
İmaj Her Şeydir
5 dk
Lolo Jones, ABD’nin en çok tanınan sporcularından biri. Ama bu şöhrete sadece başarılarıyla değil, magazin basınındaki görünürlüğüyle de ulaşması büyük bir tartışma konusu.
12 saniye 58 salise... 2012 Londra Olimpiyat Oyunları’ndaki kadınlar 100 metre engelli finali, Türkiye’nin olimpiyat hafızasındaki değerli anlardan biriydi. Nevin Yanıt, ülke spor tarihinde önemli bir yeri bulunmayan bu branşta 12.58’lik derecesiyle olimpiyat beşincisi olmuştu. Madalya gelmemişti ama bir Türk atlet ilk defa sprint branşlarında böyle bir başarı elde etmişti. Ama öykünü devamı, artık klişeleşmiş bir yol izledi; 2013’te doping cezası alan Yanıt’ın Londra’daki derecesinin üzerine de bir çizgi çekildi.
O yarışın sonuç listesinde, üzeri çizilmemiş bir 12.58 daha var. Lolo Jones, yarışı Nevin Yanıt’ın bir sıra üstünde bitirmesine rağmen onunla aynı dereceyi elde etmişti. Jones, engele takıldığı 2008 Beijing’in ardından olimpiyat madalyası kazanmaya yine çok yaklaşmıştı. ABD’li sporcunun adı ilerleyen yıllarda dopingle anılmadı ancak kariyerinin özellikle ikinci döneminde bir şekilde gündemde kalmayı başardı. Ve bu, bazı meslektaşları dâhil birçok insan için bir sorun teşkil etti.
Jere Longman, bunu bir sorun olarak görenlerden biriydi... ABD’li spor yazarı, Londra Olimpiyat Stadyumu’ndaki finalden birkaç gün önce New York Times’ta yayınlanan yazısında Jones’u sert bir üslupla eleştiriyordu: “Jones, 2012 Londra’ya katılan ABD’li atletler içinde en fazla ilgiyi gören isim. Bunun nedeni ise elde ettiği başarılar değil; acınası ve komik bir pazarlama kampanyası.”
Verdiği pozlar, sosyal medya kullanımı, bakire olduğunu açıklaması ve ABC kanalında bir dans programına katılması, Longman’ın kastettiği pazarlama kampanyasının parçaları olabilir. Ama Jones, Londra’daki hayal kırıklığının ardından olimpiyat madalyası kazanmak için çabalamaya devam etti. 100 metre engellide yarışması, onun madalya ihtimalini azaltan bir etkendi. Şansını 200 metre engellide deneyemezdi. Zira öyle bir olimpik branş yoktu. 400 metre engelli ise daha kısa mesafeye odaklanan biri için neredeyse imkânsız bir hedefti. Jones, olimpiyat madalyasına ulaşmak için farklı bir yol seçmek zorundaydı, seçti de... 2012 Londra’dan kısa süre sonra ABD bobsled takımına girdi.
“Atletizmden bir kış sporu olan bobsled’e geçmek bu kadar kolay mı?” diye düşünebilirsiniz ama bu soruya “Evet” cevabını vermek o kadar da zor değil. En azından bir sprinter için, hele ki bobsled takımındaki görevini göz önüne alınca... Jones’a düşen, yarışın başında kızağa yeterli ivmeyi kazandırmaktı ve sprinter olması ona bu konuda avantaj sağlıyordu. Londra’daki finalden sadece iki yıl sonra, Soçi’de düzenlenen 2014 Kış Olimpiyat Oyunları’na katılabilmesi de bu geçişin yapılabilirliğinin bir kanıtıydı zaten.
Hem yaz hem de kış olimpiyat oyunlarına katılan birçok sporcu var. Ama söz konusu Jones olunca, bu geçiş süreci -yine- daha göz önünde yaşandı. Bu da yine bazı insanları rahatsız etti. Olimpiyat oyunlarının yayıncısı NBC’nin, Soçi’de Jones’un popülerliğinden faydalanmak için ABD bobsled takımının kararını etkilediği bile konuşuldu.
Yeni meslektaşları da Jones’un takıma seçilmesinden rahatsız olanlar arasındaydı; 2010 Vancouver’da yarışan ama Soçi kadrosuna giremeyen Emily Azevedo gibi... Azevedo, “Kaslarımı geliştirmek yerine Twitter’daki takipçi sayımı yükseltmeye çalışmalıydım” sözleriyle rahatsızlığını dile de getirdi.
Jones, tüm eleştirilere rağmen katıldığı Soçi’de de olimpiyat madalyasına ulaşamadı. 100 metre engellide tekrar şansını denemek istediği 2016 Rio’ya da sakatlığı sebebiyle gidemedi. Şu sıralar yeniden bobsled antrenmanlarına dönmüş durumda ve önünde iki olimpiyat var: 2018 PyeongChang ve 2020 Tokyo. İlerleyen yaşını hesaba katarsak, bu noktadan sonra Jones’un bir olimpiyat madalyasına ulaşması gerçekçi bir senaryo gibi gözükmüyor. Sosyal medyadaki ününün devam edeceğini tahmin etmek ise güç değil. Ve artık galiba kabul etmemiz gerekiyor; Lolo Jones’un adını sporla andığımız günler geride kaldı...