
Soyağacı
5 dk
Tamika Catchings, başarılarla dolu bir kariyeri geride bıraktı. Başladığı yerde ise kendisi gibi bir yıldızla beraberdi; adı Kobe Bryant’tı.
Philly’nin tutkulu sporseverleri nihayet Wilt Chamberlain’ı hasut gözlerle seyretmeyi bırakmış, şehrin yeni kralı Dr. J’i kutsamakla meşguldü. Nets’in ABA’den NBA’e geçişindeki taşlı yollarda Julius Erving piyangosu Sixers’a vurmuştu ve seksenlere, yeniden ligin elitleri arasında giriyorlardı. İki fireyle...
1978-1979 sezonu, Joe Bryant ve Harvey Catchings’in Sixers yedek sırasındaki son sezonları oldu. Bryant, 1984 yazında Sebastiani Rieti adlı bir takımla Avrupa kariyerine başladı. Ondan bir sene sonra Catchings de aynı ülkeye geldi, bir sınır kasabası olan Gorizia’da bir sezon oynadı. Bu kararı verirken Bryant’a danışmış mıydı, bilmiyoruz. Aslında, Bryant ve Catchings soyağaçlarını sonunda şöhrete kavuşturan dalların birbirleri üzerine kıvrıldığı o sezonla ilgili daha çok şey bilmeliyiz. Ama elimizde, sadece bir fotoğraf var. Geniş bir Afro-Amerikan ailenin ‘sıradan’ bir turistik fotoğrafı gibi duruyor; beş çocuk, iki anne ve kadrajdan çıkmakta geç kalmış bir baba. Çocuklar Kolezyum’u arkalarına almışlar ve fotoğraf çekimiyle hiç de ilgileniyormuş gibi görünmeyen yetişkinlerin arasında pozlarını veriyorlar.
Ben fotoğrafla ilgileniyorum -en azından fotoğraftaki iki soyadıyla. O çocuklardan birinin (soyadı Catchings olan kızın) hikâyesini anlatırken, söze bir diğerinden (soyadı Bryant olan oğlandan) girmek istiyorum. Başlangıçta çok masum görünüyor: NBA’in ve WNBA’in son 15 yılına damga vuran iki büyük basketbolcu, parkedeki mesailerinin son sabahına aynı yıl içinde uyanırlar. Üstelik, daha o görkemli profesyonel hayatlarına başlamazdan önce, Rieti’deki bir evde ve Roma’daki bir meydanda ortak çocukluk hatıraları biriktirirler. Babalarından, yalnızca üstün basketbol yeteneklerini değil, İtalya’da bir yabancı olma deneyimini de tevarüs etmişlerdir. Tamika, orada geçirdiği yedi-sekiz ayda her şeyin daha kolay olduğunu söyler: “Okuldakilerin benimle dalga geçtiğini biliyordum ama kulaklarımdaki işitme cihazları yüzünden mi, yoksa sadece siyah olduğum için mi, emin olamıyordum. Sonunda umursamayı bıraktım.” Kobe ise İtalya’daki yedi yılın ardından geri döndüğünde, ‘siyahların sokak dilini konuşamayan bir siyah’ olarak kendini hiçbir yere ait hissedemediği ve bu yönsüzlüğün bir sonucu olarak kendini hep basketbol sahasında bulduğunu anlatır. Yeni kimliğine de o sahada kavuşacaktır.
Çok masum görünüyor. WNBA tarihindeki bir düzine rekorun, dört olimpiyat altınının sahibi olan kadına layık gördüğüm rol bu... Bir Bryant & Catchings yazısında yer almak ve sürekli orada olduğunu hatırlatmaya çalışmak.
Tıpkı Daniele Huillet’nin yapmak zorunda kaldığı gibi... Straub & Huillet filmlerinin, aslında STRAUB & Huillet filmleri olmadıklarını ne zaman anlamıştım? Sicilia’nın kurgu masasında bir gülümsemenin nerede başlayıp nerede bittiğini çözmek için saatlerce uğraşan, yapacağı kesmeye karar verirken birinci önceliği uzaktaki bir kuşun ötüşünü ‘katletmemek’ olan Huillet ile bir filmde karşılaştığımda sanırım. Beynini, gözlerini ve kulaklarını açık tutmak için müthiş bir sebat gösteren o kadının yasını tutmaya başladığımda ise öldüğünden habersizdim.
Catchings’e de daha cömert davranmalıyız. Indiana’da sessiz sakin nakşettiği kariyerini kutlamak için sayfalar dolusu yazılar yazmalı; saha dışında yaptıklarını, örneğin Oyuncular Birliği’nin uzun süreli başkanı olarak genç sporculara verdiği ilhamı atlamamalıyız. Bu yazıyı da tüm o sayfaların arasına ekleyebiliriz -Huillet’nin makaslamaya kıyamayacağı bir gülümseme olarak.