
Sonsuzluğun Sonu
5 dk
AEK, 24 yıl aradan sonra Yunanistan'da şampiyonluğa ulaştı. Peki köklü kulüp kısa zamanda nasıl dipten zirveye çıktı?
Yunanistan futbolunda 2018 yılı, tarihi bir olaya tanıklık etti ve ülkenin en önemli spor kulüplerinden AEK (hatırlatalım; “a-e-ka” şeklinde değil, yazıldığı gibi okunur), Yunanistan liginde 24 yıl aradan sonra şampiyonluğa ulaştı. AEK’in bekleyişi, belki Galatasaray ve Beşiktaş’ın yaşadığı 14-15 yıllık şampiyonluk kuraklıklarıyla karşılaştırılabilir ancak Yunanistan özelinde yaşananın bu örneklerden fazlası olduğunu belirtmek lazım.
Her şeyden önce, bu 24 yıl içinde, son yedi tanesi üst üste olmak üzere Olimpiakos’un tam 19 şampiyonluğu bulunuyor. Bu, Avrupa futbol tarihinde bir kulübün kurduğu en ağır hegemonyalardan biri ve neredeyse diğer tüm kulüpleri önemsizliğe itmiş bir durum. Dahası, bu 24 yıl içinde Yunanistan’ın yetiştirdiği en yetenekli oyuncuların birkaçı kariyerlerini AEK formasıyla şampiyonluk göremeden kapadı. Şampiyonlar Ligi’nden yenilgisiz elenen, Real Madrid’in bile yenemediği Nikolaidis’li, Çartas’lı, Lakis’li, Kaçuranis’li kadro bu 24 yıl içinde geldi ve geçti. 2000’lerin ortasındaki Blanco’lu, Rivaldo’lu, Scocco’lu kadro da şampiyonluk göremedi. AEK’in şampiyonluk göremediği yılların önemli kısmı, koşulların kurbanı olan efsane olmaya aday kadrolardı.
Zira bu 24 yıl içinde Yunanistan futbolu bir Avrupa şampiyonluğu yaşamış dahi olsa büyük travmaları geride bıraktı. 2002 yılında televizyon platformu Alpha Digital’in çöküşüyle girilen kriz köklü kulüpleri iflasla yüz yüze bıraktı.
Zaten daha öncesinden itibaren kulüpler hep bir mafyalaşmayla karşı karşıyaydı. Krizle beraber Yunanistan Ligi tamamen parayı verenin düdüğü çaldığı bir hale dönüştü. Olimpiakos’un serisi, kulüp tarihi için kuşkusuz çok önemli ancak Yunanistan futbolunun değerinden çaldığı da bir gerçek. Ülke futbolu son dönemde kirli, şiddet içeren, düşük kaliteli ve rekabetçilikten uzak olarak tanındı, küresel anlamda da pek bir albenisi olamadı. Bu sorunların önemli kısmı devam ediyor; PAOK’un sahibi Ivan Savvidis’in geçtiğimiz haftalarda belinde silahla sahaya dalması bu zincire eklenen halkalardan yalnızca biri oldu.
Zaten Putin’in yakını olarak bilinen Savvidis’in Yunanistan futbolundaki varlığı bile kökleşmiş sorunların devamına işaret ediyor.
Bu bağlamda AEK’in şampiyonluğu, bataklığa düşen ülke futbolu için derin bir nefes alma fırsatı olarak görülebilir. Sarı-siyahlı kulübün sütten çıkma ak kaşık olduğunu söylemek çok kolay değil; AEK’in yakın geçmişinde de kaos, mafya ve şiddetten bol miktarda bulmak mümkün. Ancak bir gerçek var ki AEK, kendisiyle aynı durumdaki kulüplere kıyasla düzlüğe çıkmak için en çok uğraşan kulüp oldu. 2004'te kulübün eski futbolcusu Demis Nikolaidis’in AEK’i iflastan kurtarmak için satın almasıyla başlayan süreç defalarca akamete uğradı. Ancak taraftarların da desteğiyle kulüp, kurtulma çareleri aramaya devam etti. Bu yolda, 2013 yılında, en radikal çare göze alındı ve kulüp yeniden kurularak amatör liglerden mücadeleye başladı. Beş yıl içinde gelen zaferin belki de en epik kısmı bu; gerçek bir küllerinden doğma öyküsü...
AEK’in hikâyesi, pürüzsüz bir hikâye değil; kötü koşullarda ne kadar iyi olunabilirse o kadar iyi olmanın hikâyesi. Bu şampiyonluğun en değerli tarafı bu olabilir. İstanbul doğumlu çift başlı kartalın mevcut kadrosu, kulüp tarihinin efsaneleri arasına girecek cinsten de değil. 2002 yılında Real Madrid’e kök söktüren, bu arada bir hazırlık maçında da Beşiktaş’ın yüzüncü yıl kadrosunu 5-1 yenen kadroya karşı kıyas bile kabul etmesi zor. Ama içine düştüğü çeyrek asırlık sonsuzluktan kurtulma iradesi bugünkü başarıyı getirdi. Belki de savaş koşullarında köklerinden sökülüp başka bir şehirde yeniden kurulmuş bir kulübün bunu başarmasına şaşırmamak gerek.