
Tank
5 dk
Rio’da Simone Biles ve Katie Ledecky gibi dominant sporculara şahit oldunuz. Abdulrashid Sadulaev de onlardan biriydi, sadece fark etmediniz. Ama edeceksiniz.
Dağıstan’da, dünyadan öylesine geçip gidenin mezar taşına “Saçı ağarana dek yaşadı ama bu dünyaya gelmedi” yazarlarmış. Neyse ki Abdulrashid Sadulaev için, bu geçerli olmayacak.
Dağıstan, Rusya’da Müslüman nüfusun yoğunlukta olduğu bölgeler arasında. Burada doğan her çocuk, bir şekilde kendini güreş yaparken buluyor. Aslında bu durum, Kuzey Kafkasya’nın çoğunda böyle. Üretim öyle fazla ki kısıtlı bir coğrafya, neredeyse dünyanın her noktasına yetenek sevkiyatında bulunuyor. 2008 Beijing’de Türkiye adına altın madalya kazanan Ramazan Şahin, örneklerden sadece biri. 2016 Rio’da, yine Türkiye adına, serbest stil 86 kilogramda gümüş madalya kazanan Selim Yaşar da öyle... Bir de doğduğu yerde kalıp dedesinin tarlasında sabana sürülerek çalışanlar var; tıpkı, finalde Selim Yaşar’ı mağlup edip altın madalyayı boynuna geçiren Abdulrashid Sadulaev gibi...
Dağıstanlı güreşçi, henüz sadece 20 yaşında. Lakabı ‘Rus Tankı’. Rakiplerine soracak olursanız, lakabının hakkını veriyor. Rio’daki ilk maçında Sadulaev’le karşılaşma talihsizliğini yaşayan Macar güreşçi Istvan Vereb, minder üstünde hissettiklerini “Bir tankla güreşmek gibiydi, hangi rakibine sorsanız söyleyecektir; o çok güçlü, çok atak ve çok hızlı” sözleriyle açıklıyor.
Çok güçlü, evet... Kariyerinde bugüne kadar 64 maça çıktı ve bunların 63’ünden galip ayrıldı. Tek yenilgisini, kariyerinin sadece dokuzuncu maçında, 17 yaşında aldı. 55 maçtır sırtı yere gelmiyor. Tüm otoriteler onu, ‘yaşayan en dominant güreşçi’ olarak gösteriyor.
Çok atak, evet... Neredeyse her müsabakaya rakibine saldırarak başlıyor ve genelde ayaklara çalışıyor. Yakaladığı takdirde rakibinin kurtuluşu yok, yakalayamazsa da bir daha deniyor, bir daha, bir daha... Ta ki istediği fırsatı elde edene kadar. Bu, rakipler için öyle yıpratıcı bir süreç ki Rio’daki müsabakaları yerinde takip eden Brezilyalı bir gazeteci, “Onlara acıyorum; bu, bir boğayla yatağa girmek gibi” sözleriyle durumu açıklıyor.
Çok hızlı, evet... Son iki yılda çıktığı müsabaka sayısı 33, galibiyet sayısı 33 ve bunlardan sadece 7’sinde, kazanmak için sürenin dolmasını beklemek zorunda kaldı. 26 müsabakadan ise tuş veya teknik üstünlükle ayrıldı.
Rakipleri de bu üstünlüğü kabul etmiş durumda. Rio’da altın madalyayı Sadulaev’e kaptıran Selim Yaşar, “Biz güreşçiler birbirimizi iyi tanırız ama o, fiziksel olarak hepimizin çok ötesinde” diyor. Sports Illustrated’da Sadulaev hakkında bir yazı kaleme alan spor yazarı S. L. Price’ın görüşleri de benzer nitelikte: “Bu yaşta böylesi dominant bir sporcuya rastlamak kolay değil. Bu açıdan, Simone Biles ve Katie Ledecky ile kıyaslanabilir. Ancak güreş, Batı’da yüzme ve jimnastik kadar ön planda değil. Bu yüzden, medyada Biles ya da Ledecky kadar yer bulamıyor.”
Sadulaev’in de bu noktada medyaya katkıda bulunduğunu söylemek kolay değil. “Twitter’ım yok, Instagram’ım yok, ben buraya olimpiyat şampiyonu olmaya geldim” diyen, herhangi bir moda akımına uyduramayacağınız ve alnında biten küt saçlara sahip bir adamdan bahsediyoruz; müsabakalar dışında asla göz önünde olmayan ve çalışmalarını memleketinde, ailesinin yanında sürdüren... Aile demişken, Dağıstanlı sporcunun yolun başında ailesinden destek bulduğunu söylemek zor ki kendisi de bunu doğruluyor: “Tüm akrabalarım karşıydı ama bir kere kazanmaya başlayınca, onlar da bunun kaderim olduğunu anladı.”
Kader... Bu noktada Dağıstan’a ve o malum söze dönmemiz gerekiyor. Belki de gerçekten, herkes dünyaya bir amaç doğrultusunda gelmiştir ve yaşanacak her şey önceden bellidir. Kimileri -ki bu çok büyük bir çoğunluğu kapsıyor- dünyadan öylesine gelip geçmekle yükümlüdür ve mezar taşlarına “Saçı ağarana dek yaşadı ama bu dünyaya gelmedi” yazılır. Kimileri ise Sadulaev gibi adını tarihe yazdırır.
Dünya Güreş Birliği Medya İlişkileri Sorumlusu Tim Foley’nin de dediği gibi: “O bir satranç oyuncusu. Çok sağlam bir duruşa ve sportmenliğe sahip. Herhangi bir çatlağı ya da herhangi bir kusuru yok. 2-1 kazanan tiplerden değil, direkt öldürmeye gidiyor. O, tüm dünyaya en büyük olduğunu göstermek istiyor.”
Gösterdi ve şüpheniz olmasın; göstermeye de devam edecek.