Lotosu
Yarış dünyasında bazı pazar günleri beklenmedik galibiyetlerle biter. Hava şartları, kazalar, iddialı isimlerin bireysel veya stratejik hataları alışmadığımız podyum fotoğraflarının sebebidir. Bazen ise cevap çok daha basit ancak bir o kadar kafa karıştırıcıdır: Lastikler.
Formula 1 ve diğer tüm tek koltuklu otomobillerinin kalite kontrolleri sezon başlamadan önce yapılır. Şasi ve diğer bileşenler güvenlik standartlarına uymadığı sürece zaten o araçlar piste çıkamazlar. Zamanında bunu biri Pastor Maldonado'ya anlatmadı mı, yoksa içindeki bilim yapma dürtüsü her zaman kendi tahlillerinin peşinde koşmasına mı sebep oluyordu, bilmiyorum. Ancak Venezuelalı pilot, eline geçen her fırsatta yarıştığı otomobillerin sağlamlığını test etmesiyle meşhurdu. Yavaş bir pilot değildi; genelde bir yerlere, bir şeylere veya birilerine çarparak yavaşlardı. Eski ışıltılı günlerini arayan Williams'a son galibiyetini getirdiği hafta sonu herkesin kafasını kaşımasına neden olmuştu. Maldonado önce pole pozisyonunu, ardından galibiyeti aldıktan sonra Williams garajında esrarengiz bir yangın çıkmış ve takım üyeleri canını zor kurtarmıştı. Günün kahramanı Pastor da şimdilerde 'junior' serilerde yarışan ayağı alçılı kuzenini sırtına alarak garajdan uzaklaştırmıştı.

2012 İspanya Grand Prix'si, her şeyiyle çok garip bir yarıştı. Maldonado'nun şaşırtıcı zaferi, o hafta yetmişinci yaşını kutlayan Sir Frank Williams'a bir hediye olabilir miydi? Komplo teorileri üretmeyi kolay kılan bir karakter -Bernie Ecclestone- F1'in başındayken insanlar "Yok canım, bu da olmaz" demeyi bir parça daha zor buluyorlardı. Telaffuz edilen kaçık teori şuydu: O hafta sevgili dostu Sir Frank için takıma Pirelli tarafından hazırlanan özel lastikleri gönderen Bernie, yarıştan sonra da delilleri yok etmek için garajdaki yangını da organize etmişti. Hatta belki de Maldonado'nun hem sponsoru hem de destekçisi Hugo Chavez'den bu galibiyet için de yüklü bir ödeme almıştı. Umuyorum hepimiz mantıklı düşünen insanlarızdır. Normal bir dünyada şu bahsettiklerimin mantığa sığar bir yanı yok. Fakat 1920'lerin meşhur 'Büyük Tren Soygunu'nun şoförü olduğu iddia edilen, Almanya'da hakkında açılan yolsuzluk davasından acayip bir rüşvetle kurtulan, iyi veya kötü attığı her adımda bir dönem spora damgasını vuran Bernie Ecclestone işin merkezinde olunca böyle imkânsız senaryoları değerlendirmek eğlenceli oluyor.
Hadi biraz gerçek dünyaya dönelim: Lastik lotosu her zaman 2012 İspanya Grand Prix'sindeki kadar ilginç şartlarda gündeme gelmiyor. 2006 MotoGP sezonunun son iki yarışı, izleyenlerin ve sonradan araştıranların aklında yer eden olaylara sahipti. MotoGP'nin yeni efsanesi Valentino Rossi prömiyer sınıftaki ikinci senesinden itibaren tüm şampiyonlukları almış, üstüne bir de 'Ceketimizi assak şampiyon olur' diyen Honda'dan ayrılıp 2004 ve 2005'te Yamaha'yla tam gaz zirvedeki hâkimiyetini sürdürmüştü. 2006'da Honda'da, eski takım arkadaşı Amerikalı Nicky Hayden vardı. Portekiz Grand Prix'sinde bir diğer Repsol Honda sürücüsü Dani Pedrosa motor sporlarındaki yedi ölümcül günahtan birini işledi: Takım arkadaşını ve kendini yarış dışı bıraktı. Artık Rossi'nin kazanması işten bile değildi, bu da son yarışa ciddi bir avantajla gitmesini sağlayacaktı. Fakat Fortuna Honda sürücüsü Toni Elias'ın başka planları vardı. O hafta Michelin'in getirdiği özel lastikleri beğenmeyen Pedrosa'nın setini Toni Elias almıştı. Bu lastiklerle son düzlükte Rossi'nin yanına kadar gelen İspanyol, yarışı hem gerçek hem de mecaz anlamıyla lastik farkıyla kazandı. Sezon finali Valencia'da Rossi düştü, Hayden ise hem Rossi'nin şampiyonluk serisine son verdi hem de yıllar sonra hatırlanacak duygusal bir şampiyonluğa imza attı. Hayden, Elias için "Toni'ye karşı kalbimde her zaman özel bir yer var" diyerek o galibiyetin şampiyonluğunda ne kadar önemli olduğunu vurguluyordu. Pedrosa Portekiz'de günü mahvetmiş, Pedrosa'nın lastikleriyse Elias'ın motosikletinde günü kurtarmıştı.

Espiyonaj Etkileri
Yarış oyunlarını seviyorsanız mutlaka Suzuka pistinde turlamışsınızdır. Suzuka pistinde turladıysanız da mutlaka köprü altından önceki birbirine bağlı iki virajda kaza yapmışsınızdır. Çaktırmadan sizi avlayan bu iki virajın adını da muhtemelen biliyorsunuzdur: Degner I ve Degner II. 1950'lerin ve 1960'ların hafif sıklet motosikletçilerinden Ernst Degner, pistin açılış etkinliği olan Japonya Şampiyonası yarışında bu virajda düşerek siftah yapmış ve adını sonradan iki parçalı hale gelecek bu viraja vermişti. Degner bir yıl sonra bu kez Japonya Grand Prix'sinde ikinci virajda çok daha görkemli, biraz da alevli bir kaza yapmasına rağmen isim verme hakkını doldurduğu için sanırım ikinci viraja onun adı verilmemiş. Doğu Alman sürücünün motosiklet sporları dünyasına bıraktığı iz ise bu iki küçük anekdottan çok daha derin.
Doğu Almanya'da yaşayan çoğu uluslararası sporcu gibi Ernst Degner de dışarıdaki dünyanın evdeki cehennemden ne kadar farklı olduğunu görüyordu. Berlin Duvarı'nın inşasından önce Batı Almanya'ya ailesiyle kaçmayı kararlaştırmış, duvarın yapılmasıyla planları sekteye uğramıştı. 125cc Dünya Şampiyonluğu için mücadele ettiği 1961 sezonunun İsveç yarışı öncesi ailesini bir otomobilin bagajında Batı Almanya'ya kaçırıp yarış dönüşünde de kendi aracıyla onlarla buluşacaktı. İsveç Grand Prix'sinde motosikleti arıza yapıp üstüne de bu kaçış gerçekleşince MZ takımı Degner'in bilerek kendilerini sabote ettiği iddiasında bulunarak sürücünün Doğu Alman lisansını iptal ettirdi. Degner'in Batı Alman lisansı vardı ancak yarışacak motoru yoktu. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Birleşik Krallık'a göçen Avusturyalı Dr. Joseph Erlich, EMC markasıyla Degner'e destek çıktı. Ne var ki son yarış olan Arjantin GP'sine Doğu Almanların lisans itirazı nedeniyle geciken Degner o yıl şampiyonluğu Honda'dan Tom Phillis'e kaptırdı.
1962 sezonu için Suzuki'yle anlaşan Degner, MZ'den taşıdığı bilgilerle yeni 50cc ve 125cc motosikletlerin geliştirilmesinde önemli bir rol oynadı ve 50cc Dünya Şampiyonu olarak Suzuki'nin başarılı Grand Prix tarihinin fitilini ateşledi. 51 yaşında Tenerife'de bir araç kiralama şirketi işletirken kalp krizi geçirdiğinde yıl 1983'tü: Doğu Alman istihbarat servisi Stasi'nin paranoyasının zirveye eriştiği bir dönemde, bu ölümün yirmi yıllık bir intikam hikâyesi olduğunu iddia edenler de oldu. Ernst Degner'in bu casusluk dramasını bir de motosiklet gazetecisi Mat Oxley'nin Stealing Speed kitabından okumanızı tavsiye edebilirim.

Casusluk her zaman çekici bir konu olmuştur. Bilinmeyenin, gizliliğin ve muhtemelen insanların görkemli sandığı hayatların etkisi kuşku götürmez. Bir dönemin Formula 1 ve Can-Am takımı kurucusu Don Nichols da eski bir casustu. Normandiya Çıkarması'nda yer alan, üstüne Kore'de savaşan Nichols daha sonra Soğuk Savaş sırasında Amerikan istihbaratı için şaşırtıcı derecede akıcı Japoncasını kullanarak Sovyetlerin bölgedeki varlığını azaltmaya çalıştı. Japonya'da otomobiller ve motor sporlarıyla yakından ilgilendi, savaş sonrası yükselen Japon otomobil sporlarında kilit roller oynadı. Bir yarış takımı kurmaya karar verdiğinde logosuna tam 70'lerin ruhunu yansıtan bir ajan maskotu ekledi, takımın ismi de yanlış anlaşılmaya mahal verecek türden değildi: Shadow. 1970'lerde yarış takımı sahipleri genelde mühendis ya da maceracı tipler olurlardı. Hem maceracı hem de mühendis olanlarsa geniş kurallar sayesinde acayip konseptler deneyebilirlerdi. Shadow'un tamamen sınırsız Can-Am serisinde iyimser bir tahminle diz boyu yüksekliğindeki açık kokpitli ilk aracı, zamanla bu çılgın seride yarışan Porsche-Audi, McLaren ve Ferrari'lere kafa tutup onları yenen, akıcı çizgilere sahip aracın öncüsüydü. Shadow, Formula 1'de de bir yarış galibiyeti elde etti. Pistlerde gölge gibi turlayan simsiyah araçları, nedense dönemin yarış takımlarını düşündüğünüzde ilk aklınıza gelenlerden olmuyor. Muhtemelen F1'de en çok Tom Pryce'ın Kyalami'deki korkunç ölümüyle hatırlanan takım aslında farklı dallarda epey başarılı olmasına rağmen günümüzde adından pek söz edilmiyor. Tıpkı iyi bir casus gibi.
Yarış dünyasının hikâyeleri bunlarla sınırlı değil, nasıl olsun ki? Arrows'un bir Nijeryalı 'Prens' tarafından kazıklanması, Rich Energy rezaleti, McLaren-Ferrari casusluk skandalı, Singapur Grand Prix'sinde Renault'nun Fernando Alonso'ya kazandırmak için ikinci pilotlarına bilerek kaza yaptırması, Benetton'ın gizli çekiş kontrol sistemi, McLaren'ın ekstra fren pedalları, su haznesine kurşun koyup ağırlığı yarış sonunda artıran Tyrrell ve daha niceleri yarışlar yapılmaya devam ettikçe karşımıza çıkacak garip olayların sadece bir kısmı. Yarışların tadını çıkarırken bu acayipliklere şaşırmaya devam edeceğiz.