1>13

5 dk

Sonja Henie, 1936 yılında bir gün Adolf Hitler'le tanıştı. O gün yaptığı bir hareket, kariyeri boyunca kazanacağı 13 şampiyonluğunun önüne geçecekti.

Alkışlar gırla gidiyordu. Buz pistinin ortasındaki şirin, diz üstü etekli kız önce seyirciyi selamladı. Sonra o özel tribüne doğru yaklaştı. Herkes kız ile Şarlo bıyıklı adamın el sıkışmasını bekliyordu. Ama kız belki de adamın bile beklemediği bir şey yaptı. Sağ kolunu havaya kaldırdı ve, “Heil Hitler!” diyerek bağırdı. Alkışın desibeli giderek yükselirken kız adama yaklaştı. El sıkıştılar. Gülücüklerin damga vurduğu bu sekansların sonunda kız, Almanya’daki hayran sayısını katlarken kendi ülkesi Norveç ve dünyanın geri kalanında Nazi damgası yiyordu.

1936 yılında yaşanan bu olayın kahramanı Sonja Henie’ydi. Norveç’in ve diğer milletlerin sevgilisi, Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu Henie, kış sporlarının ilk süper yıldızıydı. İster ‘Beyaz Kuğu’ deyin ister ‘Norveç’in Buz Kraliçesi’, Hollywood’a uzanan hikâyesiyle anlatılmaya değer bir insandı Sonja Henie.

1912’de Wilhelm ve Selma Henie çiftinin kızı olarak dünyaya geldi. Babası Dünya Pist Bisikleti Şampiyonu’ydu. Böyle sporcu bir babadan sporcu bir çocuk çıkması sürpriz değildi. Beş yaşında bale dersleri almaya başlayan Sonja, artistik buz patenine başladıktan birkaç ay sonra ülke şampiyonu oldu. Günde beş saat çalışıyor ve ünlü Rus balerin Tamara Karsavina’dan bale dersi alıyordu. 1924 yılında Chamonix’de düzenlenen ilk Kış Olimpiyat Oyunları’na katıldığında 12 yaşındaydı. Kazandığı sekizincilik ise potansiyelinin bir kanıtıydı.

1927 Dünya Şampiyonası, Sonja Henie efsanesinin başladığı organizasyondu. Sonja bir devrim yapmış ve rahat yarışabilme adına diz üstü bir mini etekle buza çıkmıştı. Bir kadın sporcunun denemeye cesaret edemediği tekli Axel ile zafere ulaşıyordu. Arkasına bakmasına gerek yoktu; o artık bir yıldızdı. Art arda 10 dünya ve üç olimpiyat (1928, 1932, 1936) şampiyonluğu ile de yerini sağlamlaştırdı.

1936’da Almanya’nın Garmisch-Partenkirchen Kış Sporları Merkezi’nde yapılan olimpiyat öncesindeki bir özel turnuvada Hitler’e verdiği selam ise arkasını hiç bırakmayacaktı. Olimpiyat sırasında ailece Hitler’le yedikleri yemek ve İkinci Dünya Savaşı’nda Norveç direnişine bağış yapmayı reddetmesi tepkiyle karşılandı. Henie, Norveç’in yüzkarası Nazi yanlısı politikacısı Vidkun Quisling kadar olmasa da hep olumsuz sözcüklerle anıldı. Yıllar sonra erkek kardeşi, “Sonja ne anlar Nazizmden!” diyerek ablasını savunacaktı. Ama olan olmuştu bir kere...

Olimpiyat sonrası Amerika Birleşik Devletleri’nin yolunu tuttu. Artık profesyonel bir revüdeydi. Hem de kendi adıyla anılan bir revüde. Çok sevilmişti yeni dünyada. Yapım şirketi 20th Century Fox, fırsatı kaçırmadı. Sonja’yla film başına 125 bin dolarlık anlaşma imzalandı. Aslında ilk teklifte, kendisine yardımcı oyunculuk önerilmişti. Ancak Sonja, “İlle de başrol!” diyenlerdendi. İlk filmi One in a Million’ın galasına dönemin yakışıklı yıldızı Tyrone Power’ın kolunda gitti. Flaşlar patlıyor, Sonja her gittiği yerde ilgi odağı oluyordu. Genelde Orta Avrupa’da geçen filmlerde yer alıyor, her türlü hünerini gösteriyordu. Özel yaşamında ise çapkınlığı dillerdeydi. Birlikte başrolü paylaştığı hemen her oyuncuyla bir ilişki yaşadığı dillendiriliyordu. Fısıltı gazetesi, Sonja’yı gerçek bir seks bağımlısı olarak tanımlıyordu. Filmlerde pekiştirdiği ününü, revüsüyle dolaştığı ABD’nin değişik kentlerinde iyice büyütüyordu.

1950’lere gelindiğinde başından iki evlilik geçmiş ve popülaritesi azalmaya başlamıştı. 1956’da emekli olmaya karar verdi. Üçüncü evliliğini bu dönemde yaptı. Toplum içinde daima popülerdi. 1.55 metre boyundaki bu minyon kadın, her zaman dikkat çekiciydi. 1969 yılında, 57 yaşında lösemiye yakalandı. Paris-Oslo arasında bir uçak yolculuğu sırasında yaşamını yitirdi.

Belki filmleri birer sanat eseri olarak Hollywood tarihine kazınmadı ama spor tarihinin en büyük figürlerinden biri olarak kitaplarda yerini aldı Henie. Üç olimpiyat ve 10 dünya şampiyonluğu, Norveçli küçük kızı Carl Lewis, Nadia Comaneci, Alberto Tomba gibi efsanelerin arasına yerleştirdi. Ama şimdi karşımda olsa şunu derdim ona: “Hitler’e o selamı çakmayaydın iyiydi!”

Socrates Dergi