
Sükût
6 dk
Orkun Kökçü, 2019'da milli takım tercihini Türkiye'den yana kullandı ve performansı o günden beri yükselerek devam ediyor. Feyenoord'un parlayan yıldızı, Socrates'e konuştu.
Feyenoord'un 10 numarası ve Türkiye Milli Takımı'nın yükselen ismi… Orkun Kökçü bu payelere sahip olmasına rağmen henüz 21 yaşında. 2021-2022 sezonunda Eredivisie'de ocak ayının oyuncusu seçilen ve şu ana kadar toplamda yedi gol, sekiz asistle takımına katkıda bulunan Kökçü, büyük takımların da transfer hedefinde. Orkun Kökçü'yle Portekiz maçı öncesinde Zoom'da buluştuk; milli takım seçimini, Stefan Kuntz'la birlikte değişen havayı ve daha fazlasını masaya yatırdık.
Futbol kariyerin nasıl başladı?
Futbol kariyerim, dört-beş yaşlarındayken oturduğumuz semtin amatör takımı olan Haarlem'de başladı. Beş sene kadar amatörde oynadım. Sonrasında FC Groningen'in altyapısına geçtim.
Abi-kardeş futbolcular arasında hep "Hangisi daha yetenekli?" gibi çekişmeler olur. Sence hanginiz daha yetenekli? Abin Ozan Can mı, sen mi?
Evde, profesyonel anlamda iki futbolcu adayı vardı tabii her zaman… İkimiz de farklı karakterlerdeydik ve farklı teknik özelliklere sahiptik. Mesela ben her zaman daha rahat bir karakter oldum. Ozan ise biraz daha hareketli ve agresifti. Şimdi Ozan'ın futbol oynarken de daha hareketli olduğunu görüyoruz. Zaten sağ açık ve sol açıkta oynuyor olması da bunu gösteriyor. Ben onun kadar hareketli değilim fakat küçüklüğümden beri mental yönümü kullanmayı çok seviyorum. Bunu futboluma yansıtıyorum. Oynadığım mevki daha sakin olmam, daha zekice davranmam gereken bir mevki.

"Türkiye, benim ülkem. Ve ben bu konuda kimseyi memnun etmek zorunda değilim."
Sana Feyenoord'ta "Orrie" diyorlar. Bu lakabı vermelerinin nedeni de sakinliğin mi?
Hollandalılar, Orkun ismini söylemekte çok zorluk çekiyorlar. Orrie de eski antrenörümüz Dick Advocaat ile ortaya çıktı. O da telaffuzda çok zorlanıyordu. "Sana Orrie desem olur mu?" diye sordu. Ben de "Ne istersen diyebilirsin" dedim. O zamandan beri Orrie diyorlar.
Türkiye Milli Takımı'nı seçme sürecine gelelim. Hollanda basını, bu karardan çok da memnun olmamıştı.
Evet, onlar tabii ki Hollanda'yı seçmemi daha doğru buluyordu. Ama ben küçüklüğümden beri Türkiye için oynamak istiyordum. Karar vermem çok uzun sürmedi ve kararımı açıklayınca Hollanda basınından epey tepki gördüm. Aslında tepkiler normal. Zaten sonradan kabullendiler ve tepkiler de giderek azaldı. Diğer taraftan bu konu sadece benimle ilgili değil. Bu durumu yaşayan farklı futbolcular da var. Ama benimle ilgili durum hep çok açıktı. Türkiye, benim ülkem. Ve ben bu konuda kimseyi memnun etmek zorunda değilim.
Euro 2020 sonrasında Dünya Kupası elemeleri de herkes adına hayal kırıklığıydı. Ardından göreve Stefan Kuntz geldi. Yaptığı ilk dokunuş neydi, hatırlıyor musun?
Gelir gelmez oyun stilimizi değiştirmeye çalıştı. Çünkü bizim Avrupa'da hem ofansif hem de defansif anlamda yetiştiğimiz stil, Türkiye'den çok farklı. O da bunun farkında. Dolayısıyla değiştirmek istediği ilk konu bu oldu. Bence başardı da… Sonuçlara bakınca da iyi bir iş yaptığını düşünüyorum, geldiğinden bu yana maç kaybetmedik.
Zaten hoca oyuncularla bire bir ilişkiler kuruyor. Sende özgüven yaratıyor ve bu da bireysel performansı artırıyor. Almanya U21'de çalışmış bir isim olduğu için bizim takımda da gençlerle özel olarak ilgilenmesi tesadüf değil…
Mesela ben takıma ilk geldiğimde biraz çekingendim. Zaten genel olarak maçta da antrenmanda da pek konuşmam, sakinimdir. Kendi işime bakarım. Ama bir antrenmandan sonra beni odasına çağırdı ve konuştuk. Feyenoord'daki maçlarımı izlediğini ve orada sürekli olarak takıma taktik verdiğimi, oyun içinde sorumluluk üstlendiğimi gördüğünü söyledi. Takım arkadaşlarımla konuşma tarzımı biliyor. Ama milli takımda benden bunu göremediği için çağırıp "Sıkıntın mı var? Eğer bir sorun varsa çözmeye çalışalım. Senden Feyenoord'daki iletişimini burada da sürdürmeni bekliyorum" dedi. Milli takım performansım da o konuşmadan sonra arttı zaten.