Tarihe Kalan

5 dk

Olimpiyat deneyimlerı, çizgili eşofmanı, farklı sporlara ilgisi ve beceriksizliğiyle kalpleri çalan Badi Ekrem’in hikâyesini Uğur Vardan kaleme aldı.

İllüstrasyon: Ethem Onur Bilgiç

Yatılı okudum, bizimkisi de Hababam Sınıfı gibiydi. Sıfırlarımız onlara göre daha azdı ama film o dönemin okul mantığının bir ifadesiydi. Zaten Rıfat Ilgaz’ın nefis metni, yönetmen koltuğundaki Ertem Eğilmez etkisi, oyuncuların hepsi... Nasıl tarif edelim; Hababam Sınıfı, biraz 1982 Brezilya gibiydi. Badi Ekrem de o Rüya Takım’ın bir parçası. Hemen öne çıkmıyordu. İlk izlediğimde onda kendi öğretmenlerimden, filmde ise okulumdan parçalar bulmuştum.

Sinemada bir gerçek vardır; karakterler, oyuncuların ve yönetmenlerin çocukları gibidir, bir tanesini öne çıkartmayı çok sevmezler. Ama Badi Ekrem çok özel bir karakter. Kuşaklar boyu çok sevilen, hâlâ da canlılığını koruyan bir karakter. Ama çok sakin bir tabiatı olduğu için, bizi heyecanlandıran şeyler Şener Şen’de aynı etkiyi yapmıyor. O daha ziyade, aynı heyecanı göğsünde yumuşatıp bize soğukkanlı bir şekilde anlatmayı tercih ediyor. Kendisiyle Hürriyet gazetesi için 2014’te yaptığım röportajda görmüştüm bunu.

Bilindiği gibi Şener Şen gerçekte de öğretmenlik yapmış bir isim. Bana, “Her şeyi gözlemler ve içime atarım. Öğretmenlik yıllarımın da etkisi vardır ama Badi Ekrem daha çok bu coğrafyanın insan modeli. Bilmediği konularda ahkâm kesen, hâlâ da varlığını sürdüren bir modelin eğitim sistemi içindeki tezahürü” demişti. Ve ona göre Arzu Film’in kendisini keşfi hayatını değiştirmişti: “Badi Ekrem’le başladı her şey. Ondan evvel de bazı filmlerde oynadım. Hulki Saner’in Bak Yeşil Yeşil’i vardır mesela. Ahmet Özhan, Hale Soygazi başrollerdeydi. Orada Ahmet’in menajerini canlandırıyorum, yok böyle kötü oyunculuk... Ben olsam oradaki performansımı okullarda ‘İnsan nasıl bu kadar kötü oyuncu olur?’ diye gösteririm. O kadar kötü yani. Ama dediğim gibi; kitlelerin beni tanıması Hababam serisi ve Badi Ekrem’le oldu.”

Peki gözlem gücü, nasıl bir Badi Ekrem çizmesini sağlamıştı? “O zamanlar, karakterden çok tiplemeler önemliydi; ben de işte böyle hıyar bir hoca, zart zurt yapan, hava basan, afra tafra yapan bir tipi yarattım. O tarz çok gözlemim olduğu için oynarken öneriler getirdim. Bu da Ertem Abi’nin (Eğilmez) çok hoşuna gitti, o karakter de öyle devam etti.”

Ertem Eğilmez’in Şener Şen’deki ışıltıyı görmesi de bu vesileyle olmuş. Fakat rolü alış biçimi bir hayli alışılmadık: “Valla Ertem Abi enteresan bir adamdı. Beni seçerken de ne ‘Al şu teksti oku’ ne ‘Nasıl okuyorsun, bir görelim’ dedi. Cast yaparken bir parça okunur, denemeler yapılır... Bunların hiçbiri olmadı. O dönem ben TRT’de Güneş Tecelli’nin hazırladığı bir programa çıkıyorum, orada küçük skeçlerde oynuyorum. Onları görmüş Ertem Abi, ‘Berbat şeyler’ dedi. Skeçleri de ben hem oynuyor hem yazıyorum... Ne diyeyim, ‘İyi’ dedim. Sonra ‘Bu rolü sen oynuyorsun’ diye devam etti. Bu kadardı bütün konuşmamız. Öyle girdim ben Arzu Film’e. Getirdiğim önerilerde ona iyi gelen oyunculuk yanımı gördü. Kafasında düşündüğü oyuncu tipleri vardı. Zaten sonraki filmlerde de; Şabanoğlu Şaban’da, Süt Kardeşler’de, Çöpçüler Kralı’ında Badi Ekrem’in türevi karakterleri oynadım.”

Badi Ekrem denilince akla ilk gelen şeylerden biri de eşofmanı. O renk ve çizgiler, Montreal 1976 deneyimlerinden ya da olimpik sporlardaki beceriksizliğinden fazla hatırlanıyor. Biz de yıllar boyunca bundan çok büyük anlamlar çıkardık. İnsan doğası, genelde olaylara romantik bir bakışımız var. Gördüğümüz bir filme, romana, nesneye veya yaşadığımız bir olaya farklı anlamlar yükleyebiliyoruz. Şener Şen’e sorduğumda, “Bu sonradan çok önemsendi. Oysa başlarda sıradan bir şeydi. Beden öğretmeni eşofmanlı olur, takım elbiseyle derse çıkmaz tabii ki... O zamanlar bizde öyle sanat yönetmeni, kostüm tasarımı vs. gibi birimler olmazdı. Sete rastgele bir eşofman gelmişti. Giyince de üzerime oturdu ve kaldı. Yani ileride tarihe kalacak bir biçimde özenle seçilmiş bir şey değildi” diye anlatmıştı. Biz “Ne kadar güzel seçmişler” desek de meğer o, zamanla gelişen bir şeymiş.

Badi Ekrem’in ve meşhur kırmızı eşofmanın hikâyesi de üç aşağı beş yukarı bunlardan ibaret işte.

Socrates Dergi